Ana Sayfa Batı Trakya Haberler NİKOS ROLANDİS: “1963’TE TAKSİMİ TETİKLEDİK, 1974’TE OLACAĞINA HİÇ İNANMADIĞIMIZ TÜRK İSTİLASINA KAPI...

NİKOS ROLANDİS: “1963’TE TAKSİMİ TETİKLEDİK, 1974’TE OLACAĞINA HİÇ İNANMADIĞIMIZ TÜRK İSTİLASINA KAPI AÇTIK”

11
0

Kıbrıs Rum Yönetimi eski bakanlarından, bir dönemin etkili ismi Nikos Rolandis, Rumların başlarına gelen her şeyin sorumlusunun yine kendileri olduğunu açıkladı. Rolandis, “1963’te taksimi tetikledik, 1974’te olacağına hiç inanmadığımız Türk istilasına kapı açtık… S-300’leri satın alarak 270 milyon doları Girit’in dağlarına gömdük… İtibarımızı kaybettik” dedi. 

Güney Kıbrıs’ta yayınlanan gazetelerden Politis, “İnanılmaz Bir Paradoks” başlığıyla yayınladığı makalesinde, Rolandis’in 1974’te hayatları ve mallarıyla birlikte her şeyin alaşağı olduğunu, ancak o zaman darbe ve Barış Harekatı’nın yaşandığını hatırlattı ve ekonomik krizi kastederek, “şimdi hayatımızı istila eden kim?” sorusunu sorduğunu yazdı. 

Rolandis, Rum ekonomisinin (17 milyar Euro veya 22 Milyar Dolar) Avrupa ekonomisinin (20 trilyon Dolar) binde biri ve dünya ekonomisinin (60 trilyon Dolar) on binde üçü kadar olduğuna işaret etti. Dünya ve Avrupa ekonomisine katkılarının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çeken Rolandis, küçük olmalarına karşın yine başlarını belaya soktuklarını vurguladı. 

“1963’TE TAKSİMİ TETİKLEDİK, 1974’TE OLACAĞINA HİÇ İNANMADIĞIMIZ TÜRK İSTİLASINA KAPI AÇTIK, 1983’TE BM İNİSİYATİFLERİNİ REDDETTİK, ŞİMDİ DEVLET TIRNAK İŞARETİ OLMADAN İLERİ GÖTÜRÜLÜYOR” 

Rolandis; “Şimdi hayatımızı istila eden kim? Maalesef suçlu da istilacı da yine biz kendimiz ve bazı liderlerimizdir” vurgusunu yaptıktan sonra tezine delil olarak şunları gösterdi: 

“Bu, Kıbrıslı Rumların ve Helenizm’in vakıaları yanlış değerlendirmesi ve acı bedelini ödediğimiz ilk misal değil. Anayasa’yı değiştirmeye kalkıştığımız 1963’te başımızı belaya soktuk ve taksimi tetikledik. 1974’te milletlerarası camianın güçlülerini ve Türkiye’yi yanlış değerlendirdik, Rum-Yunan darbesi aracılığıyla, olacağına hiç inanmadığımız Türk istilasına kapı açtık. 

Geçen yıllar içerisinde Kıbrıs meselesine dair çözümleri birbiri ardına reddederek meselemizi çözülemez halden çözümsüz hale getirdik. 1983’te, bize gelen, ‘devlet’ ilan edileceği uyarılarına karşın BM’nin inisiyatifini reddettik. Dışişleri Bakanlığı görevimden istifa etmem de aynı zamana denk gelir. Bu ‘devlet’ maalesef bugün başkaları tarafından tırnak işareti (“) kullanılmadan devlet olarak ileri götürülüyor. 

“S-300’LERİ SATIN ALARAK 270 MİLYON DOLARI GİRİT’İN DAĞLARINA GÖMDÜK” 

Bütün partiler (tek istisna liberallerdi) S-300’lerin satın alımı ve getirilmesini ileri götürürken 1998’de 270 milyon doları Girit’in dağlarına attık. 2000-2001’de Menkul Kıymetler Borsası yüzünden başımız belaya girdi. 2012’de de mekanizmaları, hayatımızı ve ekonomimizi önemli ölçüde yerle bir edecek olan Troyka ile başımızı belaya soktuk. Doğal olarak geldiğimiz bu noktada, Troyka olmazsa, yerle bir olacak ne hayatımız ne de ekonomimiz kalır. 

Olumsuz geçmişimizi değerlendirdiğimde bugün beni endişelendiren, petrol ve doğalgaz perspektifleridir. İki ana korkuma yeniden vurgu yapmak isterim: 

“TAKTİK DEĞİŞTİRMEZSEK ÖNÜMÜZDEKİ 30 YIL İÇİNDE YENİDEN BİR KADER ANI YAŞAYACAĞIZ VE MAALESEF TÜRKİYE’NİN GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ, PEKÇOK HAKLI BAHANESİ OLACAK” 

1- Hidrokarbonlar konusunu çok yanlış yönettiğimize inanıyorum. Bunları Kıbrıs meselesinin ve daha geniş ölçekli Kıbrıs-Yunanistan-Türkiye meselesinin çözümüne katalizör olacak şekilde yönetmiyoruz. Yataklar tüketilene kadar petrol ve doğalgaz önümüzdeki 30-50 yıl içinde bölgemizde olacak. Bunlar küçük bir ülke için çok uzun süre çok büyük bir zenginlik teşkil ediyor. Bölgemizde, hemen yanımızda güçlü ve tehlikeli bir talibi, Türkiye var. Taktik değiştirmezsek nihayetinde, önümüzdeki 30 yıl içerisinde yeniden bir kader anı ile yüz yüze gelerek başımızı belaya sokacağımızdan korkuyorum. Tıpkı, çoğunda aldığımız uyarılara kulak asmadığımız diğer örneklerde olduğu gibi… Maalesef Türkiye’nin bizimle ilgili, tıpkı geçmişte olduğu gibi, muhtemel hareketini haklı gösterecek pek çok bahanesi olacak. 

2- Keşif çalışmalarını 1998’de başlattığım doğalgaz bu aşamada bize finansman sağlayamaz çünkü henüz prosedürün başlarındayız. Bu gerçektir, kendimizi kandırmayalım. 

Doğalgazın ticari açıdan kullanılabilir olabilmesi için daha şu aşamaların tamamlanması gerekir: 

a) Kalitesinin teyidi için 12’nci parselde 1-2 sondaj daha yapılması gerekir 

b) Denizaltı boru hattı ve doğalgaz sıvılaştırma kara terminali için yatırımcı ve finansörler gerekir (boru hattının maliyeti 1,5 milyar, terminalin maliyeti 10-12 milyar Euro) 

c) Bu devasa meblağın bulunabilmesi için 20-25 yıl yetecek doğalgaz saptanması, önümüzdeki 20-25 yıllık erişim olanakları ve satış fiyatının hesaplanması, Kıbrıs ve bölgedeki siyasi ve askeri tehlikenin olumlu değerlendirilmesi gerekir. 

d) Doğalgazın çıkarılmasına başlanması gerekir. 

“HEM ADIMIZI HEM GÖZÜMÜZÜ ÇIKARDIK, İTİBARIMIZI KAYBETTİK” 

Bir Kıbrıs deyişi ‘Adın çıkacağına gözün çıksın’ der. Biz maalesef her ikisini de çıkardık. Mesellerimizi zamanında fark edemedik, çarpıttık ve itibarımızı kaybettik.” 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz