T.C. Selanik Başkonsolosu Orhan Yalman Okan, “TÜRK EĞİTİM GÜNLERİ”ne ilişkin olarak Makedonia gazetesine verdiği mülakatta, “T.C. Bizler yan yana ve barış içinde yaşamaya mecburuz” dedi. Bahsekonu gazete Başkonsolos’un bu sözlerini haberin başlığına taşıdı.
“Önümüzdeki günlerde, Türkiye’nin beş büyük devlet üniversitesi, bu yıl 11-14 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek olan 14’üncü Uluslararası Selanik Kitap Fuarı’nda hazır bulunacak. Katılımlarının amacı nedir?” sorusu soruldu.
Bu soruya Başkonsolosun cevabı şu şekilde oldu:
“Ülkelerimiz arasındaki işbirliğini sağlam temellere dayamak ve halklar arası etkileşimi arttırmak istiyorsak, gençlerimize yatırım yapmamız gerekmektedir.”
“Öncelikle, Başkonsolosluğumuzun inisiyatifiyle Selanik’te “Türk Eğitim Günleri” düzenlenecek olmasından duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Selanik Başkonsolosluğu olarak iki ülke ve iki halk arasındaki ilişkilerin her alanda daha da geliştirilmesi için çaba sarfediyoruz. Bu çerçevede, eğitim alanındaki ilişkilerin özel bir öneme sahip olduğuna inanıyorum. Ülkelerimiz arasındaki işbirliğini sağlam temellere dayamak ve halklar arası etkileşimi arttırmak istiyorsak, gençlerimize yatırım yapmamız gerekmektedir. Üniversiteler arası ilişkilerin geliştirilmesi, Türk gençlerinin Yunan üniversitelerinde, Yunan gençlerin de Türk üniversitelerinde eğitim almalarının bu amaca hizmet edeceğini düşünüyorum.
Sizin de ifade ettiğiniz üzere, Selanik Uluslararası Kitap Fuarı vesilesiyle tertipleyeceğimiz “Türk Eğitim Günleri”nde Trakya Üniversiteler Birliğine (TÜB) üye Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi ve Namık Kemal Üniversitesi ile ayrıca İstanbul Üniversitesinin tanıtımları yapılacaktır. Uluslararası Selanik Kitap Fuarını, üniversitelerimizin eğitim programları, akademik imkânları, yayın faaliyetleri vb. faaliyet alanları hakkında Yunanistan’da farkındalık yaratmak ve Yunan öğrencileri ve eğitim camiasını bilgilendirmek için önemli bir fırsat olarak görmekteyiz. Bu sebeple, TÜB üyesi üniversitelerimiz ve İstanbul Üniversitesi fuara kendi yayınlarından yapılmış bir seçki ve tanıtım broşürleri ile katılacaklardır.
Başta Selanik’teki üniversiteler olmak üzere Yunanistan’daki üniversiteler ile ortak proje, araştırma, öğrenci-öğretim üyesi değişimi ve akademik işbirliği imkânlarını geliştirmek TÜB’ün öncelikli hedefleri arasındadır. Fuara üniversitelerimizin katılımı, lisans ve lisansüstü seviyede yurtdışında eğitim görmek isteyen Yunan gençlere Türkiye’de eğitim görme imkânı sunmayı ve iki ülke arasında uzun vadeli ekonomik, siyasi ve kültürel işbirliğini geliştirmeyi amaçlamaktadır.”
Son yıllarda Türk ekonomisinin çeşitli alanlarının uluslararası boyut kazanmasına yönelik önemli -ve büyük ölçüde başarılı- bir çabaya şahit oluyoruz. Artık, ülkeniz üniversite kurumlarının da Türkiye sınırları dışında benzer adımlar atmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bu çaba neyi hedefliyor ve kimleri ilgilendiriyor? Türk üniversitelerinin yurtdışına ‘‘açılımını’’ şu ana kadar nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Türkiye’deki üniversiteler ülke ve bölge ayırt etmeksizin herkese açıktır. Dolayısıyla ekonomik veya siyasi beklentiler söz konusu değildir.”
“Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik ve siyasi gelişiminin yanı sıra bilimsel anlamda da ciddi bir şekilde gelişme gösterdiğini söylemek mümkündür. Nitekim bütçede eğitime ayrılan pay arttırılmış ve bilhassa devlet üniversitelerine tahsis edilen ödenek miktarı muazzam boyutlara ulaşmıştır.
Türkiye’deki devlet üniversitelerinde okumanın maliyeti Avrupa ve ABD’deki üniversite harçları ile kıyaslandığında çok düşüktür. Mesela, 370 Euro ile 500 Euro harç ödemek suretiyle Türkiye’de dört ila altı yıllık bir üniversitede okumak mümkündür. Hazırlık sınıfı, barınma ve yeme-içme masrafları bu rakamlara dâhil değildir. Türkiye’deki üniversiteler ülke ve bölge ayırt etmeksizin herkese açıktır. Dolayısıyla ekonomik veya siyasi beklentiler söz konusu değildir.
Uluslararası Öğrenci Derneği (UDEF) verilerine göre 2016-2017 Öğretim yılında Türkiye’deki üniversitelerde 119 ülkeden 111.160 uluslararası öğrenci öğrenim görmektedir. Bu ülkeler arasında Avrupa (özellikle Balkan ülkeleri), Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Uzak Doğu ülkeleri çoğunluktadır. Bu öğrenciler, T.C. Hükümeti bursları, kendi hükümetlerinin bursları, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bursu, Diyanet İşleri Başkanlığı Bursu ve kendi imkânları ile Türkiye’de öğrenim görmektedirler.
Dünyanın farklı bölgelerinden gelerek Türkiye’de okuyan öğrenciler vasıtasıyla uluslararası bir kardeşlik köprüsü kurmayı hedeflemekteyiz. Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle olan tarihi, kültürel ve ekonomik bağları, karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Eğitim ve bilim, karşılıklı önyargıların kırılması için en önemli vasıtadır. Dolayısıyla gençlerimizin birbirlerini tanımasına fırsat vermemiz elzemdir.”
Bir Türk devlet üniversitesi, farklı ülkelerden gençlere bugün ne sunabilir? Örneğin, Yunanistan’dan bir genç bu olanaklardan nasıl faydalanabilir?
“Yunanistan’dan gelecek olan öğrenciler de daha düşük maliyetle uluslararası seviyede bir üniversite eğitimi alma imkânına sahip olacaklardır.”
“Türk üniversiteleri, Avrupa ve ABD’deki üniversitelerle bilimsel anlamda rekabet edecek seviyededir ve uluslararası öğrencilere Avrupa ve ABD’deki üniversitelerle aynı eğitim imkânını daha düşük bir maliyetle sunmaktadır. Mesela, Türkiye’de devlet üniversitelerinde Tıp Fakültesi okumanın ortalama toplam maliyeti (6 yıl) 470 Euro’dur. Mühendislik Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Turizm Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ziraat Fakültesi’nde okumanın dört yıllık ortalama toplam maliyeti ise 370 Euro’dur. Bu imkânlardan bütün yabancı ülke vatandaşları eşit şekilde yararlanmaktadır.
Uluslararası öğrenciler için Türkiye’de üniversiteler iki şekilde öğrenci almaktadır. İlk olarak pek çok üniversite Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS) adı verilen bir sınavla kontenjan nispetinde öğrenci kabul etmektedir. Sınavlar Nisan-Temmuz aylarında yapılmaktadır. Bazı üniversiteler ise yalnızca ilgili öğrencinin kendi ülkesindeki başarı durumu ve not ortalamasına göre öğrenci almaktadır. Öğrencilerin kayıt ve kabulü ile ilgili hususlar ve öğrenim süresi boyunca karşılaştıkları bürokratik meseleler Uluslararası Öğrenci Ofisi adı verilen özel birimler tarafından yürütülmektedir.
İlgi duyan Yunan gençleri, üniversitelerimizin stantlarını ziyaret ederek kabul şartları, sınavlar, kayıtlar, müfredat, lojistik ve akademik konular hakkında ayrıntılı bilgi temin edebilirler.
Uluslararası öğrenciler Türkçe veya İngilizce (%30-%100) eğitim veren programlarda öğrenim görmektedirler. Türkçe programları tercih eden öğrencilere TÖMER (Türkçe ve Yabancı Dil Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi) tarafından bir yıl Türkçe dersi verilmekte ve yeterlilik sınavını geçen öğrenciler tercih ettikleri bölümlere yerleştirilmektedir. Yalnızca, TÜB üyesi üniversitelerde (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde 858, Kırklareli Üniversitesi’nde 245, Namık Kemal Üniversitesi’nde 198 ve Trakya Üniversitesi’nde 1.987 olmak üzere) toplam 3.288 uluslararası öğrenci öğrenim görmektedir. Bu öğrencilerin 2.117’si Balkan ülkelerinin vatandaşıdır.
Yunanistan’dan gelen herhangi bir lise mezunu öğrenci de gerekli koşulları sağladığı takdirde (sınav başarısı ve not ortalaması) istediği üniversite ve bölüme başvurma hakkına sahiptir. Başvurular online olarak yapılmaktadır (Nisan-Haziran). Sınavlar ise Mayıs ve Temmuz ayları arasındadır. Ayrıca, üniversiteler bütçeleri elverdiği ölçüde burs ve barınma konusunda uluslararası öğrencileri desteklemeye çalışmaktadır. Kredi ve Yurtlar Kurumu yabancı uyruklu öğrencilere belirli bir kontenjan ayırmaktadır. Bu sebeple Yunanistan’dan gelecek olan öğrenciler de daha düşük maliyetle uluslararası seviyede bir üniversite eğitimi alma imkânına sahip olacaklardır.”
Yunan bir genci Türkiye’de eğitim görmeye ikna etmek için ne söylerdiniz? Eğitimi için olduğu kadar, yaşam şekli için de ülkeniz bu gence neler sunabilir?
“Yunan öğrencilerin Türkiye’de yabancılık çekmeyeceklerini söyleyebilirim.”
“Öncelikle Yunan öğrencilerin Türkiye’de ucuz ve kaliteli bir üniversite eğitimi alma imkânına sahip olacaklarını tekrar vurgulamak isterim. Ayrıca, Türk ve Yunan halklarının uzun bir ortak tarihi geçmişe sahip olduklarını ve yemek kültürü, davranış kültürü, eğlence kültürü, alışkanlıklar, gündelik hayat vs. konularda tahminlerin ötesinde birbirlerine benzediklerini hatırlatmak isterim. Yapılan araştırmalar Türkiye’den Avrupa ve ABD’ye üniversite okumak için giden öğrencilerin en kolay arkadaşlık kurdukları öğrencilerin Yunan öğrenciler olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Yunan öğrencilerin Türkiye’de yabancılık çekmeyeceklerini söyleyebilirim. Yaşam şekli konusunda ise öğrencilere herhangi bir telkin, baskı veya dayatma söz konusu değildir.”
Sıklıkla, iki halkın daha derin işbirliğine ivme veren veya engel olan sabit inançlar oluyor. Siz Yunan bir genci, eğitimi için bir Türk üniversitesini seçmekten vazgeçirebilecek türde inançlar olduğuna inanıyor musunuz? Eğer öyleyse, bu genci nasıl ikna etmeye çalışırdınız?
“Türk ve Yunan halkları arasında ulusal önyargıları ve milliyetçilik dönemlerinde üretilmiş stereotipleri aşmak gerekiyor.”
“Türk ve Yunan halkları arasında ulusal önyargıları ve milliyetçilik dönemlerinde üretilmiş stereotipleri aşmak gerekiyor. Bizler yan yana ve barış içinde yaşamaya mecburuz. Aynı coğrafyada yaşıyoruz ve bu ortak coğrafya bize işbirliğini empoze etmektedir. Bu sebeple geçmişten kaynaklanan olumsuz imaj ve algıları bir kenara bırakıp, ortak değerler üzerinde geleceğe doğru yeni bir köprü kurmamız gerekiyor. Bunun da ancak eğitim ve bilim yoluyla başarılabileceğini söylemek mümkündür. Yunan bir gencin, eğitimi için bir Türk üniversitesini seçmekten vazgeçirebilecek türde inanç ve engeller olduğunu düşünmüyorum. Halihazırda gerek lisans, gerekse lisansüstü seviyede Türkiye’de öğrenim gören çok sayıda Yunan öğrencinin varlığı bizzat bu durumu tekzip etmektedir.”
Son yıllarda ülkelerimiz arasında turist transferinin yoğunlaştığını gözlemliyoruz. Özellikle burada, Selanik’te, Türkiye’den gelen turistlerin sayısında önemli artış görülüyor – hatta bazı kimseler ‘‘turizm diplomasisi’’nden söz ediyor. Sizce eğitim alanı, iki halk arasında ayrı bir işbirliği alanı, yeni bir ‘‘köprü’’ teşkil edebilir mi?
“Turizm diplomasisinin etkin bir rolü olduğunu düşünüyorum.”
“Türkiye ve Yunanistan arasındaki turist transferinin son yıllarda arttığı bir vakıadır ve Yunanistan’ın tatilini yurt dışında geçirmek isteyen Türkler için önemli bir cazibe merkezi olduğu görülmektedir. Mesela Santorini, Mikonos, Rodos, Sakız, Taşöz gibi Ege adaları çok sayıda Türk turisti çekmektedir. Selanik şehri de hem önemli bir turizm kenti olması hem de Atatürk’ün evine evsahipliği yapıyor olması bakımından Türk turistlerin mutlaka görmek istedikleri Yunan şehirlerinin başında gelmektedir. Turizm halkların yakınlaşması ve karşılıklı önyargıların giderilmesi bakımından da çok önemlidir. Bu anlamda iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesi bakımından turizm diplomasisinin etkin bir rolü olduğunu düşünüyorum.
“Yunan öğrencileri yalnızca Türkiye’de üniversite okumaya değil aynı zamanda Yüksek Lisans ve doktora yapmaya da bekliyoruz.”
Keza, eğitimin de iki ülke arasında ayrı bir işbirliği alanı ve köprü görevi teşkil edebileceğine inanıyorum. Ortak tarihi geçmişimizin ve bir arada yaşama olgusunun araştırılması bakımından Sosyal Bilimlerde özellikle tarih, edebiyat, sanat tarihi, arkeoloji, sosyoloji gibi alanlarda karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu sebeple Yunan öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelerde okuması, hatta Yüksek Lisans ve Doktora yapmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Anadolu’nun Yunan medeniyetinin oluşumundaki yeri, antik ve modern Yunan tarihindeki önemi yadsınamaz. Yunanistan bizim için son derece önemli bir ülkedir. Başbakanlık Devlet Arşivleri de gerek Osmanlı dönemi, gerekse modern dönemlere ilişkin olarak iki halkın tarih ve kültürüne dair zengin kaynaklar ihtiva etmektedir. Keza, Atina, Selanik ve Mt. Athos’daki Osmanlı döneminden kalma ferman, berat, defter, sicil vb. türde evrak da tarih araştırmaları bakımından son derece önemlidir. Şahsen her iki ülkede Türkçe, Yunanca ve hatta Osmanlıca bilen uzmanların yetiştirilmesinin uzun vadeli çıkarlarımız bakımından yararlı ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Merlek Delilbaşı, Levent Kayapınar, Nükhet Adıyeke, Evangelia Balta, Elizabeth Zachariadu gibi Türkçe ve Yunanca bilen bilim insanlarının tarih bilimine yaptıkları katkılar ortadadır. Yunan öğrencileri yalnızca Türkiye’de üniversite okumaya değil aynı zamanda Yüksek Lisans ve doktora yapmaya da bekliyoruz.”