Bayan Dora Bakoyanni, Batı Trakya’da Türk Azınlığı tehdit etme yerine, başkanı olduğu Partiler Arası Komisyon’un hazırlayıp Parlamento eski Başkanı Tasulas’a sunduğu raporun nerede ve neden kaybolduğuna odaklansa iyi olur.
Hatırlanacağı üzere 7 Aralık 2021’de Trakya’nın (Batı) Kalkınması için Partiler Arası Komisyon başkanı Dora Bakoyanni, bölgede yapılan çalışma sonucu hazırlanan dosyayı Parlamento Başkanı Kostas Tasulas’a iletti.
Komisyon üyeleri, işbirliği ortamında bir yılı aşkın süredir görüşmelerine rağmen, aralarındaki farklılıkları gideremedi ve bir türlü ortak sonuca varamadı.
Siyasi partilerden SİRIZA, çoğunluğun kurumsal önerilerini kabul etti, ancak ekonomik önerilerini kabul etmedi. PASOK partisi, Yorgo Papandreu ve Andreas Loverdos’un tutumları arasında bölünmüş göründü ve sonunda ekonomik önerilerle aynı fikirde olduğunu, ancak kurumsal önerilerle aynı fikirde olmadığını açıkladı. KKE kendi programını hazırladı ve yatırdı. Yunan Çözümü partisi ve MERA25 aleyhte oy kullandı.
Sonuç raporu, en azından ND, SİRİZA ve PASOK için, Batı Trakya ile ilgili uzlaşmaya dayalı kararlar çerçevesinde bir temel oluşturabilirdi. Ancak Rodop’ta seçim sonuçlarının ND ile SİRİZA arasında yol açtığı siyasi çatışma, en azından yakın gelecek için bu perspektifi sınırlıyor gibi görünüyor.
2019 Avrupa Bölgesel Rekabet Edebilirlik Endeksi’nde Batı Trakya, toplam 268 AB bölgesi arasında 256. sırada yer almakta ve büyüme ortalamasının gerisinde kalmaktadır. Ortalama büyümenin altında.
Partiler Arası Komisyon’un vardığı sonuç, Doğu Makedonya ve Trakya’nın nispeten düşük bir yaşam standardı, yüksek işsizlik ve önemli bir demografik düşüş ile karakterize edilen hem coğrafi hem de sosyal özelliklere sahip bir bölge olduğunu kabul ediyor.
Elde edilen sonuçlara göre işgücünün %27’si ticaret, ulaşım ve turizmde, %25,1’i tarım ve balıkçılıkta, %24,8’i kamu yönetiminde ve sadece %10,7’si sanayi ve imalatta istihdam edilmektedir.
2019 Avrupa Bölgesel Rekabet Edebilirlik Endeksi’nde, toplam 268 AB bölgesi arasında 256. sırada yer alıyor ve endeksin dikkate aldığı her parametrede (ana ekonomik koşullar, iş ortamının verimliliği ve inovasyon) büyüme ortalamasının gerisinde kalıyor.
Daha önceki yıllarda Egnatia Otoyolu ve diğer altyapılar, işletmelere verilen teşvikler ve Azınlığa yönelik uygulamalarla Batı Trakya izolasyondan kurtarılmaya çalışılmıştı. Ne yazık ki başarılı olunmadı. Bölgeye gelen destek ve sübvasiyonlar yoğun bir şekilde Hristiyan nüfusun kalkınmasına kullanılırken, Azınlık yine yıllarca geçerli olan bilinçli bir devlet uygulamasıyla kalkınmanın gerisinde bırakıldı. Ancak bu çerçeve bir yandan bölgenin tüm sorun ve zorluklarıyla ilgilenilmedi, diğer yandan da modernize edilmesi gerekiyordu o da olmadı.
Herkes merak edebilir, değişik dönemlerde defalarca oluşturulan bu meşhur Partilerarası Komisyon çerçevesinde uzmanlar, odalar, dernekler tarafından özel teklifler sunulurken, 110 teklifin sunulduğu elektronik bir platform da açıldı. Bu tekliflerin birçoğu sonuç raporuna dahil edildi ve ek olarak, tekliflerinin uygulanmasını denetlemek ve kontrol etmek için hükümetle işbirliği içinde her iki yılda bir Hükümete bir uygulama ve ilerleme raporu sunacak olan bir Parlamento mekanizması oluşturulması önerildi. Bu mekanizma Başbakan, Yunanistan Parlamentosu Başkanı ve Parlamento Genel Kurulundan oluşturulması kararlaştırıldı.
Sonuç raporunda, “kalkınma katı ve münhasıran ekonomik terimlerle anlaşılmaz ve yalnızca ekonomi politikalarına yansımaz” ifadesine işaret ettiği için bir önermeler ağı önerilmektedir. Raporda, “Kalkınma, sosyal refah ve uyum anlamına gelir, modern bir altyapı sistemi, yükseltilmiş hizmet ve teknoloji ağları ve aynı zamanda toplumun ihtiyaçlarını karşılayan kaliteli eğitim anlamına gelir. Ayrıca, enerji ve yatırım için yeşil politikalarla çevreye saygı, iş güvenliği, kültürel ve kültürel gelişme ve medeni ve dini özgürlüklere saygı anlamına gelmektedir.” İfadeleri yer almaktadır.
Öneriler beş eylem ekseninde oluşturulmuştu:
Trakya’nın birincil sektörünün yeniden şekillendirilmesi ve bölgenin üretim modelinin kalkınma dinamiklerinin güçlendirilmesi.
Trakya’nın modern bir altyapı ağı ile birlikte enerji ve çevre iyileştirmesi.
4’üncü sanayi devrimi çağında yenilikçi ve sürdürülebilir kalkınma için çalışma, ekonomi ve yatırım modelinin yeniden düzenlenmesi.
Dinamik bir sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınma ekosistemi yaratmak.
Bölgeler arası ve sınır ötesi işbirliği: Bir marka olarak Trakya.
“Sübvansiyonlar, Müftülükler ve büyük projeler”
Önerilerin bir kısmı uygulandı. Bunlardan biri % 12’lik ücret maliyetinin sübvanse edilmesi sorunu, programın mali koordinatörü Dimitris Keridis’in büyük çabalarının ardından bölgedeki işletmelere 100 milyon euroya varan denkleştirmeler ve sübvansiyonlarla çözüldü. Ancak bu uygulamada da Azınlık yine geri sıralarda bırakıldı.
Yeni kalkınma yasası ile Batı Trakya’ya birinci bölge teşvik ve sübvansiyonları verildi, Güney Makedonya’da olduğu gibi Yunan devletinin kontrolü altında olan Müftülüklerin işleyişine ve İskeçe, Gümülcine, Dimetoka üç Müftünün seçimine ilişkin yasal çerçevenin modernize edildiği açıklandı. Ancak bunı da Yunan devleti kendine uygun bir çalışmayla gerçekleştirildi. Esas olarak Azınlığın fikri burada da sorulmadı, alınmadı.
Ayrıca Trakya Demokritos Üniversitesi, ülkenin en büyük 3. üniversitesi olmak, iş dünyası ile bağlantı kurmak ve bölge için kalkınmanın lokomotifi haline gelmek amacıyla yeni bölümler ve fonlarla güçlendirildi.
Egnatia Demiryolu, Dedeağaç limanı, TAP, IGB boru hatları ve Dedeağaç’ın bağımsız doğal gaz sistemi gibi bölgeyi enerji ve jeostratejik olarak iyileştiren büyük altyapı projeleri devam etmektedir.
Sonuç raporundayer alan diğer öneriler şunlardır: Alternatif ürünlerin geliştirilmesi, konvansiyonel hayvancılığın organik üretime dönüştürülmesi, düşük faizli kredi verilmesi, tarım sektöründe altyapının oluşturulması ve iyileştirilmesi, karayolu, demiryolu, hava ve deniz yolu ağlarının iyileştirilmesi. Korunan alanların ve Doğu Makedonya ve Trakya’nın NATURA 2000 ağının daha etkin yönetimi amacıyla biyolojik çeşitliliğin ve ormanların korunması.
Bölgenin kalkınma potansiyeli ile ilgili olarak Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi ve daha geniş Balkan bölgesinin kalkınması önemli görülmektedir. Öneriler arasında, Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye arasında, daha geniş Güney Balkanlar bölgesinde faaliyet gösterecek üçlü bir iletişim, diyalog ve işbirliği forumu veya örgütünün kurumsal olarak oluşturulması yer alıyor.
Raporda, “Bu nedenle bölgenin imajını değiştirmeyi, yani onu bir gerilim alanından işbirliği ve barış içinde bir arada yaşama alanına dönüştürmeyi amaçlayacak bir politikaya ihtiyaç duyulduğu” sonucuna varılıyor.
Sonuç olarak raporda Batı Trakya, Yunanistan’ın göstermek zorunda olduğu büyük çok kültürlü mozaiği, sosyal faliyetlerin önemini ve Avrupa’nın benzersiz ilke ve değerler çerçevesini yansıtılıyor. Bununla birlikte, bölge, özellikle Kuzey Meriç (Evros) ve dağlık bölgelerde yoğunluk ve önemli ölçüde iç ve dış göç olmak üzere, demografik küçülme ve nüfusunun yaşlanması gibi belirli sorunlarla karşı karşıyadır. Raporda ,”bu nedenle, kalkınma politikasının önceliği demografik yeniden yapılanma ve nüfusu kontrol altına almak olmalıdır.” Vurgusu yapılıyor. Ama maalesef bu izlenimler sadece kaybolan raporda kaybolup gidiyor. Azınlık gençleri hızla Batı Trakya’yı terk ediyor. Kimsenin umurunda değil. Kim bilir, belki de rapor şimdilik bu yüzden Parlamentonun tozlu raflarında kaybolmuş olabilir.
Bölgenin ekonomik ve kalkınma dinamikleri üzerinde uzun vadeli sonuçları olan bir olgu olan eğitim sorununa ve eğitim yoksulluğu ve erken okul terkiyle başa çıkma eylemlerine özel olarak atıfta bulunulmaktadır. Ama maalesef Azınlığın özel ve özerk olan eğitimin temel taşları olan okullara ve giderek azaltılan Türkçe müfredatına nedense yer verilmiyor. Bu da bilinçli bir şekilde göz ardı ediliyor. Amaç ve hedef belli; Azınlık okullarının her ne pahasına olursa olsun zaman diliminde tamamen kapatılması, yerine devlet okullarının geçmesi politikası kapı ardında bekletiliyor.
Her ne kadar raporda yeni okul binalarının oluşturulması ve mevcut olanların modernizasyonu önerilse de, özellikle azınlık okulları için, bunların işletilmesi ve yönetimi için kurumsal çerçevenin modernize edilmesi ve yeni iyileştirilmiş ve kapsayıcı ilk ve orta dereceli okulların oluşturulması gerekli görülmektedir. Esnek bir müfredattan söz edilirken, Türkçe’nin tercih edilen bir dil olarak tanıtılmasından bahsediliyor. Rapor aslında Azınlık eğitimini benimsemiyor. İyileştirilmesi çerçevesine Azınlık okullarının işleyişine ve aidiyetine atıfta bulunuyor. Kısacası, geri kalan ve bilinçli olarak bırakılacak olan Azınlık okullarının anahtarları da isteniyor.
Kısacası yeni dönemde başbakan Miçotakis’in Azınlığı sindirmeye yönelik değil, Azınlığı kazanma yönünde, Lozan Anlaşması’nın hak ve hukuk anlamında öngördüklerinin uygulanmasına zaman ayırması gerekecektir.
Şimdilik bu kadar olsun. Arkası tabii ki de gelecek…..