10 Kasım 2013 Pazar sabahı Selanik sokakları doldu taştı, Selanik adeta Türkçe konuştu. Anavatan Türkiye’den yaklaşık 80 otobüs, 1 “Barış Treni” ve yüzlerce özel arabasıyla Selanik’e akın eden Türk turistler bölgenin ekonomisine canlılık getirdi ve Yunanlı esnafın yüzü güldü.
Ülkemiz Yunanistan’da zor kış aylarının başlamasıyla birlikte ekonomik kriz kendisini hissettirmeye başladığı bu günlerde, Türk turistler ülkemiz Yunanistan için adeta bir can simidi oldu.
Ancak bunu kim, nasıl, ne kadar, nerede, ne şekilde algılıyor bu da ayrı bir konu. Keşke pozitif düşünce galip gelse de Türkiye-Yunanistan Akdeniz Havzası’nda güç birliği yaparak iki ülke de potansiyel güçlerinin farkına varsalar. En azından başlangıç olarak turizm sektöründe bari diyorum.
Uzun zaman köşe yazısı yazmadım. Ancak ülkem Yunanistan’da, Türkiye ile yaşanan olumlu yönde gelişmeleri mümkün mertebe tarafsız bir şekilde yakından takip ederek, kendi cephemden izlemeye gayret gösterdim. Bir bakıma iyi de oldu, tarafsız tribünden Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini izledim. Zaman zaman “keşke hep böyle devam etse” dediğim anlar oldu. Bazen de halkları kutuplaştırma ve birbirine düşürme adına bazı siyasi partilerin, öteden beri “Türk düşmanlığı” üzerine kurdukları kirli mekanizmanın çalışmalarını, ayak oyunlarını yakınen takip ettim neticede gördüm. Elde ettiğim bilgiler neticesinde bir karşılaştırma hesabı yaptım ve baktım ki bu uygulanmak istenen zihniyetle bir arpa boyu yol alamamışız.
Ama diğer yandan da yaz sezonu boyunca, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve son olarak 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 75. yılında Selanik’te düzenlenen törene kadar sürece dönüp baktığımda güzel şeylerin olduğunu da görebiliyorum.
Yaz aylarında Oniki Adalar ve diğer Ege Denizi adalarında, Halkidiki’de, Kavala’da, Taşoz adası’na yapay “Saliara” sahilini görmeye gelen Türklerin sayısı hiçte küşümsenecek boyutta değil.
Abartısız yazıyorum, Yunanistan tarafından Yunan medyasının bir bölümünün hükümete yönelik baskılarıyla birlikte dönem dönem hükümetin saçma bahaneler içerisine girerek yanlış asılsız uygulamalara rağmen, Türk turistlerin Yunanistan’ın turizmine büyük ekonomik katkısı olduğunu düşünüyorum.
T.C.Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu’nun da içinde bulunduğu 10 Kasım’da Selanik’e gelmek üzere yola çıkan “Barış Treni”nin, Yunanistan’ın Pithion sınır kapısında saatlerce bekletilmesi tabii ki hoş bir olay değil. Sayın Bakan’ın Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde Türkiye’ye hareketinden önce gazetecilere yapmış olduğu değerlendirmesinde söyledikleri hoşuma gitti. Sayın Müezzioğlu, yaşanan olumsuzluğun her iki ülkedeki gecikmelerden kaynaklandığını dile getirdi.
Bakan Müezzinoğlu’nun, ” Hadisenin bütününe baktığımızda 140 kişilik bir eheyet Selanik’e ulaştı. Heyetiz kutlamalarda bulundu. Önemli olan Atatrük’ün doğduğu evde 10 Kasım’ın bütün dinamikleri ile kutlanmış olması. Yaşanan aksaklıkların ilki bizim topraklarımızda Uzunköprü’de oldu.
İkinci Aksaklık Yunan sınırında bizim bir yolcumuzun vizesindeki eksiklikten kaynaklandı. Gece saat 24.00 te Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu arandı ve eksiklik giderildi. Burada bir art niyetten değil aksine bir duyarlılıktan bahsetmek lazım. Yunanistan’ın “Barış Treni“ne bilerek problem çıkaracağına açıkça ihtimal vermiyorum. İki ülke arasında pek çok mesafe kat edildi. Ufak tefek pürüzler varsa görmeyeceğiz. Önümüzdeki yıllarda her iki ülkenin iyi niyetli girişimlerini sürdürmesini temenni ediyorum.’’ Dedi.
Sayın Bakanımın söylediklerine baktığımda, iki ülke gerçekten son döneme en azından karşılıklı olarak birşeyleri konuşmaya başlamış. Umarım ve beklentim odur ki, konuşulanların arasında Batı Trakya’daki Türk Azınlığı’nın sorunlar yumağını en azından ilk aşamada ellerine alarak “bunlar da var” diyebilmeleridir.
Evet, Selanik, Kavala ve Yunanistan’ın daha birçok bölgesi Türkçe konuşuyor, paranın dili konuşuyor aslında. Bu konuşulan ekonomi dilinin kültür ve karşılıklı hoşgörü diline de ulaşmasını arzu ediyorum.
İlhan TAHSİN