PASOK Partisi Rodop ili Milletvekili adayı Sibel Mustafaoğlu, seçim kampanyası çalışmaları kapsamında 18 Mayıs Perşembe akşamı Gümülcine Kırmahalle’de halka seslendi. Sibel Mustafaoğlu’nu dinlemeye gelenler arasında DEB Partisi eski Başkanı Mustafa Aliçavuş, Gümülcine Türk Gençler Birliği eski Başkanlarından Dr. Koray Hasan ve Arif Hüseyin, Gümülcine Belediyesi Başkan Yardımcıları ve Meclis Üyeleri ve Muhtarları da bulunuyordu.
Mustafaoğlu konuşmasında, “Biz bu ülkenin vatandaşlarıyız, biz Avrupa vatandaşlarıyız, bu ülkenin kalkınması için çalıştık, çalışmaya da devam edeceğiz. Bu Azınlığın ne olduğunu uluslararası anlaşmalar belirlemiştir. Azınlık insanı da kendini iyi bilir. Yakıştırma kimliklere karşı olduğumu açıkça belirtiyorum. Her şey Azınlığımız için. Her şey Geleceğimiz için.” İfadelerine yer verdi.
Sibel Mustafaoğlu’nun konuşması şu şekilde:
“Sevgili Bayan ve Baylar, sevgili Gümülcineliler, Gümülcine’ye bu akşam akın eden sevgili kardeşlerim;
Ülkemiz Yunanistan 21 Mayısta Milletvekili seçimine gidiyor. Gördüğünüz gibi biz de bu seçimin bir parçasıyız, her ne kadar Atina’dan uzak olsak da.
Biz bu ülkenin Vatandaşlarıyız, biz Avrupa Vatandaşlarıyız, bu ülkenin kalkınması için çalıştık, çalışmaya da devam edeceğiz.
Tabii ki bunu yaparken ülkemizin demokrasisinin değerlerine değer katmak için azınlığın Zengin kültürüyle, gelenek ve görenekleriyle, ülkemize aynı şekilde hizmet ediyoruz.
Bugün sizlerin burada toplanmasına ben kendi adıma çok sevindim. Sevinmemin başlıca nedenlerinden bir tanesi hala, tüm zorluklara rağmen bölgenin kalkınmasına, demokratik değerlerine kavuşmak için, azmi sizlerde görüyorum. Biz böyle devam edersek hem bölgemiz, hem ülkemiz hem kalkınacak hem de demokratik değerlere kavuşacak.
Ancak burada çok önemli bir konuya değinmek istiyorum, bizler Atina’dan 875 km uzak olabiliriz, yıllarca bu 875km yoldan bölgemize beklenen kalkınma halen ulaşmış değil.
Bunu bölgemizin çok büyük bir eksikliği olarak görüyorum.
Eğer bir bölgede ekonomik refah yok ise o bölgenin kalkınmasında bir adım ileriye gitmesinden hiç kimse söz edemez.
Son olarak geriye doğru baktığımızda 4 yıllık Yeni Demokrasi Partisi hükümeti öncesinde, SİRİZA partisi hükümeti iktidar oldu. SİRİZA partisi dahi o 875 km yi aşıp bölgemize ulaşamadı. Bırakın ulaşmayı, hükümet ortağı ANEL Başkanı KAMMENOS’a bölgeyi adeta teslim etti. Sizlere soruyorum bölgede, demokratik bir gelişme yaşandığına şahitlik ettiniz mi?
Daha birçok olumsuzlukları sıralayabilirim ancak SİRİZA nın bırakmış olduğu enkazı, 4 yıl iktidarda kalan Yeni Demokrasi Partisi, daha da enkaz haline getirdi.
Yandaş Medyasından tutun, yandaş sanayicilerine, yandaş çiftçilerinden tutun, yandaş esnaf ve sanatkarına kadar, çoğumuzun vebası KOVİD yardımlarına gark oldu. Tabii ki telekulak skandalı da, sadece Yeni Demokrasinin değil ülkemiz Yunanistan’ın, demokrasi ve insan haklarına büyük bir darbe indirdi. Haftalarca konuşuldu, şu ana kadar da üzeri ört bas edilmek isteniyor.
Ben buradan, bu akşam Kırmahalle’den, Mastanlı’dan, Gümülcine‘den Başbakan Miçotakis ve ekibine şunu sormak istiyorum.
Bölgenin kalkınması için, özellikle çok zor günler geçiren esnafımız, sanatkarlarımız, haneler, çiftçiler için, tekrarlıyorum Azınlık insanı için ne yaptığını rakamlarla, bölgelerle açıklamasını istiyorum.
Biz bu bölgeye hiçbir şey yapılmadığını görüyoruz. Batı Trakya Atina‘dan bakıldığı gibi değil Sayın Miçotakis.
Bölgeye defalarca geldiniz. Son konuşmanızda, Gümülcine Müzik Sarayında, bölgenin kalkınmasından söz ettiniz. Hangi kalkınmadan acaba? Azınlık her geçen gün kan kaybediyor, tabii ki ekonomik alanda, gençler bölgeyi terk ediyor, oysa Sayın Başbakan siz demografik yapıdan mı bahsediyor musunuz? Bölge böyle giderse korkarım demografik yapının aldığı tahribatı onarmaya kimsenin gücü yetmeyecek.
Sayın Başbakan halkın adına soruyorum, Hristiyan, Müslüman ayrımı yapmadan soruyorum. Gümülcine hastanesinin durumundan haberdar mısınız?
Niarhos Vakfının bölgeye yapacağı hastanenin haberlerini çok duyduk, makalelerini de gördük, ama o hastane oluncaya kadar, içler acısı durumda olan Gümülcine Devlet Hastanesindeki, hastaları kendi kaderlerine terk etmeye kimsenin hakkı yok. Neyse ki bir konuda şanslıyız, hastanede görev yapan doktorlarımız, genç kardeşlerimiz, kısıtlı imkanlara rağmen, Hipokrat yeminine sadık kalıyorlar.
Ancak sorunu çözmeye bu da yetmiyor, bizim insanımız sosyal sigortalar kurumu EFKA’nın primini ödeyemiyor. Dolayısıyla, hastaneye veya eczaneye gittiğinde gerektiği şekilde sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor. Bu mudur sosyal devlet. Bu mudur sağlık hizmetlerinden faydalanmak.
Yeni Demokrasi Partisine şunu da sormak istiyorum, yıllarca emeklilik sandığına cebinden dişinden arttırarak emeklilik primini ödeyen esnaf, çiftçi, sanatkar, emeklilik maaşını 2 yada 3 yıl gecikmeyle ancak belirli bir bölümünü alabiliyor. Sayın Başbakan, bizzat siz bile konuşmanızda bu sorunu çözdüğünüzü söylediniz. Oysa emekliler ayın sonunu zor getiriyor.
Burada da sınıfta kaldınız!
Tarım konusuna da değinmek istiyorum. Mazotun fiyatı ortada, iki euro‘ya dayandı, tarım ilaçlarının deseniz aynı, bu da beraberinde üretim masraflarının karşılanamaz bir duruma getirdi. Üretilen malın fiyatı aynı, destek primleri bitti bitecek, siz hangi tarımın kalkınmasından bahsediyorsunuz Sayın Başbakan.
Sorunu tazminat adı altında, verdiğiniz Sadaka paralarıyla çözemediğiniz gibi, daha da derinleştirdiniz. 8500 ortağı ile Yunanistan’ın en büyük tarım kooperatifine, yanı Tütün kooperatifine sahipti. Bölgemiz bu güne geldiğinde 2000 aile, her geçen gün tütün de bitiyor artık.
Köylerdeki, Kasabalardaki insanlar nasıl yaşayacak Sayın Miçotakis?
Daha bir çok sorun sıralayabilirim ancak size tek bir şeyi söylemek istiyorum. Gerçek anlamda bölgenin kalkınmasını istiyorsanız, Atina’dan Bakanlıklardan, arada ofislerinizden çıkarak, bu bölgeye daha sık gelmenizi, ama boş gelmemenizi hatırlatıyorum. Aksi halde kalkınma hikayesinden bahsetmeyin.
Artık seçimlere son 48 saat kaldı. Ben bir PASOK Milletvekili adayı olarak, siz sevgili soydaşlarım eğer destek verirseniz ki ben bu akşam bu desteği gördüm hep birlikte bölgemizin sorunları için savaşacağım, mücadele edeceğim. Bazıları gibi yok orası Pomak köyü, burası Roman mahallesi ayrımını hiçbir zaman düşünmedim. Bu bize yakışmaz.
Bu Azınlığın ne olduğunu uluslararası anlaşması belirlemiştir, Azınlık insanı da kendini iyi bilir. Yakıştırma kimliklere karşı olduğumu açıkça belirtiyorum.
Biz hepimiz biriz.
Bizde toplum olarak kimse fazlalık değil.
Eğer biz, kendi aramızda ayrıştırma politikasına alet edilirsek işte o zaman birbirimizden koparız, dağılır yok oluruz. Bizim en büyük silahımız, eğitim, birlik, beraberlik olmalıdır.
Allah’a şükürler olsun bunu bu güne kadar korumayı başardık. Bundan sonra da inşallah başaracağız.
Bu akşam size bu seçim ziyaretlerim sırasında yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum. Bir köyümüze gittiğimde bir kardeşimiz bana İlhan Ahmet 2004 yılında tütün primi almasını sağladığını söyledi. Şaşırdım kaldım. Yıl 2023, 2004 yılındaki bir hareketinden bahsediyor. Bunu neden söylüyorum. Çünkü biz aslında geçmişe değil, bu güne, geleceğe odaklanmalıyız. 2004 çok geride kaldı. 2004 yılında doğan bir çocuk bugün Üniversite 1. Sınıfa gidiyor ve ihtiyaçlarını ailesi karşılaması lazım.
Ay dediğin nedir, hani derler ya kapı arkasında. Kira, elektrik, su faturaları geliyor. Bunlarla baş etmek gerekir. Dolayısıyla 2004 aklıyla değil, 2023- hatta 2024 aklı ile neler yapmamız gerektiğine odaklanmalıyız. Anlatmak istediğim aile ekonomisinin güçlenmesine büyük önem vermeliyiz. Bunu bir şekilde halletmenin yollarını biz siyasiler olarak aramalıyız.
Yalanlarla bir yere kadar. Artık insanımızın boş laflara, karnı tok. İcraat istiyor icraat!
Yıllarca icraat satanlar nerede?
Neden insan içine çıkamıyorlar?
Ve neden bu Azınlık insanından köşe bucak kaçıyorlar?
Neden Azınlığın yanında değil de azınlığın güzide kurum ve kuruluşlarına saldırarak, din görevlilerimizi parçalara bölerek, sinsi hareketlerle insanımızı korkutarak oylarını almaya çalışıyorlar?
Nedenleri çok! Çünkü Azınlıktan koptu Sayın İlhan Ahmet. Ortalıkta dolaşamıyor. Gittiği yerlerde kapılar yüzüne kapanıyor.
Çok garip bir seçim süreci yaşadık. Bir kadına, hatta hiç bir insana edilmeyecek şekilde hakaretlere maruz kaldım. Merak ediyorum, seçimden sonra sen İlhan Ahmet, sokakta nasıl dolaşacaksın? Bana ettiğin hakaretlerin, yaptığın komploların, korkutma çabalarının ortaya çıkmayacağını mı düşünüyorsun? Bana ve senin yanında olmayan insanlara attığın tehdit ve rüşvet mesajlarının bilinmediğini mi düşünüyorsun? Yoksa fake hesapların sana ait olduğu bilinmiyor mu? Sen bizim insanımızı ucuz oylarına alet edebileceğine mi inandın? Bu günün yarını da var. Yazıklar olsun.
Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.
Azınlığımızın aile ekonomisi son yıllarda büyük ölçüde darbeler aldı. Ekonomik sıkıntılar aileleri parçaladı. Gençlerimiz aldıkları diplomaları duvara asıyor ve taşeron işçi olarak Avrupa’nın başka bölgelerine gidiyor. Benim bu durumu kabullenmem mümkün değil.
Gençlerimizin bu bölgeyi terk etmelerine de gönlüm razı değil.
Dolayısıyla ve tek kelimeyle sistemin milletvekili değil, Azınlık toplumunun milletvekili olarak Atina’da mücadele sert bir biçimde verilmediği sürece her geçen daha iyi, her gelecek gün de daha kötü olacak.
Biz ve özellikle de ben artık buna son vermek istiyorum. Yunanistan’ın taşra bölgesi olan başka bölgelere kalkınma var da, Avrupa’nın en geri kalmış bölgesi olan bizim bölgemize yok mu?
Var! Onu da istemek, koparmak önemli.
Ben bunu yapacağımın sözünü veriyorum.
Genç girişimcilik, kadın girişimcilik programları bölgemizde acilen arttırılmalı ve daha fazla desteklenmelidir.
Çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimizin modern tarım ve hayvancılığa geçişi programlarla desteklenmelidir.
Tarım alanında kooperatiflerin sağlıklı olarak çoğalması ve üretim, paketleme ve satış yöntemi uygulanıp bölgeye ciddi bir istihdam sağlanabilir.
Bunlar acilen yapılmalıdır ki burada kalan gençlerimizde çözümü göçte aramasınlar.
Bakın gerekli araştırmalar ve mücadeleler verildiği taktirde bunların hepsi mümkün!
PASOK Partisi benim siyaseten uzun yıllar içinde olduğum bir partidir. Yeni Demokrasi Partisi ile asla karşılaştırılamaz. Sağ partilerin ne olduğunu bu azınlık insanı 1967 yılından beri çok iyi biliyor. 1981 yılında Andreas Papandreu ile PASOK Partisi iktidara gelinceye kadar çok aşamalardan geçtik. Sosyal demokrasi, Yunanistan’a PASOK Partisi ile yerleşti. Zaman içinde bazı farklılıklar olabilir, bu siyasetin fıtratında var. Ama temel değerler, sosyal değerler asla değişmedi ve değişmez. Değişirse o zaman bunun adına sosyal demokrasi demek doğru olmaz.
Ben başkanım Andrulakis’e güveniyorum. Vizyonu açık bir insan, gençliğin ve geleceğin ne istediğini bilen bir vizyona sahip. Parti kurmayları da aynı.
Dolayısıyla PASOK Partisinde herkes her fikri söylemekte bağımsızdır.
Partim ne derse evet diye bir şey yok. Partime azınlığın sorunlarını aktarmam gerekir ki çözümü için partim bana evet desin. Aksi halde başarı olmaz, bağımsızlık olmaz, istediğini söyleyemezsin, dile getiremezsin.
Ben bu konuda çok rahatım.
Bugüne kadar söyleyemeyenler düşünsün.
Benim çekinecek hiç bir şeyim asla olmadı ve olamaz!
Ben her daim halkımızın yanındayım.
Bakın sizin karşınızdayım ve desteğinizi bekliyorum.
Haydi hep birlikte 21 Mayıs Pazar akşamı eskiye, yalana, dolana, çıkarcılığa HAYIR diyoruz.
21 Mayıs Akşamı Rodop ilimizde yeni bir başlangıç için sandıklarda sizin gücünüzün sonucunu görmeyi Allah bize nasip etsin.
Haydi hep birlikte yeniye ve daha iyiye:
Her şey Azınlığımız için-Herşey Geleceğimiz için.
Teşekkürler Gümülcine!