Ana Sayfa Batı Trakya Haberler ABDULLAH AYMAZ: “BUNLAR DA NEYİN NESİ?”

ABDULLAH AYMAZ: “BUNLAR DA NEYİN NESİ?”

29
0

Gazeteci-Yazar Abdullah Aymaz hoca yazdığı yazılarla insan sevgisi ve hoşgörüsüne önem verdiği kadar, devletler arası ilişkilere de önem veren bir şahsiyet olarak bilinir. Bu özelliğini Batı Trakya bölgesindeki bir etkinliğe katılarak kendisini tanımamamıza rağmen yazdığı yazıdan ve bölgede bulunduğu sürece davranışlarından öğrenmiş olduk. Dedeağaç’ta bir etkinliğe katıldıktan sonra Türkiye’ye geri döndüğünde kaleme aldığı köşe yazısını okudum, takdirle beğendim ve BİRLİK Gazetesi olarak siz okuyucularımıza da okuma fırsatını sunmak istedik.

Ağzına sağlık Abdullah Aymaz hocam.

“BUNLAR DA NEYİN NESİ?

“Yunanistanlı, Türkiyeli çeşitli sanatkârlar bir araya gelerek ortaklaşa “Buluşma Sergisi” organize ettiler. Dedeağaç’taki bu sergiye davetli idik.

Bu münasebetle gittiğimiz Dedeağaç’ta şehrin metropoliti Anthimos’u da ziyaret ettik. Kendisine M.Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Yunancaya tercüme edilen “İnsanın Özündeki Sevgi” kitabını hediye ettik. Okuyacağını ve kitap hakkındaki görüşlerini de yazacağını söyledi…

Sohbet sırasında bulundukları mabedin yerini, zamanında oraların sahibi Hacı Saffet Bey’in bağışladığını söyledi. Arkadan Balkanlar’ın karışmasında, Bulgarların bu bölgeyi işgal ettiğini hatırlatarak dedi ki: “Bulgarlar bazı Müslümanları camilere doldurmuş ve işkenceye başlamışlar. Bazılarını öldürmüşler. Bunu haber alan Hacı Saffet, Dedeağaç metropolitine gidip haber vermiş. O da bütün papazları harekete geçirip Müslümanları bu kilisenin (yani arsasını Hacı Saffet’in verdiği yerin) içine, avlusuna doldurmuşlar. Sonra bütün kayıkçıları harekete geçirip onları İstanbul’a taşımışlar. Bulgarlar gördükleri halde, Yunan papazlar kayıkların başında olduklarından müdahale edememişler. Bu olayı o zamanın İstanbul gazeteleri de yazmışlar.”

Yunanistan’daki krizden de bahseden Metropolit Anthimos, “Bankaların kredi teşvikleri, faizler ve kredi kartları bizi bu hale getirdi, sizde de aynı tehlikeyi görüyorum.” dedi. Avrupa’daki ırkçı yükseliş ve İslamofobi’nin üç dört sene sonra iyice yükselebileceğinden endişe duyduğunu da ilave etti.

Sonra bize salonu gezdirdi… Osmanlı tuğralı takıları, cep saatlerini ve çok önceki metropolitlerin duvardaki resimlerini gösterdi. Bir metropolitin resminin üzerindeki Mecidiye nişânını göstererek o nişânın aslını da getirdi… Üzerinde “Sadakat, Gayret, Hamiyet” yazıları ve 1268 tarihi vardı. Biz bu yazıları okuyunca, “Ben sizi buralarda her zaman nerede bulacağım; bunları yazın ve mânâlarını da ilâve edelim.” dedi. Verdiği kâğıdın tam altında

Yunanca bir yazı vardı. “Bunu sen konuşurken yazdım.” dedi. Ben ‘Barış Pedagojisi Dersleri’nden bahsetmiştim. “UNESCO, 17 çatışma bölgesinde böyle bir ders okutulmasını istiyor ama kim okutacak? Öğretmen mühim. Eli bal, ama yüzü sirke satan adam gibileri okutursa bundan bir fayda olmaz.” demiştim, bizim bu deyimimiz hoşuna gitmiş, onu not almış…

Güleç yüzlü ve konuşkan bu zatı, ‘Buluşma Sergisi’ne de davet ederek yanından ayrıldık.

Deniz kenarında bir balıkçı lokantasına gittik. Burada istediğiniz balığı bulamıyorsunuz. Buranın özelliği o gün denizden ne çıkmışsa… Ama balıklar çok taze… Namazlarımızı birer ikişer bir kenarda eda etmeye çalıştık. Yemeğin ortasında lokanta sahibi, elinde bir Kur’an meâliyle yanımıza geldi. “Ben bir Hıristiyan’ım ama bu Kur’an’ı baştan sona birkaç defa okudum. Ne güzel!.. Fakat bazı radikaller neyin nesi? Kur’an ‘Gidin masum insanların içinde intihar saldırısı yapın.’ demiyor. Bunlar niye yapıyor?” diye sordu…

Gerçekten çok işimiz var. Bizden çok şey bekleniliyor. Evet dünyanın her tarafında müşteriler bekliyor…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz