Değerli soydaşlarım, sevgili Batı Trakya Türkleri, bu yukarıda okuduğunuz başlık Gümülcine’de yayımlanan Hronos gazetesi’nin 15 Ocak 2010 tarihli Cuma günü yayımlanan sayısında baş sayfada yer alıyor. Ne kadar üzücü değil mi? Bizim içimizden olan insanlarımızın Yunan gazetelerinin baş sayfalarına dini inançlarıyla oyuncak olmaları ne kadar acı verici bir olay değil mi? Daha doğrusu yazık değil mi? Neden acaba bir maaş uğruna kendini oyuncak haline getirdikleri herkes tarafından iddia edilen bu kardeşlerimiz bu duruma düşüyorlar dersiniz? Sorular, sorular sorular…. Ancak cevabı ortada ve Allah yolunda birdir. Çoğunluğun Allah yolunda hak arama mücadelesi verdiği 120 bin kişilik bir toplumun içerisinden adeta parmakların çoğunluğu kadar, sadece ama sadece 90 aile diye yazılıp çizilen kişilerin yanlış yolda oldukları diyebileceğimiz bazılarının, bizi hem milli kimliğimizden, hem de dinii kimliğimizden yok etmek isteyen Yunan devletiyle birlikte hareket ederek işbirliği yapmaları inanın Allah katında da kabul görmeyecektir. ılahiyatçı değilim, ancak bir inancım var, o da Allah ile kendi aramdadır, bu inancın içerisine kimsenin karışmasına asla müsade etmem. Benim amelim bana ait ve hesabını sadece Allah’a vermekle yükümlüyümdür. Benden sadece Allah’ım hesap sorar ve başka kimse soramaz. Buna kimsenin gücü yetmez ve ölümden öte köy de yoktur. Ammaaaa, bu dünyada “kafirle işbirliği” yaparak, kendi toplumum “cihat’ta iken ben toplumun “cihat” mücadelesi dışında kalamam. Eğer kalırsam ben de kafirimdir ve kara toprağa sırt dayayıp yatacak yerim olamaz. Yunan devleti bizim dinimize karışmak için bir yasa çıkardı, onuda nasıl ve kimlerle birlikte çıkardıysa çıkardı o ayrı bir konu, bu yasanın edasına kapılıpta kendini balıklamaya atan insanlarımıza gerçekten üzülüyorum. Çünkü bizim toplum olarak dışlanacak ve dışlayacak insanımız yok. Biz bu mücadele yolunda birlik ve dirlik içerisinde olmalıyız ki, Canab’ı Allah da bizi yarın ebediyette konuk eylesin, dilediği ve bizlerin de ameline göre hak ettiğimiz yere göndersin. ınsanoğlunun da istediği bu değilmidir? Peki o zaman biz bu yolun neresindeyiz? Hiç dönüp ardımıza baktık mı? 120 bin kişiyiz, müslümanız, Türküz diyoruz, ahkam kesiyoruz. Ama bunlara layık olarak hiç birşey yapmıyoruz. Bu yazdıklarım ve iddia ettiklerim yalansa peki o zaman neden Yunan gazeteleri dahi bizim insanlarımızın “aç” olduklarını yazıp çiziyorlar? Birileri çıkıpta benim saldırdığımı yazıp çizebilir, ancak bunları yazıp çizenler acaba Yunan devletinin bizim milli ve dinii kimliğimizi, adeta bu topraklarda birer Yunanlı müslüman olduğumuzu savunmasına karşın ne yapıyorlar? Hodri meydan bu soruya cevap verebilirler mi? Ama nafile, onlar sadece şunu düşünür ve diyebilirler, “biz Allah’a inanıyoruz, biz müslümanız.” Ama Müslüman Türk toplumunu yok etmek isteyen, zaman içerisinde eritmek isteyen zihniyetle birlikte işbirliği yaptıklarını da nasıl izah eder bu kişiler doğrusu merak ediyorum. Öyle sakal bırakarak, Hac’ca gitmekle, kurban kesmekle Allah’ın yolunda olduğunuzu zannediyorsa bu tür düşünceye sahip insanlar yanılıyorlar. Sen Yunanlının yanında, gökyüzüne süngü gibi yükselen minarelerden ezan sesinin susması için birlikte çalış ve sonra sakal bırak, Hac’ca git, kurban kes, mevlid töreni yap istersen 500 milyar defa ben Allah’ın emrettiği, benden Kur’an aracılığı ile istediği yoldayım de nafile ve beş para etmez. Sen, kafirle işbirliği yaptığın için Allah’ın yolunda değilsindir bana göre, bilemem ama öyledir diyorum. Ben dini borçlarımı kafirin yanında değil, Allah’a yakın olan, onun emirleri doğrultusunda hizmet eden zihniyetin yanındayım ve olmaya devam edeceğim. Çünkü bir canım var ve onu da sadece Allah alacaktır. “Allah’tan çok korkuyorum, O’na layık kul olamayacağımdan dolayı yanlışlarımı en düşük seviyeye indirmektir amacım. Yüce Rabbim’in bana tadtıracağı Ölümden korkmuyorum, kafirle işbirliği yapmaktan kortuğum kadar. Yol yakın iken dönün ey kardeşlerim, gelin bir olalım, diri olalım. Bizim inanç şemsiyemizin altında herkese arzu ettiği kadar yer vardır. Yeter ki siz yanlış yoldan doğruyu ayırmayı başarın. Henüz geç değil, hiç olmamaktansa geç olması daha hayırlıdır” ılhan Tahsin Ahmet.