Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, “Kıbrıs meselesi ne Avrupa Birliği (AB) devletlerinin işidir ne de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin işidir” dedi.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, “Kıbrıs meselesi ne Avrupa Birliği (AB) devletlerinin işidir ne de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin işidir. Bunu çözecek olan en başta Türkiye ile Yunanistan’dır. Türkiye ve Yunanistan’ın yanında da bölgedeki halkları temsilen Güney Kıbrıs Yönetimi ve Kuzey Kıbrıs Yönetimidir” dedi.
İsviçre’nin Cenevre kentinde Kıbrıs meselesine kalıcı çözüm bulmak amacıyla 12 Ocak’ 2017’de yapılması planlan 5’li konferans öncesi Rum lider Nikos Anastasiadis’in “5’li değil, çoklu konferans olacak” çıkışı müzakerelerde masada kimlerin yer alacağı sorusunu gündeme getirdi.
9-10-11 Ocak’ta Ada’nın Türk ve Rum liderlerini Cenevre’nin Mont Pelerin kasabasında bir araya getirecek olan konferans, daha sonra 12 Ocak tarihinde garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla 5’li konferans olacağı tahmin edilirken Anastasiadis’ın konferansta, “AB hazır bulunacaktır. Birleşmiş Milletler(BM) Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin de olma ihtimali var” yönündeki açıklamalarını Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Müdürü (ULİSA) aynı zamanda Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin İHA muhabirine değerlendirdi.
“Meseleyi çözecek olan en başta Türkiye ile Yunanistan’dır”
Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs meselesine dış güçlerin müdahalesinin sorunun daha da derinleşmesine yol açacağının altını çizerek, “Cenevre müzakerelerinde BM Güvenlik Konseyi’nin de masa da olması Türkiye’nin elini zayıflamaya yönelik hamledir. Bu ne Avrupa devletlerinin işidir ne de BM güvenlik konseyi üyelerinin işidir. Bunu çözecek olan en başta Türkiye ile Yunanistan’dır. Türkiye ve Yunanistan’ın yanında da bölgedeki halkları temsilen Güney Kıbrıs Yönlerimi ve Kuzey Kıbrıs Yönetimidir. Kıbrıs meselesine dış güçlerin müdahalesi ancak sorunun kangrenleşmesine ve derinleşmesine yol açar” yorumunda bulundu.
“Rumların niyeti çözüm değil”
1960 Londra Anlaşması ile Türkiye’nin Kıbrıs’ta garantörlük ve asker bulundurma hakkı olduğunu hatırlatan Bilgin, Cenevre’de yapılacak olan müzakerelerde “Hiçbir şekilde bu haklarımızdan feragat ve fedakarlık etmemiz lazım” diyerek,”Rumların niyeti çözüm değil, Rumların temel amacı Türkiye’nin bu stratejik ve siyasi kazanımlarını diplomasi yoluyla engellemek ve bu hakları ortadan kaldırmaya dayanıyor. Makarios’tan beri de bu politika milim şaşmamıştır. 1974’ten bu yana Rum siyaseti ve diplomasisi incelendiğinde bunlar apaçık ortadadır” diye konuştu.
“Türkiye’nin de kırmızı çizgileri var”
Birleşik bir Kıbrıs mümkün mü? Sorusuna Bilgin, “Birçok birleşme hamlesi yapıldı, iki toplum bir araya getirilmeye çalışıldı, Zürih, Londra Anlaşmaları yapıldı, 1960 Anayasası kabul edildi. Birçok kere teşebbüslerde bulunuldu. Ama bu teşebbüslerin hepsi de önce 1963 olayları sonra 1964, 1967 daha sonrada Rumların gittikçe şiddetlerini artırdığı, Türkleri katliama uğrattıkları şiddet olayları yaşandı. Bütün bunlar ortaya koydu ki, Rumların amacı Ada’da birlikte iki toplumlu bir çözüm değil, Türkeri asimile ederek tabiri caizse ‘adayı yutmak’ istemektedir. Elbette ki diplomasi yürütülecek uluslararası diplomasi önemlidir. Türkiye de bu konuda diplomasiden ve siyasetten kaçan bir taraf olmayacak ama diplomasinin temeli gerek 1960 Anayasası’nda gerek 1974 Barış Harekatı ile elde ettiği kazanımlara ilave olarak kazanma üzerine olmalıdır. Türkiye’nin de kırmızı çizgileri var. Fren yapması gereken yer var. Gaza basması gereken yer var”cevabını verdi.
“Kıbrıs’ta 300 bine yakın Türk vatandaşımız var”
Kıbrıs’ın Türkiye için önemli bir toprak parçası olduğunu ifade eden Bilgin, “Kıbrıs en başta Osmanlının bir yadigarı ve Osmanlı’dan kalıp da halen Türkiye ile bağları ve bağlantısı olan son toprak parçası orada bizim 300 bine yakın Türk vatandaşımız var” dedi. Öte yandan, Kıbrıs açıklarında bulunan doğal gaz yataklarının Ada’nın stratejik konumunu daha da önemli hale getirdiğini söyleyen Bilgin, Kıbrıs’ın önümüzdeki süreçte enerji diplomasinin yoğunlaşacağı yer olacağını da dile getirdi.
Kıbrıs’ta müzakereler, Mustafa Akıncının Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından 15 Mayıs 2015’te yeniden başlamıştı. Taraflar, 20-21 Kasım’da İsviçre’nin Mont Pelerin kasabasında yürütülen müzakerelerden, Rum yönetiminin beklenen adımları atmaması nedeniyle sonuçsuz ayrılmıştı. Taraflar, 1 Aralık’ta aldıkları kararla İsviçre’nin Cenevre kentinde 9 Ocak 2017’de görüşme, 11 Ocak’ta kendi haritalarını sunma ve 12 Ocak’ta da garantör ülkelerin(Türkiye, İngiltere, Yunanistan) katılacağı konferansta bir araya gelme konusunda anlaşmıştı.