Ana Sayfa Arşiv ZAMAN GAZETESı YAZARI ALı BULAÇ’IN MAKALESıNE BTTDD GENEL BAşKANINDAN CEVAP

ZAMAN GAZETESı YAZARI ALı BULAÇ’IN MAKALESıNE BTTDD GENEL BAşKANINDAN CEVAP

11
0

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Ferruh ÖZKAN, Zaman gazetesi köşe yazarlarından Ali Bulaç’a, Rumeli Türkleri ile ilgili yazmış olduğu yazıdan ötürü duyduğu memnuniyetsizliği dile getiren bir yazı gönderdi. Özkan gönderdiği yazıda, “Hiçbir tarihi gerçeği ve mesnedi olmayan bu yazınızdan ötürü tüm Rumeli Türkleri çok üzülmüştür. Bilmelisiniz ki, Anadolu biziz Anadolu’da bizdir. Anadolu’nun bağrından çıkmış halen de Anadolu’nun ve Türkiye’ nin sevdalısı olarak yaşamımızı idame ettirmekteyiz. 1913 yılında kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyetinin kurucularındanız. Ayrıca Osmanlının kuruluşunda da unutulmamalıdır ki yine bizler vardık.” Denilmektedir. Yazı aynen şöyledir: Sayın Ali Bulaç, Zaman gazetesindeki köşenizde “20.09.2010 tarihli ‘şerit Üzerindeki Kürt Nüfus’ başlıklı yazınızda Rumeli kökenli vatandaşlara yönelik eleştirilerinizi hayretle okumuş bulunmaktayım ve de esefle kınıyorum. Batı Trakya Türkleri adına sizleri bu yazınızdan dolayı protesto etmeyi bir görev olarak şahsınıza duyurmak istiyorum. Balkanlardan göç etmiş insanlar olarak bizler geçmişte ve bugünde, hali hazırda yaşadıkları ülkelerde kanunlara saygılı, dünyanın en sadık Türkleri olarak yaşamımızı sürdürmekteyiz. Hiçbir tarihi gerçeği ve mesnedi olmayan bu yazınızdan ötürü tüm Rumeli Türkleri çok üzülmüştür. Bilmelisiniz ki, Anadolu biziz Anadolu’da bizdir. Anadolu’nun bağrından çıkmış halen de Anadolu’nun ve Türkiye’ nin sevdalısı olarak yaşamımızı idame ettirmekteyiz. 1913 yılında kurulan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyetinin kurucularındanız. Ayrıca Osmanlının kuruluşunda da unutulmamalıdır ki yine bizler vardık. Sayın Ali Bulaç, Rumeli Türkleri her zaman Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetlerinin yanında yer almış çok yüce bir milletin fertleridir. Bunun asla unutulmaması gerekmektedir. Ülkemizin birlik ve beraberliğe muhtaç olduğu bu dönemde bu yazınızın sebebini anlamış değiliz. Bize göre maksadını aşan bu yazının içeriğinin düzeltilmesi Dünya’nın birçok ülkesine dağılmış, orada yaşamlarını onurlu ve haysiyetli bir şekilde sürdürmekte olan tüm Balkan Türkleri açısından oldukça önemlidir. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Ferruh ÖZKAN Ali Bulaç’ın yazısı. şerit üzerindeki Kürt nüfus Türkiye’nin üç ana bloka ayrılmış olmasını, demokratik rejim işlerken, farklı siyasetlerin kendini kamusal alanda ifade etmesi şeklinde anlamak aşırı iyimserlik olur. Yazık ki bloklaşma, kutuplaşmaya doğru evrilmekte; CHP ve laik milliyetçilikte somutlaşan blokta, muhafazakâr-dindar bloka ve artık doğrudan Kürtlere karşı bir nefreti besler niteliğe dönüşmektedir. Bizi bu yönde düşünmeye sevk eden somut veriler var. Toplumsal bir arada yaşama iradesini zayıflatan bu gelişmeyi, Kürt milliyetçiliğine karşı yükselen tepkinin Doğu ve Güneydoğu dışında “Kürtler”e yönelmesi ile AK Parti ve dindar-muhafazakâr kesimlere karşı gösterilen muhalefetin sosyal boyutlarda nefrete dönüşmesinde gözlemleyebiliyoruz. PKK/BDP’de kendini ifade eden Kürt milliyetçiliğinin “devletle çatışır”ken, “laik karakterdeki Türk milliyetçili”ğiyle toplumsal gerilim yaşamaya başlaması son iki yıla ait bir olgudur. Bu hem PKK/BDP’den, hem örgütlü ve organize Türk ulusalcı akımlarının karşılıklı olarak ürettiği ötekileştirici retorikten kaynaklanmaktadır. Süreç içinde laik ulusalcı söylemin geleneksel Türk milliyetçiliği üzerinde gözlenen etkisiyle Türk ve Kürt milliyetçilikleri birbirlerini ötekileştirmeye başladılar. “Hayır” oylarının baskın olduğu hat üzerinde nefreti körükleyen ötekileştirici söylemin teşekkülünde Kürt sorununun çözümünde zorluk çıkaran iç bürokrasinin, CHP, MHP ve derin güçlerin belli bir payı olduğu kadar, PKK’nın süren şiddet ve terörü ile BDP’nin Kürt sorununda her geçen gün çıtayı biraz daha yükseltmesinin de payı vardır. Tabii ki söz konusu olgunun arka planında görünmez faktörler var: AK Parti, hem açılımın arkasında duruyor, hem hâlâ Kürt seçmenin neredeyse yüzde 75’inin oyunu almaya devam ediyor. Bu Akdeniz, Trakya, büyük kentler ve Karadeniz’de “Kürt etnik kimliği”nin tanınmasıyla, bugüne kadar çeşitli avantajlar ve kamusal ayrıcalıklar sayesinde sahip oldukları “resmi Türk kimliği”nin sarsıntı geçireceğinden kaygı duyan kesimlerin tepkisine yol açıyor. “Ne mutlu Türk’üm diyene” formülünü kabul edip kolayca “resmi Türk kimliği”ni -resmi anayasal Atatürk milliyetçiliğini- benimseyenlerin önemli bir bölümünün etnik köken olarak Türk olmayıp Balkan göçmeni, mübadili veya Kafkas muhaciri olması anlamlıdır. Bu açıdan Akdeniz, Ege, Trakya ve Karadeniz sahil şeridinde Kürt açılımına ve Kürtlerin Batı’ya göç etmelerine gösterilen tepki ile Orta Anadolu’da kökeni sahiden Türk olan kesimlerin gösterdiği tepki arasında mahiyet farkı var. Anadolu milliyetçilerinin gösterdiği tepki ülkenin toprak bütünlüğü, devletin bekası ve kendilerinin Batılı haçlı güçler tarafından Orta Asya’ya sürülmek istenmeleriyle ilgili bir korkuya dayanır. Etnik Türkler, Kürtlere etnik kökenleri, konuştukları Kürtçe dili veya bölünmeye yol açmayacak hak taleplerine düşmanlık göstermiyorlar, onlarla gündelik hayatta ortaklıklar kurabiliyorlar, evlilikler yapabiliyorlar, camide bir araya gelebiliyorlar. Ancak sahil şeridindeki tepki, Cumhuriyet’in kuruluşuyla elde edilen tarihsel avantajların ve ayrıcalıkların paylaşılmasına gösterilen bir tepkidir. Büyük ölçüde Balkan göçmeni, mübadili ve muhaciri olan bu kesimlerin ilk defa alenen tepki göstermelerinin gerisinde iş piyasası ve istihdam alanındaki daralma yanında, Türkiye’nin Ortadoğu açılımının, kamusal aktörler arasında yetki ve rol değişime yol açacağı ve açılımın yeni bölgesel zenginleri doğuracağı kaygısı da rol oynamaktadır. şu bir gerçek ki, bölgesel entegrasyona doğru evrilmekte olan Yeni Ortadoğu’nun kurucu aktörleri Türkler, Araplar, Farslar ve Kürtler olacaktır. Bu öyledir, ama Türkiye’yi heterojen etnik yapısıyla bir bütün olarak düşündüğümüzde, Balkanlar ve Kafkaslar Türkiye’nin içe-doğru devam eden beşeri uzantılarıdır, dolayısıyla yeni Ortadoğu’nun müdahil unsurlarıdırlar, bunu kaygı sebebi yapmak tamamen yersizdir. AK Parti’nin yeni Ortadoğu’da hiç kimsenin dışarıda kalmayacağına ilişkin heyecan verici ve kuşatıcı bir projesi olduğunu göstermesi lazım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz