Ana Sayfa Salla Gitsin KADININ GÜCÜ ERKEĞİN FENDİNİ YENDİ

KADININ GÜCÜ ERKEĞİN FENDİNİ YENDİ

41
0

Sevgili okurlarım, bu hafta nasıl bir yazı yarım, hangi konulara değinirim derken aklımdan binbir çeşit olumlu veya olumsuz konu geldi geçti. Ama beni bilirsiniz, tarzım ve yapım gereği düz yazmayı seven ve kendime düz direk kekelemeden yazmayı ve konuşmayı yakıştıran bir kişiliğe sahibim. Eh, ne yapayım, Cenab-ı Allah beni bu tarz kullarından yaratmış. Kişilik ve halimden memnunum. Ancak benim de herkes gibi gördüklerimden menun olmayan taraflarım vardır. Çevremde yaşananlar beni karamsarlığa değil, daha fazla çalışmama ve üretmeye zorluyor. Yani seksen kiloluk bir yükün altına gireceğime yüzaltmış kiloyla boğuşmaya çalışıyorum. Ama söylesenize, Batı Trakya’mızda durumumuz bunu da gerektirmiyor mu? YAN YATMAYIN, DOğRU OTURUP DOğRU KONUşUN Düşünsenize, herkes yan yatıp gelse, herkes çamur atmaya devam etse, herkes “maço”, (erkekler için söylüyorum bunu), davranışlarla kadınlarımıza, değerli varlıklarımıza, bu güzel insanlara zaman zaman ağıza alınmayacak sözlerle hakaret etmeye devam ederse, kadının yeri evidir anlayışıyla davranmaya devam ederse, haksız yere kadınlarımıza asılsız dedikodu ve hakaretlerde bulunmaya, suni gündem yaratıp hayalperez senaryolar üretmeye devam ederse, kısacası kadınların dolayısıyla da bizim ailelerimizin namuslarına çamur atmaya devam ederse bu azınlık içinde huzur ve birliktelik diye bir şey kalmaz. Onun için herkes işine gönülden bağlı çalışmalı, herkes üretmelidir, herkes dedikodudan uzak durmalıdır. Ama malesef ezelden beri Batı Trakya’da insanların birbirinin çukurunu kazması ne bitti ne de tükendi. Oysa bir avuçluk bir toplumuz. Narlıköy’de benim başım ağırsa Kozlardere duyar, Susurköy’de birinin ailesine ateş düşse Çepelli’de yaşayan kardeşlerimiz ah çeker, işte azınlık insanı aslında budur. Bakmayın siz son dönemlere bazı kendini bilmezler asılsız yere hem erkeklerimize, hem de kadınlarımıza çamur atıyor. Bunların taşı toprağı bellidir zaten, kaç gram çektiklerini herkes bilir, asıl olan her köyde, her mahallede Batı Trakya Türk Azınlığı’nın tamamını oluşturan okadar değerli insanlarımız var ki, bu köylünün tamamı, mahallelinin tamamıdır bana göre. Kardeşlerim, biz her birimiz birer birey olarak Batı Trakya Türk Azınlığını bir topluluğu oluşturuyoruz, hem de asırlarca bizden önce Atalarımızın da yaşadığı gibi aynen buralarda dünya yaşamımızı sürdürüyoruz. Allah ömür verdikçe de sürdürmeye devam edeceğiz. Ama bir gün gelipte her canlı gibi bizler de ölümü tadacağız, bundan kimse kaçamayacaktır. Dolayısıyla dünya yaşamımızın çok iyi olmasına dikkat etmeliyiz ki Ahiret’imiz, kabir yaşamımız refah ve huzur içinde olsun. Bunların sağlanabilmesi için de birbirimize çamur atmayı, yalan yanlış asılsız iddialarla namusumuza leke sürmeyi kesinlikle bir tarafa bırakmalıyız. Bunu neden söylüyorum bilirmisiniz? Ben kendi şahsıma konuşuyorum, zaman zaman şunları bu Batı Trakya’da duyuyoruz. Neymiş efendim, filan erkek filan kadınla, pişman kadın falan erkekle, bilmem kimin kızı Yunanlı erkeklerle, orası öyle, burası böyle diye asılsız çamur atmaların yaşandığını aslında herkes biliyor. Kardeşlerim, soydaşlarım, bu tür kısır döngü içerisinde hareket ettiğimiz müddetçe inanın biz bir hedefe ulaşamayız. Neden mi? biraz biri sivrilse, ön plana hizmet için çıksa, bilgi ve eğitim donanımını kişisel işinin haricinde Batı Trakya Türk Azınlığı için kullanmaya kalksa hemen damgayı yapıştırıyoruz. O erkek veya kadından azınlığımıza birşeyler vermesini engellememiz için derhal burnumuzu çok afedersiniz bok çukuruna sokuyoruz. Kendimizi batırdığımız gibi masum insanları, aileleri de batırmaya kalkıyoruz. Yakışır mı bize bu toplum olarak soruyorum sizlere? Söyleyin, yakışır mı? Biz bumuyuz? Kardeşlik, birlik beraberlik, dirlik bumudur? Yapmayın Allah aşkına, gerçekten birbirimize çamur atmayalım. Nerede bir etkinlik olsa hemen ardından muhakkak bir çıkar olduğunu düşünür duruma geldik. Birileri bir hizmet yapsa “bak ucunda para var, par aolmasa çıkarı olmasa bu işi yapar mı?” diye yorum yapıyoruz. Bu tür dedikodular da bizim başarımızı gölgelemeye yetiyor. Oysa biz başarıyı birlikte yakalamak için çalışmalıyız. Başarı demişken aklıma şu geldi, eski yıllara nazaran artık bizim de azınlık olarak doktorlarımız var, avukatlarımız var, mimar mühendislerimiz var, Allah’a şükür ilim ve bilim adamlarımız var, var oğlu var. Geçmişte yok diye yakınır dururduk, şimdi ise çok diye yakınanları duyar gibiyim. Çokluktan varlıktan zarar gelmez eğer iyi kullanmasını başarabilirsek. Sorun iyiyi bulabilmektir. ıyiyi de bulabilmek için yarışmamız lazım, her yarışın da bir galibi var olduğunu unutmayalım. Galip gelen bizim insanımız, ikinci gelen tu kaka olmamalıdır. Biz daha iyisi, daha güzelini yapmak için birbirimizle yarışmalıyız. Ama sakın ha şunu yanlış anlamayalım, ben birinciyim, ben yaptım, sen yapamazsın, sen öyleysin ben böyleyim tarzından kişisel yarışmaya girersek işte asıl oyunu ozaman kaybederiz. Geçtiğimiz günlerde bir yapı projesi çalışması olmuş. Aldığım habere göre genç mimar mühendislerimiz bir proje çalışması yapmışlar ve en iyi iki proje dereceye girmiş. Bakın işte ne güzel, bu tür çalışmalarla aslında gençlerimize güven gelecek ve mesleki yaşamlarında da biryerlere ulaşacaklardır. Bu gün senin projen ilk sırada olur, yarın benim projem bu böyledir. Gönül ister ki her ikisi de olsun, ancak birinden biri seçilmesi ve çalışmanın başlaması lazım. Bu da işin gerçeği. Onun için ben bu proje çalışmasına giren tüm mimar ve mühendislerimizi tek tek kutluyorum. Bana göre hepsi birinci çünkü proje hazırlamaları dahi büyük bir başarı. Bunu bir yarış olarak görmüyorum. Azınlığımıza hayırlı olmasını diliyorum. YARGIYA GÜVENıM SONSUZDUR AMA…. Geçtiğimiz haftalarda Birlik gazetesi, Gündem gazetesi, Millet gazetesi şu başlıkla çıkmışlardı, “Hara Nikopulu’dan Azınlık Basınına Rekor Tazminat”. Evet, Büyük Derbent’te öğretmenlik yapan Yunanlı öğretmen bayan Hara Nikopulu her üç gazeteden de birer milyon euro tazminat istiyor. Mahkemenin görüşme tarihi ise Gümülcine’de 21 Nisan 2010 tarihi. ıskeçe’de Millet gazetesinin duruşması 15 Nisan 2010 tarihinde yapılacaktı ancak baroların greve gitmesiyle nedeniyle dava 6 Mayıs 2010 tarihine ertelendi. Gümülcine’deki Birlik gazetesi ve Gündem gazetesinin davaları da uzatma talebiyle 2 Haziran 2010 tarihine ertelendi. Buna göre, Millet gazetesi 6 Mayıs 2010 tarihinde ıskeçe’de görüşülecek. Birlik ve Gündem gazetelerinin duruşmaları ise 2 Nisan 2010 tarihinde Gümülcine’de görüşülecek. BUNU DUYMAYAN GAZETECı ARKADAşIMIZ KALDI MI? Bana göre kalmış ki dün sabah mahkemede birçoğunu göremedim. Sağolsun AA muhabiri Mehmet Hatipoğlu geldi. Cumhuriyet gazetesi sahibi Sezer Rıza bana telefon etti mahkemenin ne zaman olacağını sordu. Sağ olsun Öğretmenin Sesi dergisi sahibi bayan ılknur Halil ve eşi milletvekili adayı Avukat Rıdvan Kocamümin telefonla aradılar mahkemeye geldiler. Eski milletvekili adaşım ılhan Ahmet oradaydı, ılyas Güngör, Ayhan şakir gibi avukatlarımızı mahkeme koridorlarında gördüm. Ama sevgili kardeşlerim, olması gereken bir kişiyi göremedim, Rodop Rüzgarı ıbrahim Baltalı’yı mahkemede göremedim. Ancak sabah erkenden Gümülcine Türk Birliği’nde gördüm kendisini. Daha gelmesi gereken kimler vardı ama bunu neden yazıyorum? Çünkü ıbrahim Baltalı ilk önce bu haberi Rodop Rüzgarı’nın internet sayfasında herkesten önce yayınladı. Ben de bu haberi onun sitesinden aldım. Ne yaptım gerisini duruşma sonuçlandıktan sonra yazacağım. şu an yargı sürecini etkilememem için yazmayı uygun bulmuyorum. Ancak Hara Nikopulu’nun yargıya başvurmasından sonra ıbrahim Baltalı şu an bu haberi Rodop Rüzgarı ınternet sayfasından kaldırmış. Onu da neden yaptı kendisi daha iyi biliyor. Anlatmak istediğim şu, eğer hepimiz basın olarak bu azınlığın hakları için çalışıyorsak, birlikte dayanışma içerisinde olmalıyız. Baltalı’nın Dedeağaç’ta fanatik Yunanlılar tarafından dövülmesi konusunu haber yaptım. Gazeteciler olarak olayı kınamak üzere imza kampanyası düzenledik imzaların toplandığı belgeyi elime aldım ve bizzat diğer arkadaşlardan imzalamalarını istedim. Ben onun için bunları yaptım, ancak Baltalı ilk önce onun duyurduğu bu haberde ne yaptı? Haberi neden siteden çıkardı? Mahkemede ise, gazetelerimizde resimleri yayınlansın diye yarışanlar ortalıklarda yoktu. Oysa onlar bizim gazetelerimiz sayesinde popüler olup hava atıyorlar. Başkanlık sefası, siyasi sefası sürüyorlar. Bu kıyaklarını unutmayacağım. şunu anladım, bana benden fayda var, ama yanlış, çok yanlış böyle bir yere varamayız. Birbirimize destek olmalıyız. Siyasiler işleriyle, başkanlar etkinlikleriyle, bizler de gazetelerimizle bu azınlığa hizmet etmeliyiz. Gerisi yalan. Ama ben yine de umutluyum. Gelecek 2 Haziran 2010 tarihli dava gününde yalnız kalmayacağımıza inanıyorum. şahidiyle, başkanıyla, siyasilerimizle, eş dostlarımızla son olarak ta yargıya güveneceğiz ve karar tabii ki yargının olacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz