Gümülcine’deki “Rodop – Evros İlleri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği”nin isim değiştirerek “Rodop-Evros İlleri Azınlık Okulları Türkçe Müfredatı Öğretmenleri Derneği” adını almasına mahkeme izin vermedi.
Rodop – Evros illeri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Salih Ahmet derneğin olağanüstü genel kurulunda yaptığı konuştu “Konuyla Birçok yerde olduğu gibi, ne yazık burada da 2014 meclisinin bir mirası olan 4310 yasası etkili oldu ve azınlık okullarında Türkçe programı yok bahanesiyle yeni tüzüğümüz iptal edildi. Siz de anlıyorsunuz ki bunun manası artık Türkçe müfredatı veya Türkçe programı yerine, azınlık programı dememiz gerekecek. Yani Tourkoglosso programma yerine Miyonotiko programma.” diye konuştu.
Rodop-Meriç İlleri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği 18 Kasım 2017 Cumartesi günü yıllık olağan genel kurul toplantısını gerçekleştirdi.
Geçen hafta Cumartesi günü eski valilik binasında Giorgos Pavlidis toplantı salonunda yapılmak istenen genel kurul, üyelerin katılımında salt çoğunluk sağlanamadığı için tüzük gereği bu haftaya ertelenmişti.
Genel Kurul, Cumartesi günü Gümülcine İdadiye Azınlık Okulu toplantı salonunda yapıldı. Tüzük gereği ikinci hafta üyelerin üçte bir çoğunluğu arandı. Bu da sağlandığı için kurul gerçekleşti.
“AZINLIK EĞİTİMİNİ KANAYAN YARA OLMAKTAN ÇIKARMALIYIZ”
Rodop-Meriç İlleri SÖPA Mezunu Öğretmenler Derneği yıllık olağan genel kurul toplantısı dernek başkanı Salih Ahmet’in konuşmasıyla başladı. Başkan, kurula katılan üyeleri bir çok konuda bilgilendirdi.
“Artık şunu iyi anlamalıyız ki, birileri bu okulları kötü göstermek ve yok etmek için elinden geleni yapıyor; bizler de bu tuzağa düşüyor ve birbirimizi suçluyoruz. Artık gözümüzü açmanın zamanı gelmiştir. Eski yaraları kurcalamayı bırakıp, toplumca hep birlikte neler yapacağımıza bakmalıyız. Azınlık eğitimini kanayan bir yara olmaktan kurtarmak zorundayız” diyen başkan Salih Ahmet, ayrıca eğitimin sadece öğretmenlerin değil, toplumun meselesi olduğunu belirtti.
Dernek başkanı Salih Ahmet şunları söyledi: “Bu gün burada toplanmamızın nedeni, Yönetim Kurulu Üyesi Rıdvan Sar adlı meslektaşımızın tayininin İskeçe’ye çıkmasıyla boşalan yerin doldurulması için genel kurulun rızasının alınması, yeni tüzüğümüzle ilgili gelişmelerden üyelerimizi haberdar etmek ve son gelişmeler ışığında azınlık eğitiminde alınması gereken tedbirleri konuşmak içindir. Bu üç gündem maddesini daha sonra tek tek ele alacağız.
Göreve geldiğimizden bu yana, her anlamda görevimizi layıkıyla yerine getirmeye çalıştık. Toplumsal anlamda azınlık eğitiminin iyileştirilmesi ve azınlık okulunun varlığının devamı için toplumca yapılması gerekenleri ve mücadele yollarını aradık. Yetkililere okullarımızın bu şekilde kapanmasının doğru olmadığını, kapanmaların eğitime bir katkı sağlamadığını her fırsatta anlatmaya çalıştık. Azınlık eğitiminde karşılaşılan diğer sorunların çözümü için çaba sarf ettik.
Sendikal anlamda da üyelerimizin özlük haklarıyla ilgili gerekli mücadeleyi verdiğimize inanıyoruz. Özellikle sözleşmeli meslektaşların haklarıyla ilgili büyük mücadele verdik. Hepimiz zamanında sözleşmeli olarak çalıştığımız için sıkıntıları iyi biliyoruz. Onun için de, bakana gönderdiğimiz yazıların neredeyse hepsinde sözleşmelileri ilgilendiren taleplerimiz oldu.
Yetkililerle yaptığımız her görüşmede sözleşmelilerin sorunları dile getirildi ve çözümler arandı. Okul kapatmaları ve yeni tip tam gün uygulamasından okullarımızı muaf tutmak için verdiğimiz mücadele ortada. Verilen bunca mücadeleye rağmen, bazı sözleşmeli meslektaşlarımızın, özellikle bu sene çalışamayan bazı meslektaşlarca, dernekten bağımsız olarak toplantıların yapılması, kararların alınması, ve sosyal medya üzerinden kurumumuza saldırıların yapılması üzücüdür.
Bütün öğretmenlerin aynı tarihte işe alındığını, hiç bir açığın olmadığını hatta fazlalıkların olduğunu görmezden gelip, yanlış politikalar yüzünden yaşanan olumsuzlukları derneğe mal etmek doğru değildir.
Tabi ki dernek yönetimi olarak, üyelerin menfaatlerini korumakla yükümlü olduğumuzu biliyoruz. Daha fazla arkadaşın göreve alınması, bizim de arzumuzdu. Bu konuda üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık. Bu sene alınabilecek azami sayıda meslektaş işe alındı ve aynı anda göreve başladı. Geçen seneye oranla daha az kişinin işe alınması bizden kaynaklanan bir durum olmadığını herkes biliyor. Bu arada, eski yönetimlere, 65 sayısının korunacağına dair bir söz verildiğinden bahsediliyor. Biz, dernek arşivinde böyle bir taahhütnameye rastlamadık. Eğer gerçekten varsa, biri bize bunu şimdi göstersin. Göstersin ki, biz de bu sözün yerine getirilmesi için savaş verelim.
Burada büyük resmi görmek ve bardağa dolu tarafından bakmak önemlidir. Eğer okul kapatma meselesinde bu kadar dik durulmasaydı, eğer tam gün meselesinde gerekli mücadele verilmeseydi, eğer yeni tip tam gün yasası ‘enieo tipo oloimero’ dediğimiz yasa okullarımızda da uygulansaydı, bugün daha vahim bir tabloyla karşılaşacaktık. Bir örnek vermek gerekirse, sadece yeni tip tam gün uygulamasını kabul etmekle ne olacaktı biliyor musunuz arkadaşlar? Tam 21 yer kaybolacaktı. Birkaç tane fazla tam günün çalışması, bu durumu telafi etmeyecek ve bu gün 50 yerine, 35-40 sözleşmeli çalışandan bahseder olacaktık. Eğer bunun aksini savunan varsa, çıksın söylesin. Bütün bunları hesaba katarak düşünmemiz yerinde olacaktır.
Bu noktada sadece sözleşmelileri değil, bütün meslektaşlarımızı dikkatli davranmaya davet ediyoruz. Çünkü, iki derneğin birlikteliğinden ve tavizsiz mücadelelerinden rahatsızlık duyanların olması, birlik ve beraberliğimizi zedelemek için bir yerlerden düğmeye basılmış olması gayet muhtemeldir. Onun için iyi düşünelim ve birilerinin bilinçli olarak hazırladığı oyunun içinde bilinçsiz olarak yer almayalım. Aksi takdirde en büyük kötülüğü camiamız görecek ve birileri de ellerini ovuşturacak, sevinecektir.
“SİRİZA MİLLETVEKİLLERİNİN CAMİAMIZA HAKSIZ ELEŞTİRİ VE HAKARETLERİNE ŞAHİT OLUYORUZ”
Son zamanlarda Rodop ve İskeçe SİRİZA milletvekillerince camiamıza yapılan haksız eleştiri ve hakarete varan sözlü saldırılarına şahit olmaktayız. Okul kapatmalarının durdurulması talebiyle eğitim bakanına gönderdiğimiz yazıdan rahatsız olan vekillerin basın yoluyla bize saldırmaları fitili ateşlemiş, daha sonra bizim onların bu tutumunu kınayan basın açıklamamız olmuş ve devamında basın, radyo, televizyon ve sosyal medyada açıklama ve cevaplar birbirini izlemiştir. Bu arada bizi siyaset yapmakla suçlayan vekiller, bizim üzerimizden siyaset yapma yoluna gitmişler ve tartışmayı başka boyutlara taşımışlardır.
Konuyu çarpıtarak öğretmenlerin yetersizliğine getirmeleri, ustaca yapılan bir harekettir.
Gündemi iyi takip edenler, bütün bunlara bizim sebep olmadığımızı iyi bilirler. Eğitim camiasına yapılan bu saldırılar asla tasvip etmediğimiz davranışlardır.
Başından beri üzerinde durduğumuz hususlardan biri, toplumla öğretmen arasında var olan ve husumet derecesine varan mesafenin ortadan kalkması ve toplumsal barışın sağlanmasıydı. Çünkü bu durum azınlık eğitimini olumsuz yönde etkiliyor ve itibarsız bir ortamın oluşmasına neden oluyordu. İtibarsız bir ortamda eğitim yapılmayacağına inançla, azınlık öğretmeninin ve azınlık okulunun saygınlık kazanması noktasında çabalarımız sürerken, vekillerimizin öğretmeni küçük düşürücü söylemlerle, itibarsız bir ortamın oluşmasına zemin hazırlayan beyanlarda bulunmaları manidardır.
Zaten azınlık eğitiminde bu gün en çok tartışılması gereken konu da azınlık eğitiminin itibarsızlaştırılması konusudur. Birçok kötü sonucun yanında bu durum, okullarımızın kapanmasına da neden olmaktadır. Çünkü itibarsızlaştırılan bu kurumlarımıza duyulan güven azalmakta, özellikle başka alternatiflerin olduğu merkezi yerlerdeki ailelerin, devlet okullarını tercih etmelerine sebep olmaktadır. Bu kaçış, nüfus azalmasıyla birlikte, okullarımızdaki çocuk sayısının düşmesine neden olmaktadır.
“AZINLIK OKULLARI ÇOCUKLARIMIZIN GEREK TÜRKÇE, GEREKSE YUNANCA İHTİYACINI KARŞILAMAKTADIR”
Daha avantajlı bir durumda olmalarına rağmen okullarımız, bu yapılan yanlışlar ve yaratılan algılar yüzünden tercih edilmeyen kurumlar haline gelmektedirler. Model olarak baktığımızda, azınlık okulu çocuklarımızın gerek Türkçe gerek yunanca ihtiyaçlarını karşılayacak yapıdadır. Öyleyse, hem Türkçe, hem Yunancayı öğrenmek varken neden bazıları tarafından okullarımız tercih edilmemektedir.
Genel anlamda eğitimde sıkıntıların olduğu gibi, azınlık eğitiminde de sıkıntıların olduğu bir hakikattir. Farklı bir statüye sahip olmalarından kaynaklı özel bazı sıkıntıların olması da mümkündür. Bu sıkıntıların birçoğu el birliği ve siyasi iradeyle aşılabilecek cinstendir. Aşılamayacak olan ve toplumca üzerinde durmamız gereken husus, öğretmenle toplum arasındaki uçurumdur. Geçmişteki hataları ve münferit bazı olumsuzlukları bütün öğretmenlere mal ederek genelleme yapmakla, ancak başkalarının ekmeğine yağ sürmüş oluruz.
Burada kesinlikle öğretmen eleştirilemez demiyoruz. Tam aksine, biz yapıcı eleştirilere her zaman açığız. Ancak eleştiri başka hakaret başkadır. Bu durum, hem öğretmenleri, hem de eğitim verdikleri kurumları küçük düşürmektedir. Bunun sonucunda, azınlık okulunda eğitim olmuyor diye bir kanı oluşmaktadır ki, bu kanı yersiz ve haksız bir kanıdır.
Artık şunu iyi anlamalıyız ki, birileri bu okulları kötü göstermek ve yok etmek için elinden geleni yapıyor; bizler de bu tuzağa düşüyor ve birbirimizi suçluyoruz. Artık gözümüzü açmanın zamanı gelmiştir. Eski yaraları kurcalamayı bırakıp, toplumca hep birlikte neler yapacağımıza bakmalıyız. Azınlık eğitimini kanayan bir yara olmaktan kurtarmak zorundayız.
Hedefimiz, insanımızın bu okulları sadece azınlık okulu olduğu için değil, hakikaten gerekli eğitimi verdiklerine inandıkları için tercih ettikleri kurumlar haline getirmek olmalıdır. Eğer bunu yapamazsak, okullarımızdaki erozyon devam edecek ve okullarımız bu tempoyla kapanmaya devam ederse, yarın elimizde bu tartışmaları yapacak malzeme bile kalmayacaktır.
Yapılması gereken, herkesin elini taşın altına koyması ve üzerine düşeni yapmasıdır. Azınlık eğitimi bölümünde de değineceğimiz gibi, kurum olarak bizler bu konuda üstümüze düşeni yapmaya hazırız. Beklentimiz, aynı duyarlılığı toplumun bütün kesimlerinin göstermesidir. Çünkü eğitim sadece bizim meselemiz değil, bütün toplumun meselesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle kurulumuzu selamlıyor, verimli geçmesini diliyorum.
ΥÖNETİM KURULUNDA ZORUNLU DEĞİŞİKLİK
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Rıdvan Sar adlı Yönetim Kurulu üyesi meslektaşımızın tayininin İskeçe’ye çıkmasıyla boşalan yerin doldurulması gerekmektedir. Tüzüğümüze göre Yönetim Kurulu 7 daimi üyeden oluşmakta olup 3 tane yedek üye vardır.
Bu durumda yedeklerden birisinin bu yeri doldurması icap eder. Ancak biliyorsunuz ki biz üçüncü yedeği de kullandık ve şimdi dördüncünün alınması söz konusudur. Şu anda sırada seçilmiş başka üyelerimiz var.
Ancak tüzüğümüz böyle durumları öngörmemiş olacak ki bu durumla alakalı bir madde yer almamaktadır. Elimizde daha önceki yönetimin hazırlattığı bilir kişi raporu mevcut. Bu raporda, 4. ve sonraki yedekleri de kullanabileceğimiz yazmaktadır. Ancak biz yine de genel kurulun rızasına başvurmayı uygun gördük.
Elimizdeki seçenekler şunlardır: Ya seçilmiş bütün yedekleri tüketmek için bize yetki verilir. Veya seçimlere kadar 6 kişiyle devam etmemiz için icazet verilir. Çünkü seçimler zaten Şubat ayında yapılacaktır. Üçüncü bir seçenekse Y.K. nun yenilenmesi için seçime gidilir.
DERNEK TÜZÜĞÜNÜN VE İSMİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
Hepimizin malumu olduğu gibi bir önceki genel kurulda hem derneğimizin adının, hem de tüzüğün içeriğinin değiştirilmesi için bir karar almıştık. Bize verdiğiniz yetkiyle yeni tüzüğü mahkemeye sunduk. Karar çıktı. Tüzüğün içeriğiyle ilgili bir sıkıntı yok. Yani mahkeme içerikte bir sakınca görmedi ve içeriği onaylıyor. Ancak maalesef başlık kabul edilmedi.
Başlığı hatırlatıyoruz. ‘Rodop-Evros İlleri Azınlık Okulları Türkçe Müfredatı Öğretmenleri Derneği.’ Birçok yerde olduğu gibi, ne yazık burada da 2014 meclisinin bir mirası olan 4310 yasası etkili oldu ve azınlık okullarında türkçe programı yok bahanesiyle yeni tüzüğümüz iptal edildi. Siz de anlıyorsunuz ki bunun manası artık türkçe müfredatı veya Türkçe programı yerine, azınlık programı dememiz gerekecek. Yani Tourkoglosso programma yerine Miyonotiko programma.
Biz Y.K. olarak, bu davayı bir üst mahkemeye taşıma kararı aldık. Fakat bu mesele bütün üyeleri ilgilendirdiği ve derneğimizin istikbalini etkileyecek bir karar olduğu için bunu genel kurula getirmeyi uygun gördük. Önümüzde iki seçenek var:
Ya yönetim kurulunun aldığı karar desteklenip bir üst mahkemeye gidilir ve yahut başlık tartışmaya açılır, ama bu ikinci durumda tüzük değişikliği için özel bir oturum yapılması lazım gelir. Görüş ve düşüncelerinizi bekliyoruz.
DAHA NİTELİKLİ BİR AZINLIK EĞİTİMİ İÇİN YAPMAMIZ GEREKENLER
Her ne kadar eğitim bir toplum meselesi olsa da, bu işin baş aktörleri öğretmenlerdir. Çünkü geleceğimizin teminatı olan yavrularımızın eğitiminde, insan faktörünün önemi yadsınamaz bir gerçektir. Hal böyle olunca, her kötü gidişatın baş sorumluları olarak öğretmenler gösterilmektedir. Bu manada öğretmen büyük bir yük üstlenmektedir. Bir de azınlık öğretmeni olmak var ki, bu yüklerin en ağırıdır.
Hepimiz hasbelkader kendimizi böylesine bir yükün, ve sorumluluğun içinde bulduk. Bu zor koşullarda hepimiz bireysel çabalarla bir şeyler yapmaya çalıştık. Çoğumuz başardık ta. Derneğimiz de kurulduğundan bu yana sorunların çözümü için büyük mücadeleler verdi. Bazı sorunlar aşıldı, kangren haline gelmiş bazı problemler ise hala çözüm bekliyor.
Terk edilmişliğin ve engellemelerin yanında bir de itibarsızlaştırma politikaları, insanımızın azınlık okuluna olan güvenini sarsmaktadır. Devlet okullarında 2000’ in üzerinde azınlık ilkokul öğrencisinin varlığı bunun ispatıdır. Bu korkunç bir rakamdır ve bu kaçış azınlık okulunun varlığının devamı için bir tehlikedir.
Biz bu gün burada azınlık eğitiminin bu noktaya gelmesinde kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu tartışmayacağız. Başkalarının neler yapması gerektiğini de konuşmayacağız. Öz eleştirisel bir yaklaşımla, öğretmenler olarak sorunun çözülmesinde neler yapmamız gerektiğini konuşacağız. Dernek ve üyeler olarak neyi tam yapmadığımızı da konuşacağız. Çünkü artık azınlık eğitimi bizim omuzlarımızda. Ve biz bunun hakkını vermek durumundayız.
Öncelikle bu toplumun temsilcileri tarafından öğretmene bakış açısını yansıtan konuşmaları kısaca size dinletmek istiyoruz. Vekiller toplumu temsil ettiği için bu görüşler önem arz etmektedir. Onun için bütün arkadaşların dikkatle dinlemelerini ve gerekli çıkarımları yapmalarını rica ediyoruz. Daha sonra da sizlerin görüşlerine yer verip, ondan sonra da alınması gereken önlemler hakkında Y.K. lunun görüşlerine yer vereceğiz.”
Başkanın konuşmasından sonra genel kurul üç gündem maddesinin görüşülmesiyle devam etti.
YÖNETİM GÖREVİNİ ALTI KİŞİYLE SÜRDÜRECEK
Genel kurulunda görüşülen ilk gündem maddesi yönetim kurulunda görev alan ancak bu sene tayini İskeçe iline çıkan Rıdvan Kurulu Üyesi Rıdvan Sar’ın yerine yeni bir üyenin alınıp alınmamasıydı.
Genel kurul bu konuda yönetim kurulu seçimleri Şubat ayında yapılacak olması nedeniyle bu zamana kadar altı kişi ile göreve devam edilmesi yönünde karar aldı. Yönetim görevi altı kişiyle tamamlayacak.
SÖPA DERNEĞİ’NİN YENİ İSMİNİ MAHKEME ONAYLAMADI
Genel kurulda görüşülen ikinci madde ise daha önceden hem dernek tüzüğünün hem de ismin değiştirilmesi yönünde alınan karardır.
Yönetim tüzük ve isim değişikliği için mahkemeye başvurdu. Mahkeme dernek tüzüğü değişikliğinde herhangi bir sakınca bulmadığında tüzük değişikliğini onaylarken, ‘Rodop-Evros İlleri Azınlık Okulları Türkçe Müfredatı Öğretmenleri Derneği’ ismini onaylamadı.
Mahkeme tarafından kabul edilmeyen söz konusu dernek ismi konusunda mücadele verilmesi yönünde karar verildi. Genel kurul üyeleri kararın bir üst mahkemeye taşımasını kararlaştırdı.
BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR MESAJI VERİLDİ
Genel kurul toplantısında görüşülen üçüncü madde ise son gelişmeler ışığında azınlık eğitiminde alınması gereken tedbirlerdi.
Azınlık eğitimi ile ilgili gelişmelerin görüşüldüğü genel kurulda her şeye rağmen birlikten kuvvet doğar ilkesi vurgulandı.
Bu ilke doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğinin altı çizildi ve her türlü diyalog ortamından yana olduklarının mesajı verildi.