Ana Sayfa Batı Trakya Haberler DR. NECLA: “ESKİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİNE GERİ DÖNÜP, BİRAZCIK İNSAN OLALIM, SİYASETTE İSE...

DR. NECLA: “ESKİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİNE GERİ DÖNÜP, BİRAZCIK İNSAN OLALIM, SİYASETTE İSE KENDİ PARTİMİZE SAHİP ÇIKALIM”

14
0

Öncelikle Batı Trakya halkı beni çok kısa sürede tanıdı. Biraz şans mı diyelim artık ne dersek diyelim; benim öz verili çalışmamdan dolayı da böyle olduğunu düşünüyorum. Şapçı’da doğdum ve Şapçı Türk İlkokulunda okudum. Daha sonra İstanbul’a gittim. Orta ve Lise eğitimimi İstanbul’da tamamladım. O dönemde yabancı uyruklu kontenjanından yararlanamamamdan ve Tıp okuma isteği ısrarımdan dolayı da kendimi İtalya’da buldum.

“Sicilya’nın Katanya kasabasında Batı Trakya’nın Türklerindenim diyen ilk kişi bendim diyebilirim.”

Benim Sicilya’daki hikayem ilginç başlamış oldu. Çünkü ben, Türkiye’den gelen bir Yunan vatandaşıydım. Buraya okul ile ilgili belgelerim Türkçe olarak geliyor, fakat ben bir Yunan vatandaşıydım. Bu durum da komisyondaki kişilerin dikkatini çekmişti. Komisyondakiler, “senin hikayen nedir?” diye sordular. Ben de ilk azınlığımızı orada anlatmaya başladım. Türkiye’ye yaklaşık 90 km. bir mesafede olan bir şehirden olduğumu, orada Batı Trakya Türk Azınlığı denilen ve azınlık olarak yaşadığımızı anlattım. Onlar da burada Yunanistan Batı Trakya’da bir azınlık olduğunu biliyorlardı. İtalya’nın güneyinde Sicilya’nın Katanya kasabasında Batı Trakya’nın Türklerindenim diyen ilk kişi bendim diyebilirim.

Üniversite hayatıma devam ettikten ve oradan mezun olduktan sonra Batı Trakya’ya döndüm.

Burada ilk işim insanları tanımak oldu. Çünkü aradan 18 yıl geçmiş ve bu kadar uzun bir aradan sonra buraya döndüğümde konuşacak, bana yakın bir insan yoktu. Şapçı’da dedemden kalma bir ayakkabıcı dükkanımız vardı. Yaz aylarında geldiğimde bize yakın köylülerle burada sohbet ediyorduk. Dedemden kalma mesleğe de, babam vefat ettikten sonra annem devam etti. Burada annem iyi ki devam etti diyorum. Çünkü ben okuyamaz ve bu seviyeye gelemezdim. 1990 ve 1991 yıllarında Şapçı’ya bir şekilde Ruslar gelmişler idi. Şapçı’da o Pazar meydanı adeta karışıyor ve ne istersen vardı. İtalya’ya gitme sebeplerimden bir tanesi de DİKAÇA’ya ben girmiyordum. Bu konuyu babam önceden araştırmıştı. İtalya serüvenim bu sebepten dolayı başlamıştı.

“Paranesti Nehrinin, Karasu Nehri olduğunu oraya gittikten sonra öğrendim.”

Artık burada çalışmak ve kendi paramı kendim çıkarmak istiyordum. Atina’ya giderek bir araştırmada yaptım. Oturduğum bölgeye en yakın yer Paranesti’de bir kadro açıldığını öğrendim. Buraya müracaat ettim ve 2 ay sonra da onay geldi. 19 Aralık 1994 tarihinde Paranesti’de sağlık ocağında göreve başladım. Paranesti nehrinin, Karasu nehri olduğunu oraya gittikten sonra öğrendim. Burada 13 ay kaldım. Şapçı’da Brader diye bir doktorumuz vardı. Kendisi, Drama hastanesinde Ortopedi bölümünün başhekimiydi. Dostlarını arayan soran bir kişiydi. Brader, Paranesti’ye ziyarete geldiğinde beni, Drama’ya oradaki hastaneye cerrahi bölümüne çağırdı. Benim hayatım boyunca önüme, bana hep iyi ve yol gösteren insanlar çıktılar. Kendimi o açıdan çok şanslı hissediyorum ve hepsine de minnettarım. Drama’da sadece kariyer değişikliği yaptım. Daha sonra Atina’ya geçtim. Askeri emeklilerin olduğu bir hastaneydi. Burada ürolojinin ihtsasıyla başladım. Çünkü bu, cerrahinin bir bölümüydü. 5 ay sonra da yerim açıldı ve Kızılhaç hastanesine geçtim. 4,5 yıl Kızılhaç hastanesinde kaldım. Büyük bir hastane ve çok vaka vardı. Burada bazı eğitimlerim oldu. Burada 2004 yılında ihtisasımı tamamladıktan sonra tekrar Şapçı’ya döndüm.

Ben babamı üniversiteye başladıktan 2 ay sonra kaybettim. Babamın her iki tarafa da çok dik ve sağlam bir duruşu vardı. Bir çok kişi bana “Baban, bize çok yol gösterirdi.” diyorlardı. Bizim adeta başkanımız gitti gibi dönüp ağlıyorlardı. Ben de babamın değerini, o zaman daha çok anlamaya başladım.

Tüm bu olanlardan sonra 2004 yılında Şapçı’ya döndüm. Artık bir yerden başlamam gerekiyordu. Halk beni tamamen unutmuştu ve ben hiç bir meslektaşımı da tanımıyor onlar da beni tanımıyorlardı. Yardımcı doktor tamamlayıcı olarak dilekçemi tekrar Atina’ya verdim. Bunun üzerine tayinim bir yıl anlaşmalı olarak yoğun bakım ünitesine çıktı. Fakat kabul etmedim. Tekrar müracaat ettiğimde yine Drama çıktı. Fakat ben yine oraya gitmeyeceğim dedim. Eğer ben tekrar Drama’ya dönersem, artık Dramalı olacağım dedim. Daha sonra artık ben kendi muayenehanemi açmaya karar verdim. 2006 yılında da Şapçı’ya kendi muayenehanemi açtım. Ayrıca IKA’da da iki yıldan beri görev yapmaktayım. Bir cerrah, her şeyi bilmeli; alt ve üst solunum yolları, üroloji, böbrek, karın, kol, bacak, kırık, çıkık gibi bütün çalışmaları iyi tanımak gerekir. Dahiliyecilerin konamadığı tanıyı gerekirse bizim koymamız gerekir. Bütün uzmanlıkların üzerine gerektiğinde karar vermemiz gerekir.

“Sünnettin; çocuk o travmayı yaşamadan olması gerekir. Onu güzel bir anı olarak hatırlaması gerekir.”

Muayenehade yaptığım ilk müdaheleyi yaparak, daha sonra hastayı uzmanına göndermektir. Bir de Üroloji uzmanlığı da aldığımdan dolayı sünnet ediyorum. Bu alanda hemen hemen bütün Batı Trakya’ya yayılmış durumdayım. İlk başlarda “bayan sünnetçi olur mu?” şeklinde biraz sıkıntı oldu. Ama ben çocukla önceden iletişime girerek bu kaygıları ortadan kaldırmayı başardım. Sünnettin; çocuk o travmayı yaşamadan olması gerekir. Onu güzel bir anı olarak hatırlaması gerekir.

 

“Siyasetin içinde; siyasetin nasıl çalıştığını ve nasıl düşündüklerini, pisliği ve temiz kalmayı öğrendim.”

İlk siyasete atılmam da muayenehanemi açtığım günlerde başlamış oldu. Bu valilik seçimlerine denk gelmişti. Büromun açılışına dönemin bölge valisi Aris Yannakidis de gelmişti. Burada kendisiyle tanışmış oldum. Bana kendisinin yanında yer almamı istedi. Ben ilk başta olumsuz cevap verdim, fakat daha sonra kaybedeceğim bişey olmayacak düşüncesiyle bunu kabul ettim. Aday olarak yer alıp seçildikten sonra birden siyasetin içinde kendimi buldum. O dönemde siyasetin nasıl çalıştığını ve nasıl düşündüklerini, pisliği ve temiz kalmayı öğrendim. Batı Trakya hakkında daha çok bilgi edinmeye başladım. Çoğunluk ile azınlık arasındaki iletişimin ne olduğuna daha farkına varmaya başladım. Aslında bir çok konuda yardımcı oldu.

“Başarısızlıkta bir sonraki başarının bir başlangıcıdır. Çünkü nerede hata yaptığınızı görürsünüz.”

Bu arada Şapçı Derneği’ni arkadaşlarla birlikte kurduk. Şu anda da B.T.A.Y.D. Derneği ve aynı zamanda DEB Partisi Kadınlar Kolu başkanıyım. B.T.A.Y.D. Kadınlar Kolu yönetimi olarak bazı faaliyetlerde bulunduk. İstanbul’a bir gezi düzenledik. Bunda başarısız olmuştuk ve bunu da gururla söylüyorum. Bazı hatalarımız olmuştur. Başarısızlıkta bir sonraki başarının bir başlangıcıdır. Çünkü nerede hata yaptığınızı görürsünüz. Diğer derneklere göre, seviyenin burada birazcık farklı olması gerekir. Burada seviyenizi belirlemek zorundasınız ve seviyeye göre hitap etmek zorundasınız. Çünkü toplumu bir yere çekmek istiyorsak; belirli bir kesime değil de, o belirli kesimin altındaki tabakayı da o seviyeye yani enazından orta tabakayı da o seviyeye getirmemiz gerekir. Gezilerimizden bir tanesi İzmir Efes Harabeleri, bir diğeri de Pamukkale gezilerimiz idi. Bu gezilerimizin amacı kültürel maksatlıydı. Bir de Makedonya gezisi düzenledik. Bu gezilerimizde tarihi ve kültürel olarak bir şeyler vermeye çalıştık. Bütün bunlar bir ekip çalışması neticesinde gerçekleşti. Önümüzde seçenekler vardı, bunların arasından kabul ettiklerimizi yapmaya çalıştık. Burada yönlendirme çok önemlidir. Başkanın da görevi yönlendirmedir. Bir kişi her şeyi ben başarırım derse, o başarısızlığa imza atmış olur. Benim düşünemediğimi diğeri düşünebilmelidir. Bir şey yapılacağı zaman en iyisi yapılmaya çalışılır. Ki ben mesleğimde de ekip çalışması yapan birisiyim. İhtiyaç ne doğurursa o görevi yapmak gerekir. Dolayısıyla yönetimdeki başkanların görevi de üyeleri çok iyi tanımak ve onları gereken pozisyonda kullanabilmektir.

“Birazcık bencillikten uzaklaşıp bu güçlü potansiyelimizi kullanmaya çalışmalıyız.”

Eğer Batı Trakaya Türk kadını bizler, asırlardan beri bu toplumun içinde hala ayakta durabiliyorsak; demek ki bizler birşeyler başarabilmişzdir. Bizde birşeyler var. Sadece öne çıkan kesim bu kapasiteyi farkedip kullanabilmelidir. Ama sıkıntımız burada ve o potansiyel var ama bunu kullanamıyoruz. Birazcık bencillikten uzaklaşmamız gerekiyor. Bir kişi her şeyi yapamaz. Burada görevleri birbirine karıştırmamak gerekir. Ben yönetimdeki arkadaşlara değer verdikçe, onların potansiyellerini görebiliyorum.

Son olarak kadınlarımıza söylemek istediğim konu şu: Evvela erkekler bir defa seçim dönemlerinde kadınların ceplerine oy pusulası koymayı bıraksınlar. Batı Trakya Türk kadını artık, “ben şu kişiye oy vermek istiyorum” diyebilmelidir. O hakkı bayan elde etmesi gerekir. Bu en basitidir.

Bir diğeri de çok kitap okumalıdırlar. Kitap ve okuma özürlülüğümüz var. Ben televizyon dinlerken bile kitap okurum, arabamın içinde hep bir kitap vardır. Canım sıkıldığı zaman veya bir konuşmacı konuşurken ilgilenmiyorsam açarım okurum. Çünkü okumak kadar gözel bir şey yok. Hoşlarına giden bir şeyden başlasınlar ki, okumakla kendilerini geliştirecekler.dizi filmlerini bıraksınlar. Eskiden dernekçilik çok daha fazlaymış. Bunlardan kendilerini uzaklaştırmasınlar. Bir de ana dilimizi biliyoruz ama, yaşadığımız bu ülkenin dilini de çok iyi bilmemiz lazım. Kendimizi anlatabilmek ve karşı tarafa gerektiğinde cevap vermemiz için bu da çok önemlidir. Ama burada kendi ana dilimizi de çok iyi bilmemiz gerekir. Bunun içinde hepimizin, her kurumumuzun bir araya gelmesi gerekir diye düşünüyorum. Batı Trakya iki tane çok iyi dil bilmeli, Batı Trakya çok kitap okumalı, Batı Trakya kenidisini geliştirmeli, seviyesini yükseltmeli, benim dinimi anlatırken ama hıristiyanlık dinini de çok iyi bilmem lazım ve bunun için de araştırıp okumam gerekir. Sorumluluk almam lazım, herkes bir bireydir, herkes özgürdür, herkes kendinden mükelleftir, herkes kendi kararını kendisi verir. Bu bir seçmen olarak oy kullanırken, evlenirken, çocuğunu hangi okula gönderirken yada kadına şiddet dediğimizde kadın erkeğe “dur beyefendi” diyebilmeli. İşte o zaman bizler, çok şeyi çözmüş olabiliriz.

Son mesajım: Eski komşuluk ilişkilerine geri dönsünler. Birbirlerini daha iyi tanısınlar. Birazcık insan olalım. Huzuru bulup “ben” olmayı bırakıp “biz” demeyi öğrenelim. Onun gereğini yerine getirelim. Biz demek için çok okumamız lazım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz