Gümülcine’deki Medrese-i Hayriye’de eğitim gören Azınlık çocukları Medrese-i Hayriye’nin diğer ders olarak Azınlık okulların (Celal Bayar) ve (Muzaffer Salihoğlu) seviyesine getirilmesi için bir boykot eylemi başlattı. Boykot 2018 yılı sonunda başladı, 2019 yılının başlamasıyla da aynı kararlılıkla devam ediyor.
Atina’dan şu ana kadar ses seda çıkmadı. Atina, muhtemelen Azınlığın son yıllarda bir vurdum duymazlık, birlik beraberlik davranış ve hareketi içinde olduğunu görmüş olacak ki bu konuda da rahat tavırlar sergiliyor. “Nasıl olsa kendi kendilerine bu mücadeleden de vazgeçecekler” düşüncesiyle boykotun sona ermesini ve öğrencilerin derslere geri dönmelerini bekliyor. Çünkü şu ana kadar bir şey yapmadı, yapmıyor ve yapmayacak.
Atina bunu yaparken, Azınlığımızın kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve siyasileri ne yapıyor?
Mücadele devam ederken Azınlık kurum ve kuruluşlarının basit bir kınama yazısıyla bu boykot eylemini yapan öğrencilerin yanında olduklarını göstermek yeterli olmadığı açıkça görülmektedir.
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın etkili ve yetkili kurumlarından biri olduğu ileri sürülen Danışma Kurulu’nun, Medrese-i Hayriye öğrencilerinin başlattıkları hak arama mücadelesini basit bir yazıyla, “Gümülcine Medrese-i Hayriye’sinde devam eden boykot da tüm yönleriyle değerlendirilmiş ve daha önce toplumun genelinde ciddi anlamda farklı görüşleri olan soydaşlarımızın da, artık aynı gemide olduğumuz gerçeğini fark etmeleri memnuniyetle karşılanmıştır. Bu çerçevede, ilgili makamların Azınlığımızın tümü için eğitim hakkının gaspı anlamına gelen uygulamalarına son vermelerini diliyor ve bekliyoruz” ifadeleriyle geçiştirilmesinin kabul edilir bir yanı olamaz.
Durum şu an Medrese-i Hayriye’deki öğrencilerimiz başlattıkları hak arama mücadelesinde maalesef Azınlık kurum ve kuruluşları tarafından yalnız bırakılmıştır.
Umarız en kısa zamanda Medrese-i Hayriye’deki öğrencilerimizin, kardeşlerimizin başlattıkları hak arama mücadelesi iyi değerlendirilip bundan sonra gerekli adımların atılması hususunda daha ciddi kararlar alınır.
Aksi halde Batı Trakya’daki Müslüman Türk Azınlığı’nın “bizden olanlar ve olmayanlar” anlayış ve uygulamasıyla daha da parçalanmasının önüne geçilemeyeceği herkes tarafından çok iyi bilinmeli ve ona göre değerlendirilmelidir. Sonra çok geç olabilir.