Yunanistan, Almanya’dan LEOPARD 2 tanklarını aldı, ancak mühhimat almayı unutmuşlardı. Nihayet sonunda Almanya’dan gelen hareketli ve kimyasal enerji gülleriyle en azından tanklar harekete geçecek. Şimdi de sıra savaşta mı? kime karşı silahlanıyoruz? tabii ki bu sorunun cevabı Yunanistan Savunma Bakanı Sayın Kammenos’ta olsa gerek.
Sayın Kammenos iktidar ortağı olduğundan beri her gün “askeri oyuncaklarıyla” oynamaya devam ediyor. Ordunun işleyişiyle ilgili aldığı kararlar ve uygulamalarla neredeyse her gün tatbikatlar hız kesmeden giderek artıyor.
Diğer yandan tüm etkinliklerde yaptığı açıklamalarıyla her fırsatta “Yunanistan’a Tehdit Doğu’dan Gelir” kavram ve anlayışıyla komşu ülke Türkiye’ye tatlı sert göndermelerde bulunuyor. Kaldı ki Savunma Bakanı olarak göreve geldiği günden beri Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmemesi herşeyi açıkça ortaya koymaya yetiyor.
Yıllarca hem Ankara-Atina ilişkilerinde gerginliğe yol açan hem de soğuk savaş döneminde bütün savunma stratejisini Sovyet tehdidi üzerine kuran NATO’da tartışmalara neden olan “Yunanistan’a Tehdit Doğu’dan Gelir” kavramı devam ediyor. Çipras-Kammenos Hükümeti, 1974’de parlamentoda kabul edilen genel seferberlik yasasını yine parlamentoda iptal ettirmesi gerekiyor, işe galiba buradan başlamaları gerekir. Tehdit’in doğudan gelmediğine hem kendileri hem de Yunan halkının inanması lazım. Bu iş başka türlü çözülmez.
Yunan silahlı kuvvetlerinin Türkiye’ye karşı konuşlandırılmış olan Ege ve Trakya’daki birliklerinde herhangi bir azaltma olmuyor, aksine Yunanistan genelinde değişik bölgelerde bulunan askeri birlikler Evros bölgesine kaydırılmaya devam ediyor.
Diğer yandan da Türkiye ile iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek istediğini her fırsatta dile getiriyor ama “ziyaret için şartlarım var” demekten de geri kalmıyor. Durum böyleyken iki ülkenin Ege’de var olan sorunların barışçıl yönden çözülmesi şu an itibarıyla bu tür uygulamalar ve davranışlarla mümkün görünmüyor.
Yunanistan’ın yıllardan beri silahlanması çok açık ve net Türkiye’ye karşı oluyor, bunu dün olduğu gibi bugün de kimse inkar edemez. Bu geçmişte de böyleydi, yarın da böyle olacak. Yunanistan devleti, toplumu da dahil olmak üzere komşu ülke Türkiye’ye karşı bakış cephesini değiştirmedikçe, bu hastalıktan kurtulmadıkça, paranoyayı üzerlerinden atmadıkça, hele hele son günlerde Türkiye’nin İsrail ile, Rusya ile, Mısır ile, İran ile ilişkilerini geliştirmeye başlamasıyla Türkiye ile Yunanistan arasında durum daha da gerginleşecek.
İki ülke arasında uzun yıllardan beri askeri konuları yakından irdeleyen ve takip eden bir araştırmacı-gazeteci olarak hep şunu gördüm, askeri konularla ilgili Yunanistan cephesinden atılan tüm adımların %95’şinin Türkiye’ye karşı atılıyor. Zaman zaman taraflar arasında sivil ve askeri alandaki karşılıklı görüşmeler ise oyalamaca taktiğinden öte geçemedi, geçmeyecek.
Yunanistan’ın istediği belli:
Türkiye Ege’de 3 mil dışına çıkmayacak ve Ege Denizi’nin tamamına yakının Yunan denizi olduğunu kabul edecek.
Türkiye Kıbrıs’tan çekilecek, adada bir Türk askeri dahi kalmayacak ve Kıbrıs’ın bütünü Rumların olacak, adadaki Türkler önceki statüde olacak.
Türkiye Batı Trakya’dan elini ayağını çekecek, gerekirse Başkonsolosluk kapatılacak ve Lozan Anlaşması’ndaki garantörlük hakkı sadece kagıtlar uzerinde olacak.
Uzun vadeli düşünce de;
Bir gün İstanbul ve Ayasofya yeniden Yunanlıların olacak.
Karadeniz’de “Pontus Devleti” kurulacak.
Evet, ülkemiz Yunanistan’ın ekonomik durumu bu mevcut haliyle ortadayken, ülke ekonomisi durağan, hatta geri fites bir seyir halinde olması yetmiyormuş gibi, olmayan parayla çılgınca silah alımına, Ordu’ya ait silahların modernizasyonuna ve Türkiye’ye karşı halen hastalık düzeyinde silahlanma yarışına devam etmesi akıl karı olacak gibi değil, artık bu durum Yunanistan’da gerçekten hastalık durumuna ulaştı. Bu böyle devam ederse bu ülke daha nice krizler yaşayacak belli değil.
Ama çaresi var. Devleti küçülteceğiz. Askeri harcamaları şu andan itibaren durduracağız. Devletin işveren konumunda olmasını aklımızda sıfırlayacağız. Frappe’yi, Uzo’yu, Çipuraki’yi azaltacağız, hırsızlığı bırakacağız, insan gibi vergimizi ödeyeceğiz, megalomani hastalığından kurtulacağız, dünya’nın merkezinin biz olduğunu bırakacağız ve işte o zaman Yunanistan devleti olmayı başaracağız.