Ana Sayfa Batı Trakya Haberler ERDOĞAN: “İSRAİL BİR TERÖR DEVLETİDİR MASUM YAVRULARI ÖLDÜRENLERİN DÜNYA ADALETİNDE YERİ OLMAZ

ERDOĞAN: “İSRAİL BİR TERÖR DEVLETİDİR MASUM YAVRULARI ÖLDÜRENLERİN DÜNYA ADALETİNDE YERİ OLMAZ

17
0

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 8’inci Avrasya İslam Şurası’nda yaptığı konuşmada İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı ile ilgili olarak “İşte İsmail Haniye kardeşimizin kucağındaki yavruyu gördünüz. Bu yavruyu katleden anlayışın bu dünyada adalette yeri olabilir mi? İnsanlıktan nasibini aldığını söylemek mümkün m? Bunun için diyorum ki İsrail bir terör devletidir” dedi. Suriye ve Gazze’deki olaylara duyarsız kalan BM’yi de ağır sözlerle eleştiren Erdoğan BM Güvenlik Konseyinin her kıtadan dönüşümlü olarak seçilecek ülkelerden ve inanç gruplarından oluşması gerektiğini kaydetti.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 8’incisi düzenlenen Avrasya İslam Şurası’nan açılış oturumuna katılarak bir konuşma yaptı. Şuraya Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, TİKA Başkanı Serdar Çam, İstanbul Müftüsü Dr. Rahmi Yaran, Azerbaycan’ın Dini İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Elşad İskenderov, Kafkas Müslümanları Dini İdare Başkanı Allahşükür Paşazade, Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynüttin, Kafkas Müslümanları Din İşleri Başkanı Talgat Tacettin, Kırgızistan Din İşleri Başkanı Abdüllatif Cumabaev, Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete ve çok sayıda temsilci katıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Şura’nın açılışında yaptığı konuşmada Avrasya İslam Şurası’nın Balkanlardaki Türk ve Müslüman topluluklardan, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine, Kafkasya’dan Rusya’ya kadar devasa coğrafyada yaşayanların önemli bir istişare platformu haline geldiğini belirterti: Erdoğan şunları kaydetti:

“Zira, bizler ortak bir coğrafyayı paylaşan halklar olmanın ötesinde, aynı zamanda, ortak bir tarihi geçmişe, ortak dini referanslara ve duygulara da sahip bulunuyoruz. Bu avantajlardan, geleceğe dönük ortak bir barış ve refah vizyonu oluşturmak amacıyla faydalanabiliriz.”

EKONOMİK KRİZ YABANCI DÜŞMANLIĞINI ARTTIRDI

“Soğuk Savaş’ın bitimiyle ortaya atılan “Medeniyetler Çatışması” senaryoları, ardından da 11 Eylül saldırıları, maalesef dünyada İslam ile terör ve şiddetin haksız bir şekilde yan yana anılmasına yol açtı. Bu süreçte, son derece kasıtlı bir biçimde, Müslüman ve yabancı düşmanlığı beslenerek, yeni bir şüphe, önyargı ve kutuplaşma iklimi oluşturuldu. Günümüzde ise, Batı’da ve özellikle Avrupa’da giderek ağırlaşan ekonomik ve sosyal şartlar, bu gibi aşırı eğilimlerin sistem içindeki yerlerini güçlendirmelerine yol açıyor. Avrupa’daki Müslümanları hedef alan söylemlerin, aşırı grupların yanı sıra, bizzat sistem partilerince de kullanılmaya başlaması özellikle endişe vericidir. Irkçılığın yeni bir tezahürü anlamına gelebilecek bu akım, artık tüm dünya için ciddi bir tehdit niteliğine büründü.”

SALDIRAN O SAVUNMA HAKKINI KULLANIYOR DEDİKLERİ DE O

“İşte şu anda İsrail Filistin yani Gazze arasındaki sürekli olarak gündemde olan artık buna çatışma demiyorum. Bakını savaş şu anda 4-5’icnici gününde ne hale geldi. Bu sabah itibari ile Gazze’deki son durum maalesef bu gün 17 kişi daha şehit edildi. Sayı 94 oldu. 700 den fazla yaralı var. Egemen güçler nerede? Batılı güçler nerede? Hiç birisinin ne yapıyorsun dediği yok. Kim, İsrail olduğu için. Ve görüştüğümüz liderlerin yaklaşımı çok enteresan. İsrail savunma hakkını kullanıyor diyor. Saldıran o, savunma hakkını kullanıyor dedikleri de o. Bu nasıl adalet bu nasıl adil bir yaklaşımdır. Gündeme getirilen yersiz suçlamalar ve haksız uygulamalarla İslam dünyası adeta köşeye sıkıştırılmaya ve kışkırtılmaya çalışılıyor. Bize düşen görev şüphesiz ki tahriklere kapılmayacağız. İslam’ın barış ve hoşgörüye yönelik temel mesajlarından güç alarak bu fütursuz çabalara karşı özgüvenli, vakur ancak bir o kadar da kararlı ve bilinçli bir duruş sergilemek zorundayız.”

3 KİŞİ’YE 3 BİN, 5 BİN KİŞİYE İSE 5 KİŞİ DENİYOR

“Az önde diyanet işleri başkanımız ifade etti. Ve işte Kafkaslar. O bölgede şehit edilen hocalarımız var. Din bilginlerimiz var. Ama hala faili meçhul. Fakat o bölgenin insanlarından bu tür faili meçhuller olduğunda kıyamet koparıyorlar. Tıpkı İsrail’den öldürülen üç kişi için dünya üç bin kişi diyor. Ama öbür tarafta şehit edilenler için 5 bin kişi olsa 5 kişi deniyor. Tüm bunlar karşısında bizim başımız öne eğik durmayacak. Tam aksine dik duracağız ve omurgalı olacağız. Öyleyse bizim kaynağımız kitabımız kuran ve onun yanında sünnet ortada ise biz niçin böyle bir darma dağınık durumdayız. Niçin savrulmuş durumdayız. İnsanların savrulmasından öte fikrin düşüncenin savrulması çok tehlikelidir. Bunu toparlamamız lazım.”

KIŞKIRTMA KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEK

“Son dönemlerde İslam’a ve Hz. Peygambere hakaret içeren bir filmin, tüm Müslüman dünyasında yol açtığı infial ve sonrasında meydana gelen istenmeyen hadiselerin, bize bu konuda acı bir ders olduğuna inanıyorum. Nefret ve kışkırtma oluşturmak için provokatif amaçlı olarak hazırlandığı açık olan bu film, İslam karşıtlığını yaymayı misyon edinmiş aşırı çevrelerle mücadelenin, artık daha yapısal ve yasal bir zeminde sürdürülmesi gereğini de açıkça gösterdi. Bu kıyamete dek devam edecek. Bunu bileceğiz. Ama buna karşı da hazırlıklı olacağız.”

BM’NİN YAPISI “HER KITADAN DÖNÜŞÜMLÜ TEMSİLCİ VE DİNİ GRUP”

Şunu söylüyorum. Uluslar arası toplantılarda gündeme getiriyorum ve bundan sonra da getireceğim. BM’ye ne kadar güveniyoruz. Onu da söyleyeyim güvenmiyorum. Çünkü savaş şartlarının oluşturduğu bir yapının bu günkü tezahürü adil değildir. Yapı adil değildir. BM Güvenlik konseyinin daimi üyeleri içinde halkı Müslüman olan bir ülke yok ve üç kıtadan sadece malum inanç gruplarının temsil edildiği bir yapı var. Bunların bir tanesi hayır dediği zaman biliyorsunuz. Bizim lehimize çıkan bu güne kadar bir şey var mı? Yok. İsrail’in yüzün üzerinde BM Güvenlik Konseyinin ve BM Genel Kurulunun vermiş olduğu aleyhinde hiçbir karara bu güne kadar uymamıştır. Bir yaptırım var mı? Hayır. Nerede adalet? Şimdi ben diyorum ki biz adaleti arıyoruz. Siyasetçi adaleti tesisle mükelliftir. BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu kalkıp 5 ülkenin liderinin dudakları arasına 7 milyarlık insanlığı mahkum edemez. Buna hakkınız yok. Öyle ise buranın reforme edilmesi lazım. Biz ne Almanya gibi bizi de oraya alın diyoruz ne Japonya gibi bizi de daimi üyelerin içinde alın diyoruz. Biz ne diyoruz? Biz diyoruz ki burada daimi ve geçici üye ayrıcılığı olmasın. Yani üye 10 mu olacak 15 mi olacak. Daimi üyelerin sayısı belirlensin ve herkes daimi üye olsun. Ve her kıtının bu daimi üyeleri içersinde temsilcileri olsun. İnanç gruplarının bu daimi üyeler içersinde temsilcileri olsun. Ve bu dönemli değişimli olsun. Yani aynı ülke orada ilahinihayet kalmasın. Bir yıl süre ile mi kalacak bir yıl süre ile kalsın. Bir yıl süre sonrasında aynı kıtadan başka ülke orada temsil edilsin. Bir yıl sonra yine değişsin. Dönem başkanlıkları şu anda olduğu gibi bir ay üç ay altı ay olur. Bunlar oturulsun müzakere edilsin. Çünkü birbirini sürekli olarak denetleyen anlayışın orada yönetimde olması lazım. Bu olmadığı sürece şu anda bakıyorsunuz şu anda Suriye’de insanlar katlediliyor. 50 bini bulan insan orada öldürüldü. Şu ana kadar yaralı sayısı belirsiz. Sadece bizim ülkemizde şu anda 170 bin göçmen var. Bunun 120 bini konteyner çadırlarda barınıyor. Diğerleri de kiraladıkları evlerde oturuyorlar. Peki BM Güvenlik konseyi ne yapıyor. Sadece seyrediyor. Sadece nasihat ediyor. Netice var mı yok. Peki bu kurum niye kuruldu. Dünya barışını tesis için. Dünya huzuruna katkıda bulunmak için. Eğer bunu başaramıyorsak bunu sağlayamıyorsak o zaman ne anlamı var. İşte insanlığın şu anda bu reform talebini gittiğim her yerde görüyorum. Ama bu tabi bazı ülke liderlerinin işine bu gelmez. Çünkü o koltuklara katılan orada kalmak istiyor. Çünkü alınan neticeler ortadadır. Bunun başarılması gerekiyor. Bu konuda da uluslar arası toplumun işbirliği içinde hareket etmesi küresel barış ve istikrarı tehdit eden İslamafobya tehlikesine karşı artık kararlı bir duruş sergilemesi gerekiyor”

BİZ HRİSTİYAN VE TERÖR KAVRAMLARINI YAN YANA GETİRMEDİK

“Bosna Hersek’te, yıllar süren savaş boyunca, masum insanlar katledilirken, kadınlara en ağır işkenceler yapılırken, çocuklar öldürülürken, ne biz Müslümanlar ne de dünya kamuoyu, Hristiyan ve Terör kavramlarını yan yana getirmedi. Aynı şekilde, Gazze periyodik olarak bombalanırken, Gazze’de insanlar bir açık hava hapishanesinde yokluğa, yoksulluğa, yalnızlığa mahkum edilirken, ne biz ne dünya kamuoyu, Yahudilik ile Terör kavramlarını yan yana getirmedik. Myanmar’da, şu anda dahi Müslüman’la karşı toplu katliam girişimleri yaşanırken, ki yönetim de şu anda bunu kabul etti biz de dünya da, Budizm ile Terör kelimelerini elbette yan yana anmadık, anmıyoruz. Bir dinin mensupları tarafından yapılan hataların, bütün bir dini, o dinin mensuplarını bağlamayacağını biz çok iyi biliyoruz ve bu konuda hassasız.

GÖZLERİNİ YUMUYORLAR

“Ancak, aynı hürmetin, aynı saygının, aynı dikkatin, aynı hassasiyetin, Müslümanlardan ve Müslümanların kutsal değerlerinden esirgenmesini, küresel vicdan ve küresel adalet adına çok büyük bir çifte standart olarak görüyoruz. Müslümanları terörle yan yana ananlar, Müslümanlar toplu olarak katledildiğinde bunu görmezden geliyorlar. Kendi ülkelerinde Müslümanlara yönelik ayrımcılığı görmezden gelenler, Gazze’de masum çocukların vahşice katledilmesi karşısında gözlerini yumuyorlar.”

İSRAİL BİR TERÖR DEVLETİDİR

“İşte İsmail haniye kardeşimizin kucağındaki yavruyu gördünüz. Bu yavruyu katleden anlayışın bu dünyada adalette yeri olabilir m? İnsanlıktan nasibini aldığını söylemek mümkün m?. Bunun için diyorum ki İsrail bir terör devletidir.”

BİZİM CANIMIZ YANIYOR

“Kendileri için demokrasiyi, temel insan hak ve hürriyetlerini doğuştan gelen bir hak olarak görenler, mesele Müslümanlar olunca, mesele Filistinliler, Suriyeliler, Myanmarlılar olunca, bu hakkı onlardan esirgemek gibi bir tutarsızlığın içine giriyorlar. Bizim canımız yanıyor. Biz olaylara böyle bakıyoruz. Ama onların canı yanmıyorsa bunu da açık net görmek isteriz”

BÖLGE 10 SENE ÖNCESİNİN BÖLGESİ DEĞİL

“Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgesindeki halklar, özgürlük, adalet ve eşitlik beklentilerinin karşılanması için geri dönülmez bir süreci başlattılar. Artık bu bölge bundan 10 sene öncesinin bölgesi değil. Bu aşamadan sonra çeşitli korku senaryolarıyla bölge halklarını sindirmeye Allahın izni ile kimsenin gücü yetmeyecektir”

MESHEPÇİLİK AÇILARA NEDEN OLDU

“Mezhepçiliğin tarih boyunca bölgede ne kadar büyük acılar ve yıkımlara yol açtığını çok iyi biliyoruz. Biz Sinnilik, Şiilik, bu tür tabular içersinde İslam’ı gölgeleyemeyiz. Bizim için tek belirleyici İslamdır. Mezhepler değildir. Ve meshepleri tabu haline getirmek sureti ile biz birbirimize düşemeyiz. Şu anda Suriye’deki gidiş ne yazık ki orayadır ve acımasızca Suriye’de yapılan bu katliamların altında da bu yatıyor. Bunu görmek zorundayız. Bu fitneye başka ülkelerde de düşmememiz gerekiyor. Biz birbirimizi Allah için sevmek zorundayız. Mezhep için değil. Suriye’de bu tehlikenin halen yoğun bir şekilde hissedildiğini görüyoruz. Esed rejimi, onur mücadelesi veren Suriye halkına karşı yürüttüğü kanlı vahşeti meşrulaştırmak için, bu mücadeleye mezhepsel bir nitelik atfetmeye çalışıyor. Suriye’de, tüm bölgeyi bir yangın yerine çevirebilecek tehlikeli bir oyun oynanıyor. Ancak bugün Suriye’de yaşananlar, mezhepler arası bir gerginlik veya çatışma değil, Baas rejiminin halka rağmen gücü elinde tutmak için kendi halkına karşı giriştiği zulmün yürek yakıcı bir hikâyesidir” “İstanbulumuz’da Uluslar arası bir İslam üniversitesi kurulması noktasında şahsen ben de hemfikirim”

İMAM HATİP’TEN AĞABEYİM

Konuşmaların ardından Başbakan recep Tayyip Erdoğan’a Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 8 yıllık bir süreç sonunda hazırlanan 7 ciltlik ‘Hadislerle İslam” ansiklopedisi verildi. Erdoğan kitabın hazırlık sürecinde önemli rol alan Diyanet İşleri eski Başkanı Ali Bardakoğlu’nun da İmam Hatip Lisesi’nden ağabeyi olduğunu belirterek “Farklı dillere de tercümesini yapmak sureti ile dünyaya yaymamız lazım” dedi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz