Geçtiğimiz hafta önce Avrupa Batı Trakya Türkleri Federasyonu ve daha sonra Azınlığın iki milletvekili tarafından yapılan karşılıklı kınamalar haftaya damgasını vurdu. Her iki taraftan da ard arda gelen yazılı açıklamalar, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın halen daha nerelerde bulunduğunu, nelerle nekadar amatörce uğraştığını göstermeye yetti ve arttı. Ancak asıl eksikliğin karşılıklı olarak sağlıklı çalışmamanın yol açtığı ve dolayısıyla da azınlığın haklı davasına gölge düşürdüğü gibi bizi yok etmek isteyenlerin de ekmeğine yağ çaldığının kimse farkında değil, kimsenin de umurunda değil galiba. Yaşananlar kişisel kısır tartışmaların ve çıkarların ön planda olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Olaylara değişik cepheden baktığımız anda, Federasyon başkanı sayın Halit Habipoğlu’nun milletvekilllerini kınayan bir yazılı açıklamayı alen acele yapmasına bir anlam veremiyorum. Sayın başkanın ilk önce şuna bakması gerektiğine inanıyorum. Witen Derneği ile Federasyonun veya kişisel olarak kendisinin bir tartışması varsa bunu kendisi daha iyi biliyor olmalı. Uuzn zamandan beri Witen derneği ile Federasyon’un arasında soğuk rüzgarlar esiyor galiba. Sayın Habipoğlu bunun nedenlerini araştırdı mı acaba? Witen Derneği ne yapmak istiyor bir de olayın bu yönüne bakmak lazım. Witen’de yaşayan kardeşlerimizin asıl amaçları nedir? Eğer Federasyon’un çalışmalarını beğenmiyorlarsa yapılan toplantılara katılırlar ve bu beğenmediklerini açıkça dile getirirler. Çözüm yeri yine Federasyonun çatısı altında olmalıdır. Haaa, amaç Federasyon’dan ayrılak ve başka yöne gitmek ise o başka bir konu, o çok konuşma kaldırır. Ancak ne olursa olsun sayın Habipoğlu ve Witen dernek yöneticileri biraraya gelerek soruna çözüm bulmaları gerekmektedir. Burada kimin haklı kimin suçlu olduğu muhasebesini ve kimsenin avukatlığını yapmıyorum. Sadece meselelere objektif açıdan yaklaşarak, Almanya’daki Kurumlarımızın bizi yormasına da seyirci kalamayız. Çünkü bu dava hepimizin davası ve her Batı Trakya Türkünü ilgilendirir. Kimsenin davamıza gölge düşürmesine gönlümüz razı olmaz. Ayrıca kişlerin kendi aralarında var olan kişisel çekişmeleri derneklerimizin ve Federasyonumuzun içerisine taşımaya sıcak bakamayız. Federasyon ve dernekler kimsenin babasının malı değildir. Kimse ebediyen kalıcı da değildir ve olmamalı. Milletvekillerinin Witen derneğinin davetlisi olarak Almanya’ya gittiğini düşünüyorum. Tabii ki gitme kararını da saygıyla karşılıyorum. Eğer bir davet almışlarsa davete cevap vermek herkesin doğal hakkıdır. Bunda gocunacak bir durumun olduğunu da zannetmiyorum. Aslında şuna bakmak lazım, Federasyonun milletvekillerinin Witen derneğini ziyaret edecek olmalarından haberi varmıydı? Witen Derneği Federasyona haber verdi mi? Vermediyse neden vermedi? Verdiyse de Federasyon neden aynı tarihte bir başka toplantı düzenledi? Milletvekillerinin bu toplantıdan haberi varmıydı? Evet, tüm bu sorular aslında cevap arayan sorular gibi görünse de aslında sorunun yaşanmasına, önceden var olan bazı rahatsızlıkların su yüzeyine çıkmasına neden oldu. Demek ki bir sorun var biryerlerde, ama nerede? ışte bu sorunu bulmak oradaki yöneticilerin elinde. Kınamayla, karşılıklı söz düellolarıyla bir yere varılamaz. Milletvekillerine gelince, onların da bu zehir zembelek kınama açıklamasını doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Almanya’da yaşayan yaklaşık 30 bin Batı Trakya Türkünü temsil eden, neredeyse Batı Trakya Türkünün dörtte birini oluşturan topluluğun temsilciliğine yönelik yapılan bu talihsiz açıklamayı düşünülmeden yapılmış bir açıklama olarak değerlendiriyorum. Batı Trakya Azınlığının bukadar sorunu çözüm beklerken kendi içimizde karşılıklı olarak çatışmaların yaşanması sadece faydalı olamaz. Deneyimili siyasilerimiz önce sorunun nereden kaynaklandığına bakmaları gerekirdi. Çünkü kendileri her biri binlerce oy almış kişiler olarak gittikleri yerlerde de Batı Trakya Türk azınlığını temsil ediyorlar. Sorumluluklarının farkında olarak daha dikkatli davranmaları gerekirken acemizce bir açıklamayla cevap vermeleri akılları karıştırdı. Neticede ortaya tek bir gerçek çıktı. Azınlık kendi içinde birbirini yemeye devam ediyor. Bizleri başkalarının yemesine gerek yok. Biz kendi kendimize yetip artıyoruz. Birlik gazetesinin internet sayfasına koyduğum her iki açıklamayı da belirli bir süre sonra geri çektim. şunun için çektim. Baktım gördüm ki bu kısır didişme bizim davamıza, toplumumuza fayda getirmeyecek. Aksine zararlı çıkan yine bizim toplumumuz olacak. Bu sebepten dolayı her iki tarafın da yapmış olduğu yazılı açıklamalara gazetemde yer vermeyeceğim. Birlik gazetesi kişilerin tartışma yeri, çıkarların çakıştığı platform olmayacak. Çünkü toplum olarak, gazete olarak bizim yapacağımız okadar çok işimiz var ki bu içi boş konularla sayfalarımızı doldurmayacağız. Mesela Yanıkköy’deki vakıf arazisine kaçak olarak inşa edilen kilise hakkında milletvekillerinden bir basın toplantısı veya açıklama yapmalarını beklerdim. Bu konunun neresinde nasıl durduklarını görmek isterdim. Ama göremedim. Gümülcine hastanesine atanması gündeme gelen bayan Sibel Mustafaoğlu’nun neden son anda atanmadığını ilgili Bakana veya Başbakana sorulmasını arzu ederdim. Bu konunun da neresinde durduklarını bilmek isterdim. Çünkü atanacak olan kardeşimiz bizim insanımızdı. Azınlıktan biriydi. DOATAP mağdurları kardeşlerimizin sorunlarından haberleri var mı milletvekillerimizin? Eğer varsa bu konuda ne yapmayı düşünüyorlar ve yaptılar? Bunu da merak ediyorum. Bağlar mahallesi tapu sorunu içişleri bakanlığına taşınıp soruna çözüm bulundu mu? ımamalar yasası ne oldu? Azınlığın seçmiş olduğu müftülere nezaman görev verilecek? Vakıflarımızın sözde var olan borçları ne durumda? Hani silinecekti silindi mi? 19. Madde mağdurları konusu ne durumda? Anaokulları konusu hangi aşamada bulunuyor? Hasanlar köyü minaresi davası ne oldu? Olayı torpille mi aşmaya çalışıyoruz? Yasal olarak biz cami ve minare yapamayacakmıyız? Gasilhane, huzur evi, kimsesizler yurdu, özürlü engelli çocuklarımıza yer, yurt, eğitim veren bir okulumuz olmayacak mı? Azınlığın ekonomisi ne olacak? Tütünler bu yıl da bedava gitmeye devam mı edecek? ılgili Bakanlık uyarıldı mı? Tütünün ucuz gitmesinden sonra devlet bir destek verecek mi? Daha birikmiş çok sorunlar var. Bu sorunlar şimdiden değil, ancak muhalefetten konuşmak çok kolaydı, şimdi durum nedir acaba merak ediyor herkes. Onun için çok konuşacağımıza iş yapalım. Batı Trakya Türklerinin boş lafa, laga lugaya karnı tok. Hele hele kendimizi karşılıklı olarak yıkmaya, yok etmeye üzerimize başka bir toplum tanımıyorum. 120 bin kişilik bir toplumuz ama hepimiz başkan, hepimiz milletvekili, hepimiz komutan, hepimiz ahkam kesen ama neticede bir şeycik bilmeyen insanlarız. Bunu nereden çıkardın deyip kızmayın, çünkü bir etrafımıza bakın, bir de bizim uğraştığımız işlere bakın gerçekleri göreceksiniz. Onun için kimse kızmasın. Eğer Almanya’da bir sorun varsa sayın Halit habipoğlu derhal bu sorunu çözmelidir. Nasıl mı? Güven tazeleyerek ve tepişen taşları yerine koyarak. Demokrasilerde seçim herşeyin ilacıdır. Çıkar paşa paşa sorunu kökünden çözersin. Milletvekilleri de umarım bundan sonra daha iradeli ve sorumlu bir şekilde davranarak Almanya’da yaşayan yaklaşık 30 bin kardeşimizi temsil eden ve onu yönetenlere bu denli talihsiz açıklamayla kargaşa yaratmak pahasına davranışlardan kaçınırlar. Unutmayalım, Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan kardeşlerimiz de bu Batı Trakya’nın bağrından kopup giden bizim insanlarımızdır. Ancak onlar da sorumlu bir şekilde davranmak mecburiyetindedir. Umarım bu açıklamalar her iki tarafa da gereken şekilde yansımıştır ve bundan sonra dah adikkatli davranmalarını sağlamıştır. Gelin, amatörce yönetmeyin, profesyonel gibi düşünün ve hareket edin. Koltuk sevdasından vazgeçin, Koltuğa yapışmayın. Koltuktan gerektiği zaman inmesini de bilin. Yanınıza ilgili, bilgili, profesyonel anlamda kendini eğitmiş kişileri almaktan korkmayın. Başkaların adaylığından ise hiç korkmayın. Çünkü nasıl olsa siz gideceksiniz ve yerinize başkaları gelecek. Bu dünyanın kanunu budur. Hiç kimse hiç bir yerde ebedi değildir. ıktidar da insanı daha çabuk yıpratır. Birlik gazetesi gibi çalışın, Birlik gazetesi gibi üretken olun ve düşünün. Kişisel çıkarcı değil toplumsal çıkarlara öncelik verin, Azınlıkçı olun, azınlıkçı. Bu hepimiz için geçerlidir.