Trakya Siyasi İşler Bürosu Müdürü Vasilis Bornovas Yunanistan’ın yeni İstanbul Başkonsolosu olarak Batı Trakya’dan ayrıldı. Ayrılmazdan yaklaşık bir gün önce Gümülcine ERA Radyosu’nda Maria Nikolau’nun konuğu olan Vasilis Bornovas, azınlığı ilgilendiren konuları, Türk Yunan ilişkilerini değerlendirdi. Maria Nikolau’nun sorularını yanıtlayan Bornovas’ın konuşmasından sizlere bazı konuları aktarıyoruz. ”Yarın arabamı alıp sınırı geçeceğim, bu geçişin ayrıca bir romantizmi var. Evet, sizin de dediğiniz gibi çayı geçiyorum. Genelde böyle geçişlerin dramatik deneyimleri vardır, bu bölgede bunu bilenler, aynen o büyük geçişte olduğu gibi, Doğu Trakya’nın insanlarının geçtiği gibi. Malesef çaylar ayırıyor, oysa birleştirmeleri gerekirdi ve barış zamanlarında sulamaları gerekirdi. Evet, çayda teknik sorunlar var olmaya devam ediyor, ancak bunlar karşılıklı konuşmayla çözüme kavuşturuluyor. Bakınız, epey uzun yıllardan beri birlikte var olmanın değişik yeni bir aşamasına geçmiş bulunuyoruz. Öyle bir şekilde ki, artık tarih için konuşabiliriz. Ancak, eski sorunlarla tarihçiler uğraşabilirler, iyi de yapacaklar çünkü yeniden aynı yanlışlar tekrarlanmasın. İnanıyorum ki, büyük ölçüde sorunlar çözülmüş vaziyette. Müslüman hemşehrilerimizin çoğunun mekan ve değer kazanmalarından ötürü büyük sevinç duyuyorum, birlikte ilerliyoruz. Evet, gerçekten Yunanistan’da birçok gazete var, ama daha çok fazlası kanallar. Başlıklarla konuşmak çok kolay, böylece de kamuoyunu yanıltabiliriz. Kosovalaştırma kelimesi ağır bir kelime. Trakya Balkanlar’ın belki de dünyanın çok az bölgelerinden, deneyin yapılıp ta başarıya ulaştığı yerlerden biri. Ama ses tonunu azıcık düşürsünler ve var olan yeni problemlere baksınlar. Bu problemler işsizlik, yatırımlarla ilgili, mesleksel sorunlar, bunlar herkesi ilgilendiriyor, müslüman ve hristiyanları. İşsizlik ve kriz sadece müslümanları değil herkesi vuruyor. Elbette, müslümanlar toprağıyla daha da bağlı, kendi toprağında ürettiği ürününden verimini alıyor, ancak son yıllarda tarım ürünleri fiyatlarının akibeti belli, bunun sonucunda en başta etkilenenler de tabii ki müslümanlar oluyor. Toprakla alakalı olduklarından dolayı bu ürünlere bağlıdırlar. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bu bölgeye gelen yabancıların büyük merakı var, buradaki insanların nasıl birlikte yaşadıklarını görmeye geliyorlar. Yabancı gözlemciler anlaşmazlık görmeye alışmışlar bazı bölgelerde. Buraya geldiklerinde de buradaki birlikte yaşamayı model olarak almak istiyorlar, barışı teyid ediyorlar. Ancak dünyada Trakya bir model bu konularda. Türk komşularımıza, dostlarımıza gelince, evet geliyorlar zaman zaman. Bazı bölgeleri ziyaret ediyorlar, müslüman hemşehrilerimizle buluşmaları için çok zaman harcıyorlar. Bunu ifade etmek istiyorum, bu tür hareketler verimli oluyor iç siyaset konusunda kendileri açısından. Örnek vermem gerekirse, Şahin veya Seçek şenliklerine gelerek Türk televizyonunda görünmek ve bunu iç siyasi malzeme olarak kullanmak açısından yaptıklarını zannediyorum. Belki de bu bir tür siyasi malzeme olduğunu zannediyorum. Diğer yandan, biz her zaman belirttiğimiz gibi açıkız, gizleyecek birşeyimiz yok. Sadece her gün giderek ortaya çıkan bir şey o da hristiyanlarla müslümanlar arasında sakin bir ilişki. Zamanımız var, bu tür konular aile seviyesinde de gelişecek, ortam da uygun olmaya devam ediyor. Müslümanlarla hristiyanlar arasında ilişkilerin birbirine daha da bağlı olduğunu görmek istiyoruz. Biz kimseye ifade veya sınav verdiğimizi zannetmiyorum. Tam aksine uzak yerlerden yakından ziyaretçilerimizin olmasına seviniyoruz, onların ellerini sıkıyoruz, onlarla birlikte konuşuyoruz. Ayrıca bölgeye gelen gözlemcilerin gelmesiyle bize karşılaştırma imkanı veriliyor. Durumları karşılaştırıyoruz, yabancı bunu nasıl algılıyor, birlikteliğimize nasıl bakıyor ve bunu nasıl algılıyor. Bütün gelen yabancılara, vatanı nasıl seviyoruz, nasıl dikkat ediyoruz, nasıl koruyoruz, nasıl birlikte yaşıyoruz bunları anlatıyoruz, gösteriyoruz kendilerine. İskeçe’de bulunan büromuzda biz politika yapmıyoruz, bu garanti. Son yıllarda biliyorsunuz her bölgede Yerel Yönetimler var, merkezi yönetimin direk bağlı olduğu birinci derecede ikinci derecede yönetim şekli var, bir temsilcisi var, Bölge Genel Sekreteri. Biz buraya bağlıyız. Bizler Bölge Genel Sekreterliğin danışmanlarıyız. Anlaşmalar gereği biliyorsunuz bölgede ziyaretler anlamında söylüyorum hareketli bir Türk Konsolosluğu var, çok ta personeli var. Biz bölgede herkesle sohbet ediyoruz, oturup konuşuyoruz ama zannetmeyin ki bizim yaptırım gücümüz var. Bir gizli sevis değiliz, öyle de bir beklentimiz yok. Ancak, diğer yandan da şunu söylemekte fayda var. Biz buradaki resimi Atina merkeze bizim baktığımız, gördüğümüz gözlerimizle bizim mesleğimiz içerisinden aktarmak mecburiyetindeyiz. Son yıllarda biliyorsunuz müslüman gençlerin Üniversitelere binde beş bir konteyjan hakkı var. Aynı yüzdeli hak devlet memuru olma yolunda da var. Bilinçli okumuş bir azınlık gençliği var. Eğitim almış, meslek sahibi olmuş ancak işsizlik renk din ayırımı yapmıyor, bizimle birlikte onların da aynı sorunları var. Bu var olan problemleri kurmuş oldukları dernekler içerisinde konuşarak çözme yollarını aramaktadırlar. Bu da gayet doğaldır. Her tarafta işsizlik var ve herkesi çözüm aramaya sevkediyor. Son dönemlere başgösteren kimlik savaşını bu kadar çabuk başlayacağını beklemiyordum. Ben bunu geçmişte kaldığına inanıyordum, ancak bunu başlatanlar kendi derilerinde hissedeceklerdir gelecekte bu kimlik savaşını. Ama ben bunun gerilerde kaldığına inanıyorum. Osmanlı İmparatorluğu sonucunda ki buradan meydana çıkan bir Türkiye, Osmanlı devletinde onlarca değişik gruplar uzun yıllar eşit ve hoşgörü içerisinde yaşamayı başarmışlardı. Bu çeşitli mozaikler bir anda değişik etnik devletlere dönüşemez. Örneğin Balkanlar da Osmanlı döneminde onun kontrolü altındaydı çeşitli mozaiklere sahip gruplar, ancak var olan gruplar bir anda Türk kimliği altına bürünemez. Bir grup siyasetçinin başlatmak istediği kimlik savaşının çok uzağa gideceğini zannetmiyorum. İnsanları kendi huzurlarına bırakalım özellikle Yunan vatandaşı olarak. Onlarda da bununla gurur duymalıdırlar. Müslümanlar her yerde var olmaya devam ediyorlar. Örnek olarak Yerel Yönetimlerde 400 azınlık insanı karar mekanizmaların içerisinde yer alıyorlar. Yunan dili sorunu devam ediyor, özellikle merkeze uzak olan bölgelerde. Uzak olan yerlerde sadece azınlık okulları var burada da eğitim sorunu var Yunan dilini öğrenmekte. Trakya’da Türk dilinin öğretildiği 4 ortaokul var, daha da artacak bu tür okullarda. Bu da bir yabancı dile karşı olan saygıyı gösteriyor. Müslüman çocuklar çok iyi Üniversitelerde okuyorlar Yunanistan’da. Ancak gelecekte ciddi programlar var Yunan dilinin öğretilmesiyle alakalı. Konstantinupolis (İstanbul), evet İstanbulun yeri bir başkadır. Oradaki eğitimi konuşmaya gerek yok çünkü öğrenci de yok. Bu öğrenciler oradan yağmur yağıyor diye kaçmadılar. Nasıl kaçtıklarını biliyoruz. Tarihi yapılarımız okullarımız var. Bunların var olması bizim için önemli. Bu okulların kapılarının yeniden açılmasını isteriz. Türkiye’nin AB yolunu destekliyoruz. Bu hükümet bazı şeyleri değiştireceğini gösterdi, birşeyler yapmak istiyor. Uzun zamandan beri Türkiye ile ilişkilerimiz çayın bir yöne akış şeklinde devam ediyor. Türkiye’de olanların sadece kanunların meclisten çıkarmasıyla olmamalı, bunları pratikte de uygulanmasını görmek istiyoruz. Oradaki vakıf mallarının zamanla kaybolması tabii ki bizi yakından ilgilendiriyor. İnanıyorum ki zamanla Avrupa Birliği’ne girdiğinde aile içerisinde daha rahat konuşacağız ve o zaman bu olanlar olamyacaktır. Avrupa’nın da kendi problemleri var. Bu sebepten dolayı Türkiye’yi almak istemeyebilirler. Yani çok genişledik, bir etrafımıza bakalım nerede bulunuyoruz diyor olabilirler.”