Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Necmettin Hüseyin, “Batı Trakya Türk Azınlığının iki seçilmiş müftüsü vardır. Ahmet Mete ve İbrahim Şerif görevlerinin başında olup bu haliyle yapılacak bir düzenleme ile toplumu etkileyecek yeni bir gelişme olmayacağı ortadadır” dedi.
Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Necmettin Hüseyin 28 Ağustos 2018’te yayınlanan taslak kararnameye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Batı Trakya Türk Azınlığının iki seçilmiş müftüsü vardır. Ahmet Mete ve İbrahim Şerif görevlerinin başında olup bu haliyle yapılacak bir düzenleme ile toplumu etkileyecek yeni bir gelişme olmayacağı ortadadır” dedi.
Necmettin Hüseyin “Batı Trakya’da 28 Ağustos 2018 tarihinden itibaren yayınlanan Yunanistan Cumhurbaşkanlığı taslak kararnamesi ile ilgili toplumun tüm katmanları ve kişiler değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaşmışlardır.
Görüyoruz ki; Batı Trakya Türk Azınlığı’nın dini ve hukuki özerkliğinin varlığı konusunda şüpheye yer vermeyecek uluslararası ve ikili anlaşmaların mevcudiyeti ortada iken yeni bir durum yaratır şekilde sunulmaya çalışılan düzenleme taslağı ile hiçbir yeniliği toplum adına getirmediği ortada olup aslında değerlendirmeyi hak edecek bir yanı da bulunmamaktadır.
Yunanistan yönetiminin konuyu çözme adına bir girişimi olarak görülmemekte, aksine sorunun bu haliyle devamından hatta toplumun bam teline dokunarak daha da kötüleştirilmesi yönünde tercihte bulunduğunu görülmektedir.
Bizler için muteber olan seçilmiş müftülerimiz ve bulundukları makam olup bu makamların kutsallığı ve toplumumuzun da müftülerinin arkasında dimdik durmaya devam etmesinden başka bir düşüncesi de olmadığı ortadadır.
Atanmış kukla müftülerin makamına yeni birilerini getirerek makyajla soruna çözüm adı altında sunmaya çalışmanın bir çözüm olmadığı tartışmasızdır. Ancak yapılan düzenlemenin beraberinde bir makama bağlı idare ve varlıkları tahrip, talan etme yanında makamın işlevselliğini, içeriğini tartışmaya açmaya çalışarak, makamın içini boşaltmayı oldu-bittiye dayalı bir kabulle benimsetme çabasıdır.
Batı Trakya Türk Azınlığı bu oyuna gelmeyeceği gibi, bu gereksiz tartışmanın malzemesi de olmayacaktır. Sorunu çözeceğiz vaadi ile yaklaşıp makamları ve yetkilerini şekillendirme adı altında dini özerkliğe saldırının yanında dilimize ve kimliğimize saldırının da yapılıyor olmasını gözden kaçırmadığımız kesindir. Bazı kişilerin sunumuna konu olan topluma bahşedilmiş bir düzenleme, tabuları yıktık, bunu da konuşuyoruz demek gibi bir anlayışı da benimsemek mümkün değildir. Yunanistan’a emanet edilen azınlığın hakları uluslararası anlaşma ve ikili anlaşmalarla güvence altında iken bazı şeylerin bahşedilir gibi sunulmaya çalışılması hatta yeni hak gasplarını getiren bu düzenlemenin kabul edilmesi de bu haliyle mümkün değildir.
“Batı Trakya Türk Azınlığı sürdürülebilir haklı mücadelesinin gücünü dayandığı uluslararası ve ikili anlaşmalardan almaktadır.”
Batı Trakya Türk Azınlığı sürdürülebilir haklı mücadelesinin gücünü dayandığı uluslararası ve ikili anlaşmalardan almaktadır. Demokratik toplum kuralları içerisindeki hukuk zemininde her zaman yürüttüğü bu mücadelede de eninde sonunda haklarının tamamını elde edecektir.
Yaşanan gelişmeler üzerine hafta içi iki müftümüzün de birlikte kamuoyuna tespitlerini açıkladığını görmekteyiz. Bu bağlamda tespitlerine baktığımızda;
Batı Trakya Türk Azınlığı’nın uluslararası belgelerle kayıt altına alınmış dini özgürlüklerinin garantisi olan Müftülüklerin, bahse konu kararnameyle adeta zincirlere vurulmaya çalışıldığını belirtilmekte,
Azınlığın varoluşsal kurumu olan Müftülüklerin devlet memurlarının tahakkümü altına sokulmaya çalışıldığı ve sıradan devlet daireleri haline getirilmelerinin hedeflendiği, Azınlığın Müftülerini seçme hakkının gasp edildiği yetmezmiş gibi, bu kez Müftülüklerin işlevsel ve kurumsal olarak içinin boşaltılmasının hedeflendiğini,
Azınlığın Müftülüklerde dahi anadillerini konuşmalarının yasaklandığı, Azınlığımızın kimliğinin inkarına yönelik yıllardan bu yana uygulanan politikaların devamını teşkil ettiği, böyle bir uygulamanın, evrensel Azınlık haklarına da aykırı olacağının,
Kamuoyunun görüşlerine açılan taslak metni kategorik olarak reddediyor ve bahse konu metnin Azınlık nezdinde kabul görmeyeceğini ilan ediyoruz denmektedir.
“Batı Trakya Türk Azınlığını iki seçilmiş müftüsü vardır.”
Müftülerimizin tespitleri açısından halkımız başta olmak üzere, toplum önde gelenlerinin, kanaat önderlerinin, sivil toplum örgütleri yöneticilerinin, seçilmişlerinin ve milletvekillerinin toplumun hakları konusunda hem fikir olduğundan da şüphemiz yoktur. Bu taslak kararnamenin Batı Trakya Türk Azınlığı adına değil makamların özüne zarar veren ve makam gaspında bulunan kukla kişilerin yetki düzenlemesi olmaktan öteye gitmesi de mümkün değildir. Arzumuz yapılan yanlıştan bir an önce vazgeçilmesi ve seçilmiş müftülerimizin varlığını kabullenecek, makamların içeriğini ve işlevselliğini boşaltmadan, dilimizi ve etnik kimliğimizi inkara kalkışmadan gerçekçi bir çözüme yönelmesidir. Batı Trakya Türk Azınlığını iki seçilmiş müftüsü vardır. İskeçe Müftüsü Ahmet Mete ve Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif görevlerinin başında olup yapılacak düzenlemenin toplumu etkileyecek yeni bir gelişme olmayacağı ortadadır. Tabiri caizse taslağın bu haliyle bu düzlem de bu konuyu tartışmak kararname içeriğinde diline, dinine, kimliğine saldırılan topluma ve sürdürdüğü mücadelesine ihanettir.” dedi.