Millet gazetesi sahibi ve genel yayın yönetmeni Cengiz Ömer hakkında ilginç çizgisiyle dikkat çeken İskeçeli avukat Stergios Yalaoğlu tarafından savcılığa yapılan suç duyurusu neticesinde 09.05.2013 tarihinde devlet güvenlik soruşturması başlatıldı.
Avukat Yalaoğlu kişisel olarak yaptığı suç duyurusunda Cengiz Ömer’in Millet gazetesinin 329. ve 345. sayılarında yazmış olduğu yazıları tercüme ettirip yazılardaki bazı ifadelerin suç unsuru teşkil ettiğini, seçim kanununa aykırı olduğunu, bölgedeki Müslüman ve Hıristiyanlar arasında kargaşaya sebebiyet vererek seçimlerde tehdit ve şiddet ugulayarak baskı yaptığını, toplumsal barışı tehdit ettiğini ve insanları kargaşaya teşvik ettiğini iddia ediyor.
Sözkonusu iddialarla Cengiz Ömer hakkında 2 ila 5 yıl arasında hapis isteniyor. Savcı, emniyet birimlerine konu hakkında ön soruşturma yapması için talimat verdi ve Cengiz Ömer İskeçe Emniyet Müdürlüğüne çağırılarak 3 kez gidip ifade verdi. Şu anda ön sorgulama aşaması bitmiş, dosya emniyetten tekrar savcılığa gönderilmiş durumda. Dosyanın mahkemelik olup olmayacağı konusunda savcının kararı bekleniyor.
Meselenin detayları şöyle:
Millet gazetesinin 329’uncu sayısında seçimler öncesinde Cengiz Ömer “Milletvekilsiz kalmak istemiyorsak İskeçe’de ZEYBEK, Rodop’ta HACIOSMAN” dediği için iddialara göre seçim kanununa aykırı hareket etmiş, azınlığa baskı oluşturarak Zeybek ve Hacıosman’ın seçilmesini sağlamış, Müslüman ve Hıristiyanlar arasında kargaşaya sebebiyet vermiş. İddianamede sözde olayların meydana geldiği belirtilmiştir.
Asıl suçlamalar 345 sayılı Millet gazetesindeki T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Batı Trakya ziyareti sonrası yazılan “Batı Trakya Türk’ü kendine geliyor” başlıklı yazı ile ilgili yapılıyor.
“Sen Yunanistan’da yaşıyorsun, burada yaşayanlar Yunandır ve Yunan olduklarını söylemek zorundadırlar.”
Emniyette yapılan sorgulamada öncelikle “Niye her yazında azınlığa ısrarla Türk azınlık diyorsun, Lozan Antlaşması’na göre azınlık Müslüman azınlıktır, Pomaklara niye Türk diyorsun, böyle yazmakla kanunlara aykırı hareket ediyorsun” soruları yöneltilmiş ve kendisine “Sen Yunanistan’da yaşıyorsun, burada yaşayanlar Yunandır ve Yunan olduklarını söylemek zorundadırlar.” telkininde bulunulmuştur.
Bu yazıdaki “Balkanlar tarihi, zaten daha çok Türk ve Müslüman ahaliye yaşatılan acılar ve soykırımlarla anılıyor. O kadar ki, bu coğrafyadan Osmanlı gideli, artık barış kelimesi neredeyse söylenmez oldu.” ifadesinden Osmanlı’nın tekrar geri gelmesini mi istendiği soruluyor.
“Barış sözcüğü son yıllarda yine dillerimizi süslemeye başladı. Anavatanımız Türkiye, son yıllarda Balkanlar’daki mirasına (kültürel, toplumsal vs.) sahip çıktıkça, buralarda terkedilen insanlarını hatırlayıp devlet büyüklerini yaşadıkları bölgelere gönderdikçe, barış ve huzur daha çok konuşulur oldu. Çünkü Türkiye, 80 milyonluk dev bir ülke. Bölgesindeki en büyük güç. Bu gücü sayesinde hem Ortadoğu’ya ve hem de Balkanlar’da denge unsuru ve barışın sigortası olabilecek bir güce sahip bir ülkedir”, paragrafında “güçlü” ifadesiyle Türkiye’nin askeri gücünün mü kastedildiği soruldu. Bunun kastedilmesi durumunda olayın ciddi bir suç oluşturduğu belirtildi.
Suçlama yapılan bir başka ifade “Başlayacak olan yeni öğretim yılında en yakınımızdakilerden başlayarak insanlarımızı uyaralım: Çocuklarını, ne pahasına olursa olsun Yunan anaokullarına göndermesinler. Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin bünyesindeki Çocuk Kulüplerine göndersinler.” Bu paragrafın son bölümü -Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin bünyesindeki anaokullarına göndersinler- yani çocuk kulüpleri yerine anaokulları diye tecüme edilmiş. Burada yapılan suçlama devletin kanunlarına karşı gelmekle ve insanları devlet okullarına değil de yüksek tahsilliler derneği çatısı altında var olan “sözde anaokullarına” göndermeye teşvik ettiği, bu şekilde kanuna muhalefet ettiği ve azınlığı da devlete karşı ayaklandırdığı iddia ediliyor.
Ayrıca bu suçlamayı destekleyici olarak Mustafçova Belediye Meclisinin azınlık anaokulları talebini destekleyen kararı da ek iddianamede sunuluyor. Avukatlara göre bu iddianameye dayanarak savcılığın Mustafçova Belediyesi Meclis üyeleri hakkında da soruşturma açacağı anlaşıldığı belirtildi.
Cengiz Ömer’in emniyette avukatları ile ifade verdikleri esnada azınlık anaokulları talep ettikleri gerekçesi ve görev alanlarına girmemesine rağmen böyle bir karar aldıkları için Mustafçova Belediye Meclis Üyelerine de ayrıca soruşturma başlatılacağı ve Cengiz Ömer dosyasından sonra bu dosyaya bakacakları belirtilmiştir.
Cengiz Ömer Devlet Güvenlik Biriminde ifadeye çağrılmış ve kendisine bu konuya savcının oldukça ehemmiyet verdiği ve çok ciddi bir soruşturma olduğu söylenmiştir. Birim Cengiz Ömer’i ayrıca sorgulamak istemiş ancak bu usullere aykırı olduğu için avukatlar tarafından reddedilmiştir.
Cengiz Ömer en son 14.05.2013 tarihinde savcılığa ifadesini yazılı olarak sundu. Dosya savcılığa gönderilmiş ve mahkemelik olup olmayacağı konusunda savcının kararı beklenmektedir.
Soruşturmayı değerlendiren Cengiz ÖMER’in avukatları Özer TALATOĞLU ve Yannis BARKAS’ın açıklamaları şu şekildedir:
İnanıyoruz ki Azınlık mensuplarına karşı benzer şikâyetlerle gündeme gelen Av.Yalaoğlu’nun şikayeti üzerine savcının emriyle başlatılan bu soruşturmanın sonucunda dava açılmaz. Çünkü şikâyet olarak ileri sürülen iddiaların mesnetsiz olduğu görülmektedir. Yalaoğlu’nun suçlamalarına denk gelen herhangi bir suç ve buna uygun düşecek bir cezai durumun söz konusu olmadığı yapılan tetkikler neticesinde bizce sabit olmuştur. Bu tür müdahaleler, teminat altına alınmış temel insan haklarına aykırıdır. Basın ve ifade özgürlüğü temel bir insan hakkıdır ve engellenemez. Bu dosyanın işleme konulacağını düşünmüyoruz. Hukukun üstün geleceğine inanmak istiyoruz.
Kaynak: Millet Gazetesi