Ana Sayfa Salla Gitsin HÜSNÜ HASAN “MAVROS GATOS”

HÜSNÜ HASAN “MAVROS GATOS”

43
0

Hüsnü bey 1949 yılında Yassıköy’de doğdu. Ailesi Yassıköy’ün dağlık bölgesi Ballıca köyünden Yassıköy’e yerleşmiş. Ancak Hüsnü bey daha 3 yaşındayken ailesi Gümülcine’de Yeni Mahalle’ye yerleşmeye karar vermiş ve Hüsnü bey daha 3 yaşındayken ilerleyen hayat serüvenindeki yaşadığı göçlere deyim yerindeyse 3 yaşında başlamış. Nereden bilsin ki onu geleçek yaşam günlerinde daha acı bir göç beklediğini, ancak tüm herşeye rağmen yaşama sıkıca sarılmış ve bugün yaşamını Bursa’da sürdürüyor. Göçlerle dolu bir yaşamın ardında yatan acı gerçekleri sormak üzere Birlik Gazetesi olarak kendisini Bursa’da ziyaret ettik. Hüsnü ağabey diyeceğim kendisine, çünkü o benden yaşça büyük ve şu an 61 yaşına erişmiş ve yaşamının diğer bölümünü biraz önce de yazdığım gibi Bursa’da geçiriyor. Haaa, ne iş yapıyor diye soracak olursanız hemen yazayım. Gümülcine’de hangi mesleği severek yaptıysa yine Bursa’da da aynı mesleğini 61 yaşına rağmen aynı zevkle, aynı sevgiyle yapmaya devam ediyor. Gümülcine’de herkes onu kendi mekanından “MAVROS GATOS” (KARA KEDı) olarak tanırdı. Batı Trakya’da yaşayan Türkler’in uğrak mekanıydı otobüs terminalinin yanındaki çorbacı dükkanı. Tabii ki pişirdiği çorbaların lezzetini pek fazla reklam etmeye gerek yok, zaten onun da buna ihtiyacı yok. O her zaman mütevazi kişiliği ile tanınan biriydi, gurbet onu hiç değiştirmemiş. Batı Trakya’nın bağrından belki de istemeyerek kopan bir Türk evladı olduğunu ise hiç unutmamış. Çünkü o Türk kimliği uğruna, onun deyimine göre “Yunanlıya baş eğmedim ama beni orada yaşatmadılar” Batı Trakya’yı terketmeyi göze almış ve birçok Batı Trakya Türkü gibi o da “SÜRGÜNE” zorlananlar arasında yer almış. Değerli okurlar, okuyacaklarınız tamamen Hüsnü ağabeyimin ağzından çıktı ve ben de Yunanistan’ın Batı Trakya Türk Azınlığı’na karşı sistematik yok etme politikasını bilmeme rağmen Hüsnü ağabeyimin anlattıklarını hayretler içerisinde dinledim ve şaşırdım doğrusu. Gelin bakalım hep birlikte adeta filimlere konu olabilecek bir zoraki göçün hikayesini okuyalım. Hüsnü abi, Hüsnü HASAN kim? “MAVROS GATOS” kim? Hüsnü Balyemez kimdir? Adım Hüsnü Hasan 1949 yılında Rodop ıline bağlı Yassıköy’de dünyaya geldim. Anam bubam Yassıköy’e Ballıca’dan inmiş. Ancak onlar da Yassıköy’de fazla kalmak istememişler ve Gümülcine’ye Yeni Mahalle’ye göç etmişler. Tabii ki onlarla birlikte ailemizin bütün fertleri olmak üzere ben de 3-4 yaşında ilk göçümü yaşamışım. ılk okulu Gümülcine Merkez okulu olarak bilinen Osmanlı’nın o güzel eserlerinden biri olan “ıDADıYE MEKTEBı”DE bitirdim. Hüsnü abi, güzel Gümülcine’yi neden bırakıp buralara geldin? Neydi seni oradan uzaklaştıran? Yaşadığım gerçekler ve geleceğe yönelik umutsuzluğum. O yıllarda bize yapılan baskıları herkes bilir, ben de anladım ki mesleki yaşamımda biryerlere gelemeyecem ve işte ikinci ve son göç başladı ve bitti. Bu gün iyi etmişim diyebiliyorum. Anlat bakalım Hüsnü abi, Yassıköy’den Gümülcine’ye derken daha sonrası ne oldu? ılkokulu Gümülcine’de bitirdikten sonra çıraklık derken, kalfalık derken ustalık mertebesine ulaştım. Gümülcine’nin ünlü yemekhanelerinden biri olarak bilinen “TA ADERFıA” (KARDEşLER) yemekhanesinde mesleki yaşamıma devam ettim. Tabii ki her vatan evladı gibi ben de askerlik görevimi yerine getirdim. Daha sonra 1975 yılında kendi işyerimi kurmak düşüncesiyle bir işe çekildim ve sende bilirsin bize o yıllarda işyeri açma izini vermezdi Yunanistan, ben de tanıdığım bir Yunanlı ile benim üzerime açamadığım için onun üzerine kayıtlı bir çorbacı dükkanı açtım. Adını da “MAVROS GATOS” (KARA KEDı) koydum. Tabii işlerim çok iyi gidiyordu. Allah’a şükürler olsun işi de biliyordum ve seviyordum. Kısa sürede Gümülcine’de, hatta Batı Trakya’da bir marka olmuştum diyebilirim. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı gitti. Herkesin Hüsnü abisi sorunuzun başında sorduğun gibi “MAVROS GATOS” olarak tanındı. “DÜKKAN AÇMAK ıSTıYORSAN KARşI TARAFA GıT, ıÇERıDEN ÖYLE DEDıLER” “MAVROS GATOS” neden kapandı? Dükkanı 1975 yılında açtım, 1984 yılının Kasım ayının 28’ine kadar çalıştım ve 28 Kasım tarihinde yeni bir göçün beni beklediği haberini aldım. Sadece ben değildim kötü haberi alanlar arasında, Yoğurtçu vardı, şekerci Ali abi ve daha birçok kişinin izinlerini almışlardı. Vallahi aradan bunca yıl geçmesine rağmen halen bende neden izinimi aldılar anlayamadım. Baskılardan olsa gerek veya bizim azınlık olarak o yıllardan daha ilerlememizi istemediklerini düşünüyorum. 28 Kasım 1984 yılında bir sabah dükkana hazırlık yapmak için gitmiştim. Bir ara kapı açıldı ve içeriye Gümülcine Emniyet Müdürü girdi. Kendisi aynı zamanda benim dükkanıma gelen müşterilerimden biriydi, gelir kelle paçasını afiyetle yerdi. Hayrola neden geldin hayır mı? dedim. “Pek hayır için gelmedim, dükkanın çalışma ruhsatını almaya geldim” dedi. Sebep nedir dedim ve “bilmiyorum, içeriden öyle dediler ve bende geldim” dedi. Ruhsatı aldı gitti ve gidiş o gidiş oldu. Bir daha geri ne ruhsat geldi ne de kimse çorba içmeye. 2-3 ay dükkanı kapalı tuttum ve bu arada sürekli neden kapatıldı diye de araştırmaları yapmaya devam ediyordum. Araya birilerini koyduk belki izini yeniden geri alırız diye ama mümkün olmadı. Velası kerim 35 yaşına kadar orada çalıştım. Burada birşey olmaz dedim, ondan sonra topladım çoluğu çocuğu ve Türkiye’ye geldim. Bursa’ya yerleştik hısım akrabaların yanına. Kendi evimizi açtık ve işimizi de kurduk. Burada biraz kaldıktan sonra tabii pasaportla kalıyoruz, pasaportlarımızın dolmasına 6 aya yakın bir süre var olmasına rağmen yeniden Gümülcine’ye gittim ve pasaportlarımızı hanımın ve çocukların pasaportlarını da yenilemek istedim. O dönem pasaportlar Rodop Valiliği’nde veriliyordu. Pasaport odasını herkes bilir. Ben de pasaportumun yenilenmesi için pasaport işlemlerini yapan Taki’ye gittim. Biliyorsundur Taki’nin eşi de pasaport bölümünde çalışıyordu. Bir ara Taki geldi ve bana dönerek, “Hüsnü, çocuklara ve eşine 5 yıllık veriyorlar, ancak sana bir yıllık” dedi. Ben de neden öyle dedim ve “bilmiyorum” dedi. Benim ne suçum var dedim ve “inan bilmiyorum” dedi. Ben de yarın kendim Valiliğe gidecem ve bu işi soracam dedim. Hangi odaya gideyim? Dedim. Taki de bana, “112 numaralı odaya git sor” dedi. Sonraki gün gittim, kapıyı çaldım içeriye girdim ve ime o Hasan Husni, (ben Hasan Hüsnü’yüm) suçumu öğrenmek istiyorum dedim. Memur Pasaportumu buldu sayfalarını açtı ve bana dönerek, “sen Türkiye’de 6 ay kalmışsın” dedi. O yıllarda bilirsiniz Türkiye’ye gitmek suç derdi Yunanlılar. Sık sık gidenin başına neler geldi hepimiz biliyoruz. Hepsi vatandaşlıktan atıldı, bu gerçeği herkes biliyor ve yaşayanlar yaşadı. Aileler parçalandı. Baksanıza bakalım ben kaç defa Türkiye’ye gitmişim? Suç mu gidip kalmak? Dedikten sonra yeniden bana dönerek, “ben birşey yapamam, 105’e git” dedi. Oradan ayrıldım ve 105’e gittim. Orada Pavlidis vardı, azınlık onu da çok iyi tanır. Bir baktım ki bir tanıdığım da dışarıda bekliyor. “Ne o Hüsnü abi, hayır mı? “dedi. Durumu kendisine izah ettim. O da bana, “burada iki kız çalışıyor, bu kızlar “Muncura”nın kızları, “Muncura” kendisi de o masada oturuyor ama şu an burada yok, istersen kızlara git bir sor bütün iş onlardan bitiyor” dedi bana. O dönemde “Muncura”yı herkes tanır, herkese iş yapardı. Bu pasaport olayını herkes bilir, bir dönem birçok kişiye vermemişlerdi. Düşünün, ülke dışına turist olarak gideceksiniz ve pasaport vermiyorlar, varmı böyle bir şey yahu?. Neyse ben gitmedim kızlara ve doğru memura giderek bana 1 yıllık verin tamam dedim ve 1 yıllık pasaport aldım. Bütün bunlardan sonra böyle birkaç arkadaş, bacanak vs toplandık haydi gidiyoruz mu? Gidiyoruz dedik ve buraya geldik. Geldik ama kaçak geldik. O yıllar iş öyle oluyordu. Batı Trakya’dan kaçta nereye gidersen git hiç birşey demezlerdi yeter ki kaçak kaç yani kanunsuz yollardan. Nasıl olsa bir daha geri dönmeyeceksin, bunların da işine geliyor. GÜMÜLCıNE’DEN KARAAğAÇ’A GELDıK, GELış O GELış OLDU” Batı Trakya’dan nasıl kaçtınız? Dediğim gibi aile arasında toplandık, konuştuk, karar verdik ve 17 kişi evli herkes aileleriyle hep birlikte Gümülcine’den araçlarla bizi Meriç bölgesi Karaağaç’a yakın bir yere getirdiler. ısmini hatırlamıyorum Strato’muydu neydi bilmiyorum ama hemen zaten 5 dakikada bir taraftan diğer tarafa geçtik. Kaçanlar bilir çünkü çoğu oradan geçiyordu. O yıllarda bu işi yapan Yunanlı taksiciler vardı. Yunan devleti de işin bilincindeydi. Ama görmemezlikten geliyordu. Mekanizma orada öyle çalışıyordu. Her neyse, karşıya geçtik ve tabii ki karşımıza Türk askeri çıktı ve bizi hemen yakaladı. ıki gün orada kaldık sorgulama bitti ve Bursa’ya geldik. Geliş o geliş oldu. BURSA’DA HÜSNÜ BALYEMEZ VE PAÇACI HÜSNÜ Hüsnü abi, Gümülcine’de MAVROS GATOS, Bursa’da PAÇACI HÜSNÜ halen devam ediyor, bunu neye borçlusun? Bak kardeşim, ben her zaman işimi sevdim, işim her zaman inancımdan sonra ikinci sırada gelir. ışinde başarılı olabilmenin yolu işi sevmekten ve yaptığın işe saygı duymaktan geçer, bunu herkes böyle bilmelidir. Ben işi sevdiğim için işçilikle kazandım. Ayrıca tescilli bir marka oldum. Bu yüzden de kalite ödülü olarak Yıldırım Belediyesi tarafından kalite ödülü verildi. Allah’a şükürler olsun diyorum. ıki çocuğum var, oğlum Ahmet Balyemez ve gelinim Semra Diş Hekimi olarak kendi mesleklerini yapıyorlar, kızım Fatma Balyemez de ev hanımı, çalışmıyor. Eşim Ayşe hanım da evin işleri ve bana bakıyor, torun büyütüyoruz. Hüsnü Hasan gitmiş, yerine Hüsnü Balyemez gelmiş, bu Balyemez soyisim nereden geldi? Bak işte görüyorsun sen de insanın doğduğu yerin özlemini, ama burada da çok çok mutluyum. Burası benim anavatanım, Yunanistan’da vatanım. Ailemiz Ballıca’dan olduğu için Balyemez soy ismini seçtik. Senin anlayacağın orayı anan, içimizde yaşatan bir soy isim olmalıydı. Biz Batı Trakya Türkleri olarak her zaman vatanımıza ve anavatanımıza saygı duyan bir toplumuzdur. Ancak malesef vatan olan Yunanistan bizi gerektiği şekilde saymadı, haklarımıza saygı göstermedi. Bu gün halen seni zaman zaman TRT ekranlarında görüyorum ve büyük beğeni ile izliyorum. Korkmadan olayların üzerine gidiyorsun, gerçekleri söylüyorsun. Bize senin gibi cesaretli insanlar gerekli. Son olarak vakıf arazisi üzerine kilise yapıldığını ekrana taşıdın, azınlığımızın toplumsal konularına el attığın için seni tebrik ediyorum. Keşke orada yaşayan herkes orada üzerine düşeni yerine getirse de toplumumuz hak arama mücadelesinde mesafe kazansa diyorum. Ayrıca bana da bunları anlatmam için fırsat verdin sana ve Birlik Gazetesi ailesine teşekkür ediyorum. Gazeteniz aracılığı ile tüm eşe dosta arkadaşlara soydaşlara selam ve saygılarımı gönderiyorum.” Haber-Röportaj: ılhan Tahsin Ahmet

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz