9-10 Aralık 2010 tarihinde Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), Avusturya’nın başkenti Viyana’da Avrupa Güvenlik ve ışbirliği Teşkilatı tarafından düzenlenen Ek ınsani Boyut Toplantısı’na katıldı. “Din veya ınanç Özgürlüğü” konulu toplantıda ABTTF Uluslararası Çalışmalar ve Lobi Grubu üyesi Melek Kırmacı ve Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği üyesi Pervin Hayrullah ve Ali Hüseyinoğlu Batı Trakya Türk Azınlığı’nı temsil ettiler. “AGıT Taahhütleri: Yeni Sorunlar ve Zorluklar” başlıklı ilk oturumda T.C. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Bülent şenay, din veya inanç özgürlüğü alanında AGıT taahhütlerinin insani boyutu konusunu inceleyeceğini ifade etti. Bu anlamda pratik ve esnek bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini söyleyen şenay, din veya inanç özgürlüğü alanında temel çatışma alanının ifade özgürlüğü alanında yaşandığını dile getirdi. Bununla birlikte şenay, Avrupa’nın Müslüman nüfusuna yönelik olarak nefret temelli saldırıların arttığına da dikkat çekerek ıslamofobinin din veya inanç özgürlüğünü tehdit ettiğini belirtti. BATI TRAKYA’DA şERıAT UYGULAMASI ıLE ıLGıLı TARTIşMA TOPLANTININ GÜNDEMıNE TAşINDI Bu oturumda BTAYTD üyesi Ali Hüseyinoğlu, din veya inanç özgürlüğü alanında yeni bir sorun olarak şeriat uygulamasının tartışılmaya başlandığını dile getirdi. Osmanlı ımparatorluğu’nda medeni hukuk alanında müftülere şer’i hükümlere uygun olarak tanınan yargı yetkisinin Yunanistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından devam ettiğini söyleyen Hüseyinoğlu, şer’i geleneğin bugün de evlenme, boşanma ve miras alanlarında geçerli olduğunu belirtti. Gelenek ile birlikte Batı Trakya Türk Azınlığı’nın din alanındaki temsilcileri müftülerine şer’i hükümlere uygun olarak yargı yetkisinin tanınmasının hukuki bir durum oluşturduğuna dikkat çeken Hüseyinoğlu, Batı Trakya’da şeriatın yalnızca modern ve çağdaş insan hakları kuralları ve değerleri ile örtüşmediği gerekçesi ile kaldırılamayacağını belirtti. Hüseyinoğlu’nun konuşmasını takiben cevap hakkını kullanan Yunanistan, Batı Trakya’da müftülerin seçiminin diğer tüm ülkelerde gerçekleştirilen uygulamalara benzer şekilde gerçekleştiğini belirterek şeriat konusunda da mahkemelerin yetkileri çerçevesinde yargı yetkilerini kullandıklarını ifade etti. ABTTF, CAMı ıNşAATI ıZNı VE MıNARELERıN YÜKSEKLığı SORUNUNU DıLE GETıRDı Dini semboller ve ifade başlıklı üçüncü oturumda ise Kırgızistan Dışişleri Bakanlığı Diplomatik Akademisi Felsefe ve Uluslararası Hukuk Bölümü Başkanı Dr. Adash Toktosunova, Yunanistan’da yeni bir ibadet yerinin yapımı konusunda o bölgede bulunan Ortodoks piskoposun onayına ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek bu durumun dini semboller ve ifade özgürlüğü ile bağdaşmadığını söyledi. Bu oturumda konuşan ABTTF Uluslar arası Çalışmalar ve Lobi Grubu üyesi Melek Kırmacı, din veya inanç özgürlüğü ve dini sembollerin kamusal alanda kullanımının AGıT alanından son on yılda köklü şekilde değişikliğe uğradığını bunun da sebebinde 2009 yılında ısviçre’de minarelerin yasaklanmasının halk tarafından referandumda onayladığı referandumda görüldüğü üzere Avrupa’da yaşanan kimlik krizi olduğuna dikkat çekti. Kırmacı, Avrupa’da farklı dinlere ve inançlara yönelik hoşgörüsüzlüğün Yunanistan dahil AGıT alanında artışa geçtiğini ifade ederek Yunanistan’da ibadet yeri inşa edilmesi izni ile minarelerin yüksekliği problemlerini dile getirdi. Yunanistan’da yeni bir ibadet yerinin inşa edilmesi için o bölgedeki şehir planlama dairesinden onay alınması gerektiğini söyleyen Kırmacı, ABD Din Özgürlüğü Raporu 2010 Yunanistan raporunda dile getirildiği üzere 2006 yılından bu yana hiçbir dini grup veya inanç için ibadet yeri izni verilmediğini belirtti. Bu anlamda başka bir sorunun da minarelerin yüksekliği sorunu olduğunu söyleyen Kırmacı, minareler için 16 metre yüksekliğin Batı Trakya Türk Azınlığı’nın ıslami geleneğinin bir parçası olduğunu belirtti. Cevap hakkını kullanan Yunanistan, ibadet yeri inşasında artık piskopos onayı gerekmediğini, bu durumun değiştiğini söyledi. Bununla birlikte cami ve minareler için uygulanan çevre planının diğer tüm yapılar için uygulandığını ifade eden Yunanistan, son iki yılda konu ile ilgili yapılan altı başvurudan beşinin reddedildiğini belirtti.