Ana Sayfa Salla Gitsin “DOMUZ KAFASI”YLA BU ış OLMAZ

“DOMUZ KAFASI”YLA BU ış OLMAZ

39
0

Değerli okurlarım, yazımın başlığına baktığınzda anlayacaksınız ki geçtiğimiz hafta sonu Kavala’da insanlık dışı bir olay yaşanmıştı. Bir domuz yavrusunu eziyetler içerisinde bacaklarını iple bağlayanlar, nerede hangi maksatla kestikleri ve kimlere mesaj vermek istedikleri bilinmeyen bu zihniyet, bölgedeki herkesi hayretler içerisinde bırakmıştır. Bazıları bu “barbarca” hareketi yapanların asla insanlık duygusu taşımadıklarını iddia ettiler. Kusura bakmayın ama ben bu tanımlamaya katılmayacağım. Evet, bu “barbarca” hareketi yapanlar insandır. Ama nasıl bir insan olduklarını yapmış oldukları vahşetin boyutuyla değerlendirmek lazım. Kime, neye, hangi zihniyete hizmet ettikleri bilinmeyen bu “caniler”, bunu bir masum hayvana hemde yavru bir hayvana, hemde savunmasız bir havana yapmışlarsa, hay hay insanada yaparlar. Bunların amacı bölgedeki huzuru yok etmek. Huzurun yerine kargaşayı getirmek. Tabii ki bunların elinde sadece maşa, asıl onların eline bu maşayı verenlere ne demeli? ışte esas sorunun cevabınıda ben burada arıyorum. Sizi bilmem ama benim bakış açım bu yöndedir. ınşallah bu tür olaylar artmadan güvenlik güçleri bir an önce bu olayın peşine düşer ve gerekeni yapar. Unutmayın, bugün savunmasız bir hayvanı katledenler, yarın savunmasız insanları katlederler. Bir diğer konu da yine kafayla alakalı. Ama nasıl kafayla diye sormayın. Herkesin kafası kendine. Benim kafam iyilikten yana basıyor. Sizi bilmem ama ben daima özellikle benim ülkemde güzellikleri düşünüyorum. Türkiye’de son döneme Rumlara yönelik, değişik dinlere mensub insanlara yapılan güzellikleri kıskanıyorum. Keşke benim ülkemde de olsa diyorum. Camiler tamir edilsin, köprüler tamir edilsin, Tekkeler zaviyeler, saat kuleleri her şey tamir edilsin ve ülkenin kültür zenginliğine sunulsun. Bunlar ülkenin kültür zenginliğine sunulduğu zaman ekonomiye yönelik katkılarında geldiğini göreceğiz. Ama hangi kafayla demeyin, benim gibi düşünen kafayla olacaktır. Aksini sakın düşünmeyin olmayacaktır. Bakınız işte bir örnek daha. Benim ülkemin yöneticileri neden korkuyor? TÜRKıYE KıLıSELERı RESTORE ETMEYE DEVAM EDıYOR Hisarönü Körfezi’nin Gerek Özel Yatlar Gerekse de Günübirlik Tur Tekneleri Tarafından Uğrak Noktalarından Kameriye Adasındaki Tarihi Kilise Restore Edilecek. Her geçen gün Türkiye kiliseleri restore etmeye devam ediyor. Yunanistan’da bulunan Osmanlı eserlerinin akibeti ise yürekler acısı olmaya devam ediyor. Muğla’nın Marmaris ılçesi Selimiye Köyü’nün 2 mil açığındaki Kameriye adasında bulunan ve halk arasında “bozuk kilise” olarak bilinen ortodoks kilisesi restore edilerek gelecek yıl turizme açılacak. Marmaris Ticaret Odası’nın geçen yıl yaptığı restorasyon başvurusuna, Kültür ve Turizm ile Çevre ve Orman Bakanlıkları olumlu yanıt verdi. Marmaris Ticaret Odası Başkanı Mehmet Baysal, adadaki Hazine ile Çevre ve Orman Bakanlığı’na ait arazilerin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmesi gerektiği belirterek, bu işlemlerinin Kasım ayında tamamlanmasının beklendiğini söyledi. Baysal, “Her şey olumlu gelişti. Kilisenin onarım izni çıktı. şimdi prosedürler tamamlanıyor. Arazilerin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geçme işlemleri Kasım ayını bulur. Biz de bu arada hazırlayacağımız restorasyon projesini bakanlığa sunacağız. Onayın hemen ardından da sanırım Kasım veya Aralık ayında çalışmalara başlamış oluruz” dedi. Baysal, geç Bizans dönemine ait kilisenin restorasyonunun aslına uygun yapılabilmesi için Fener Rum Patrikhanesi’ne başvurduklarını, ancak burayla ilgili ellerinde bir bilgi olmadığı yanıtı aldıklarını söyledi. Bunun üzerine Yunanistan’ın ızmir Başkonsolosu Haroula Skolarikouya’dan bilgi istediklerini kaydeden Baysal, “Skolarikouya Trakya’da bulunan aynı konumdaki bir kiliseyi inceletip etnoğrafik yapısını bildirecek. Bu gelecek bilgiler ışığında proje hazırlayacağız. Ada ile birlikte kiliseyi de büyük bir olasılıkla önümüzdeki sezon açmış oluruz” diye konuştu. TAHRıBAT VAR Yunanistan’ın Sömbeki (Simi) Adası’na 7, Rodos’a 23 ve Selimiye Köyü’ne 2 mil uzaklıktaki adanın özel ve günübirlik teknelerden gelen yüzlerce yerli ve yabancı turisti ağırladığını kaydeden Baysal, “Adanın güney tarafındaki kilise kalıntısı günümüze kadar ayakta kalırken iç duvarları aşırı derecede tahrip edilmiş durumda. Kilisenin çevresi ve ön avlusunda zemin moazik üzerine yuvarlak kenarlı siyah ve beyaz renkli çakıl taşlarıyla bezeli. Adanın plajı da kiliseyi ziyarete gelenler tarafından kullanılıyor. Adada ayrıca manastırın iki tarafında harap durumda bulunan iki yapı ve bir Sarnıç kalıntısı yer alıyor. Çevre duvarlarının batı ucunda da iki katlı bir yapı kalıntısı mevcut. Geç Bizans dönemine ait yapılar koruma altına alınmadığı için dış etkenlerin de yardımıyla daha çabuk tahrip olmuş” dedi. EVLıLıK TURıZMı Amaçlarının özellikle Yunan adalarından gelen turistlerin ilgisini buraya çekmek olduğunu kaydeden Baysal, Bozburun Deniz Hudut Kapısı’nın da yakın olmasının bu durumu kolaylaştıracağını söyledi. Bir diğer amaçlarının da bu kiliseyi inanç ve evlilik turizmine açmak olduklarını anlatan Baysal, “Çünkü Muğla bölgesinde nikah yapmak isteyen yabancılar için tek bir kilise bile bulunmuyor. Burayı sponsorlar ile restore ederek hem turizm hem de evlilik ve ibadet yeri olarak açmayı tasarladık” dedi. BU YANLIşI NASIL VE NEDEN YAPTIN? Son olarak gelelim bizim Danışma Kurulumuza. Evet, Danışma Kurulumuzun muhteşem çalıştığını söylemek biraz abartılı olur. Ama onun var oluşunu ve daimi olarak yaşaması gerektiğini söylemek ise işin doğrusudur. Var oldukça yaşayacak, yaşadıkça gelişecektir. Ancak son hafta içerisinde aklımın almadığı ve asla kabullenemeyeceğim bazı kısır döngü içerisinde gelişmelerin, müdahalelerin olduğunu görüyorum. Aslına bakılacak olursa olmaması gerekir. Yapılan bu müdahalenin, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklı davasını iyi bilen, bu davaya başkan olduğu dönemde hizmet eden bir ferruh başkandan gelmesine akıl erdiremedim. Doğrusu cep telefonlarına mesajlı müdahaleyi asla beklemiyordum. Hele hele bu dönemde ki birlik beraberliğe çok ihtiyacımız olduğu bir dönemde. Sayın Başkanım Ferruh Özkan, cep telefonlarımıza mesajlar gödermiş ve Danışma Kurulu seçimlerinde herkesin hür iradesiyle oy kullanmasını tavsiye etmiş. Zaten herkes istediği gibi oy kullanmıyor mu? Başkanım, kusura bakma ama senin bu yaptığın doğru bir hareket değil. Eğer fikir beyan edeceksen her gün burada gibisin. Bir toplantı yaparsın ve bu gerekçeni açıkça açıklarsın. Bu işler, özellikle de uzaktan kumandayla uzak yerlerden asla olmaz. Bu sana yakışmadığı gibi Batı Trakya Türk Azınlığı’na da yakışmaz. Bende bunu sana yakıştıramadım sayın başkanım. Oysa başkan olduğun süre boyunca bir an olsun faliyetlerinize karışmadım ama gazetemde yer verdim. Eğer seçilirseniz yeniden vereceğim. Çünkü bu bizim ortak davamız. Danışma Kurulu da bizim kurumumuz. Dolayısıyla karşılıllı ve açıkça oturup konuşalım. Hayret, bu yanlışı nasıl ve neden yaptın? Pusuda bizim yanlış yapmamızı bekleyen, birbirimize düşmeyi bekleyen zihniyet şimdi ellerini ovalıyordur. “Bakın bunlar birbirini yiyiyorlar” derler. Keşke bu tür şeylere fırsat vermesek hepimiz. Keşke kurum ve kuruluşlarımızı küçük düşürebilecek açıklama ve hareketlerden kaçınsak diyorum. Hele hele şu anda Danışma Kuruluna seçimlere gittiği dönemde bu tür telefonlardan gelen mesajlarla müdahale edilmeseydi diye düşünüyorum. Zararın neresinden dönersek kardır başkanım. Davaya gönül vermiş ve hizmet etmiş bir başkana yakışır şekilde bir açıklama bekliyoruz senden.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz