11 Mart 2011 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Daimi Komitesi, AKPM Hukuk ışleri ve ınsan Hakları Komitesi üyesi Andreas Gross (ısviçre, Sosyalist Grup) tarafından hazırlanan “Rodos ve ıstanköy’ün Türk kültürel kökenine sahip yerleşiklerinin durumu” (Doc. 12526) başlıklı raporu görüşerek taslak karar metnini oylayacak. “Gökçeada (Imbros) ve Bozcaada (Tenedos) Türk adalarında durum” başlıklı raporu hazırladıktan sonra AKPM Türk Delegasyonu’nun Rodos ve ıstanköy (Kos) adalarında Türk kökenli yerleşiklerinin durumunun incelenmesi talebi üzerine bu raporu hazırladığını söyleyen Gross, Gökçeada ve Bozcaada’nın Rodos ve ıstanköy ile karşılaştırılmasının mümkün olmadığını, zira Yunan makamlarının aktif desteği ile “Türk kültürel kökenine” sahip yerleşiklerin toplum ile bütünleştiğini dile getirdi. Raporunda Gross, 1923 yılında Rodos ve ıstanköy’ün Yunanistan’a ait olmadığı dönemde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile mübadele kapsamı dışında bırakılan “Batı Trakya Müslümanları”nın sahip olduğu azınlıkların korunması özel rejimine “Rodos ve ıstanköy Müslümanlarının” tabi olmadığını ancak ıtalya ile Yunanistan arasında imzalanan antlaşma (1947 Paris Antlaşması) ile adada yaşayan tüm yerleşiklerin Yunan vatandaşlığına geçerek bu kişilerin din ve mülkiyet haklarına saygı gösterileceğinin ifade edildiğini söylüyor. EğıTıM VE TÜRKÇE DıL DERSı Raporunda Müslüman/Türk kökenli yerleşiklerin sorunları başlığı altında ilk olarak Türk dili eğitimi sorununu inceleyen Gross, 1972 yılında Yunan cuntasının Türkiye’nin 1964 yılında Gökçeada ve Bozcaada ile Heybeliada Ruhban Okulu’nu kapatmasına bir tepki olarak Süleymaniye Medresesi’ni kapattığını ifade ediyor. Gross, Eğitim Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre öğrenci sayısının azlığı nedeni ile Türk dilinde eğitim veren son okulun da 1991 yılında kapatıldığını not ediyor. Yine Gross, Eğitim Bakanlığı’ndan alınan bilgiye göre Rodos ve ıstanköy’de öğleden sonra derslerinde Türkçe dil dersi verilmesine ilgi gösterebilecek çocuk olmasına karşın ailelerin ilgisiz olduğunu not ediyor. Ancak Gross, bu derslerin Rodos ve ıstanköy’de yaşayan Türk kökenli çocuklara özel değil ilgi gösteren herkese açık olabileceğini belirtiyor. Gross, adalara gerçekleştirdiği ziyarette ifade edilen Türkçe dilinde eğitim veren “topluluk okulları”nın en azından ilkokul düzeyinde açılması talebinin öğrenci sayısının azlığı ve Yunan makamlarının Lozan stili azınlık haklarını Rodos ve ıstanköy’de yaşayan Türkler için genişletme konusuna tereddütle bakması nedeni ile gerçekçi olmadığını belirtiyor. Vakıflar Vakıfların şeffaf yönetiminde eksiklik başlığı altında Gross, Rodos ve ıstanköy’de her bir adada bir tane olmak üzere Yunan makamlarınca atanan beşer üyeye sahip toplamda iki vakıf bulunduğunu ve 12/1929 sayı ve tarihli ıtalyan Kararnamesi’ne iki yılda bir atanması gereken bu kişilerin hükümetin güvenine sahip oldukları sürece görev yaptıklarını ifade ediyor. Vakıfların kötü yönetimi ile vakıf mülklerinden elde edilen gelirlerin kullanımının şeffaflığı konusunda şikâyet olduğunu söyleyen Gross, vakıf üyesi kişilerin orada yaşayan toplumun kendisi tarafından seçilmesinin şeffaflığı artırabileceğini söylüyor. MÜFTÜ SORUNU Kültürel anıtların korunması konusunda kısıtlı kaynaklar nedeni ile problemler yaşandığını iddia eden Gross, ibadet yerlerin konusunda ise her adada iki caminin açık olduğunu, diğerlerinin yenilenme ihtiyacı veya cemaat azlığı nedeni ile kapalı olduğunu belirtiyor. Gross, yetkili kişinin kim olduğu konusundaki belirsizlik nedeni ile müftü sorununun karmaşık bir hal aldığını not ediyor. Gross, 1990 yılında Gümülcine Müftülüğü tarafından Rodos’a ısmail Çakır Salimoğlu’nun imam olarak gönderildiğini ancak bu kişinin 1928 tarihli Yunanistan’da müftü sayısının belirlendiği yasanın yürürlüğe girdiği tarihte adaların Yunanistan’ın parçası olmaması nedeni ile Rodos’ta müftü makamı olmadığını belirtiyor. Bu sorunun çözümüne ilişkin olarak ise Gross, 1928 tarihli yasanın Rodos ve ıstanköy’ü içine alacak şekilde güncellenmesi gerektiğini ifade ediyor. Buna karşılık Gross, adada gerçekleştirdiği görüşmelerde “Türk kültürel kökenli kişilerin” belki de Rodos veya ıstanköy’de bir müftüye gerek olmadığını ancak kanunun adalarda yaşayan Müslümanlar için yetkili dini otoritenin kim olduğunu açıklığa kavuşturması gerektiğini ifade ettiklerini not ediyor. Tavsiyeler bölümünde ise Gross, Rodos ve ıstanköy’de Müslüman topluluklarının “imam”larını özgürce seçmeleri gerektiğini söylüyor. HABıPOğLU: GROSS’UN RAPORU YÜZEYSEL VE TARAFLI! Rapor ile ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu, “Andreas Gross’un raporunun yanlış ve eksik bilgiler içermekle birlikte açık şekilde taraflı bir dille kaleme alınmış olduğunu görüyoruz. Raporun üslubu ve yazımında kullanılan dil ve terimler objektif değil, aksine yanlı… Bunun en çarpıcı örneği ise Gökçeada ve Bozcaada için ımroz ve Tenedos isminin kullanılmasına karşılık Kos için bir kez bile ıstanköy ifadesinin kullanılmaması… Yine bu adalarda yaşayan kişiler için “Türk etnik kökeni” yerine “Türk kültürel kökeni” ifadesi de raporun taraflı tutumuna işaret ediyor. ıçerik bakımından ise rapor derinine bir araştırma değil, aksine yüzeysel bir yaklaşım ile kaleme alınmış. Öncelikli olarak bu adalarda yaşayan Türklerin statüsünün belirlenmesi ve farklı etnik kökene ve dine sahip Türklerin bir azınlık grubu olarak özel hak ve ayrıcalıklardan yararlanması konusu metinde gündeme dahi alınmamış. Ayrıca ABTTF’nin AKPM’de Andreas Gross ile görüşerek Rodos ve ıstanköy’de yaşayan Türklerin sorunları ile ilgili hazırlamış olduğu raporu kendisine iletmiş olmasına rağmen bu bilgilerin dikkate alınmadığını görüyoruz. Oysa AKPM Hukuk ışleri ve ınsan Hakları Komitesi’nin rapor hazırlamakla görevlendirdiği isimlerin yerinde inceleme yapması ve hükümet makamları ile görüşmesi raportörün objektif bir değerlendirme yapmasını amaçlıyor. Ne yazık ki Gross’un raporunda bunu görmek mümkün değil” açıklamasında bulundu.