Değerli okurlarım, kuşkusuz bu hafta yazmış olduğum yazı sizlerin içinde ne uyandırır bilmem ama benim içimde bir özlem uyandırıyor. Neden diyecek olursanız, nasıl olmasın ki, O büyük insanın aramızdan ebediyete intikal edişinin üzerinden tam 71 yıl geçti. Atatürk’süz koskocaman 71 yıl dile kolay. Ama zamanımız açısından zor, çok zor günler yaşıyor insanlık. O’nun o zor yıllarda, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için büyük savaşlar kazanmış, büyük devrimler yapmış olması, bu gün görülüyor ki, O gerçekten büyük bir insan. O büyük bir devlet adamı. Başka türlü O’nu tarif etmeye kalkacak olursam inanın sözler yetmez. ınsanlık için, Türkiye için, dünya’da barış için herşeyi o yıllarda düşünmüş ve düşündükleri bu gün birer birer yaşanıyor. Dünya barışına verdiği önemi bilmeyen yok, ancak dünya barışının olması için öncelikle her ülkenin kendi içerisinde barış ve huzuru olması gerekir. Yaşadığımız bu dönem içerisinde de bunlara hem ülkeler olarak, hem bu ülkelerde yaşayan insanlar olarak çok ihtiyacımız var. Yani sizin anlayacağınız, her ülkeye bu dönemde bir Mustafa Kemal Atatürk gerek. Ama O geri gelmeyecek, öyleyse bizler de O’nun gösterdiği yoldan ilerlemeliyiz. O, bu günleri ozaman görüyordu, bu günleri ozaman yaşıyordu ki, bizlere emanet ettiklerine ve onları göz bebeğiniz gibi koruyun dediklerine bir bakın. Evet değerli okurlarım, böyle bir büyük insan hakkında ne yazsam azdır biliyorum. Ama bir şeyi de yazmadan geçemeyeceğim. Biliyorsunuz, O bizim hemşehrimiz, O bizim kokladığımız Balkan havasını kokladı, arkadaşları Yunanlı, Makedon ve diğerleriydi. Ama O asla arkadaşları ve yaşadığı toplum içerisinde hiç kimseye ayrımcı gözüyle bakmadı. Onun için de O Mustafa Kemal Atatürk oldu. O’nu bu denli büyük yapan, Mustafa Kemal Atatürk yapan, insanlığa verdiği önemdi, Ülkelere verdiği önemdi, Bayraklara duyduğu saygıydı. ışte O Mustafa Kemal Atatürk Paşa’ydı. Peki soruyorum şimdi, bu gün dünyada tüm bu olanları görseydi üzülürmüydü? şüphesiz ki evet, O dünyanın, ülkelerin bu haline çok üzülürdü. Belki, yeni Venizelos’lar arardı barışın sağlanması için. Bulabilecekmiydi? Benim gördüğüm kadarıyla hayır, sadece karşısında menfaatçileri görecekti, tabii ki, bu gün herkesin kendi ülke menfaatlerini düşünmesi doğaldır, çünkü onlar Mustafa Kemal Atatürk değildirler de ondan. ışte O büyük insan sadece kendi ülkesinin menfaatlerini düşünmemiş, dünya şavaşına giren Yunanistan’ı da düşünmüş ve ilk yardım gemisini göndermiş. Hasta döşeğine düştüğünde yanındaki arkadaşlarına, “Selanik’i birdaha görebilecekmiyim?” demiş. Ama malesef görememiş. Atam, sen rahat uyu, biz senin hemşehrilerin, Batı Trakya Türk gençliği Selanik’i görüyoruz. Senin çocukluk yıllarını geçirdiğin evinin bahçesinde her yıl seni yaşıyoruz, sensizliğe üzülüyor ağlıyoruz. Gözlerimizin içinde dışarıya taşmamak için adeta buharlaşmak isteyen gözyaşlarımız boncuk boncuk akıyor bir süre sonra. Atam, evinin bahçesinde Nar ağacı da yaşlanmış artık. Sensizliğe o da dayanamış. Kırmızı güllere gelince, onlar her 10 Kasım sabahı bir başka kokuyor bahçede. Anavatan’dan koşarak sana gelen asil Türk evlatları şiirler okuyor, şarkılar söylüyorlar Atam. Söylenen şiirlerin edası inan Langada’ya kadar ulaşıyor. Atam be, kulun, kölen olayım, üzülme, Selanik senin bıraktığın Selanik değil, artık. Süngü gibi göğe yükselen minareler yok artık Atam. Senin oynadığın tozlu yollardan ise eser kalmadı. Senin anlayacağın gibi söylemem gerekirse Atam, Selanik seninle birlikte öldü. Surlar yıkıldı, vakıf malları gitti, geri kalanlar da saygı duyduğun Yunan halkı tarafından yazılı bir kanunla yok edilmeye terkedildi Atam. Onun için rahat uyu sen, senin gibi biri asla bir daha gelmedi, gelmeyecek, üzülme Atam, üzülme. Yaşasaydın zaten son yıllarda yaşananlara sen de isyan ederdin ılhan Tahsin gibi, Atam. Atam, Ruhun şad olsun, mekanın daimi olarak cennet olsun, çünkü sen o mertebeye layıksın, çünkü cennet bir Türkiye bırakmıştın giderken. şimdi ise fazla söze gerek yok sen de yukarıdan bizleri muhakkak izliyorsundur. Seni çok özledim Atam.