Ana Sayfa Batı Trakya Haberler Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde Kıbrıs ve enerji düğümü

Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde Kıbrıs ve enerji düğümü

24
0

Türkiye ile Yunanistan’ın Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz yataklarının işlenmesine dair görüş ayrılıklarının değişip değişmeyeceğini, Ada’daki gelişmeler belirleyecek. Atina ile ilişkilerini geliştirmeyi amaçlayan Ankara, Kıbrıs doğalgazının Türk ve Rum halklarının ortak kaynağı olduğunu savunuyor.

 

Ali Hüseyinoğlu

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 5-6 Aralık 2014 tarihlerinde gerçekleşen Yunanistan ziyareti, iki ülke arasındaki temel meseleler etrafında gerilimin arttığı bir döneme denk gelmesi nedeniyle Türk ve Yunan kamuoylarının dikkatlerini üzerinde topladı.

5 Aralık’ta Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas ile görüşen Davutoğlu, sonrasında Yunan mevkidaşı Antonis Samaras ile biraraya geldi. Aynı gün Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı ve İstanbul Rum Azınlığı temsilcileri ile buluşarak her iki toplumun sorunlarını, çözüme yönelik talep ve önerilerini dinledi. 6 Aralık’ta ise Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) 3. Toplantısı düzenlendi.

Tek taraflı hareket eden Güney Kıbrıs’ın, Ankara’nın uyarılarına rağmen Kıbrıs açıklarında doğalgaz aramalarına devam etmesi, Türkiye’nin Barbaros Hayrettin adlı sismik araştırma gemisi beraberinde Türk donanmasını bölgeye göndermesine sebebiyet verdi. 

9 Türk ve 10 Yunanlı Bakan’ın katıldığı YDİK 3. Toplantısı’nda kabul edilen ortak deklarasyondaki temel konular arasında, Kıbrıs Adası açıklarındaki doğalgazın çıkarılması ve kullanılmasında ortak hareket etme isteği ön sırada yer alıyordu. Ardından Türkiye ile Yunanistan arasındaki turizmin geliştirilmesinin yanında Doğu Akdeniz ve Ege Denizi havzalarında güvenliğini tehdit eden terörist faaliyetler, insan kaçakçılığı ve organize suçlarla mücadelede işbirliği geliyordu. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin desteklenmesi, Ankara-Atina hattında görüşmelerin devam etmesi, keza kültür, ulaşım, altyapı, kalkınma ve gıda alanında işbirliğinin arttırılması öngörülüyordu.

Kıbrıs ve doğalgaz

Davutoğlu’nun Samaras ile düzenlediği ortak basın toplantısı ve Yunan gazetelerine verdiği mülakatlardaki mesajlarında altını çizdiği temel husus, enerji meselesiydi. Davutoğlu’na göre; Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumlarının yüklendiği Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde barış ve dostluk köprüleri olma misyonu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) 2011’de tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) dahilinde doğalgaz çıkarılması ve kullanılması için de geçerli olmalı. Bu çerçevede Davutoğlu, Doğu Akdeniz’de 2008 yılında keşfedilen ve bir kısmı Rum Yönetimi’nin MEB sınırlarında yer alan hidrokarbon yataklarının esasen Ada’da yaşayan iki topluma ait olduğunu, Türklerin de burada söz sahibi olmaları gerektiğini vurguladı.

Tek taraflı hareket eden Güney Kıbrıs’ın, Ankara’nın uyarılarına rağmen doğalgaz aramalarına devam etmesi, Türkiye’nin Barbaros Hayrettin adlı sismik araştırma gemisi beraberinde Türk donanmasını bölgeye göndermesine sebebiyet verdi. Yaşanan gerginlik, Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar arasındaki görüşmelerin askıya alınmasında kilit rol oynadı.

Atina ziyareti sırasında Türkiye’nin Kıbrıs Sorunu bağlamında krizden kaçındığı ve çözümden yana olduğunu ifade eden Davutoğlu, doğalgaz konusunda yaşanan krizin aslında Doğu Akdeniz’de barış ve güvenlik adına bir motivasyon kaynağı olmasını temenni ettiğini belirtti. Tarafların bir çözüm formülü üzerinde çalıştıklarına değinen Davutoğlu, bunun ne olduğu hakkında bilgi vermedi ama formülün ancak ortak bir mutabakatla hazırlanması durumunda Türkiye tarafından kabul göreceğinin altını çizdi.

Tarafların ortak formül üzerinde çalışmaları, hem Ankara hem de Atina’nın Kıbrıs ve onunla bağlantılı meselelerin çözümüne istekli olduklarının bir göstergesi şeklinde yorumlanabilir. Fakat buradaki temel sorunlardan biri, Türkiye’nin saf dışı bırakılıp Kıbrıs doğalgazının Mısır üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması ihtimali olarak beliriyor.

Kıbrıs gazına yeni güzergah arayışları

Kasım 2014’te Kahire’de bir araya gelen Mısır, GKRY ve Yunanistan liderleri, Türkiye’nin dahil olmadığı bir alternatif üzerinde müzakerede bulundular. Üç lider, yukarıda bahsedilen MEB’de bulunan doğalgazın ihracatına yönünde bir anlaşma zemini oluşturulması bağlamında kararlılıklarını dile getirdiler. Ankara, Kıbrıs açıklarından çıkacak doğalgazın Avrupa’ya Türkiye üzerinden geçmesini tercih ediyor. Kendisinin içinde bulunmadığı bir ortaklık formülüne Ankara sıcak bakmayacak. Hâlihazırda Kıbrıs Sorunu da çözülmediğine göre, olası bir Mısır-GKRY-Yunanistan ittifakının, gerek Ada’daki Türk ve Rum kesimleri gerekse de Yunanistan-Türkiye arasındaki tansiyonu yükseltmesi kaçınılmaz.

Mevcut durum itibarıyla, Türkler ve Rumların üzerinde anlaşamadıkları bölgede kanıtlanmış doğalgaz rezervinin çok yüksek olmadığı biliniyor. Bu yüzden Yunanistan’ın Türkiye’yi saf dışı edecek bir formül üzerinde durması olağan görülmüyor. Lakin potansiyel rezerv miktarının fazla olduğunun tespiti halinde tarafların nasıl tavır takınacağı ayrı bir soru işareti. Böyle bir durumda, Yunanistan ve GKRY’nin Türkiyesiz bir alternatif güzergaha sıcak bakması mümkün. Yoksa günümüz şartlarındaki rezervlerin, Türk-Yunan ilişkilerini negatif yönde etkileme olasılığı zayıf.

Enerji, güvenlik ve muhtemel çözüm üçgeninde, MEB etrafında yaşanan son tartışmalar eşliğinde Yunan medyasında altı çizilen ortak nokta, Türkiye’nin politikasında ısrarcı olacağı ve doğalgaz konusunda çözüm bulunmaması durumunda Barbaros gemisini geri çekmeyeceği yönünde. Yunanlı yazarların bazıları, Barbaros’un MEB’deki varlığını yeni bir “Türk işgali” olarak yorumlarken, bazıları da GKRY’nin bu bölge sınırları dahilinde aramalara devam etmesi gerektiğini, rezerv çokluğu halinde stratejik bir hamle yapılarakTürkiye’yi dışarıda bırakacak alternatif bir güzergah bulma yoluna gidilmesini öneriyor.

Kıbrıs Sorunu ve azınlıklar

Barbaros’un tartışmalı MEB’e gelmesi, Kıbrıs’ta Türk ve Rum toplumları arasındaki görüşmelerin askıya alınmasına yol açtı. Böylelikle zaten yıllardır çözüm bekleyen Kıbrıs Sorunu’na, bir de enerji (doğalgaz) boyutu eklendi. Enerji konusunda Türk-Yunan uyuşmazlığının sürmesi ve doğalgaz ile anlaşmazlıkların muhtemel bir baskı unsuru olarak kullanılmasının, Kıbrıs’ta görüşmeleri olumsuz yönde etkileyeceği gayet açık. Bu konjonktürde, Kıbrıs ile ilgili uzun zamandır süregelen sorunlara ortak çözüm bulunma ihtimalinin daha da zayıflayacağı ortada.

Yunanistan ve Rum Yönetimi’nin, Kıbrıs ile ilgili konularda atacakları tek taraflı, Ankara ve Kıbrıs Türklerini saf dışı bırakacak her adımda karşılarında Türkiye’yi bulacağı her fırsatta hatırlatılıyor. 

Türk ve Yunanlı Başbakan ve Bakanlar tarafından sıklıkla dile getirilen Türk ve Rum azınlıklarına ilişkin Batı Trakya, İstanbul ve Gökçeada’da yaşanan sorunlar (seçilen müftülerin atanmaması, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması, eğitim ve vakıflar), Davutoğlu ve Samaras görüşmelerinde ele alınmasına rağmen ortak bildiride yazılı olarak yer almadı.

Bu durum, YDİK 3. Toplantısı’nda, Kıbrıs Sorunu ve enerji bağlamında taraflar arasında işbirliğinin artırılmasına öncelik verilmesinden kaynaklandı. Böylece Türk ve Rum azınlıkları ilgilendiren ve yıllardır çözüm bekleyen sorunlar, geçmişten günümüze birçok kez tekrarlandığı üzere, bir üst düzey Türk-Yunan görüşmesinde daha Kıbrıs ile ilgili tartışmaların gölgesinde kaldı. 

Sonuç olarak, bundan önceki iki YDİK toplantısında varılan mutabakatlar sonucu 2010 yılından günümüze iki ülke arasında 47 anlaşma imzalandığını dikkate aldığımızda, üçüncüsünün de “1999 Deprem Diplomasisi” sonrası olumlu yönde ivme kazanan Türk-Yunan ilişkilerinde Ege’nin iki yakası arasındaki diyalog ve işbirliğini pekiştireceği söylenebilir. Nitekim son yıllarda Yunanistan’ın Türkiye ile ticaretinin gelişmesi ve Türkiye’den aldığı turist sayısının ciddi oranda artması, Türk-Yunan ilişkilerini olumlu yönde etkilemeyi sürdürüyor. Fakat enerji konusunda görüş ayrılıklarına yol açan tutumların değişip değişmeyeceğini, bundan sonra Ada’da yaşanacak gelişmelerin belirleyeceği öngörülüyor. 

Türkiye bir taraftan komşusu Yunanistan ile ilişkilerini geliştirmeyi amaçlarken diğer taraftan hem kendisi hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Doğu Akdeniz bölgesini yakından ilgilendiren konularda tavrını açık ve net biçimde ortaya koyuyor. Yunanistan ve Rum Yönetimi’nin, Kıbrıs ile ilgili konularda atacakları tek taraflı, Ankara ve Kıbrıs Türklerini saf dışı bırakacak her türlü adımda karşılarında Türkiye’yi bulacağı her fırsatta hatırlatılıyor.

Yrd. Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi. Gümülcine’de doğdu. Lisans ve yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Sussex Üniversitesi (İngiltere) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora yaptı. Hüseyinoğlu çalışmalarını azınlık hakları, Batı Trakya Türkleri ve Türk-Yunan ilişkileri konuları üzerinde yoğunlaştırıyor. 

Twitter’dan takip edin: @alihuseyinoglu

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Al Jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz