Bulgaristan’da soydaşlarımız gerekli mücadeleyi verirken bizler Batı Trakya’da halen kendi aramızda yine kendimizin yarattığı ayrılıkçı görüşlerle birbirimize öteki gözü ile bakıyoruz. Aslında hiç kimse öteki beriki değil ama çıkarlar söz konusu olunca işte bugünkü mevcut tablo ortaya çıkıyor. Batı Trakya’da müftülük sorununun aslına bakılacak olursa, sorunu sorun haline getiren ve daha karmaşık bir şekile sokan Yunanistan’ın atamış olduğu kişilerden başkası değil. Yunanistan, biz Batı Trakya Türk Azınlığı’nı gerçek anlamda asimile etmek için yıllarca dini konulara eğildi ve içimizden “işbirlikçilerini” parayla, duayla adeta yarattı ve müftü olarak, katip olarak, vakıf başkanı olarak başımıza dikti. Amaç belliydi, camilerimizi ele geçirmek ve uzun vadeli bizleri asimile etmekti. Eski rejim komunist ülkeler de bu yöntemi kullanmadılar mı? Ancak yıllar sonra bu gün görüyoruz ki Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız hatalarını anladılar ve yeniden sil baştan toparlanmaya çalışıyorlar. Durum diğer Balkan ülkelerinde de farklı değil. Orada yaşayan müslümanlarda çeşitli süreçlerden geçerek neredeyse kendi kimliklerini kaybetme noktasına geldiler. Geçtiğimiz hafta sonu Susurköy’de mevlid töreni vardı. Ama malesef bu mevlid töreni “fiyasko” ile sonuçlandı. Törene katılım okadar azdı ki bu da Batı Trakya Türküne yakışmıyor. Azınlığın seçmiş olduğu müftü ıbrahim şerif malesef bu mevlid törenine katılamadı. Kendisi eminim oradaki kardeşleriyle birlikte olmak isterdi. Azınlık olarak haklı davamızda verdiğimiz mücadele hakkında ve diini konularda orada da birşeyler söylemek isterdi. Ancak suç onun değil. Suç Susurköyde yaşayan tüm kardeşlerimizi getolaşmaya iten ve o sebebi, o ortamı orada oluşturan cami mütevelli heyeti üyelerindedir. Birileri kendi sözünü geçirtmeye çalışırken diğerleri demek içimden gelmiyor ama malesef durum o safhaya varmış. Birileri azınlığın seçmiş olduğu müftünün katılmasını istememiş olacak ki ısrarla kendi direktiflerini geçirtmek istediler. Aynı sebeplerden dolayı Batı Trakya camileri Din Görevlileri Derneği Başkanı ve üyeleri de katılamadı. Bu derneğe bağlı ılahi Gurubunu oluşturan mevlidhanlarımızda katılamadılar. Sebebi ortada ve aslında herkes herşeyin farkında. Susurköy’deki insanlarımız, kardeşlerimiz o köyde birkaç kişinin oyununa gazına geliyorlar. Batı Trakya Türk Azınlığı’nın oy çoğunluğuyla seçmiş olduğu müftüye bağlı camiler ve köylerin sayısı belli. Ancak Susurköy, Yalanca ve daha birkaç köy nedense Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın top yekün hareket ettiği ve birlikte vermekte olduğu haklı mücadelenin dışında kalmayı tercih ederek, Yunanistan’ın tayin etmiş olduğu müftüye bağlı olarak hareket ediyorlar. ışte yukarıda bahsettiğim gibi bazı kişilerin kendi çıkarlarını ön planda tutmasının neticesinde bu tür bölünmeler meydana geliyor. Aslında hiç kimse kimseye düşman değil. Bizim insanımız, buna Susurköy’lümüzde dahil olmak üzere birlik beraberlikten yana. Her gün Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde hepimiz birbirimizin yüzüne bakıyoruz ve selam veriyoruz. Ama nedense bazıları bunu dahi görmemezlikten gelerek sanki “güdümlü füze” gibi bizim insanlarımızı menzilimizde olmayan yanlış hedefe doğru götürmek istiyorlar. Oysa Hak’kın yolu ve haklının yolu birdir. Hak’kın yolu mücadeledir, haklının yolu ise birlik beraberliktir. Haber-yorumu bir atasözüyle noktalamak istiyorum. Susurköy’de yaşayan kardeşlerimiz, Dr. Sadık Ahmet ve ıbrahim şerif’in azınlık uğruna vermiş oldukları mücadeleleri, yatmış oldukları hapis günlerini çok iyi bilirler. Çünkü Haşmet abinin kahvehanesi tarihe tanıklık ediyordu o dönem. Aslında Susurköylü kardeşlerimiz mücadeleci ruhlarıyla bilinirler. ışte bu ruhu Susurköylü gerçek mücadeleciler 3-5 kişiye böldürtmeyeceklerdir. Aksine sağduyuyla bu 3-5 kişinin yanlış yolda olduklarını hep birlikte anlayacaklar ve yine birlikte bu yanlış yolda olan kardeşlerimizle birlikte yeni bir sayfa açarak geleneksel bir mevlid töreninin ilk adımını atmış olacaklar. “Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapar” Bizim de kurt’a verecek kuzumuz yok. Vermeyiz. Çünkü herkes bizim kuzularımız. Bizim anakuzularımız. Biz Batı Trakya Türklerine de bu yakışır. Baksanıza Çanakkale’de yatan Anakuzularına, onlar yanyana yatıyor. Bizde omuz omuza yürümeliyiz ki yarın öbürgün Ahiret’te yanyana yatalım. Cami içinden Yunanca anons yapılmakla bu işlerin sonu iyi değildir. Bir an önce “Hak’kın yolu birdir” diyerek herkesin kendisine gelmesi lazım. Kahvehanelerde, “ıbrahim şerif kim oluyor, Başkonsolos kim oluyor” edasıyla ötenlerin olduğu haberleri Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na mensup insanları derinden üzmüştür. Sağda solda eğer bu çirkin laflar söyleniyorsa ozaman işin altında başka entrikaların döndüğünü düşünebiliriz. Böyle bir ağır işamın altından da kolay kalkamayız, haberimiz ola. Bu tür sözler ancak ve ancak toplumumuza ait olmayan, milli ve diini şuuru olmayan kişiler tarafından söylenebilir. Susurköy’lü kardeşlerimizin özellikle bu hassas konularda dimdik ayakta duracaklarına inancım sonsuzdur. Eğer ortada yapılan bir yanlış varsada bunu da düzelteceklerinden şüphem yoktur. Bu yaşanan tatsız olayların bir an önce ortadan kaldı¬rılması ve geleceğe yönelik çalışmaların birlikte yapıl¬ması temennisiyle. Gerekirse yeniden yazarız.