Ana Sayfa Batı Trakya Haberler MÜFTÜ METE: “BÜTÜN İNSANLARIMIZIN BİRLİK OLMALARINI İSTİYORUM”

MÜFTÜ METE: “BÜTÜN İNSANLARIMIZIN BİRLİK OLMALARINI İSTİYORUM”

32
0

İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete geçtiğimiz günlerde Yunan Parlamentosu tarafından kabul edilen “240 İmam Yasası” ile ilgili olarak Birlik gazetesine özel açıklamalarda bulundu.

Birlik gazetesi olarak 21 Ocak 2013 tarihinde yapmış olduğumuz görüşmede Müftü Ahmet Mete, bu yasanın asla kabul edilemez olduğunu belirterek, bu hareketi azınlığın din ve vicdan özgürlüğüne yapılmış bir darbe olarak niteledi. Ayrıca Müftü Mete; “Burada Türkiye’nin garantör devlet ve anavatan olması, büyük bir şanstır. Fakat Türkiye’nin büyük düşünmesi, maalesef Yunanistan tarafından algılanamayıp, farklı muamelelere sebebiyet vermiştir.” dedi.

İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete şunları söyledi:

“Burada istenen azınlık başını kaldıramasın, azınlık iç dinamikleri, kendileriyle uğraşsın ve hak arama mücadelesinde yetim ve yahut da zayıf kalsın”

“Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı burada resmi bir azınlık olarak kaldığı günden itibaren, Batı Trakya Türk Azınlığı’na hep sıkıntı çektirilmiştir. Ya bu insanlara değer verilmiş, yada bu insanlardan korkulmuş ve Türk Yunan ilişkilerinde bu sıkıntıyı çeken de hep azınlık olmuştur. Ama netice itibariyle bu azınlığa Yunan vatandaşı olarak, vatandaş muamelesi hiç olmamıştır, gösterilmemiştir.

Sizler de biliyorsunuz, vatandaş haklarında bir çok sıkıntılar vardı. Şimdilik tam olmasa da vatandaşlık hakları veriliyor gibi görünüyor, ama ona da şükür diyorum. Fakat azınlık haklarında azınlık hiç bir zaman, yanlız bir dini azınlık olarak görülmüş, milli azınlık olarak da hiç bir zaman görülmemiştir. Bunun dini azınlık olduğu hususlarında hep vurgulu bir çalışma yapılmış.

İşte zamanında Pomak, Türk, Çingene ayırımı ve buraya gelen farklı grupların desteklenmesi hep bunun içinde olmuştur. Dolayısıyla azınlığın arasında bazı güçleri kendi aralarında kullanma anlamında hep zeminler hazırlanmıştır. Burada istenen azınlık başını kaldıramasın, azınlık iç dinamikleri, kendileriyle uğraşsın ve hak arama mücadelesinde yetim ve yahut da zayıf kalsın. Uygulanan politika böyledir.

Fakat azınlık bu zor şartlara rağmen, evlatlarını okuttu. Bu son zamanlarda gördüğünüz gibi her alanda eğitimli, cesur, ne istediğini bilen, ne yaptığını bilen insanlara sahip oldu. Bunlar her alanda ister efendim, dünyalık işlerde olsun, isterse dini işlerde olsun, işleri bilen insanlar var. Fakat devlet de tabi ona göre bunun dozunu arttırıyor. İşte bu son zamanlarda olduğu gibi, eskiden müftülerin seçimine öyle veya böyle azınlık insanları karar veriyordu. Belki Atina antlaşmasında olan madde tam uygulanmadı ama yine azınlık insanlarının seçtiği insanları müftü olarak tanıyordu. Ne oldu da 1985’te ölen Gümülcine Müftüsü’nden ve hemen arkasından 1990 yıllarında ölen İskeçe Müftüsü’nün yerine halkın seçeceği müftü değil de, kendi istediği bir adamı getirmenin manası neydi.

“Bu memlekette dindarlığı ve Türklüğü, Müslümanlık korumuştur. Bizler şu anda kendi hakkımız olarak ve demokrasi mücadelesi vererek, bu makamda duruyoruz”

Cuntadan gelen vakıfların hala cuntavari idare edilmesinin manası nedir. Burada hep cemaat olan ve yahut da bu kurumların arkasında duran insanların birlik olmaması, güçlü olmaması amaçlanmıştır. Ancak bu memlekette dindarlığı ve Türklüğü, Müslümanlık korumuştur. Bunu açıkça söylüyorum. Yeri gelmiş Türklük korumuştur, ama bu memlekette Müslümanlık, insanların milli hasletlerini çok korumuştur. Fakat karşı taraf da bunun farkındadır. Azınlık nasıl olur da zor duruma düşer, nasıl idare ederiz ve nasıl kendi gücünü kaybettiririz?

“Türkiye oradaki Yunan azınlığa, eskileri görmezden gelerek, eskileri tamir ederek ve eski yapılan hataları telafi ederek, o kadar çok müsamahalı davranmalarına rağmen, maalesef Yunanistan bunları iyi okuyamamıştır”

Burada Türkiye’nin garantör devlet ve anavatan olması, büyük bir şanstır. Fakat Türkiye’nin büyük düşünmesi, maalesef Yunanistan tarafından algılanamayıp, farklı muamelelere sebebiyet vermiştir.

Türkiye oradaki Yunan azınlığa, eskileri görmezden gelerek, eskileri tamir ederek ve eski yapılan hataları telafi ederek, o kadar çok müsamahalı davranmalarına rağmen, maalesef Yunanistan bunları iyi okuyamamıştır. Örneğin müftülük seçiminde okuyamamıştır, vakıflar meselesinde okuyamamıştır, eğitim konusunda okuyamamıştır ve bu azınlığın Türk Azınlık olduğu noktasında okuyamamıştır.

Yani Türkiye’deki Rumlar zengin diye Atina’ya mallarıyla geldiler ve yerleştilerse, Batı Trakya’da fakir olan ve hiç bir yere gidemeyen halkın kabahati nedir? Bunlar kendi topraklarında kaldı ve kaçamadı diye, bunların üzerine çullanmak mıdır? Güç veya devlet olmak. Bu çok önemlidir.

Fakat azınlığımız ne yaptı? Bizler elimizden geleni ardımıza koymadanve devlete karşı gelmeden, kendi hakkımız olan, halk bizleri müftü olarak seçti. Bizler de şu anda kendi hakkımız olarak ve demokrasi mücadelesi vererek, bu makamda duruyoruz.

Öncelikle bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü. Bu kriz zamanında ne oldu da, azınlığı bu kadar sevmeye başladı, biz alışık değiliz böyle öpmelere.”

“240 İmam Yasası” konusuna gelince, bunun şimdi 240 din öğreticisi olarak değiştiğini görüyoruz. Öncelikle bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü.

Bu kriz zamanında Yunanlı Hristiyanları devlet memurluğundan atarken ne oldu da, azınlığı bu kadar sevmeye başladı ki, 240 kişiyi devlet memuru yapacak. Ben öncelikle bu sorunun cevabını istiyorum. Bayram değil seyran değil, biz alışık değiliz böyle öpmelere. Öncelikle bu öpücük beni korkutuyor.

Ben şuna inanıyorum, oy avcılığı için azınlık yine kullanılmıştır. Özellikle iktidar olan bir partinin, iktidar olmayan uç kesimlerle birleşerek bu yasayı meclisten çıkarması bana bunu hatırlatıyor. Bir diğeri de Başbakan’a azınlık insanı zaten kırgın ve bunu da yapmakla kendisine azınlık insanını daha da küstürmüş oluyor.

Bir de bu yasanın meclisten geçmesiyle şunu görüyorum; boşta kalan akademi öğretmenlerine bir iş imkanı diye olarak görüyorum. Çünkü ortada bir komisyon var. Komisyonun hepsi Yunan devletinin elinde ve bizden hiç kimse yok.

“Din ve vicdan özgürlüğü, eğitim özgürlüğü ve yahut da kılık kıyafet özgürlüğüne benzemez. Şu anda devlet set bit kayaya çarpmıştır”

Meço Cemali’nin sizin gazetenize yapmış olduğu değerlendirmesine gelince “Bu kararı imzalamam, paltomu alıp, eve gitmeyi tercih ederim” ifadesini de geç kalınmış bir ifade olarak görüyorum. 22 yıldan beri bunun olması gerekirdi. Azınlık 22 yıldan beri bir mücadele veriyor. Artık son hamle camilerdir, okullarımız tamamıyla devletin kontrolündedir. Ama ben şunu açıkça söylüyorum; Din ve vicdan özgürlüğü, eğitim özgürlüğü ve yahut da kılık kıyafet özgürlüğüne benzemez. Din ve vicdan özgürlüğü çok farklı bir şeydir. Şu anda devlet çok sert bir kayaya çarpmıştır.

“Her şeye paramız var, ama ezan okunsun diye, senede 50 Evro’nun hesabını yapmaya başlarsak ve bu da caba olsun dersek, o zaman öbür tarafta biletimiz karanlık güçlerin elindedir”

İnsanların maneviyatıyla, Allah’ıyla, diniyle, inancıyla, abdestiyle, taharetiyle oynayamaz, oynamaya da hakkı yoktur ve hedefine de ulaşamaz. Ne zaman hedefine ulaşır? diye sorarsanız. Eğer ki Müslümanlar, ‘Kim gelirse gelsin benim önüme, ister abdestli, isterse abdestsiz, ister Müslüman, ister Müslüman olmayan, ister Sünnet’li, ister Sünnet’siz, kim gelirse gelsin camiler açık olsun, ben camiye gireyim’ kafasıyla giderse, o zaman bu olur. Ama imamlığın şartları nedir, temizliğin şartları nedir, bunların da bilmeden yapılan ibadetlerin hiç bir değeri olmaz. Böylece ne Müslümanlık kalır, ne iman kalır, ne din kalır, bunun da vebali bizim sırtımızda, şu anda bu yasayı kabul edecek veya etmeyecek insanların sırtında kalır.

Parçalanma olursa tek tek avlanır ve gideriz. Eğitimde yaşananlar ortadadır. Antlaşmalara bakılırsa, hangi eğitim kurumuna biz hükmedebiliyoruz. Türkiye bunu nasıl koruyor. Oysa bizler beş kuruşun hesabıyla bu duruma geldik. Her şeye paramız var, ama ezan okunsun diye, senede 50 Evro’nun hesabını yapmaya başlarsak ve bu da caba olsun dersek, o zaman öbür tarafta biletimiz karanlık güçlerin elindedir. Bunu ben bir müftü olarak, açık bir şekilde söylüyorum.

“Kur’an hocalarımız, Kur’an kurslarımız var, bunların hepsi gayet iyi çalışıyor. Bizim böyle bir isteğimiz, devletten yoktur. Böyle bir memuriyeti ve dinimize müdahaleyi istemiyoruz”

Son olarak şöyle söylemek istiyorum; öncelikle bu yasa tamamı ile bizim dini özgürlüğümüze vurulmuş bir darbedir. Hedefleri, çok karanlık ve gizlidir. Müslüman Türk Azınlığı olarak çok dikkat etmemiz gerekir. Camide kendi seçtiğimiz imamımız varken, başkasının getireceği imama hiç bir şekilde teveccüh etmememiz gerekir. Kur’an hocalarımız, Kur’an kurslarımız var, bunların hepsi gayet iyi çalışıyor. Bizim devletten böyle bir isteğimiz, yoktur. Böyle bir memuriyeti ve dinimize müdahaleyi istemiyoruz. Halkımız da bunun arkasında durmalıdır. Azınlık ne karar verir ve hangi kararı alırsa, bütün insanlarımızın bu karara uymalarını ve birlik olmalarını istiyorum. Teşekkür ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz