Ana Sayfa Yunanistan Haber Samaras: “Kıbrıs Sorunu Türk-Yunan Çözümünün Ön Şartıdır”

Samaras: “Kıbrıs Sorunu Türk-Yunan Çözümünün Ön Şartıdır”

2
0

Yunanistan eski Başbakanlarından Andonis Samaras, “Kıbrıs sorunu Türk-Yunan çözümünün ön şartıdır” vurgusu yaptı.

Yunanistan eski Başbakanlarından Andonis Samaras, 26 Nisan Cuma akşamı Atina’da “Kıbrıs Evi”nde Yannos Haralambidis’in “İç Savaş. EOKA II. Derin Devlet ve Cunta” isimli kitabın tanıtımına katıldı ve burada yaptığı selamlama konuşmasında, “Kıbrıs sorununun öncelikle AB ve uluslararası hukuk ilke ve değerlerine dayalı demokratik ve sürdürülebilir kalıcı bir çözüm olmadan, Türkiye-Yunanistan sorunlarında hiçbir çözüm bulunamaz” ifadelerini kullandı. Samaras, “Yunanistan-Türkiye ve Kıbrıs sorunlarının çözülmeme nedeni aynı: Türkiye’nin saldırgan ve yayılmacı politikası nedeniyle Ege ve Kıbrıs’ın bölünmesini talep ediyor.” Dedi.

Samaras konuşmasında özetle şunları dile getirdi:

“Bayanlar ve Baylar,

Arkadaşlar,

Tekrar buradayım! Her zaman sabit yanınızdayım!

Tüm yıllarım boyunca istikrarlı ve sarsılmaz bir şekilde Kıbrıs Helenizminin yanında yer aldım.

Her zaman Kıbrıs Mücadelesinin, Kıbrıs’ımızın, Helenizmimizin savunucusuydum!

Terk edilmeyen, unutulmayan, pazarlığa açık olmayan!

Çünkü Kıbrıs Helenizmi bizim diğer varlığımızdır.

Bu, Ion Dragoumis’in Makedonya’mız hakkında söyledikleriyle tutarlıdır. “Makedonya’yı kurtarırsak Yunanistan’ı da kurtarırız” dedi. Aynı durum Kıbrıs’ımız için de geçerlidir.

Bu büyük Yunan vatansever başka bir şey daha söylemişti:

Ragias ne demek? (Ragias kelimesi Arapça kökenlidir ve esir-köle anlamına gelir) Ragias, Türk’ten titreten, korkusunun kölesi olandır. Ragias yarım insandır. Ragiaslığını gerekli bir basiret olarak adlandırır.

Ve bunu her zaman olduğu gibi herkesin önünde söylüyorum çünkü son zamanlarda tuhaf şeyler fark etmeye başladım, zarif bir ifadeyle…

Atina’da, Türkiye’nin gündeme getirdiği Yunanistan-Türkiye sorunlarının Kıbrıs yüzünden çözülmediğini iddia eden profesyonel yatıştırıcılar var. Bu nedenle Kıbrıs olmadan ilerlememiz gerekiyor.

Ben bir gerçeği ve apaçık bir stratejik ulusal tutumu tekrarlıyorum: Yunanistan-Türkiye ve Kıbrıs sorunlarının çözülmeme nedeni aynı: Türkiye’nin saldırgan ve yayılmacı politikası nedeniyle Ege ve Kıbrıs’ın bölünmesini talep ediyor.

Açık olmak istiyorum: Kıbrıs sorununun öncelikle AB ve uluslararası hukuk ilke ve değerlerine dayalı demokratik ve sürdürülebilir kalıcı bir çözüm olmadan, Türkiye-Yunanistan sorunlarında hiçbir çözüm bulunamaz.

Ve kimse unutmasın: Türk işgalinden sonra Kıbrıs’ın neredeyse yarısı şu anda işgal altında! Lefkoşa Batı’nın ikiye bölünmüş son başkenti! Bu da kültürümüz adına bir utançtır…

Arkadaşlar,

Bu yıl, Türk işgalinin üzerinde tam 50 tamamlanıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine 50 yıllık işgal. 50 yıllık sonu olmayan bir modern Yunan trajedisi.

Ve şunu merak ediyorum: Yunan Hükümeti neden bu travmatik yıldönümünü anmak için uluslararası girişimlerde olması gerektiği gibi ilerlemedi? Türk işgalinden bu yana geçen 50 yılın tamamı bu yıl Kıbrıs trajedisinin tanıtılmasına adanmalıydı.

Uluslararasılaştırılmasını kastediyorum.

Üç aydan kısa bir süre sonra kara yıldönümü var.

O dönem, “Unutmuyorum” her Yunan için bir gönül ve vicdan düsturu haline gelmişti. Açıkça söylüyorum: “Unutmuyorum” unutulmaz!

Ve bir şey daha: Kosova kararında son dönemde yaşananlar, duyulmamış şeyler Yunanistan’ı ve Helenizmi temsil etmiyor! Ve Kosova kararında olduğu gibi Helenizmi tehlikeli yollara sürüklemek yerine, 50 yılla uğraşmamız daha önemli olacaktır…

Sevgili dostum Giannos Haralambidis’in yazdığı, “İç Savaş. EOKA II. Derin Devlet ve Cunta” başlıklı üç ciltlik eserin bugünkü sunumu vesilesiyle giriş olarak bu birkaç cümleydi. Yazar, üç ciltlik eserinde Helenizm’in modern trajedisini kaydedip analiz ediyor ve bilimsel bir şekilde tarihsel gerçeği ve kurtuluşu arıyor.

Arkadaşlar,

Tarih, bugüne ve geleceğe net bir bakışla öğreten, geçmişe yönelik araştırmacı bir dönüştür. Ve bu dönüş ne kadar belgelenirse, o kadar güvenilir ve öğretici olur. Çünkü ancak bu şekilde “tarihin tekerrürü” dediğimiz şeyin ve esas olarak trajik durumların tekrarının önlenmesi için faydalı bilgiye dönüştürülür. Tıpkı 1974 darbesi ve işgalinden önce, bu darbe sırasında ve ona karşı Kıbrıs’ta yaşananlar gibi.

Bir iç savaşın ateşine elini sokmak çok cüretkar bir davranıştır. Ancak amaç yaraları iyileştirmek ve gerçeği ortaya çıkarmak olduğunda, keyfi değil, bilimsel bir şekilde bu cesarete değer. Ve bu cesareti Yannos Haralambidis üstlendi. Olayları gizli belgeler, birincil tanıklıklar ve daha önce yayınlanmamış arşiv materyalleri aracılığıyla analiz etmek için bilimleri, tarihi, hukuku, uluslararası ilişkileri ve stratejiyi birleştirdi.

Yazar, tarihi olayları 50 yılı aşkın bir mesafeden görüyor ama o dönemin verileri üzerinden anlatıyor ve analiz ediyor. O ne bir yargıçtır, ne de “İsa’dan sonra bir Peygamberdir. Tabuları yıkmaktan çekinmiyor, yalnızca belgelere ya da tanıklıklara dayanmıyor, topladığı kanıtları aşıyor ve yazdıklarını doğrulamak için zamanda ileri geri gidiyor.

Ne kahramanlara ne de araştırmacı olarak kendisine haksızlık yapmamak için. Ama esas olarak vatandaşlar için değerli olan tarih ve derslere haksızlık yapmamak, demokrasimiz ve stratejik kararların geçmiştekinden daha iyi ve daha etkili alınabilmesi için.

Atina, Lefkoşa ve Büyük Güçler arasındaki, özellikle de ΄67’den ΄74’e kadar olan ilişkilerin incelenmesi kapsamlıdır ve onların bizim kararlarımızı ve bizim de onların kararlarını nasıl etkilediğiyle ilgilidir. Yazar, tüm bakış açılarını soğukkanlı ve objektif bir şekilde kaydediyor ve temel direklerinden biri maalesef Yunanistan olan iç savaş nedeniyle güç faktörlerinin nasıl zayıfladığını ortaya koyuyor.

Ayrıca Haralambidis, bölgesel jeopolitik sistemde güç dengelerinin nasıl değiştiğini ve yapısal değişikliklerin nasıl meydana geldiğini analiz ediyor. Ayrıca yazarın değindiği ve altını çizdiği önemli bir konu daha var: Türkiye’nin amacı her zaman Yunanistan’ın Kıbrıs’tan çekilmesi ve aynı zamanda işgalci Türk Ordusu’nun daimi varlığı ile 1956’da Nihat Erim tarafından hazırlanan ikili çözümlerin uygulanması olmuştur.

Böylece Doğu Akdeniz’in tamamen Türkiye tarafından kontrol altına alınmasının yolu açılmış oldu; bu da Helenizm’in savunma hattının Girit, Kerpe – Rodos hattı üzerinden Ege kapılarına aktarılması anlamına geliyor.

Son olarak Yannos Charalambidis’in araştırma çalışması, büyükşehir Yunanistan olarak Kıbrıs’a ve Kıbrıslı kardeşlerimize karşı sahip olduğumuz hukuki, ahlaki ve siyasi sorumluluklarımızı uyandırıyor.

Arkadaşım Yanno,

Onur ve şaşmaz vatanseverlik bayrağını yüksekte tutmaya devam edeceğinize ve bize ek bilimsel bilgi armağan etmeye devam edeceğinize eminim. Genel olarak Kıbrıs, Yunanistan ve Helenizmin hizmetlerinde stratejik bir araç oluşturan bilgi.

Benim açımdan tek bir şey var: Unutmuyorum!

Teşekkür ederim…”

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz