Ana Sayfa Batı Trakya Haberler MÜFTÜ İBRAHİM ŞERİF: “ARAMIZDAKİ TEFERRUATI BIRAKIP İSLAM VE KUR’AN GERÇEĞİNDE BİRLEŞMEK MECBURİYETİNDEYİZ”

MÜFTÜ İBRAHİM ŞERİF: “ARAMIZDAKİ TEFERRUATI BIRAKIP İSLAM VE KUR’AN GERÇEĞİNDE BİRLEŞMEK MECBURİYETİNDEYİZ”

19
0

Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif bu defasında da Dergah’tan seslendi ve Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na çağrıda bulunarak, “aramızdaki teferruatı bırakıp İslam ve Kur’an gerçeğinde birleşmek mecburiyetindeyiz” dedi.

Her yıl Ruşenler köyü bölgesinde geleneksel olarak düzenlenen törenle Mürsel Bali, Seyyid Ali Sultan Dergahı’nda anıldı. Törene Anavatan Türkiye’den ve Batı Trakya’nın birçok bölgesinden din adamları ve soydaşlar katıldı. Törene katılan Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif burada yaptığı konuşmada Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na çağrıda bulunarak, “aramızdaki teferruatı bırakıp İslam ve Kur’an gerçeğinde birleşmek mecburiyetindeyiz” dedi.

Müftü Şerif konuşmasının devamında şunları söyledi.

“İslam aleminin bugünden başa doğru gittiğimizde ki üstadımızın da ifade ettiği gibi, insanlığın birbirini kırdığı ve Müslümanların ölenin de öldürenin de Allah dediği karmakarışık bir ortamda, dönemde, İslam’ın huzurunu, güzelliğini yaşamaya çalışan, yaşatmaya çalışan insanlar olarak buraya gelmiş bulunuyoruz.

Balkan coğrafyasının fethinde bu muhterem zatların ordulardan önce buralara gelip İslam’ı sevdirmişler, İslam’ın sevgi dini olduğunu göstermişlerdir. Tarih içinde buraların kısa bir sürede İslamlaşmasını sağlayan insanlardır bunlar. Bunlar hepimizin atası, hepimizin büyükleridir.

Hz. Ali ile Hz. Ayşe arasında yapılan savaşlar başlı başına bir beladır. Fakat, bir çok sefer burada dile getirdim ve yine dile getiriyorum. Ne yazık gerek Hz. Ali ve gerekse de Hz. Ayşe arasındaki savaşın olması, Kerbela olayının vuku bulduğu dönemde bizim milletimiz, Türk Milleti daha Müslüman olmamıştı. Biz, millet olarak bu kavgaların içinde olmayan bir milletiz. Fakat biz İslâm’ı millet olarak sevdik ve sekizinci asırdan sonra da Müslüman olmaya başladık. Müslüman olduk; Selçuklular, Osmanlılar ve 1350 yılından sonra da bu topraklara Müslümanların ve dervişlerin gelmesiyle de bu gün bu topraklardan, Batı Trakya’dan ta Bosna’ya ve Arnavutluk’a kadar bir çok tekkelerin var olduğu, bugün halen yaşayanların var olduğu ve Selânik’e kadar geçmişte üç yüz tane tekkenin var olduğunu bilinmektedir. Bu insanlar buralarda İslâm’a hizmet etmişlerdir. Bugün ister şöyle veya böyle, dün olduğu gibi fitne ve şeytan durmamakta, aramızı açmakta çeşitli entrikalar uygulamaktadır.

Biz, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türkler, Lozan Antlaşması ile bu topraklarda bırakılan bütün insanlar kardeşiz. Allah birdir. Allah’tan başka tapacak Allah yoktur. Hz. Muhammed Mustafa onun elçisidir, deyen bütün insanlar kardeştir ve gerisi teferruattır.

Benim annemin adı Fatma, dayımın adı Ali. Ben Şia’dan değilim, Sünni’yim, benim ailem de bu böyleydi. Bu benim ailemin ehli beyte olan yakınlığını ve sevgisini gösterir. Zaten Ehli Beyt’i sevmeyenin Müslüman olduğundan da şüphe etmek lazımdır.  Onun için aramızdaki teferruatı bırakıp İslâm ve Kur’an gerçeğinde birleşmek mecburiyetindeyiz. Elhamdülillah biz burada bütün Batı Trakya’daki Alevi’si, Sünni’si, Bektaşi’siyle birlikte yardımlar topladık ve biraz ötedeki camiyi de tamir ettik. İnşallah ben var oldukça yine birlik ve beraberlik içinde bugüne geldiğimiz gibi bundan sonra da devam edeceğiz. Allah, birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi bozmasın. Cenab-ı Allah aramıza girmek isteyenlere de fırsat vermesin, diyorum.”

Yunanistan’ın Dimetoka bölgesi Ruşenler köyü yakınlarında Dergâhı bulunan Seyyid Ali Sultan’ın yol oğlu (Bazılarına göre bel oğlu) Mürsel Bali, 6 Kasım 2016 günü Seyyid Ali Sultan Dergahı’nda anıldı. Törene Türkiye’den de çok sayıda seveni katıldı. Bu yıl cumhurbaşkanlığı seçimleri dolaysıyla Bulgaristan’lı soydaşlar etkinliğe katılamadı.

Mürsel Bali’yi anma törenine; T.C. Gümülcine Muavin Konsolosu Osman Şahin, Gümülcine S. Müftüsü İbrahim Şerif, Seyyid Ali Sultan Dergâhı Vakfı Başkanı Ahmet Kara Hüseyin, İskeçe Türk Birliği Asbaşkanı İsmet Tüccar, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan, DEB Partisi Gençlik Kolları Başkanı Murat Ahmet, Mehrikoz Yerel Yönetim Balkanı Ali Haseki ve Kozlukebir Bld. meclis üyesi Ahmet Kasap, Dünya Bektaşileri Genel Temsilcisi Hüseyin Başar Baba, İstanbul Cem Vakfı Bakırköy Şube Başkanı, Edirne’den Mustafa Çetin Dede, Bektaşi Babası, Yazar, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Din ve Ahlâk Bilgisi Kitapları Komisyonu üyesi Hakkı Saygı, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinden Veli Horasanlı Dede’nin yanısıra çok sayıda soydaş katıldı.

Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nda yapılan törende Kur’an-ı Kerim ve dualar okundu. Dünya Bektaşileri Genel Temsilcisi Hüseyin Başar Baba burada yaptığı duadan sonra, “Bu azınlığın vermiş olduğu sevgi, muhabbet ve dinin temelini teşkil eden bu saygının temelinde birbirini anlayan kardeşlerimle gurur duyuyorum. Ne yazık ki İslâm bugün karanlık günlere doğru itilmiştir. Bu beni üzüyor. İyi ki varsınız buralarda. ” diyerek konuşmasına başladı ve konuşmasını şöyle tamamladı: “İslâmiyet evrensel bir din. Hiç milliyet ayırmamış, insan olanı sevmiş, insan olana aşkı muhabbet duymuş. Peygamber Efendimiz, bir aşk peygamberiydi. Yaradılışta insanoğlunun aşkla dünyaya geldiği bir vaka. Ne mutlu insanlığı ve kâinatı sevenlere. Ne mutlu İslâmiyet’in bu yüce katını idrak edenlere.

Arap Yarımadı’nda Müslüman Allahüekber diyor, öteki taraftan Allahüekber deniyor, ama birbirlerini öldürüyorlar. Nasıl siyasetin içine girdi bu illet. İslâm bu değil! İslâm hümanist bir dindir. İnsanlığı seven bir dindir. Tefrika yoktur. Ayrılık yoktur. Hatta diğer dinlere mensup olanlar Mekke’ye girdikleri zaman , Hz. Muhammed şu güzel sözü söylemişti: “ Bırakın onlar kendi dinine gitsinler. Biz, kendi dinimize.” Dinde zorba yoktur. Allah insanlığın akıbetini hayırlı kılsın. Dökülen İslâm’ın kanını durdursun. Değerli insanlar yetişsin ve bu savaşı durdursun.”

Aramızdaki teferruatı bırakıp İslam ve Kur’an gerçeğinde birleşmek mecburiyetindeyiz.

Gümülcine S. Müftüsü İbrahim Şerif, Anavatan Türkiye’den gelen misafirlere ve Muavin Konsolos Osman Şahin’e teşekkür ederek konuşmasına başladı.

Şerif, konuşmasının devamında da şu görüşlere yer verdi:

“İslâm aleminin bugünden başa doğru gittiğimizde ki üstadımızın da ifade ettiği gibi, insanlığın birbirini kırdığı ve Müslümanların ölenin de öldürenin de Allah dediği karmakarışık bir ortamda, dönemde, İslâm’ın huzurunu, güzelliğini yaşamaya çalışan, yaşatmaya çalışan insanlar olarak buraya gelmiş bulunuyoruz.

Balkan coğrafyasının fethinde bu muhterem zatların ordulardan önce buralara gelip İslâm’ı sevdirmişler, İslâm’ın sevgi dini olduğunu göstermişlerdir. Tarih içinde buraların kısa bir sürede İslâmlaşmasını sağlayan insanlardır bunlar. Bunlar hepimizin atası, hepimizin büyükleridir.

Hz. Ali ile Hz. Ayşe arasında yapılan savaşlar başlı başına bir beladır. Fakat, bir çok sefer burada dile getirdim ve yine dile getiriyorum. Ne yazık gerek Hz. Ali ve gerekse de Hz. Ayşe arasındaki savaşın olması, Kerbelâ olayının vuku bulduğu dönemde bizim   milletimiz, Türk Milleti daha Müslüman olmamıştı. Biz, millet olarak bu kavgaların içinde olmayan bir milletiz. Fakat biz İslâm’ı millet olarak sevdik ve sekizinci asırdan sonra da Müslüman olmaya başladık. Müslüman olduk; Selçuklular, Osmanlılar ve 1350 yılından sonra da bu topraklara Müslümanların ve dervişlerin gelmesiyle de bu gün bu topraklardan, Batı Trakya’dan ta Bosna’ya ve Arnavutluk’a kadar bir çok tekkelerin var olduğu, bugün halen yaşayanların var olduğu ve Selânik’e kadar geçmişte üç yüz tane tekkenin var olduğunu bilinmektedir. Bu insanlar buralarda İslâm’a hizmet etmişlerdir. Bugün ister şöyle veya böyle, dün olduğu gibi fitne ve şeytan durmamakta, aramızı açmakta çeşitli entrikalar uygulamaktadır.

Biz, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türkler, Lozan Antlaşması ile bu topraklarda bırakılan bütün insanlar kardeşiz. Allah birdir. Allah’tan başka tapacak Allah yoktur. Hz. Muhammed Mustafa onun elçisidir, deyen bütün insanlar kardeştir ve gerisi teferruattır.

Benim annemin adı Fatma, dayımın adı Ali. Ben Şia’dan değilim, Sünni’yim, benim ailem de bu böyleydi. Bu benim ailemin ehli beyte olan yakınlığını ve sevgisini gösterir. Zaten Ehli Beyt’i sevmeyenin Müslüman olduğundan da şüphe etmek lazımdır.  Onun için aramızdaki teferruatı bırakıp İslâm ve Kur’an gerçeğinde birleşmek mecburiyetindeyiz. Elhamdülillah biz burada bütün Batı Trakya’daki Alevi’si, Sünni’si, Bektaşi’siyle birlikte yardımlar topladık ve biraz ötedeki camiyi de tamir ettik. İnşallah ben var oldukça yine birlik ve beraberlik içinde bugüne geldiğimiz gibi bundan sonra da devam edeceğiz. Allah, birliğimizi, beraberliğimizi ve kardeşliğimizi bozmasın. Cenab-ı Allah aramıza girmek isteyenlere de fırsat vermesin, diyorum.”

Gümülcine Muavin Konsolosu Osman Şahin

Muavin Konsolos Osman Şahin davet için Vakıf Başkanına ve Dergâh müdavimlerine teşekkür etti.

Seyyid Ali Sultan’ın türbesinde yapılan konuşmalardan sonra Mürsel Bali’nin türbesinin bulunduğu Mürsel Sırtı’na geçildi. Burada katılımcılara yemek ikram edildi. T.C. Gümülcine Muavin Konsolosu Osman Şahin, Seyyid Ali Sultan Dergâhı Vakfı Başkanı Ahmet Kara Hüseyin’ne, 1696 yılında 22. Osmanlı Padişahı Gazi II. Mustafa Şah’ın Seyyid Ali Sultan Dergâhı ile ilgili bir fermanını takdim etti.

Mürsel Bali ile ilgili Türkiye’den gelen konuklar da aşağıdaki görüşleri dile getirdiler:

Hakkı Saygı – İstanbul Cem Vakfı Bakırköy Şube Başkanı, Bektaşi Babası, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Din ve Ahlâk Bilgisi Kitapları Komisyonu üyesi.

“Birkaç gün önce Bulgaristan’daydık, şimdi de buradayız. Benim Alevilik üzerine sekiz tane kitabım var. Aleviliğin hurafelerden kurtulması için mücadele veriyorum. Geçenlerde bana bakanlıkta bu yaşta neden bu kadar koşturuyorsun ve buralara geliyorsun, dediler. Dedim ki, Yavuz Selim, Çaldıran Savaşı’nda Şah İsmail’e karşı savaşa başlamadan önce ordusunun içindeki tüm Bektaşi, Alevi ve yeniçerileri katletti. Bazı tarihlere göre kırk bin ki sayı önemli değildir. Bir katliam var. Katliamdan sonra da kendisini bağışlatabilmek için pek çok yollara başvurdu ve fetvalar verdirdi. İşte Alevilerin pişirdiği ve kestiği yenmez, onlar Allah ve Peygamber tanımaz, onlar mum söndü yaparlar, ana bacı tanımazlar, şeklinde iftira ve karalamalar vardı. İşte biz, bu iftiraları ve karalamaları temizlemek ve alnımızdan bu kara lekeyi temizlemeye çalışıyoruz. Gerçekleri insanlara anlatmak için bu yaşta yollara düştük.

Mürsel Bali ile ilgili tarihte net bir bilgi yok. Bugün biz, Hacı Bektaş-ı Veli’nin Hakk’a yürüyüş tarihlerinde bile net bilgi bulamıyoruz. Mürsel Bali, Seyyid Ali Sultan’ın bel oğlu da olabilir, yol oğlu da olabilir. Daha çok Çelebilerin silsilesine bakarsak bel oğlu olduğunu anlarız.

Benim buraya üçüncü gelişim. İçimizde bu sevgi olmasa buraya gelmezdik. Bu bir duygudur. Çok yerlere gidiyoruz. Sadece Bulgaristan’da 3200 tane Türkçe ad taşıyan köy tespit ettik. Burada da aşağı yukarı böyledir. Türkiye’nin her yerinde insanlara gerçekleri yansıtmaya çalışıyoruz. Bazı konularda başarılı da oluyoruz.”

Veli Horasanlı Dede- Çorlu

“Biz, Bulgaristan’ın Yablova bölgesinden Türkiye’ye göç etmiş insanlarız. Ancak Bulgaristan’da iken Seyyid Ali Sultan Ocağı’na bağlı olduğumuz için Türkiye’ye göç ettikten sonra da bu bağlılığımız devam ediyor.

Dergâh’ı ve Mürsel Bali’yi ziyaret için geliyoruz. Kendi imkanlarımızla buraya geldik. Allah Muhammed Ali yolundan ayrılmamak için Seyyid Ali Dergâhı’nı baş tacımız olarak kabul ediyoruz.

Mürsel Bali, Seyyid Ali Sultan’ın öğrencisi ve yol oğludur. Onun yanında öğreniyor. Seyyid Ali Hacı Bektaş’a gidiyor, yerine Mürsel Bali kalıyor. Öldükten sonra da buraya defnediliyor. Bizim buraya gelmemiz çok güzel ve sevinçli bir duygu. Bütün canlar buraya geldiklerinde geriye dönmek istemiyorlar. Burasının havasını, suyunu ve bereketini çok seviyorlar.”

 

Kaynak: Haber

İbrahim Baltalı’ya teşekkürler.

Fotoğraflar: Koray Hasan GTGB Başkanı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz