PEKı 1967 YILINDAN BERı YUNANıSTAN’IN KEYFı UYGULAMAYLA ALDIğI VAKIF MALLARI NE OLACAK SAYIN AVRUPALILAR?

Avrupa Parlamentosu’nda bulunan sayın milletvekilleri, ıstanbul’daki Rum Azınlığa ait vakıf mallarının 1974 yılından beri Türkiye tarafından alındığını söylüyorsunuz. Ya bizim vakıf mallarımız 1967 yılında başladı ve halen tarih 29 Ocak 2010 yılını gösterirken alınmaya devam ediyor. Üzerlerine kilise yapılıyor. Bu konuda görüşleriniz nelerdir sayın Avrupalılar? Neden bu Batı Trakya’ya gelmiyorsunuz da sürekli varsa yoksa ıstanbul’daki Rum azınlığı, biz insan değilmiyiz? Nedir bu çifte standardınız sizin? ıstanbul’daki Gökçeada ve Bozcaada’daki Kültür mirasın korunması neticesinde Türk-Yunan işbirliğinin sembolü olabileceğinden bahsediyorsunuz. Peki Batı Trakya’daki Türk azınlığa ait Kültür mirasın hiç mi faydası olamaz Türk-Yunan dostluğuna? Neden Batı Trakya’dan hiç bahsetmiyorsunuz? Neden Seçek yaylasındaki yağlı güreşlerden bahsetmiyorsunuz? Oraya yapılan çeşmenin Yunan devleti tarafından yıkılmasından hiç söz etmiyorsunuz. Dini ibadetlerimizde camilerimizdeki minarelerin boylarının 7 metreyi geçmesi halinde mahkeme köşelerinde sürünmemizden ve cereme ödememizden ise hiç gıkınız çıkmıyor. Kusura bakmayın ama bize Yunanistan tarafından yapılan zulmü biz hak etmedik, etmiyoruz. En kısa zamanda Yunanistan’a gelerek azınlığın gerçek temsilcileriyle görüşün. Devletin atadığı “sahte müftüler”le değil, azınlığın seçmiş olduğu temsilcileriyle görüşün. Belki ozaman gerçekleri birazıcık olsun görme zahmetiner katılırsınız. ıstanbul’daki Patrik altın da bizim müftülerimiz bakır mı? Hiç kusura bakmayın ne Patrik altın, ne de bizim müftülerimiz bakır. Biz müftülerimizi seçtik, tanısanızda tanımasanız da fark etmez. Bizim hakkımız olanı yaptık ve vijdanımız rahat. Vijdanı rahat olmayan Yunan devleti düşünsün. Geri adım atmaya da hiç ama hiç niyetimiz yok. Bunu herkes böyle bilecek. YUNAN GAZETELERı BAYRAM YAPIYOR Οι βουλευτές ζητούν επίσης να ξεκαθαρισθεί πλήρως το θέμα των ιδιοκτησιών που ανήκαν στα θρησκευτικά ιδρύματα και τα οποία κατασχέθηκαν το 1974. Επίσης, να υλοποιηθούν οι αποφάσεις που πήρε η ΚΣΣΕ το 2008 για την Ίμβρο και την Τένεδο, με στόχο τη διατήρηση του διπλού πολιτιστικού χαρακτήρα των δύο νήσων, οι οποίες θα μπορούσαν να μετατραπούν σε σύμβολο της ελληνο-τουρκικής συνεργασίας. Οι κυβερνήσεις των δύο χωρών, καλούνται τέλος να ενημερώσουν την ΚΣΣΕ για τις προόδους που θα πετύχουν μέσα σε ένα χρόνο, γύρω από τα βασικά αιτήματα του ψηφίσματος, ήτοι τον Φεβρουάριο του 2011.