İskeçeli yazar Aydın Ömeroğlu’ndan T.C.Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a açık mektup. Ömeroğlu, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a gönderdiği mektubu basınla da paylaştı.
Mektup aynen aşağıdaki gibidir:
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a
Açık Mektup
Ksahthi (İskeçe), Petinos (Horozlu), 1 Eyül 2014
Lozan Barış Antlaşması’ndaki tanımlamaya göre Müslüman, resmi olmayan söyleme göre Batı Trakya Türk azınlığının bir aydını olarak, size, neden açık mektup ile seslenmek zorunda kaldığımı, bu yılın Temmuz ayı başlarında, İstanbul’da yaşadığım bir olayı anlatarak açıklamak istiyorum.
Son kitabımın baskısını yapmış olan matbaanın bürosuna giderken, Beyoğlu’nun İstiklâl ceddesinin, Galatasaray Lisesi yakınındaki kavşakta, Yapı Kredi bankasının kitap tanıtımlarının yapıldığı binasının karşısında, kolunda eşi, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanlarından Sayın Hüsamettin Cindoruk’un geldiğini gördüm. Kendilerine selâm verdim. Gökte ararken, sizi yerde buldum diyerek söze başladım.
Elimdeki çantayı göstererek, eksik olan bir fener, bu ülkede hukuk devleti arıyorum, dedim.
Sayın Cindoruk, hafifçe kulağımdan yana eğilerek, o güleç yüzüyle, “Ben de arıyorum.” dedi.
Kendisine, içtenliğimi göstermek için, sen diye hitap ederek, sen niçin arıyorsun, bilemem, ama ben niçin aradığımı sana kısaca söyleyeyim. Ben Batı Trakya’lı, İskeçe’li bir yazarım.
Sayın Cindoruk, Batı Trakya’lı olduğumu duyar duymaz, savinçle, “Sadık Ahmet.” dedi. Sözlerine devam etmesini önlercesine, kendisine, benim Türkiye’de ne için hukuk devleti aramakta olduğumun tam da püf noktasına bastın, dedim ve şöyle devam ettim: 1988 yılının Ocak ayı başlarında, “GÜNAYDIN” gazetesinde, Türk polisinin arasındaki fotoğrafım; “Yunan casusu Aydın Ömeroğlu sınır dışı edildi.” haberi eşliğinde yayımlandı. Beni bu iftira ile Türkiye’den mahkeme huzuruna çıkarmadan sınır dışı eden Türk Devleti, Sadık Ahmet’i “kahraman” yaptı, siz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak, Azınlığın yasal ve demokratik mücadelesini şahsi çıkarları için baltalamış olan Sadık Ahmet’e “Demokrasi ödülü” verdiniz.
Sayın Cindoruk, hiç beklemediği bu sözlerim karşısında donakaldı. Sözlerime devamla; 1988’den beri Türk Devleti’nin, yargı erki dışında, yasama ve yürütme erklerie yaptığım yazılı başvurularıma karşılık olarak bir tek kelimelik yazılı cevap alamadığımı, en nihayet maruz kalmakta olduğum mağduriyetimi ve buna karşı yürüttüğüm onur mücadelemi anlatan, İskeçe’li Devrimci Aydın’ın Onur Mücadelesi isimli belgesel bir kitap yazdığımı ve bugünlerde basıldığını söyledim. Kitabımı görmek ve almak istediğini söyledi. Ertesi günü, Mısır hanı binasındaki bürosuna götürdüm. Oradaymış. Kendisine verdim.
Sayın Cumhurbaşkanı, Temmuz ayı başlarında, Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, kendisini makamında ziyaret ettiğim İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Ayhan Sefer Üstün’e takdim etmiş olduğum adı geçen kitabımın arka kapağında, duyarlı insanlara şöyle sesleniyorum:
Özü karma-ekonomisine dayanan ve tarihsel işlevi; “Yurtta barış, dünyada barış.” olan Türk Devrimi; sadece Türklerin değil, bütün insanlığın esenlik yolunu aydınlatan meşaledir.
Almanya’daki Batı Trakya’lı işçi Dernekleriyle sürekli istişare ve ekip halinde, profesyonelce, yasal ve demokratik bir düzlemde yürüttüğümüz çalışmaları daima Türk Devrimi’nden hareketle; hukuk, hukukun üstünlüğü, parlamenter demokrasi ve Türk-Yunan dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesi ilkelerine dayandırmaya azami özen gösterdim.
Duyarlı insanlara soruyorum:
İçtenlikli duyarlılığım ve çalışmalarımın karşılığı, GÜNAYDIN gazetesinde, Türk polisi arasındaki fotğrafımın, “Yunan casusu sınır dışı edildi.” haberi eşliğinde yayımlanarak, onuruma kara çalınması mı olmalıydı?
İçtenlikli duyarlılığımı ve çalışmalarımı, Türkiye gazetesindeki ifadelere göre, “siyasi ve idari yönden sakıncalı” bulan İçişleri Bakanlığı, beni sınır dışı etmeden önce, mahkeme huzuruna çıkarması gerekmez miydi?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç, Mahkeme’nin 52. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yaptığı konuşmasında şu gerçeği vurgulamıştır; “Kâinatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur. Hukukun ve dinlerin koruma altına aldığı yegâne değer budur.” Bunun için, Türk Devleti’ne çağrıda bulunuyorum:
Hangi mahkeme huzuruna çıkarmak isterseniz, çıkmaya hazırım.
Adalet istiyorum!
Çünkü onur, her erdemli insandaki gibi, benim karakterimdir!
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden adalet istiyorum haykırışıma duyarsız kalmayacağınızı düşünüyorum.
Saygılarımla.
Aydın Ömeroğlu