Yeni şafak gazetesi yazarlarından ıbrahim Karagül’ün 16 Aralık 2010 tarihli köşe yazısı “EGE ADALARINA ıSRAıL FÜZELERı.. KıME KARşI?” Yunanistan basınında geniş yankı buldu. Yunanistan’da bazı çevreler bunu Türkiye’ye karşı başarı olarak nitelendirirken, bazı çevreler bu hareketlerin tehlike ile sonuçlanabileceğini ve neticede Türkiye’nin kazançlı çıkacağını ve Yunanistan’ın bundan büyük zararlarla çıkacağını savundu. Milliyetçi kesimler ısrail-Yunanistan askeri işbirliğininden cesaret alarak, Türkiye’ye saldırmak için ve ıstanbul’u geri almak için büyük bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. Yunanistan genelinde her şehirde bulunan aşırı milliyetçi grupların internet sitelerinde, bu işbirliğini Yunanistan açısından bir zafer olarak değerlendirmeleri dikkat çekiyor. Birlik gazetesi olarak geçtiğimiz yıl yazdığımız köşe yazımızda Yunanlı bir askerin bizzat dile getirdiklerini yazmıştık. O tarihte yazdıklarım şöyleydi: ACI AMA GERÇEK Değerli okurlarım, bu hafta size iyi bir haberin ardından iyi bir köşe yazısı yazmak istedim, hepsi sadece bundan ibaret. Ancak yazmaya karar verdiğim yazıyı sizler de okuduktan sonra gerçekleri göreceksiniz. Tabii ki görmek istemeyen zaten her zaman görmek istemez ancak ben de yazmaya devam edeceğim. Ülkemiz Yunanistan Dışişleri ve Savunma Konseyi (KıSEA), Kara Kuvvetlerinde zorunlu askerlik süresinin kısaltılması ile silah harcamalarında indirime gitme kararı aldı. Birlik gazetesi olarak yaklaşık iki yıldan bu yana defalarca yazmış ve silah alımının ülkemiz için bir felaket olduğunu söylemiştik. Nihayet sonunda ön tahminlerimizde ne kadar haklı çıktığımız bu gün daha açık bir şekilde ortaya çıkmış oluyor. Türkiye ve Yunanistan iki komşu ülke. Aynı coğrafyayı paylaşıyor ancak aralarında ciddi sorunların olduğu da bir gerçek. Ülkemiz Yunanistan bir taraftan Anavatan Türkiye ile dost olmak istediğini belirtirken, diğer yandan ülke içerisinde başta sözde “Pontus Soykırımı” olmak üzere, Ermenilerle işbirliği içerisinde Türkiye aleyhinde çalışmalar yapıyor. Birlik gazetesi olarak bir kez daha yazıyoruz, gerçek dostluğun olabilmesi için bu tür gizli emellerin ortadan kalkması lazım. Unutmayın, Türkler ve Yunanlılar 600 yılı aşkın bir süre birlikte yaşamışlar, bu tür düşmanlıklara ne gerek var diyoruz. ıki komşu ülkenin gerçek anlamda dost olması düşük bir ihtimal olsada yine tünelin ucunda bir parıltı var. Bu parıltı önce bir ışığa, daha sonra da ışıklandırmaya doğru gidebilir. Biliyorum bu yol ince, uzun ve sancılı, ancak Yunan halkı başta olmak üzere Yunan gençleri, komşuları olan Türkiye’deki Türk gençliğini örnek almalıdır. Birlikte yaşamanın, dost olmanın yolu gizlice birbirine kin bağlayıp kazık atmaktan geçmez ve olması da mümkün değil. Geçtiğimiz yıl Gümülcine’de meydanda bulunan kafelerden birinde, TRT’nin Türkiye’den gelen bir ekibiyle oturduk kahve içeceğiz. Oturduğumuz masanın yanında yaklaşık on kişilik gençlerin oluşturduğu bir grup var. ıçlerinden birinin doğum günü kutlaması varmış meğerse daha sonra öğrendim. Tabii ki yanlarına oturduk ancak kameramız da yanımızda ve TRT logosuyla masanın üzerinde duruyor. Hafif çakır keyifli 20 yaşlarında bir Yunanlı genç yanımıza sokuldu, selam verdi ve kendisinin o gece doğum gününü kutladığını söyledi bize. Biz de kendisini tebrik ettik ve nice yıllara dedik. Ardından doğum günü pastasından masamıza bir tabak uzanıverdi ve inanın ki sevindim. Yanımızda doğum gününü kutlayan Yunanlı gençler, bizde onların hemen yanında Batı Trakyalı ve Türkiye’den gelmiş Türkler oturmuş neredeyse hep birlikte eğleniyoruz. Bir ara kameramanımız bana döndü ve şunu söyledi, “ılhan abi, bizim Yunanlılarla bir sorunumuz yok aslında, işte bak ne kadar güzel bir hareket” dedi. Duraksadım ve cevap vermekte acele etmedim. Bilirsiniz bir atasözümüz, “sütte ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş” der. Ben de, “ılhan, sağlı sollu bir tart ve biç bu olayı” dedi içimden bir ses ve cevap vermedim konuyu dağıttım. Çünkü hacı bekler gibi birşeyleri bekliyorum. Yaşadıklarım bana bunları öğretti de ondan beklentim var, pozitif veya negatif. Aradan çok geçmeden doğum gününü kutlayan genç arkadaşlarına birşeyler fısıldadı, yanıma geldi ve „arkadaşlar nereli?” diye sordu. Ben de “Türkiye’den geldiler ve bazı çekimler yapıyorlar” dedim. Devam etti, “sen onlara söyle Konstantinupolis (ıstanbul) bizim” dedi. Ben bizim saf tertemiz Yunan dostu Türk genç kameramana doğru eğildim ve o gürültülü ortamın içinde Yunanlı gencin söylediğini aktardım. Kameraman şöyle bir bozguna uğradı, yaklaşık 10 saniye sonra bana döndü ve “eh o zaman alabilirse gelsin alsın” dedi ve hafif tebessümle gülerek bana baktı. Yunanlı gence aynısını aktardım. Yunanlı genç devam etti, “TABıı Kı ALACAğIZ, BEN ASKERLığıMı LıMNOS (LıMNı) ADASINDA YAPIYORUM. BıZı HER GÜN AMERıKALI SUBAYLAR EğıTıYORLAR, 2019 VEYA DAHA ÖNCE HEP BıRLıKTE TÜRKıYE’YE SALDIRACAğIZ VE ALACAğIZ, BUNU BÖYLE BıLSıNLER” dedi. Devamını anlattım bizim kameramana ve yüzüme bakarak şunu söyledi. „ılhan abi, biraz önce ben Yunanlı halkla aramızda bir sorun olmadığını söylemiştim gecenin başında, sen de cevap vermedin. şimdi anlıyorum ki neden susmuşsun” dedi. Meydandan kalktık ve Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin bahçesine doğru ilerledik gecenin karanlığı içerisinde. O gece sustum ve konuşmadım. Sonraki sabah konuşmaya karar verdim ve aynen şunları söyledim bizim kameraman genç arkadaşıma. „Bak kardeşim, davulun sesi uzaktan bir hoş gelir insanın kulağına, sen ıstanbul’da yaşıyorsun ve işin gücün kendi yaşamın ve geleceğin. Ama burada durum değişik, Türk kelimesi Yunanlıların hafızasında bir alerji olarak gizli duruyor. Bunu da Yunan medyası yıllarca yaşattı ve halen günümüzde yaşatmaya devam ediyor. Türkler ve Türkiye hakkında bunu düşünen 20 yaşında Yunanlı bir genç, nasıl dostluk tohumları ekilsin ki? Demek ki daha çok uzun yıllar sancılı birliktelik devam edecek. Sen Ege adalarında karşılıklı uzo ve rakı içen büyük gazetecilere bakma, onlar gerçekleri çıkarları doğrultusunda görmek istemiyorlar. Sen bari şunu unutma, Türkün Türkten başka dostu yoktur, gerisi hikaye” dedim. Keşke olabilse Türk-Yunan dostluğu. Önce isteyenlerin başında geliyorum ve onun için de yazıyorum. O doğrultuda da çalışmalar yapıyorum. Yazım geçen sene böyleydi. Bu sene ise ıbrahim Karagül neler yazmış bir bakalım. ıbrahim Karagül ikaragul@yenisafak.com.tr 16 Aralık 2010 Perşembe EGE ADALARINA ıSRAıL FÜZELERı.. KıME KARşI? Akdeniz ve Balkanlar’da ısrail’in Türkiye karşıtı etkin kampanyasına yönelik çarpıcı bilgiler geliyor. Onlarca yıl Ortadoğu’yu dizayn etmeye dönük Türk-ısrail ekseninin çökmesi, dar anlamda Türkiye-ısrail ilişkilerinin çok ötesinde sarsıntılara yol açıyor. Yıllarca ısrail-terör bağlantılı iddialarla dikkatimizi çeken bu gelişme, Akdeniz’den Karadeniz’e, Macaristan’dan Gürcistan’a uzanan geniş bir alanda Türkiye’yi çevreleme görüntüsü vermeye başladı. Türkiye ve ısrail, bulundukları coğrafyanın en merkezinden kenar uçlarına kadar her alanda müşiş bir güç gösterisi yapıyor. Türkiye’nin Orta Asya’dan Balkanlara, Basra Körfezi’nden Kızıldeniz’e, hatta Pakistan’dan Kuzey Afrika’ya kadar bölgesel çekim merkezi oluşturma, ekonomik ortaklıklar inşa etme, siyasi yakınlık ve güvenlik paylaşımı esasına dayanan yakınlaşma çabalarına Tel Aviv kendi eksen arayışı ile cevap veriyor. ısrail ile Gürcistan arasındaki askeri ortaklığı, Azerbaycan arasındaki yakınlığa, Balkan ülkeleri arasında son iki yılda imzalanan askeri anlaşmalara bakılırsa, benzer bir tecrit stratejisinin ısrail tarafından da Türkiye’ye karşı geliştirildiği ve uygulandığı apaçık ortaya çıkacaktır. ıki ülkenin hesapları ve girişimleri de bölge ölçekli jeopolitik sarsıntılara yol açacak, güç dengelerini temelden değiştirecek boyutta olduğu algılanabilecektir. Bu müşiş kapışma sanıyorum bugün bütün başkentler tarafından dikkatle ve merakla izleniyor. ısrail ile Yunanistan arasındaki askeri ortaklığa bir yenisi eklendi. Yunan hava kuvvetlerinin ihtiyaçlarını artık ısrail savunma sanayisi karşılayacak. Pazarlıklar devam ediyor büyük ihtimalle anlaşma sağlanacak. Çünkü pazarlıkları teknoloji transferi ve askeri ihtiyaçlar değil, jeopolitik hesaplar belirliyor. F-16 silah sistemleri dahil, geniş bir alanda askeri tedarik söz konusu. Daha önce yapılan askeri anlaşmalar pekiştiriliyor. Yunanistan altmış yıldır devam eden Arap dünyasına yakın duruşunu terk ediyor. Benjamin Netanyahu’nun 15 Ağustos 2010 tarihli Atina ziyareti, Yunanistan Başbakanı ve heyetlerinin ısrail ziyaretleri, Yunan hava sahasının ısrail uçaklarına açılması… Ekim ayında iki ülke ortak hava tatbikatı düzenledi. Girit açıklarında yapılan, yüzden fazla ısrail savaş uçağının katıldığı tatbikatta S-300 füzeleri de test edildi. ısrail uçakları bin dokuz yüz kilometre menzil denedi. Uzun menzilli saldırı tatbikatıydı bu. ıran gibi hedeflere yönelik bir tatbikat… Rusya’nın ıran’a sattığı ancak engellenen, Suriye’ye verdiği ancak ısrail’in bütün baskılara rağmen engelleyemediği S-300 hava savunma sistemine karşı hazırlıklar yapıldı. ısrail, aynı dönemde Kıbrıs Rum Kesimi’yle de askeri anlaşmalar yaptı. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile Rum Kesimi Dışişleri Bakanı defalarca görüştü. Ortaklık anlaşmaları Yunanistan’la sınırlı değil. Benzer anlaşmalar; savunma, hava sahası, istihbarat, askeri teknoloji gibi daha bir çok ülkeyle yapıldı. Bu ülkelerin Akdeniz ve Balkan ülkeleri olması dikkat çekiciydi. ıtalya ile tatbikatlar. Romanya ile on gün süren tatbikatlar dikkat çekiydi. Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Sırbistan’la derinlikli askeri anlaşmalar yapıldı. Bütün bu ülkelerin hava sahaları ısrail savaş uçaklarına açıldı, açılıyor. Bütün bunlar Türkiye’yi rahatsız edecek gelişmeler. Görünüşte ısrail’in ıran hedefine hazırlık amacı taşıyor. Görünüşte Anadolu semaları kendisine kapatılan ısrail, askeri eğitim için geniş hava sahaları arıyor. Ama hepsine birlikte bakıldığında Türkiye açısından hiç de hoş olmayan bir manzara çıkıyor ortaya. Doğu Akdeniz’de; ısrail-Rum Kesimi- Yunanistan arasında askeri bir ittifak, Akdeniz ekseni oluşturuluyor. Balkanlar’da; ısrail, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan hatta Sırbistan ve Makedonya arasında benzer anlaşmalarla askeri bir alan, eksen oluşturuluyor. Türkiye’nin Kuzey Doğu’sunda Gürcistan adeta bir garnizon ülkeye dönüştürülüyor, aynı etki Azerbaycan’da da kendini hissettiriyor. Yapılanlar, yapılmak istenenler Türkiye’yi çepeçevre kuşatan bir coğrafyada izleniyor. ısrail heyetleri, gittikleri bütün başkentlerde, özellikle Balkanlarda “Türk tehlikesi”ne vurgu yapıyor, tarihi önyargı ve korkuları diriltiyor, Türkiye’nin kendileri için nasıl bir tehdit haline gelmek üzere olduğu konusunu işliyor. Rusya’ya; “Siz ısrail düşmanlarına silah verirseniz biz de Rusya’nın düşmanlarını silahlandırırız” diyen Tel Aviv, bütün enerjisini Türkiye’ye karşı bir düşman blok oluşturmaya odaklamış durumda. ABD nerede askeri üs kurarsa, yığınak yaparsa, füze kalkanı projesi nerelerde yoğunlaşırsa oralarda ısrail için bütün kapılar aralanıyor, askeri ortaklıklar derinleşiyor. Bu bir rastlantı değil… Türkiye, Suriye’ye ve Lübnan’a silah veriyor, dolayısıyla Hizbullah ve Hamas’ı güçlendiriyor düşüncesine sahip ısrail, bölgedeki Türkiye karşıtlarını beslemeyi bir tür “misilleme” olarak uyguluyor. Mavi Marmara, sonrasında gerilen ilişkiler düzelecek mi? Bu haritaya göre hayır! Çok esaslı, derinleşen bir kriz var ortada. ıki ülke; bırakın bölgesel çıkar örtüşmesini, bütün bölgede apayrı kamplar inşa etme gibi bir hesaplaşma içinde. Ankara’nın Ortadoğu derinliğinde inşa ettiği yakınlık ısrail’in alanını daraltıyor, nefesini kesiyor. şimdi Tel Aviv aynı yöntemle Türkiye’ye karşılık veriyor. Türkiye’nin alanını daraltma düşüncesiyle.. Ancak şu anki görüntü ısrail için bu işin hiç de kolay olmayacağı yönünde. Mavi Marmara sonrası “ilişkiler düzelir mi” sorusuna cevap: Evet geçici olarak düzelir. ısrail özür de diler tazminat da öder. Ancak ilişkiler hiçbir zaman eski düzeyine gelmeyecek, yeni belki daha büyük krizler yaşanacaktır. şu an için Türkiye’nin önemsemesi gereken çok daha acil konular var. Bir gün Ege adalarında yönünü Türkiye’ye çevirmiş ısrail füzeleri gibi.. Bu yazı Yunanistan’da yazılı basın ve internet sitelerinde geniş yer buldu ve şu başlıklarla verildi: “Yeni Dostluklar Türklerin Hoşuna Gitmedi.” “Ege Adalarına ıasrail Füzeleri, Türkiye’yi Endişelendiriyor.” “Askeri ışbirliği Silahlanmayada Yayılıyor.” “ΔΕΝ ΑΡΕΣΑΝ ΣΤΟΥΣ ΤΟΥΡΚΟΥΣ ΟΙ ΝΕΕΣ ΦΙΛΙΕΣ” “ΙΣΡΑΗΛΙ\ 5;ΟΙ ΠΥΡΑΥΛΟΙ ΣΕ ΝΗΣΙΑ ΤΟΥ ΑΙΓΑΙΟΥ”, ΑΓΧΩΝΟΥΝ ΤΗ ΤΟΥΡΚΙΑ!” “Η ΣΤΡΑΤΙΩΤ& #921;ΚΗ ΣΥΝΕΡΓΑΣ& #921;Α ΕΠΕΚΤΕΙΝ& #917;ΤΑΙ ΚΑΙ ΣΤΑ ΕΞΟΠΛΙΣΤ& #921;ΚΑ”