İzmir’de doğdu, genç yaşta Yunanistan’da yıldız oldu. Bir yarışma programının araladığı kapıdan girip yerleştiği Atina’nın şüphesiz en tanınan ‘Türk’ü Fide Köksal.
Yoğun konserler sebebiyle iki ülke arasında mekik dokuyor. Kriz mi? Onun gündeminde yok. ‘Büyü’ adlı albümünü tamamlamakla meşgul.
Yunanistan’a kriz öncesinde geldiniz. Sizi buraya getiren sebepler nelerdi?
Doğma büyüme İzmirliyim. Üniversiteyi İstanbul’da okudum. Marmara Üniversitesi İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal Bölümü’ne girdim. Henüz ikinci sınıftayken 2006 yılında Yunanistan’ın ANT 1 televizyonu bir şarkı yarışması için seçme yapmak üzere İstanbul’a geldi. Bizim okulda da şans eseri beni buldular. Yunanistan maceram böyle başlamış oldu ve altı yıldır da Atina’da yaşıyorum.
Yarışmanın Türkiye elemelerini geçtikten sonra sizi ne bekliyordu?
Açıkçası yarışmada çok fazla ilerleyemedik. Fakat, söylediğim Türkçe ve Yunanca şarkılar büyük ilgi gördü. Türkiye ile ilgili her şeye büyük bir ilgi ve merak vardı. Ben de Türkiye’ye sadece eşyalarımı toplamak için döndüm.
Her şey çok hızlı gelişmiş olmalı…
Zannedildiği gibi çok hızlı gelişti sayılmaz aslında. Yavaş yavaş ve zamana yayılan bir kendimi tanıma, eğitme, başka bir kültür ve topluluk içinde kendimi doğru ifade edebilme sürecinin ardından ancak 6 yıl sonra, “Evet Fide diye bir müzisyen var ve ‘Köksal’maya daha yeni başladı.” diyebiliyorum. Burada yaşadığım ve bu dili konuştuğum için avantajlıydım. Bu süreçte gerçekten çok çalıştım. İnsanlar da bana güvendi ve her zaman destekledi.
Yunanistan’da kapılar kolay açıldı mı?
İlk albüm çalışmam, Dido Sotiriou’nun Türkçeye ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya’ adıyla tercüme edilen ‘Matomena Momata’ adlı kitabından uyarlanan bir televizyon dizisinin soundtrack albümü ile oldu. Vassilis Dimitriou’nun iki bestesine ‘İzmirli Yarim’ ve ‘Dertli Topraklar’ adıyla Türkçe söz yazıp yorumladım. Ardından dünyaca ünlü besteci Mimis Plessas’ın on şarkısına Türkçe sözler yazıp seslendirdiğim ‘Bridges’ albümü geldi. İlk solo albümüm ‘Büyü’ piyasaya çıkacak. Türkçe, Yunanca ve İngilizce şarkıların sözlerinin tamamı bana ait.
Şimdiye kadar burada yaşayan birçok önemli sanatçıyla da işbirliği yaptınız…
Mimis Plessas, George Perris, Yorgos Dalaras, Maria Farantouri, Pantelis Thalassinos, Glykeria, Savina Yiannatou, Haig Yazdjian, Yiotis Kiourtsoglou, Vassilis Dimitriou gibi çok büyük ve değerli sanatçılarla çalışma fırsatım oldu.
Yunanistan ve Yunan müziği denince insanların aklına daha çok tavernalar, tabak kırmalar geliyor…
Tabii bu tür eğlence merkezleri var. Ben daha çok konserleri tercih ettim. Yılda yüze yakın konsere çıkıyorum. Buna Türkiye de dahil elbette. Yunanlılar Türk müziği dinlemeye yatkınlar. Arada kendi dillerinde söylediğimde, Türkçe söyle diyorlar. Onlara Zeki Müren’den Tanju Okan’a, klasiklerimizden türkülere, güncel şarkılara kadar geniş bir seçenek sunuyorum. Fakat anlıyorum ki, daha çok benim performansımı dinlemeye geliyorlar. Geçtiğimiz günlerde Almanya’da Neubrandenburg Senfoni Orkestrası ile çok güzel bir salonda müthiş bir konser verdik. Gurur vericiydi.
Türk müziği olarak bilinen klişelerin dışında başka ne tür beklentiler oluştu?
‘Türk müziği denildiğinde Yunanlıların aklına ne gelir?’ diye sorarsanız, muhtemelen yaylılar, ince ve kıvrak kanun ezgileri, uzun havalar, ortak türküler derim. Onların benden ne beklediği değil, onlara ne vermek istiyorum diye düşündüğüm için beni anlatan ve sözlerinden müziğine, orkestrasyonuna kadar ince ince uğraştığım, emek verdiğim müziği dinliyorlar. Kendini aynı anda herkese birden beğendirme kaygısı gütmeye başladığın andan itibaren özgünlüğünü ve özgürlüğünü yitirirsin. Bu da bir sanatçının başına gelebilecek en büyük felakettir bence.
Yunanistan’dan farklı mesleklerde çalışan birçok insan artık şanslarını başka ülkelerde aramak durumunda kalabiliyor. Malum ekonomik kriz. Sizi burada tutan ve kalmanızı sağlayan sebepler neler?
Ben hiçbir zaman herkesin gittiği yerde olmak istemedim. Tam tersine başka bir yerde durup herkesi dışarıdan gözlemlemek istedim. Ancak bu şekilde içini görebiliyor insan. Kendim dahil herkese ve her şeye dışarıdan bir üçüncü göz olarak bakarak… Benim nerede yaşadığımın, ne sebeple hâlâ Yunanistan’da kaldığımın bir önemi yok. Kendimi ifade edebildiğim, sesimi duyurabildiğim her yer benim yaşam alanım.
Ayrıca çok ciddi bir uluslararası ilişkiler eğitiminiz var? Bu birikiminizi hayatınızın bir döneminde kullanmak istiyor musunuz?
Yurtdışında yaşayıp farklı ülkelerde kendi müziğimi temsil ettiğim sürece bir bakıma uluslararası ilişkilere katkı sağlıyor olabilirim. Ama yakın gelecekte siyaset bana biraz uzak. Her halükarda kültür ve sanata katkı sağlayabileceğim bireysel veya toplumsal çalışmalarda yer alıyorum ve almaya da devam edeceğim.
Türk dizileri ile sizin Yunanistan’da tanınmanız hemen hemen aynı döneme geldi. Belki de Türk dizileri sizden sonra popüler oldu. Yunanistan’da rağbet gören Türk dizilerinin sizin buradaki durumunuza katkısı oldu mu?
Ben buraya geldiğimde Yunanlılar sadece ‘Yabancı Damat’ dizisini biliyorlardı. İnanılmaz bir ilgi vardı. Zamanla çok daha fazla Türk dizisi gösterilmeye başladı. Ama benim buna bir katkım veya bu dizilerin bana direkt bir katkısı olduğunu söyleyemem. Belki dolaylı yönden olabilir. Ben kendi adıma burada Türk yapımları beğenildiği için mutlu oluyorum. Kültürel ve sanatsal üretim devam ettikçe bunun sosyal ve psikolojik geri dönüşümleri büyük oluyor. Farklı kültürden insanlar daha kolay birbirini anlıyor, tanıyor, yakınlaşıyor. Bu yüzden sadece Yunan müzisyenlerle değil, İngiliz, Alman, Amerikalı, Japon, Kıbrıslı ve Ermeni müzisyen dostlarımla da konserler vermeye çalışıyorum. Gelecek sene Çin planım da var mesela.
Siz kısa sürede Yunanca öğrendiniz. Bunu nasıl başardınız? Ayrıca Yunanistan’da birçok kişinin de Türkçe öğrenmek için çaba gösterdiklerini biliyoruz. Her iki dili de öğrenmek isteyenlere neler söylemek istersiniz?
Yaşadığın ülkenin dilini öğrenmek o kadar da zor olmuyor. Devamlı duyduğun ve bir süre sonra anlamaya başladığın için biraz da istek ve kişisel gayretle öğreniyorsun. Yunanca çok güzel ve zengin bir dil. Tıpkı Türkçe gibi. İngilizcede tam karşılığını bulamadığım bir kelime veya deyimin tam karşılığını Yunancada bulabiliyorum. Kullandığımız o kadar çok ortak kelime var ki… Bu da yıllarca bir arada yaşayıp aynı şekilde kendimizi ifade ettiğimizin bir kanıtı. Bu dilin yapısını ve mantığını kavramamı kolaylaştıran en önemli etken de bu.