Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği (B.T.T.Ö.B.)Başkanı Sami Toraman ile Birlik gazetesi olarak 1 Ağustos 2012 Çarşmaba günü bir röportaj yaptık. Başkan Sami Toraman Birlik gazetesine, başta Azınlık eğitiminin son durumu ve diğer alanlarda yapılması gerekenlerin neler olması gerektiğine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Birlik Gazetesi: Öncelikle kısaca biraz kendinizi tanıtır mısınız?
“Tam 40 yılımı azınlık eğitimine verdim”
Sami Toraman:
“1946 yılında Gümülcine’de dünyaya geldim. İlk öğretimimi Gümülcine Cemaat Türk İlkokulu’nda aldım. Daha sonra 1951 Kültür Antlaşması gereği ve 3065 sayılı yasadan sonra Türkiye’de açılan Öğretmen Okulu sınavlarına katılarak Lüleburgaz’a bağlı Kepir Tepe İlköğretmen Okulu’nda, bunun ardında da İstanbul Ortaköy Öğretmen Okulu’ndan mezun oldum. Batı Trakya’da çeşitli azınlık ilkokullarında çalıştıktan sonra 2006 yılında emekli oldum. Tam 40 yılımı azınlık eğitimine verdim, dönem dönem bu birlikte yönetici, dönem dönem de başkanlık yaptım ve halen de bu göreve devam ediyorum.”
Birlik Gazetesi: Size göre azınlık eğitiminde yaşanan en büyük sıkıntı nedir?
Sami Toraman:
“Azınlık eğitiminde büyük sıkıntılar var. Bu bütün işletmelerde de böyledir. Siz eğitimle ilgili uzun vadeli planlar, projeler yapmazsanız; bir gün bu sorun sizin önünüze çıkar. Azınlıkta eğitim sorununun ortaya çıkacağı belliydi. Nereden başladı eğitim sorunu diye soracak olursak; evvela kaliteli eğitim formasyonu almış öğretmenlerin eksikliğinden kaynaklandı.
Zaten kurulan Selanik Özel Pedagoji Akademisi (S.Ö.P.A) azınlık eğitimindeki Türk diline cevap verecek şekilde hazırlanmadığı ve planlanmadığı için eksiklikleriyle bir problem olarak ortaya çıktı. Ayrıca bu öğretmenlerin tayinlerini kolaylaştırmak için 694/77 ve 695/77 sayılı yasalar çıkarıldı. Biri encümenlerin yetkisini kısıtlıyordu, biri de okullara öğretmen okulu mezunu öğretmenlerin yerine S.Ö.P.A. mezunlarının tayinlerini kolaylaştırıyordu.
Böylece okullarda yığılmalar ve okullarda eğitim formasyonu almamış öğretmenlerin atanması kaliteyi düşürdü. Bir zamanlar da eğitimimizin bir diğer önemli sorunu kitap sorunuyduve azınlık eğitimi, fotokopilerle ders yapar duruma düşmüştü. Fakat 2000 yılından sonra kitap sorunu aşıldı, bu gün artık modern ve çağdaş kitaplar var. Fakat Batı Trakya’nın bu kitaplarla eğitim verecek yetişmiş elemanı eksik diyebilirim.”
Birlik Gazetesi: Peki sizce bu eğitim sorunları nasıl aşılabilir?
“Lozan’a göre azınlık okulları, özel ve özerktir. İstediği öğretmeni okuluna sözleşmeli alabilmelidir”
Sami Toraman:
“Herkesin söylediği bir şey var. Bizlerin eğitim sorunumuz var. Bu eğitim sorununu nasıl hallederiz diye sorarsanız verilecek olan net bir cevap var. Artık iki ülke Türkiye ve Yunanistan oturup samimi bir şekilde, ister bu İstanbul’daki Rum azınlığının daha iyi bir eğitim almaları için görüyoruz ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük gayretleri var. Bu aynı şekilde Yunanistan’da yaşayan Batı Trakya Türk azınlığına da yansımalıdır. Ne kadar mütekabiliyet, söz konusu olmamalıdır da düşünüyorsak da, Lozan Antlaşması, 1951 Kültür Antlaşması mütekabiliyetin ta kendisidir, Bu antlaşmalar; bu azınlığa burada kendilerine sorulmadan bırakılan insanlar için yapılmış antlaşmalardır. Bunun için burada samimice bu bölgenin ve toplumun kalkınması için ne gerekiyorsa ve bu konuya vakıf insanların masada bulunmasıyla yapılır. Bu yapılmalıdır. Yapıldığı zaman da başarı sağlanacaktır diye düşünüyorum. En büyük sorun buradan kaynaklanıyor. Lozan’a göre azınlık okulları, özel ve özerktir. İstediği öğretmeni okuluna sözleşmeli alabilmelidir. Artık devlet tayini söz konusu olamamalıdır. Devlet artık bazım kurumları elden çıkarırken ve özelleştirirken, zaten özel ve özerk olan bir kurumu niye üzerine yük olarak alsın ki. Bunun içi bıraksınlar, azınlık insanı istediği öğretmeni, istediği eğitimci ile çocukların geleceğini paylaşabilmelidir ve daha iyiye götürmek için elinden gelen gayreti göstermelidir.”
Birlik Gazetesi:
Azınlık Anaokulları konusunda neler söylemek istersiniz?
“Burada şartlar gelişmediği için biz eğitimciler istemeye istemeye iki dilli olmasını söylüyoruz”
Sami Toraman:
“Anaokullu isminden de anlaşılacağı üzere, çocuk anasından koparak ilk karşılaştığı okuldur. Anaokulundaki eğitim, kesinlikle ana dilde yapılmalıdır. Hatta ikinci dille yapılması bile fazlalıkdır. Fakat burada şartlar gelişmediği için biz eğitimciler istemeye istemeye iki dilli olmasını söylüyoruz. Bunun için Türkçe anadilin yanında devletin resmi dili olan Yunanca diline de tolerans gösteriyoruz.”
Birlik Gazetesi:
Bir eğitimci olarak Türk Yunan dostluğuna dair neler söylemek istersiniz?
“Kesinlikle Türk Yunan dostluğunun kurulması gerekiyor. Devir silahlanma devri olmaktan çok; bilgi devridir.”
Sami Toraman:
“Türk Yunan dostluğu zaten, Venizelos ve Atatürk’le kurulmuş bir dostluk yıllardan beri süre gelmektedir. Zaman zaman siyasetçiler bana göre, bunu icap ettiği zaman Türk Yunan sorunlarını yükseklere çıkarıp tırmandırarak kendi durumlarının kurtarmanın yollarını arıyorlar. Artık bunu aşmak gerekir. Halk da bunu aşmalı, artık Türk Yunan sorunlarının tırmanması iki ülkeye de fayda sağlamayacağı ortadadır. Yunanistan devletinin son dönemde geçirmekte olduğu ekonomik kriz; bunun en büyük nedenlerinden bir tanesi de aşırı derecede bir ülkenin silahlanmasıdır. Bunları bırakarak daha iyi dost, samimi ve iş birliği yapılması gereken pek çok konular var. Birbirimize gelip gitmelerin, ulaşımın kolaylaşması, halkın birbirini tanıması gerekir, zaten bunlar birbirinin içinden kopmuş insanlar ve ortak yönleri çok fazla.
Kesinlikle Türk Yunan dostluğunun kurulması gerekiyor. Siyasetçilerin, basının ve bilhassa eğitimcilerin de bu konuda ortak hareket etmeleri ve bir araya gelmeleri gerekir. Artık devir silahlanma devri olmaktan çok; bilgi devri, ticaret devri, ekonomi devri, bunun için buna bu ülkelerin ihtiyacı vardır. Konu olarak Mustafa Kemal’in de sözlerini alacak olursak, “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh” düşüncesiyle bunun barış içinde götürülmesine inanıyorum.”
Birlik Gazetesi:
Son olarak Birlik gazetesi aracılığıyla Batı Trakya’da yurt içinde ve dışında yaşayan öğrencilere ne mesaj vermek istersiniz?
“Çocuklarını ilk öğretime; kesinlikle azınlık okullarında başlatmalıdır”
Sami Toraman:
“Evvela Batı Trakya’daki öğrencilerden çok üniversitedeki çocuklarımızın temeli ilköğretimden başlıyor. Önce babaların ve velilerin kafaları temizlenerek, bunun netleşmesi gerekiyor. ‘Ben ilköğretimde çocuğuma derslerini hangi okulda verdireceğim? Devlet okulunda mı? Azınlık okulunda mı?’ bu soruları cevaplandırmalıyız.
Belki azınlık okullarındaki kalitenin düştüğünü söyleyebilirler. Fakat ana dilini öğrenmeyen insanların ikinci dili öğrenmelerinde problemlerin olacağı bu bir bilimsel gerçektir. Bunun için ne kadar da azınlık okullarının durumu karmaşık olsa da aileler gayret edip hep birlikte bir taraftan okul, bir taraftan da okul aile birlikleriyle azınlık okullarının kalitesini yükselterek, çocuklarını ilk öğretime; kesinlikle azınlık okullarında başlatmalıdır, tercih haklarını buradan yana kullanmaları gerekir.
Çocuklarımız Celal Bayar ve Muzaffer Salihoğlu gibi liselerimizde kendilerine yer aramalıdır ve bunun faydalarını göreceklerine inanıyorum. Üniversiteye gelince, artık üniversite ve özel okullar tercihlerini yeteneklerine göre kullansınlar. Yetenekleri nerede uygunsa orada, hatta yurt dışına kadar meydan kendilerinindir. Yeter ki bir öğrenci; bir ilköğrenim veya lisede, kendi benliklerini koruyacak, kendi öz kültürlerini eğitimlerini aldıktan sonra artık korkmanın bir anlamı yok. Üniversiteye gelince Türkiye’deki üniversitelere bir kontenjan var, ayrıca az da olsa Yunanistan üniversitelerine de bir kontenjan uygulanıyor. Fakat burada Yunanistan üniversitelerinde okuyan azınlık çocuklarının başarı seviyesi düşük devam etmektedir. Burada söz konusu başarılı olabilmektir. Bu çocuklarımızın da tercihlerini yaparken çok dikkatli olmaları gerekir diye düşünüyorum.”