Önümüzdeki 25 Ekim 2012 Perşembe günü Mübarek Kurban Bayramı’nı idrak etmiş olacağız.
Bilindiği gibi bayram, sevinç ve neşe günü demektir. Öteden beri her milletin birçok millî günleri ve millî bayramları vardır. Bu bayramlarda tarihî hatıralar canlandırılır ve toplum hafızası tazelenir.
Dinî ve millî bayramların kişiler ve toplumlar üzerinde her zaman olumlu etkileri vardır. Millî bayramlar millî şuuru geliştirdiği gibi, dinî bayramlar da dinî şuurun gelişmesine sebep olmaktadır.
Milletlerin tarih boyunca hep dinî bayramları olagelmiştir. İslâm tarihinde ise, Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman, Medine halkının batıl inançlarla dolu bayramları vardı. Peygamberimiz (s.a.v.) bu bayramları kaldırarak, bunlara mukabil Müslümanların iki dinî bayramları olduğunu bildirmişlerdir.
Kurban Bayramı’na Hacılar Bayramı da denir. İslâm’ın beş şartından biri olan Hac İbadeti de aynı günlerde yapılmaktadır. İslâm’a inanan insanlar ilâhî vecd ile Kâbe-i Muazzama’nın etrafında tavaf ederek, Cenab-ı Hakk’a hamd-ü senada bulunarak hac farizasını yerine getirirler.
Mekke’nin dışındaki Müslümanlar da bayram sabahı camilerde toplanarak bayram namazlarını kılarlar, Allah’a yalvarırlar. Kurbanlarını keserek, hacıların Mekke’de yaptıkları duaları bulundukları yerlerde yaparlar.
Aziz Kardeşlerim,
Kurban: Sözlükte yaklaşmak, yakınlık peyda etmek anlamlarına gelmektedir. Dinî terim olarak; ibadet niyeti ile kurban kesme günlerinde bir hayvanı Allah rızası için kesmektir. Buna “Udhiyye” de denir.
Kurban ibadetinin tarihi oldukça eskidir. Bütün semavî dinlerde kurban kesmek, insanı Allah’a manen yaklaştıran ve ulaştıran bir ibadet sayılmıştır. Bu ibadet “Kurbet”, Allah’a yakın manasına gelmektedir.
Hz. Adem’in iki oğlunun kurban kesmeleri konusu Maide Sûresi’nin 27. ayetinde zikredilmektedir. Yine Hz. İbrahim (a.s.)’in Allah’tan bir oğul isteyip verdiği takdirde, en sevdiği şeyi kurban edeceğini söylemesi Kur’an-ı Kerim’in Saffât Sûresi’nin 102-110. ayetleri arasında bizlere uzun uzun anlatılmaktadır.
Çok eski zamanlardan beri sürüp gelen kurban geleneği, hatta insanları kurban etme inancı, Hz. Peygamber zamanına kadar devam etmiş, Abdulmuttalip, oğlu, Hz. Peygamber’in babası Abdullah’ı kurban etmeye teşebbüs etmiş, sonra vazgeçmişti. Bundan dolayı Sevgili Peygamberimiz Keşf’ül-Hafâ isimli kitabın birinci cildi, 109. sayfasında: “Ben iki kurbanlığın çocuğuyum.” buyurmuşlardır.
Kurban, gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan mâlî bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah’a boyun eğmiş olur. Bu davranış, kulluk bilincinin ve şuurunun canlı tutulmasına vesile olmaktadır.
Kurban, toplum açısından ise; kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma ruhunu canlı tutarak, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmaktadır. Özellikle et satın alma imkânı olmayan veya sınırlı olan topluluklarda insanları sevindirmenin ve sosyal adaletin sağlanması yönünde önem arz etmektedir. Bu olay, zaman içinde kişilerde fakire yardım etme konusunda zevk ve alışkanlık halini alabilmektedir. Fakirin ise bu sayede Allah’a şükretmesine vesile olmaktadır.
Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayıdır ki, dinî günlerimiz ve bayramlarımız kardeşliğimizin yenilenmesine, sevgi, birlik ve beraberliğin artmasına vesile olmaktadır.
Bu mesajımız vesilesi ile hacca giden kardeşlerimize makbul bir hac ibadeti niyaz ederken, memleketinde bulunan kardeşlerimiz de bayramı fırsat bilerek saflarımızı sıklaştırmaları, küsleri barıştırmaları, muhtaçları güçleri nispetinde destekleyerek bayram sevincine onları da katmalıdırlar.
Bu yıl kurbanlarını evinde kesen, hısım-akrabaya paylarını veren veya uzak diyarlardaki Müslüman kardeşlerimizin bayramın neşesine katılabilmeleri için oralarda kestirilen kurbanları, Cenab-ı Allah indi ilahisinde kabul eylesin.
Gelmekte olan Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, bayramın insanlığa, İslâm Âlemi’ne ve Batı Trakya’daki Müslüman Türk Kardeşlerimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Gümülcine S. Müftüsü
İbrahim ŞERİF
