Değerli okurlarım, sizlere bu hafta özellikle yapmış olduğum işin üstlenmiş olduğu misyonu hakkında bir yazı yazmaya çalışacağım. Biliyorum zor bir yazı, sorumluluk isteyen bir yazı, ancak sizlerin de medyanın konumu ve sorumluluğu hakkında bilmesi gerekenleri de haber alma özgürlüğü adına yapmam gerekiyor. Biz gazete çıkaranlar aslında bir kamu yararına hizmet yapıyoruz. Her kim bunun böyle olmadığını iddia ediyor veya benim yazdığımla hemfikir değilse onun da kendi düşüncelerine göre haklı olduğunu kabul etmek durumundayım. Çünkü kişinin kendine has düşünce özgürlüğü vardır. Kendi fikirlerini beyan eder savunabilir. Ancak zaman zaman bu memlekette özellikle yazılı medya tarafından öyle asılsız iddialar, öyle saçma sapan kurum ve kişiye çamur atan yazılar, sözde haberler çıkıyor ki, insanın beynini altüst ederken, kurum ve kişileri zan altında bırakıyor. Tabbi ki kişi ve kuruma kendini savunma hakkı medya patronu tarafından isterse veriliyor. Yani, biz yazdık oldu, bu gerçektir zihniyeti almış başını gidiyor. Medyanın üstlenmiş olduğu görev doğrultusu dışında çalıştığını her gün yaşıyoruz. İnsanın kendi yaptığı işini eleştirmesi kadar kötü bir şey yoktur bu yeryüzünde. Öyleyse herkes yazmış olduğu haberin, yazılarında çizmiş olduğu tablonun sorumluluğunu da üzerine almalıdır. Geçtiğimiz günlerde yine Yunanistan ulusal yazılı basınında bir gazetede bir haber okudum. Haberin gerçekle uzaktan yakından bir alakası olmadığını bilenlerin içinde olduğumu zannediyorum. Haberde, Gümülcine’de bulunan Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosluğu yine her zamanki gibi hedef alınmış, yıllardan beri boş yere olduğu gibi yine acımasızca, sorumsuz bir şekilde gerçek dışı işamlarla eleştiriliyor. Bölgede, Yunanistan tarafından yıllarca Batı Trakya Türk Azınlığı’na yapılan ayırımcılığın yegane tek sorumlusunun Başkonsolosluk olduğu uslüplü ve apaçık yazılmış çizilmiş. Neymiş efendim, T.C.Gümülcine Başkonsolosluğu Batı Trakya’daki Türk Derneklerine 25 milyon euro yardım yapmış veya yapacakmış. Yani, ülkemiz Yunanistan’ın bölgede yaşayan insanlar üzerinde uyguladığı ayrımcılığını ört bas etmek için bir kurban aranıyor. Bu kurban da tabii ki Türkiye olacak. Batı Trakya’da sakin ve insanların birlikte yaşamasını istemeyen taraf Türkiye Cumhuriyeti Devleti gösteriliyor her gün Yunan basınında. Yunan devletinin kalkınmaya yönelik, eğitime yönelik, dini haklara yönelik iflas etmiş tutulur bir yanı olmayan uygulamaları görmezlikten geliniyor. Gerçekler ört bas edilmek isteniyor aslında. Gelelim yazımızın başında yazdıklarıma. Basın kamu görevi yapıyor demiştim. Evet durum ortada, devletin yapmak istediklerine çanak tutuyor. Milli çıkarlar doğrultusunda özellikle Yunan basını var gücüyle Yunan devletinin yanında yer alıyor. Bırakın o dostluk mostluk hikayelerini Ege’nin iki kıyısında toplanan „devlet sosyetesi” gazeteciler. Kaleminiz ve fikriniz hür değil. Sizler insanların yanında değil, paranın gücün yanında yer alıyorsunuz. Aksi olsaydı zaten yıllarca kan kusan Batı Trakya Türk Azınlığı hakkında bir santimetre kare haber yapardınız yaşanan gerçekleri. Yapmadığınıza, yapamadığınıza göre size de ben „kamu gazetecisi” demek istiyorum.