Burnumuzun Dibindeki Cennet Ada: Thassos Adası
Yaz geldi sıcaklar bastırdı. Böylece ‘Ah şöyle haftasonunu cuma ile birleştirip İstanbul’dan 2-3 günlüğüne kaçabilsem’ sezonu da açılmış oldu. Çeşme, Bodrum, Ayvalık, Asos, Saros gibi alternatifleri siz zaten biliyorsunuz ama ben sizi çok yakınınızda cennet gibi plajları ve turkuaz denizi olan bambaşka bir yere davet ediyorum. Üstelik Türkiye’deki alternatiflerinden çok daha ucuz.İstanbul’dan arabaya binin, sadece 5 saat sonra oradasınız: İşte Thassos Adası…
Yunanistan Türk turistler açısından son yıllarda en gözde yerlerden biri. İlişkilerin normalleşmesiyle birlikte başlayan karşılıklı gidiş gelişler özellikle son 2-3 yılda iyiden iyiye artmaya başladı. Bunda Türk turistlerin İstanbul’a en yakın yerler olan Dedeağaç, İskeçe, Thasos ve Kavala’yı keşfetmesinin payı büyük. Ancak bu dörtlü arasında Thasos Adası’nı ayırmak istiyorum. Semadirek ile birlikte İstanbul’a en yakın ada konumunda olan Thasos, başdöndüren doğası, muhteşem güzellikteki plajları ve yeme-içme turizmi ile insanı baştan çıkarıyor. Şimdi gelin sizi geçtiğimiz hafta tek araba ve dört kişi ile yaptığımız üç günlük Thassos turuna götüreyim.
Otomobille Yunanistan’a Gitmenin Püf noktaları
Öncelikle yurtdışına otomobil ile gitmek istiyorsanız yapmanız gereken iki temel şey var. Birincisitriptik belgesi de denilen araç sigortasını yaptırmış olmak. Bunu kendi sigorta şirketinizden çok kolay bir şekilde halledebilirsiniz. 15 günlük sigorta 60 euro civarı bir para tutuyor. İkincisi ise maalesef uluslararası ehliyet almanız gerekiyor. Aslında hiçbir işe yaramayan bu uluslararası ehliyet için gidip TURİNG’e 380 lira para ödüyorsunuz. Üstelik bu ehliyet sadece sınırdan geçerken işe yarıyor. Yunanistan içerisinde bir sorun olduğunda normal ehliyetinizi gösterebilirsiniz. (Ocak 2015’ten itibaren bu belgeye ihtiyaç olmayacak. Yeni Türk ehliyetleri Yunanistan’da geçerli sayılacak)
Yunanistan’a gitmeden önce bu uluslararası ehliyetin gerçekten sorulup sorulmadığını biraz araştırdım. Kimileri ‘boşver hiç gerek yok, sormuyorlar’ derken, kimileri de özellikle son zamanlarda Gümrük’te mutlaka sorulduğunu belirtiyordu. İşimizi şansa bırakmamak adına parayı bastırıp 10 dakikada ehliyeti aldık. Gümrük’te Türk tarafındaki görevliler iki ayrı kere belgenin olup olmadığını sordu. Biz de var dedik ve geçtik, ama göstermedik. Tam da ‘yahu galiba sadece beyana dayanıyormuş, keşke almasaydık’ derken Yunanistan tarafına girerken direkt olarak belgeyi göstermemizi istediler. Sözün özü, uluslararası ehliyetinizi alın… Bu arada küçük bir hatırlatma, ehliyet 1 yıllık ve yenilemek istediğinizde yarı parasını ödüyorsunuz.
Ancak adaya otobüsle de ulaşım mümkün. Bir çok otobüs firması günde üç defaya varan karşılıklı seferler düzenliyor. Otobüsle Kavala’ya gidip (ortalama 75 TL) oradan feribotla adaya geçebilir ve otomobil kiralayabilirsiniz. Bu durumda uluslararası ehliyete de gerek yok. Ayrıca adada kiralama fiyatları uygun gözüküyordu. Mesela 3 günlüğü 60 euroya kiralama yapan şirketler bile var.
Neyse, biz 60 euro ve 380 lirayı bayılıp depoyu fulledikten sonra artık Thasos tatiline hazırdık.Beylikdüzü’nden çıkıp Tekirdağ üzerinden İpsala sınır kapısına varmamız 2.5 saati buldu. Gümrük işlemleri için 10 dakika harcadık ve Yunanistan topraklarına girdik. Bu arada Yunanistan’da otoyollar pırıl pırıl. Hız sınırı ise 130 km/s. Ama yollarda hiç radar uygulamasına rastlamadım. Herkes vızır vızır gidiyordu. İpsala’dan çıktıktan sonra dümdüz giderek önce Alexandroupolis olarak bilinen Dedeağaç, arkasından Komotini (Gümülcine) ve Xhanti (İskeçe) sapaklarından geçiyorsunuz. Thasos’a sizi götürecek olan feribot ise Keramothi kasabasından kalkıyor. İskeçe’den yaklaşık yarım saat sonra otobanda feribot işareti ile birlikte Thassos tabelasını görebilirsiniz. Ancak tabela çok büyük değil, o nedenle dikkatli olun. Saptıktan yaklaşık 25 km sonra sonra tabelaları takiben feribotun olduğuKeramothi kasabasına ulaşacaksınız.
İpsala-Keramothi arası ise 2 saat sürüyor.
Takip ettiğiniz yol direk olarak sizi o sevimli ve şirin Keramothi’nin feribot iskelesine ulaştırıyor. Hemen oracıkta biletinizi aldıktan sonra saatine göre yarım saat veya 1 saat arayla kalkan feribotlar da Thassos Adası’na götürüyor. Feribot ücreti ise araç ve şöför 23 euro. Şöför haricindeki her bir yolcu için ise 3 euro ücret alınıyor. Feribot yolculuğu kalkması durması derken yaklaşık 50 dakika sürüyor. İçeride her türlü yiyecek içecek mevcut. Hele Keramothi’nin tam ucundan geçerken o manzarayı seyre dalıp içilecek güzel bir frappe paha biçilemez.
Frappe nedir derseniz, Yunanistan’ın milli içeceği diyebelirim. Büyük bardaklarda ikram edilen soğuk kahveye. İçine arzuya göre süt ve şeker de ekliyorlar. Yunanistan genelinde fiyatı ortalama 2-2.5 euro.
Thasos’ta neler yaptığımızı anlatmadan önce ada ile ilgili kısa bir bilgi verelim. Çevresi 102 km olan bu adanın deniz kenarında üç ana merkezi var: Limenas, Limeneria ve Pathos. Ayrıca içerilerde irili ufaklı başka küçük köyler de var. Adanın en önemli özelliklerinden biri bilinen Yunan adalarının aksine yemyeşil olması. Her yer ormanlarla ve çok güzel bir bitki örtüsü ile kaplı. Adanin çevresinde 80’e yakın doğal plaj bulunuyor. Bunlar sadece karayolu ile ulaşımı olanlar. Bir de deniz yolu ile ulaşılabilenler var ki onların sayısını bilmiyorum. Aynı zamanda çok tarihi bir ada. Yerleşimin M.Ö 1500’lü yıllara dayandığı tahmin ediliyor. O dönemden kalan kalıntılara her yerde rastlayabilirsiniz. Adadaki mermer ocakları bölgeyi ticari açıdan da çok değerli bi yer haline getirmiş. Bu ocakların bir kısmı halen faal ve ciddi bir mermer ticareti yapılıyor.
Thasos’da Ne Yenir?
Ada genelinde yiyecek içecek fiyatları birbiri ile çok yakın. Elbetteki bu adada yenebilecek en güzel şeylerin başında deniz mahsulleri, kızartmalar, musakka, Grek salad, cacık gibi yiyecekler geliyor. Kısa bir fiyat bilgisi vermek gerekirse kalamar, ahtapot ve midyelerin porsiyonu 5-8 euro arasında değişiyor. Ancak bu porsiyonlar bizdeki gibi minicik değil, uyarayım. Duble porsiyon söylerseniz yarısının masada kalma riski var.
Balık fiyatları da pazarlığa bağlı olmak üzere değişiyor. Bizim Boğaz’daki restoranlarla kıyaslarsanız çok daha ucuz olduğunun altını çizelim. Çok kızgın yağda una batırılarak pişirilen incecik kabak dilimlerinin tadı enfes. Aynı şekilde çeşit çeşit patlıcan salataları da tam damak çatlatan cinsten. Bizdekine göre tadı daha kremamsı olan Yunan yoğurdu ile yapılan cacık, bizdeki az yağlı beyaz peynire benzeyen feta peynirli Grek Salad, içi kıyma dolu musakka, dpmates soslu ve peynirli karides saganaki gibi yemekler kesinlikle kaçmaz. Bunların fiyatları da ortalama 2-4 euro civarı.
Thassos Plajları
Biz Thasos’taki tatilimizi feribotun yanaştığı ilk merkez olan Limenas‘ta kalıp gezebildiğimiz kadar plajları gezebilmek üzerine planladık. Limenas’ta çoğu 20-30 odalı birçok otel var. Merkez ufak olduğu için nerede kalırsanız kalın 5 dakikada istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Fiyatlar da genelde gecelik 40-80 euro arası değişiyor. Örneğin bizim kaldığımız Lido Otel’in gecelik oda kahvaltı fiyatı 65 euro idi.
Gelelim ada turuna. Otele yerleştikten sonra ilk gün resepsiyonudaki Panos’un da önerisi ile Limenas’a yakın bölgedeki plajları gezmeye karar verdik. İlk durağımız merkezden 3 km uzaktaki La Scala Beach oldu. Bu plajın çevresinde de irili ufaklı birçok plaj mevcut.
La Scala’ya giriş ücretsiz. Araba park yeri de gayet geniş. Mermer tozları ile kaplı bembeyaz bir zeminden ilerleyip kumsalda şemsiye ve şezlonglara kurulabilirsiniz. Burada sadece yiyecek ve içeceklere para ödüyorsunuz. Fiyatlar daha önce dediğim gibi ada genelinde neredeyse hemen hemen aynı. İster en iyi plajda olun, ister içeride bir köyde. Frappe 2.5 euro, Kola 3 euro, bira da ortalama 3.5 Euro. Denizin ve kumsalın harika olduğu bu plajda ayrıca arkada çocuklar için ufak bir havuz ve restaurant da var. Arzu ederseniz gönül rahatlığı ile yemeğinizi de yiyebilirsiniz.
La Scala’dan sonra yemek yemek için Panagia adında bir köye gittik. Çok sevimli ve küçücük bir köy. En önemli özelliği ise köyde kuzu, oğlak ve tavuk çevirme ile kokoreç yapan restaurantlar. Hatta bu restaurantların bazılarının tabelaları bile Türkçe. Anlayın artık, bazılarımız çoktan keşfetmiş buraları… Hemen fiyatlarla da ilgili bilgi vereyim. Biz dört kişi domuz hariç çevrilen herşeyden bol bol yedik. Salatası, musakkası, cacıkları, patlıcan biber kızartmaları ve tüm içeceklerle 52 Euro ödeyip çıktık. Thassos’a gidenlere kesin tavsiyem, buradan çevirme yemeden dönmeyin.
Şimdiki rotamız Thassos’un en bilinen plajlarından biri olan Marble Beach. Adından da anlaşılacağı üzere plaj minicik mermer parçaları ile kaplı. Zamanında bu mermer kalıntılarının buraya dökülmesi ile ortaya çok özel bir plaj çıkmış. Denizin o şahane turkuaz rengini veren de bu mermerler. Plajı gördüğünüzde kendinizi tropikal bir adada zannetmeniz mümkün. Çünkü renkler ve doku bize yakın coğrafyalardan çok farklı. Plajın gerçek üstü bir hali var. Bence kesinlikle gidilmesi, görüşmesi gereken bir yer. Ama….
İşin aması şu ki, yolu biraz kötü. Hatta kimilerine göre bayağı kötü. Yaklaşık 4 km’lik bir bol çukurlu bir toprak yolda ilerlemeniz lazım. Hele ki arabanızın altı yere yakınsa çok dikkatli gidin. Arabasına aşık tiplerdenseniz gidip gitmemeyi bir kere daha düşünün. Yol yaklaşık 20 dk sürüyor.
Bir de plajda geçen sene çok popüler bir tesis olmasına karşın şu anda hiç bir tesis yok. Güneşin altında kalmamak için ya yanınızda şemsiye götürün ya da kayalıkların arasındaki doğal gölgeliklerde kendinize sığınacak bir yer bulun. Plaja giriş ücreti mi? Elbette ki bedava…
Ertesi gün adanın aşağısına doğru gitmeye karar verdik. İlk durağımız çok methedilen Paradise Beacholdu. Büyük bir koyda yer alan bu plaj Thassos’un diğer yerlerine çok benzer şekilde incecik kumlarla kaplı. Deniz de aynı şekilde tamamen kum ve sığ. Biz gittiğimizde çok güzel dalgalar vardı. Ancak o kadar dalgaya rağmen deniz pırıl pırıl, hiç bir şekilde bulanmıyor. Sığ olduğu için özellikle çocuklar açısından şahane bir ortam var.
Tüm gününüzü rahat rahat geçirebilirsiniz. Üstelik yol da çok düzgün. Plajda iki adet restaurant var. İsterseniz bu restaurantların şezlong ve şemsiyelerini kullanabilirsiniz. Bir şezlong iki şemsiye 5 euro. Ya da kendi şemsiyenizi getirin, para vermeden rahat rahat takılın…
Paradise Beach’ten sonraki durağımız yine çok popüler bir plaj olan Aliki Beach. Adanın alt ucunda yer alan bu plaj Paradise’a göre çok daha küçük ve dar bir koyda kurulmuş. Arkada yan yana minik restoranlar ve kumsalda onlara ait şezlonglar var. Restoranlardan sipariş vermeniz durumunda bu şezlogları kullanabilirsiniz. Ama bişey yiyip içmezseniz para alıyorlar mı bilmiyorum. Çünkü biz çok acıktığımız için direkt olarak restorana oturduk, ardından şezlonglara indik. Para alsalar da eminim ada genelindeki fiyatlara paralel şezlong çifti ve şemsiye için 5-7 euro arasıdır.
Aliki Beach’te renkler çok güzel. Plaj ince kum, deniz de sığ. Üstelik burası daha korunaklı bir koy olduğu için deniz dalgasız. Ancak yazın çok kalabalık olduğunuz söylüyorlar, uyarayım…
Bu arada Aliki Beach’in hemen yan koyuna bir parantez açalım. Tamamen tesadüf eseri şezlongda güneşlenirken çam ağaçlarının arasında olduğunu farkettiğimiz bir patika ilgimizi çekti. Kalktık, ufak bir yürüyelim dedik. Patika bitip de yol sola kıvrıldığında bambaşka bir yerle karşılaşıyorsunuz. Burası Bizans döneminde adadaki mermer ticaretinin yapıldığı batık bir liman. Ama bir diz boyu kadar batık olduğu için bu harabelerin içerisinde dolaşabilir ve yüzebilirsiniz.
Bir tarafta 90 derece açıyla duran dev mermer sütunlar, dibinde biriken küçücük göletler ve yıkık bir liman. Yetmediyse yola devam edin. Bu kez yine yıkılmış limanın mermer kalıntıları içerisinde suların biriktiği küçük havuzları göreceksiniz. Aşağı inmek için biraz çaba sarfedip bu doğal havuzlara girebilirsiniz. İlk başta biraz ürpertse de çok güzel bir deneyim. Ve mutlaka koyun otarafına giderken fotoğraf makinanız yanınızda olsun.
Şimdi durak Giola… Kayaların delinmesi ile oluşmuş koca bir delik burası. Hemen denizin dibinde olduğu için içindeki su belli ölçüde devir daim oluyor. Yolu Marble Beach kadar olmasa da biraz sıkıntılı. Ama siz Giola tabelalarını takip edip gidebildiğiniz yere kadar gidin. Arabayı çok önceden bırakmanıza gerek yok. Arabayı bıraktığınız yerle Giola arası 10 dk kadar bir iniş mesafesi var.
Biz gittiğimizde biraz akşamüstüne kalmıştık, o nedenle deliğin hafif karanlık hali biraz tedirgin etti. Hatta daha önce insanların girerkenki fotoğraflarını görmemize rağmen girip girmeme hususunda biraz tereddüt ettik. Fakat etrafta balık tutan Yunan arkadaşların el işaretleri ile ‘come on come on’ demesinin verdiği gazla girdik. Çok eşsiz bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Kesinlikle kaçırmayın.
Thassos’da daha önce dediğim gibi çok fazla beach var. Bizim göremediklerimiz gördüklerimizden kat kat fazla. Ben sadece yaptığım araştırmalardan ve tavsiyelerden kendime bir kısa liste oluşturup ona uydum, çok da memnun kaldım. İşte şimdi anlatacağım Makryammos bu listenin son gününde gördüğümüz bir plaj. Ada’daki ana merkez Limenas’a çok yakında yer alan Makryammos yine şahane bir koy.
Burası aynı zamanda bir tatil köyü. İçerisindeki küçük taş evlerde kalıp çok güzel bir tatil geçirebilirsiniz. Ancak buradaki konaklama fiyatları ada geneline göre biraz daha pahalı, belirteyim. Denizi öncekiler gibi incecik kum ve sığ. Sahil bandı oldukça geniş. Koyun bir ucunda yer alan minicik adaya yüzmek ya da kenardan yürümek gibi küçük afacanlıklar yapılabilir. Ama deniz kestanelerine dikkat! Plaja giriş adam başı 3 euro. Eğer şezlong ve şemsiye isterseniz çiftine 7 euro vermeniz gerek. Haricindeki yiyecek içecek fiyatları her yerdeki gibi, kesinlikle daha yüksek değil.
Şimdiye kadar genelde plajlardan bahsettim. Adayı çekici kılan diğer önemli bir unsur da yunanlıların taverna dediği restoranlar. Bizim aklımızda taverna algısıyla alakası bile yok, bildiğimiz restoran bunlar. Adanın merkezi Limenas’ta yemek yiyecek çeşitli alternatifler olsa da en meşhuru limandaki Simi restoran.
Yazın aşırı kalabalık olduğu için yer bulma konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz. Mesela biz Haziran’da gitmemize karşın masa için yarım saat beklemek zorunda kaldık. Bu arada Simi’nin yanında da bir restoran var ama tamamen bomboş. İnanılır gibi değil, herkes Simi’de sıra beklerken kimse yanındakine gitmiyor. Bu arada limanın sonundaki Mythos için de güzel şeyler duymuştuk, biz yemedik ama isteyen deneyebilir.
Fiyatlara gelince toptan söyleyeyim, bir gece dört kişi envai çeşit deniz mahsulü ve içeceklerle donattığımız masaya sadece 60 euro para ödedik. İkinci gece Limeneria bölgesinde yine denizin dibinde çok sevimli bir restoranda deniz mahsulleri ile birlikte risotto da yediğimiz sofra için ise 64 euro para verdik. İçerisinde 400 gr’lık bir deniz çuprası da vardı…
Toparlamak gerekirse, yukarıda yazdıklarım bizim tecrübelerimiz. Gittiğimiz gördüğümüz plajlar çok güzeldi. Görmediğim için aklımda kalan bir tek Golden Beach oldu. Ancak bunun haricinde de çok güzel yerler var. Haricinde oteldeki arkadaşın bize bir dahaki gelişimizde denemek üzere tavsiye ettiği adanın içerisindeki köyleri ve gölleri de aklıma yazdım.
Thasos’ta Yapılması Gerekenler
– Thassos’ta görebildiniz kadar plaj görün
– Thassos’ta Marble Beach’e mutlaka gidin
– Thassos’ta çok fazla tarihi kalıntı var. Özellikle Arkeoloji müzesini çok tavsiye ediyorlar.
– Thassos’ta mutlaka Frappe için
– Deniz mahsullerinin tadına bakmadan Thasso’tan dönmeyin, özellikle karides saganaki
– Panagia’da oğlak çevirme yiyin
Yazar hakkında: Eren Güler
Önce Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nü deneyip arkasından İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat’tan mezun olduktan sonra kendisini bir anda medyada buldu. Aslında hep bankacı ya da borsacı olacağını zannederdi. 14 yıldır medya kuruluşlarında ekonomi editörü olarak görev yapıyor. Bunun son 7 senesi ise Hürriyet’te geçti. Yazar halen bu kurumdaki görevine hürriyet.com.tr Ekonomi Müdürü olarak devam ediyor. Ekonomi editörü olmasına karşın turizm, gezi ve gurme işlerine çok meraklıdır. Elinden gelse hep gezi yazıları yazmak ister. Gitsin, gezsin, görsün, değişik yemekler yesin, yazsın… Bunları çok sever. Belki de ileride bir gezi-gurme yazarı olacaktır, kim bilir…
url=#compose/mailto=eguler@hurriyet.com.tr” style=”margin: 0px; padding: 0px; border: 0px; font-family: inherit; font-size: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; font-stretch: inherit; line-height: inherit; vertical-align: baseline; outline: 0px; color: rgb(102, 0, 153);”>eguler@hurriyet.com.tr
Twitter: @erenguler