Değerli okurlarım, Kurban Bayramı öncesi bu hafta sizleri birazıcık gerilere yani eski zamanlarda kutladığımız bayramlara götürmek istiyorum. Öyle ki o güzelim bayramlar artık yok. Aslında var da bizden hayır yok. Çünkü zamana uyarken, yeni gelişen elektronik çağa uyarken kendi öz örf ve adetlerimizden de kopmaya başladık. Kendimize yeni yeni kutlama türleri icat ediyoruz. Hani eskiden her köyde bir bayram yeri adı olarak var olan bir boşluk vardı. Köylerde deve yapılır kapı kapı gezilirdi. Deve de bizim kapının önüne geldiğinde korktuğumu da hatırlıyorum. Ancak rahmetli babacığımın beni kucağına aldığını ise hiç unutmam. Hepimiz bu yaşananları bu günkü gibi hatırlıyoruz. Aradan 40 yıl geçmiş olsa da yine o güzel bayramlar hatıramızda. Benim ve benim yaşta olanların çocukluk yıllarını süslüyor sadece bu yıllarda. Bir başka bekleyiş te, bayram öncesi kasabaya gelerek bayramlık alırdık anne babalarımızla birlikte. Ayakkabılarımı hiç unutmam. Yeni gıcır gıcır poşetin içinde elimde duruyordu otobüs köyüme gidinceye kadar. O zamanlar sorarlardı insanlar da, bayramlık ayakkabı aldı mı baban sana? Bir başkaydı o yıllar. Arife akşamı ayakkabılarımı baş ucuma koyardım ve deri kokusu bu gün dahi burnumda tütüyor desem yalan olmaz. Bayram sabahı erken kalkar dedem ile camiye giderdim. Tüm köylülerimi şık bir şekilde görüyordum. Biz çocuklar hepimiz bir birimize bakar dururduk. Bayram namazı kılındıktan sonra herkes eve gelir aile içi bayramlaşma ve biz çocukların o meraklı bekleyişi, annem kaç para verecek, babam ve emekli çiftçi maaşını almış olan dedem ve ninem diyecem buna. Evet gerçekten gözlerim yaşardı bu yazıyı yazarken, nasıl olmasın ki, nerede o eski insanlar ve bayramlar. Zamanla hepsi toprak oldu, hepsi yok oldu gitti. Daha sonra kurbanlar kesilirdi. Biz çocuklar elimize aldığımız poşetle ilk önce bizlere akrabamızdan daha yakın olan komşularımızı, her halimizi bilen gören komşularımızın bayramını alıyorduk. Arkadaşlarıma kırıklı leblebi ve şeker, komşu babam bana 1 drahmi. Hey gidi hey, gel de havalara zıplama, o drahmi var ya moralimi öyle düzeltirdi ki diğerlerinden ayrıydım ben komşu babamın gözünde. Hani nerede bugün bu ayrıcalık, nerede bu komşuluk samimiyeti, nerede o saygı sevgi, nerede o leblebileri toplayan poşet, nerede o çocuklar, nerede kaba leblebi ve çikolata veren insanlar. Yalan mı dostlar? Yazdıklarım yaşanmadı mı? Yaşamadık mı? Tabii ki yaşandı, tabii ki yaşadık. Ama o günleri, o bayramları yeniden yaratabiliriz, yaşatabiliriz, yaşayabiliriz bizler. Peki ülkemiz Yunanistan kendi bayramlarında bir dizi etkinlikler yapıyor. Gümülcine, İskeçe’de şehir meydanına koskocaman sahneler kuruluyor. Bizim bayramlarımızda biz neden şehir meydanının ortasına sahnelerin kurulmasını talep etmiyoruz.? Neden o güzel bayramlarımızı halay çekerek kutlamıyoruz? Neden şimdiki modern folklor gruplarının gösterilerini yasal derneklerimiz aracılığı ile yapmıyoruz. Yaparsak ne mi olacak? Söyleyeyim. Her yıl gittikçe kalabalık bir kitleye ulaşacak bayram etkinlikleri. Atina’da yaşayan Yannaki Batı Trakya Gümülcine ve İskeçe’de aynen karnavallara geliyor gibi gelecek, izleyecek, şehire para bırakacak, bölge ekonomisinin canlanmasına katkı sağlayacaktır bayramlar. Yer kalmadı, ancak ben Tüm Dünya Müslümanları’nın, tüm dünya Türkleri’nin, dolayısıyla da Batı Trakya Türkleri’nin Kurban Bayramını Kutluyorum.