Anavatan Türkiye’nin Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu Batı Trakya’ya öyle bir geldi ki yazsak satırlara sığmaz. Onunla birlikte gerçek anlamda gazetecilik yapan gazeteciler de geldi. Eli kalem tutan, gözü gören, gerçekleri yazabilen gazeteciler de geldi. Allah razı olsun onlardan da, getirenlerden de, bizleri tanıştıranlardan da. Yıllarca hep bir hüzün içerisinde seyrederdim Yunanlı gazetecilerin İstanbul Rum Azınlığı’nın sorunlarını sayfalara taşımalarını. Onlara sahip çıkmalarını kıskanırdım ve kendime şu soruyu sorardım, “neden bizim Anavatanımızdan Türk gazeteciler bizi görmüyorlar? Neden yazmıyorlar? Neden buraya gelip bizleri ziyaret etmiyorlar? Derdim.
Ama nihayet beklediğim gerçekleşti. Dışişleri Bakanımızda geldi, beraberinde gazetecilerde geldi. Geldiler ama gerçekleri gördüler ve ülkelerine döndükten sonra gördüklerini de yazdılar. İşte olması gerekende buydu. Neden bu kadar uzun yıllar beklenildi? Neden daha önce kendilerini Türkiye’nin büyük gazetecileri olarak ilan edenler gelme ihtiyacı hissetmediler? İşte büyük gazeteciler gerçekleri yerinde görüp yazanlardır. Öyle bir gazetecinin kaleminden çıkan çok güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Neden mi? Çünkü yazılanlar yaşananların kopyasıda onun için. Gerçekleri yazanlarda parmakların sayıları kadar azdır.
Eline kalemine sağlık.
GÖNÜLLER YAPMAYA GELDİM
Bütün köy halkı meydana sıralanmış ‘hoş geldiniz’ diyor. Sare Hanım’ın ellerine sarılıyor bir teyze: “Şükür Allah’a!”
Gezi boyunca Bakan Ahmet Davutoğlu ile Davutoğlu Hoca’yı yan yana görüyorum. Enerjisine yetişmek mümkün değil.
Kozlukebir köyü ile vedalaşıyoruz. Halide Teyze arkamızdan dua ediyor “Göğnümü yaptınız, Allah da sizin göğnünüzü yapsın.”
FATMA BARBARASOĞLU
ZEYTİN DALI – YUNANİSTAN GÜNLÜĞÜ
Atina’dan Dedeağaç Havalimanı’na uçuyoruz. Seyahatin bundan sonraki kısmı Selanik’e kadar kara yolu ile gerçekleşecek.
Batı Trakya’da ilk durağımız Kozlukebir köyü. Kozlukebir AK Parti İstanbul milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun baba ocağı.
Köyün bütün kadınları, çocukları, erkekleri meydana sıralanmış hoş geldiniz diyor. Sare Hanım’ın ellerine sarılıyor yaşlı bir teyze: “Seni televizyonda gördüydüm. Şükür Allah’ıma yüzünü de göreceğimişim. Ne kadar mutlu oldum ne kadar.” Müezzinoğlu’nun kayınvalidesi Halide Teyze’nin misafiri oluyoruz. Beyaz badanalı, mis kokulu evde en hakiki Türk kahvesini yudumluyoruz. Halide Teyze yüzü nurlu, kalbi aydınlık bir teyze. Yüzüne bakmak yetiyor feyz almak için. Odaların kapısının bahçeye açıldığı, harem-selamlık geleneğini sürdüren bir mimarisi var evin. Yan odada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu köyün erkekleri ile sohbet ediyor.
Gezi boyunca Bakan Ahmet Davutoğlu ile Davutoğlu Hoca’yı yan yana görüyorum. İnsani tek bir teferruatı atlamıyor. Enerjisine yetişmek mümkün değil. Kozlukebir köyü ile vedalaşıyoruz. Halide Teyze arkamızdan dua ediyor “Göğnümü yaptınız, Allah da sizin göğnünüzü yapsın.”
YÜKSEK TAHSİLLİ KADINLAR DERNEĞİ
Gümülcine’de Batı Trakya Türk Azınlığı Kadınlar Platformu ile Gümülcine Başkonsolosu’nun eşi Esin Sarnıç’ın ev sahipliğinde öğle yemeği yiyoruz.
Esin Sarnıç, Eşi Mustafa Sarnıç, T.C. Gümülcine Başkonsolosu olarak görevine başladığı Kasım 2008’den bu yana Gümülcine-Ankara arasında mekik dokuyor. Yaptığı işlere tanık olunca, sefireler için ‘kaliteli zaman’ anlayışını yaygınlaştırmak gerektiğini düşünüyor insan. Yemek boyunca iyi bir teşkilatçı olan Sare Hanım’ın soruları ile açtığı, koyu bir sohbet gerçekleşiyor. İskeçeli ve Gümülcineli kadınlar, çocuklara ve gençlere dair gerçekleştirdikleri projelerden bahsediyorlar. ‘Okutan Anne Projesi’ hepimizi ziyadesiyle etkiliyor.
GÜMÜLCİNE SOKAKLARI PIRIL PIRIL
Latif esen bir rüzgâr, bir görünüp bir kaybolan güneş eşliğinde; Gümücine’nin temiz caddelerinde, latif ara sokaklarında dolaşıyoruz. Vakit henüz öğleden sonra, günlerden çarşamba ama bütün dükkânlar kapalı. Sanki bir tatil günü ve henüz uykuda olan bir şehirde dolaşıyoruz. Şehir meydanında dolaşırken Eski ve Yeni Camilerin etrafında dua ediyoruz.
Sonra, Batı Trakya Türk Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği bünyesinde faaliyet gösteren çocuk kulübünü ziyaret ediyoruz.
TÜRK ÇOCUKLARI İKİ KERE ‘DİL’SİZ
Batı Trakya Türkleri hem çocuklarının okul çağından önce ana dil olarak Türkçe öğrenmesini istiyor hem de Yunancanın ikinci bir dil olarak öğretilmesini. Oysa hali hazırda Yunanca, azınlık okullarında yabancı dil olarak okutuluyor. Türk çocukları ne anadillerini layıkıyla öğrenebiliyor ne de resmi dili.
GÜZEL BİR AKŞAM YEMEĞİ
Dışarısı ne kadar ayaz ise içerisi o kadar sıcak. Otantik kıyafetleri içinde birbirinden güzel genç kızlar sofradaki son düzenlemeleri yapıyor. Duyguların destana dönüştüğü o karşılama dakikalarından sonra, Mustafçova Belediye Başkanı Bilkent mezunu Mustafa Çukal’ın ev sahipliğini yaptığı akşam yemeği başlıyor. Vakit gece yarısına varmak üzere.
Tam karşımda oturan Avukat Gülbeyaz Karahasan, Mustavçova Belediye Başkan Yardımcısı. Atina Büyükelçiliği’nde Basın Danışmanı olarak çalışan Mine Canpolat, “Ben sizi Yunan medyasından tanıyorum” diyor. “Özel valilik için adaylığınızı koymanız çok yankı uyandırmıştı.”
İSKEÇE’YE HAREKET
Saat 23.00. Şahin köyünden İskeçe’ye doğru yola çıkıyoruz. Davutoğlu, İskeçe Türk Birliği’ni (İTB) ziyaret ediyor. Sanki günün ilk konuşmasını yapıyormuşçasına dinç ve heyecanlı.
Şahin köyünde sıcacık ziyaret
Siyasetçi olmak, siyasetçi eşi olmak çok zor. ‘Yoruldum’, ‘kendimi iyi hissetmiyorum’, ‘uykum geldi’ cümlelerini sözlükten çıkararak yaşamak demek siyasetçi olmak, siyasetçi eşi olmak. Ahmet Davutoğlu bütün gezi boyunca ne küçük hikâyeyi terk ediyor ne büyük hikâyeyi. Bireyden devlete, devletten bireye sürekli geçişkenlik arzeden projeleri her daim zihninde tutup paylaştığı gibi; aslolanın hayatı kolaylaştırmak olduğunu bir saniye olsun unutmuyor. Bu esnada ziyaret edilecek hasta, eli öpülecek yaşlı, başı okşanacak çocuk asla ihmal edilmiyor.
İskeçe Müftüsü’nü ziyaret
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete’yi makamında ziyaret ettiğinde saat 24.00’ü gösteriyordu. Bir saat boyunca Davutoğlu, camilerin bütünleştirici havasından, sünnet törenlerinin bereketine, onarılması gereken camilere kadar pek çok konuda görüşlerini paylaştı. İskeçe’nin 77 camisinde beş vakit namaz kılındığının bilgisini aldı. Onarıma muhtaç olan 32 tane camii için nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği üzerinde durdu.
BATI TRAKYA’DA TEMEL İHTİYAÇ TÜRKÇE EĞİTİM
Gümülcine Başkonsolosu Mustafa Sarnıç’ın eşi Esin Sarnıç, bölgede el-işi sanatları sergileri açtıklarını belirterek, halkı bilgilendirici paneller düzenlemeye gayret ettiklerini aktarıyor. “Geliri hayır amaçlı bağışlanmak üzere kermesler düzenlenmesine önayak olmaya çalışıyorum” diyen Esin Hanım, hatim merasimleri, mevlitler, düğünler ve festivaller gibi geleneksel etkinliklerde yer almaya özen gösterdiğini belirtiyor. Sarnıç ayrıca, “Gümülcine ve İskeçe’ye bağlı köylere ziyaretler düzenleyerek, her zaman şehre inmeye imkan bulamayan soydaşlarımızla görüşerek sevinç ve tasalarına ortak olmaya çalışıyorum” diyor.
“Gümülcine için en acil ihtiyaç nedir?” şeklindeki sorumuzu Esin Hanım, “Türkçe eğitim” şeklinde yanıtlıyor. Onun verdiği bilgiye göre, Türkçe eğitim konusu, nüfusunun yarıya yakınını Türk azınlığın oluşturduğu Batı Trakya’da halen en büyük problem. “Anadilde eğitim verecek azınlık anaokullarının açılması bence en önemli gereksinim” diyor Esin Hanım ve ekliyor: “Bazı gönüllüler açığı kapatabilmek uğraşıyor ancak bu, tabii ki yeterli değil.”
Okutan Anne projesi büyüyor
İskeçe Türk Birliği başta olmak üzere, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği ve Türk Dünyası Kadınları Dayanışma Derneği’nde görev almış olan Sevtap Hint ile konuşuyoruz. Batı Trakya’daki Türk kadınının en büyük sıkıntıları işsizlik ve çocukların, ailelerince okula gönderilmemesi. Tabii ki bunun temelinde ekonomik sebepler yatmakta. Çünkü burada halkın en önemli geçim kaynağı çiftçilik ve hayvancılık. Kızların yakın geçmişe kadar okuması demek el gücünde azalma, diğer taraftan da ailenin var olan ekonomik sıkıntısına bir yenisini eklemek demek. Bu sorunların çözümü için başlatılan ‘Okutan Anne’ projesiyle ilgili bilgiler veriyor Sevtap Hanım. Tam 272 anne ve 26 çocuğun projeye katıldığını söylüyor. “Duyarlı annelerimiz sayesinde projemiz çığ gibi büyüyor” ifadesini kullanıyor genç aktivist. Bunun yanında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği çatısı altında da Köye Erişim Projesi yürütüldüğünü belirtiyor. “Türkiye’deki akademisyenleri Batı Trakya’da misafir edip köy ziyaretleri gerçekleştiriyoruz. Köyünden dışarıya çok fazla çıkma olanağı bulunmayan kadınlarımıza sosyolojik ve psikolojik yönden destek vermek istiyoruz” diye sözlerini tamamlıyor Sevtap Hint.
ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA: ADI ŞAHİN KALBİ GÜVERCİN
Gün boyu Şahin köyü için psikolojik olarak hazırlandığımı ancak bu köye varınca anlıyorum. Elimizdeki programda Mustafçova Belediye Başkanı Mustafa Çukal tarafından Sayın Bakanımızın ve Hanımefendi’nin onuruna akşam yemeği verileceği yazıyor. Bir akşam yemeği yiyeceğimizi zannederken, mahşeri bir kalabalığın içine düşüyoruz. Yanımda Sare Hanım’ın özel kalemi İrem Tanrıverdi, kalabalığın içinde yol almaya çalışıyoruz. “Şahin seninle gurur duyuyor” seslerini tekbir sesi takip ediyor. “Kurban kesiliyor kurban” sözünü duyuyorum. Rebiulahir’in hilali gökyüzünden bize bakıyor. Hava ayaz. Gönüller sıcak. Sokaklar dolu. Balkonlar dolu. O balkonlara o kadar insan nasıl sığıyor! Dışişleri Bakanımız ve eşi geçerken balkonlardan çiçekler, çiçek yaprakları dökülüyor aşağıya. Ben hayatım boyunca bu kadar nazik bir kalabalık görmedim. Hem bu kadar kalabalık hem bu kadar ‘birey’ kalabilen insan topluluğu görmedim. “Müsaade eder misiniz” dediğinizde, kalabalığın içinden bir yol açılıyor ve ilerliyorsunuz. Dışişleri Bakanımız kendisi için hazırlanmış kürsüde, “Sizden üç şey bekliyorum: Birlik ve beraberliğinize, dillinize, dininize ve kültürünüze sahip çıkın” diyerek konuşmasına şevk ile devam ederken; biz ayaza dayanamadığımız için yemek yenilecek mekâna giriyoruz.