Gazeteci-yazar Uğur Oral, Atina’da ve Türkiye’de açacağı karşılıklı iki fotoğraf sergisiyle Türk-Yunan dostluğunu pekiştirmeyi hedefliyor. · Bu bağlamda, 24 Mayıs günü Atina’da Booze Cooperativa Sanat Galerisi’nde “Under The Same Sky” (Aynı Gökyüzünün Altında) başlıklı bir fotoğraf sergisi açacak olan Oral aynı zamanda serginin tüm gelirini de engelli Yunan çocukları için çalışan Amimoni Vakfı’na verecek.
O bir dostluk ve barış elçisi
Gazeteci-yazar Uğur Oral, Atina’da ve Türkiye’de açacağı karşılıklı iki fotoğraf sergisiyle Türk-Yunan dostluğunu pekiştirmeyi hedefliyor.
Bu bağlamda, 24 Mayıs günü Atina’da Booze Cooperativa Sanat Galerisi’nde “Under The Same Sky” (Aynı Gökyüzünün Altında) başlıklı bir fotoğraf sergisi açacak olan Oral aynı zamanda serginin tüm gelirini de engelli Yunan çocukları için çalışan Amimoni Vakfı’na verecek.
Yunanistan’da çekeceği fotoğraflarla da Türkiye’de bir sergi açacak olan Oral “Atina’da açacağım fotoğraf sergisi bazı Yunan dostlarda Türkiye’yi ziyaret etme, yine aynı şekilde Türkiye’de açacağım sergi de Türk sanatseverlerde Yunanistan’ı ziyaret etme arzusu uyandırabilirse, ben âcizane kendimi hedefime ulaşmış addedeceğim. Çünkü biliyorum ki Türkiye’ye gelen her Yunan, keza Yunanistan’ı ziyaret eden her Türk gördüğü dostluk ve yakınlık karşısında iki toplumun arasındaki ilişkileri çok daha hümanist bir perspektiften analiz etme şansı bulacaktır.” diyor.
İzmirli gazeteci-yazar Uğur Oral, Türk-Yunan dostluğunu geliştirmeyi amaçlayan bir proje için kolları sıvadı. Bu bağlamda 24 Mayıs Cuma günü Yunanistan’ın başkenti Atina’da “Under The Same Sky” (Aynı Gökyüzünün Altında) isimli bir fotoğraf sergisi açacak olan Oral, Türkiye’ye dönüşünde de, Atina’da çekeceği fotoğraflardan oluşan bir sergi açacak. Bu girişimiyle iki ülkenin halkları arasında dostluk, hümanizm ve kardeşlik duygularını pekiştirmeyi amaçlayan Oral ayrıca Atina’daki sergisinin tüm gelirini Yunanistan’daki engelli çocuklara yardım amacıyla kurulmuş Amimoni Vakfı’na bırakacak.
Uğur Oral “Dostluk ve barış projesi” olarak adlandırdığı bu girişimiyle ilgili olarak Haberbiz.com’un sorularını yanıtlandırdı…
Atina’da sergi açma fikri nasıl oluştu?
2012 Aralık ayında İzmir’de açtığım “Bırak Hayat İçine Aksın” başlıklı 4. Kişisel fotoğraf sergime sağ olsunlar, basın mensubu dostlarım büyük ilgi gösterdiler, büyük destek verdiler. Sergime dair basında birçok haber yayınlandı. Ben de yayınlanan tüm haberleri gerek kendi internet sayfamda gerekse sosyal paylaşım sitelerindeki hesaplarımda paylaşıyordum. Birçok Yunan dostum var, doğaldır ki anlamıyorlardı yazılanları. Benden rica ediyorlardı ben de onlar için İngilizceye çeviriyordum. Derken “Neden Atina’da da bir sergi açmıyorsun?” dediler. Ben de “Neden olmasın?” yanıtını verdim. Bir Yunan dostum devreye girdi ve benim adıma temaslara başladı. Atina’daki Booze Cooperativa isimli bir sanat merkezi kendi bünyelerinde bir sergi açmam için davette bulundu. Görüştük, anlaştık ve böylelikle etkinliğin adı kondu…
Serginize Under The Same Sky (Aynı Gökyüzünün Altında) ismini koymanızın özel bir anlamı var mı?
Serginin isminin aynı zamanda serginin amacını da ifade etmesini arzuladım açıkçası. Benim bu ismi seçerken vermek istediğim mesaj şu: “Aynı gökyüzünün altında, aynı coğrafyayı, aynı tarihi, aynı kültürü, aynı denizi, acısıyla tatlısıyla aynı geçmişi, paylaşıyoruz. Dostluklar paylaşıldıkça artar, çoğalır. Şu durumda geçmişinde ve bugün, bu kadar çok ortak paylaşımı olan iki ülkenin arasındaki dostluğun da aynı şekilde gelişmesi ve artması gerekir. Biz denizin bir tarafındayız, onlar diğer tarafında; tek fark bu… Ama sonuç olarak aynı gökyüzünün altındayız hepimiz. Aynı ezgilerle duygulanıyoruz, aynı yemeklerden zevk alıyoruz. Evrensel değerler bağlamında da hepimiz aynı ortak paydalarda buluşuyoruz”
Yani bu etkinlik sadece bir “fotoğraf sergisi” değil, aynı zamanda bir dostluk projesi…
Kesinlikle öyle… Toplumlar arasında dostluğun, barışın, sevginin gelişebilmesine katkıda bulunmak aydınların, özellikle de sanatçıların misyonu olmalıdır. Benim bu çabam da, bir anlamda, bir gazeteci, bir yazar, bir sanatçı, özetle bir aydın olarak misyonumu yerine getirme arzumun ifadesi. Malum, belirli bir yaş grubunun üzerindeki ama Türkler ama Yunanlar bazı manipülatif etkilerle yetiştiler ve bu da ister istemez her iki toplumun da sosyal bilinçaltında önyargıların oluşmasına neden oldu. Bu önyargıları yıkmanın en doğru ve en kestirme yolu da halkların birebir temas içine girmesi… Şöyle bir örnek vereyim… Ben daha önce iki defa Yunanistan’da bulundum. İlk ziyaretim bundan 18 yıl önce bir dizi röportaj için Atina’ya olmuştu. Giderken, ister istemez ben de usumda “acaba”larla ayak basmıştım Atina’ya. Ama Yunanistan’da gördüğüm yakınlığı, dostluğu, yardımseverliği asla unutamam. Keza Türkiye’ye ziyaret eden Yunan dostlarımdan da benzer izlenimler dinledim hep. Onlar da Türkiye’ye gelirken malum önyargılar içindelermiş. Ama burada bizim insanımızın misafirperverliği karşısında önceden ne kadar hatalı düşünceler taşıdıklarını bizzat görmüşler. Demek ki, ön yargılardan arınmak için bizzat gidip görmek, bizzat o ülkede bulunmak, birkaç gün bile olsa o halkın arasında yaşamak gerekiyor. Atina’da açacağım fotoğraf sergisi bazı Yunan dostlarda Türkiye’yi ziyaret etme, yine aynı şekilde Türkiye’de açacağım sergi de Türk sanatseverlerde Yunanistan’ı ziyaret etme arzusu uyandırabilirse, ben âcizane kendimi hedefime ulaşmış addedeceğim. Çünkü biliyorum ki Türkiye’ye gelen her Yunan, keza Yunanistan’ı ziyaret eden her Türk gördüğü dostluk ve yakınlık karşısında iki halk arasındaki ilişkileri çok daha hümanist ve çok evrensel bir perspektiften analiz etme şansı bulacaktır…
Türk-Yunan ilişkilerinin yarınlarını nasıl görüyorsunuz?
Leo Buscaglia’nın çok sevdiğim bir sözü vardır; şöyle der ünlü yazar: “Biz insanlar, hepimiz tek kanatlı birer meleğiz ve ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz”. Ben, aynı bu sözde olduğu gibi, Yunanistan ve Türkiye’nin birbirlerini kucaklamaları halinde, birlikte çok daha yükseklere uçabileceklerine inanıyorum. Birbirine hem coğrafik olarak hem de kültürel açıdan bu denli yakın iki ülke arasında karşılıklı iyi niyete ve dostluğa dayalı kurulacak bir sinerjinin her konuda iki ülkeye de çok büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. İki ülkenin de birbirine verecek, öğretecek çok şeyi var. İki toplumun da buluştuğu sayısız ortak payda var. Her iki halkın da, savaş yıllarının ardından Atatürk ve Venizelos arasında kurulmuş dostluktan alması gereken dersler var. Keza İsmail Cem ile Yorgo Papandreu’nun yakın dostlukları da bu bağlamda önemli bir örnektir. Bizim bu örneklerden feyz almamız, geçmişi geçmişte bırakıp, el ele, yarınlara bakmamız gerekiyor. Siyasetçisiyle, sanatçısıyla, sanayicisiyle, sporcusuyla vs. hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın kanaat önderlerinin, ülkelerinde yetişen yeni nesillere sevginin, kardeşliğin ve hoşgörünün hakim olacağı bir gelecek vizyonu sunabilmek, Ege’yi bir barış denizi yapmak gibi bir sosyal ve tarihi misyonları var.
Atina’da açacağınız serginizde hangi tarz fotoğraflar kullanacaksınız?
Atina’daki sergim kişisel olarak beşinci, uluslararası bağlamda ise ilk sergim olacak. Sergi 24 Mayıs-3 Haziran tarihleri arasında Atina’nın merkezindeki Booze Cooperativa Sanat Galerisi’nde açık kalacak. “Under The Same Sky” isimli sergimde İzmir ve Ege Bölgesi’nde yaptığım çalışmalardan oluşan 40 fotoğraf yer alacak. Ağırlıklı olarak Ege’nin gülümseyen, yaşama sevinci sunan güzellikleriyle baş başa bırakmak istiyorum Yunan sanatseverleri. Bu serginin benim için önem taşıyan bir diğer boyutu daha var. Türkiye’deki son sergimde bir ilk denemiş ve fotoğrafların yanı sıra felsefi denemelerimi de ziyaretçilerle paylaşmıştım. Bu denemeleri de götürüyorum Atina’ya… 40 tane felsefi denemem Yunancaya çevrildi. Her fotoğrafın yanında bir de felsefi deneme yer alacak. Sergimi ziyaret edecekleri fotoğraflarımla dinlendirirken denemelerimle de kendi iç dünyalarında bir yolculuğa çıkarmayı hedefliyorum. Başarabilirsem ne mutlu bana… Yunanistan’da bulunduğum süre içinde de sürekli Atina’yı fotoğraflayacağım. Dönünce de Atina’nın güzelliklerini Türk sanatseverlere sergileyeceğim…
Serginin gelirini Yunan çocuklarına bırakma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu sergi benim için önceki sergilerimden çok farklı bir anlam taşıyor. Bu yüzden ilk defa, özellikle sponsor istemedim. Kendi kararım, kendi girişimim ve kendi olanaklarımla ortaya çıkardığım bir sergi bu. Malum Yunanistan bir süredir bir ekonomik kriz yaşıyor. Böyle bir ortamda ben de serginin amacına ve ruhuna uygun olarak, bu kriz ortamında Yunan dostlarıma elimden geldiği kadarıyla bir katkıda bulunmak istedim. Çocuklara duyduğum yoğun sevgiyle bu serginin geliriyle Yunan çocuklarına bir katkıda bulunmaya karar verdim. Bu kararımı paylaştığım bir Yunan dostum Yunanistan’da engelli çocuklar yararına çalışan AMİMONİ Vakfı’yla bağlantıya geçti benim adıma. Vakıf yöneticileri de çok mutlu olmuşlar bu kararımdan ve bu amacımdan. Serginin tüm geliri Yunan çocuklarına kalacak. Dileğim Yunan sanatseverlerin ve hayırseverlerin sergiye beklenen ilgiyi göstermesi ve tüm fotoğrafların satılması… Benim bu çabam Yunan çocukların o masum dünyalarına ufak bir mutluluk ve ışık huzmesi bırakabilirse bunun bana yaşatacağı mutluluk ve onur her şeyin üzerinde…
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben “barış ve hümanizm” diyerek yola çıktım… Ben “iki toplum dost ve kardeş olmalı” dedim… Ve mesajımı evrensel bir dil olan “sanat”la iletmeyi uygun buldum. Bu mesajın her iki toplum tarafından da alındığını görmek beni çok mutlu edecek. Bu serginin ortaya çıkmasında bana büyük destek ve moral veren bazı kişilere de teşekkür borcum var. Sergi projemi ilk olarak Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosu Sayın Theodore Tsakaris ile paylaşmıştım. Kendisi büyük ilgi gösterdi, çok destek oldu. Başkonsolos Sayın Bay Tsakaris’e yapıcı ve motive edici yaklaşımları ve yardımları için yürekten teşekkür ederim. Yoğun iş yükünün arasında, felsefi denemelerimi büyük bir özveriyle ve can’ı gönülden Yunancaya çeviren Yunanistan İzmir Başkonsolosluğu görevlisi Sayın Bayan İoanna Taşkıran Samouilidou’ya da verdiği yürekten destekten ötürü sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Keza Yunanistan’da benim adıma her türlü teması bizzat gerçekleştiren ve bu serginin ortaya çıkmasında çok büyük emeği olan değerli dostum sevgili Yiota Sousoulas’a müteşekkirim. Ve son olarak sergime ev sahipliği yapacak Booze Cooperativa sanat galerisinin iletişim ve basın sorumlusu, arkadaşım Artemis Livadarou’ya çok teşekkür ederim…