“Avrasya Fetva Meclisi 2. Toplantısı” İstanbul’da gerçekleştirildi. İslam Alemi’nin 21.y.y da karşılaştığı meselelerine dini açıdan cevap vermek görüş bildirmek için toplandı. Bu toplantıya 24 ülkeden bilim ve din adamları katıldı. Batı Trakya’dan da Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif katıldı. İskeçe Müftüsü Ahmet Mete’yi temsilen ise Müftü Yardımcısı Ahmet Hral katıldı.
“Avrasya İslam Şurası Fetva Meclisi 2. Toplantısı “Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Erbaş: “Verilen fetvaların zaman zaman medya tarafından tepkiyle karşılanması, din-devlet ilişkilerinde yaşanan ikilemden kaynaklanmaktadır. Örneğin, devletin yürürlükte olan sistemi içerisinde yasal olan bir uygulama dini açıdan caiz olmayabilir, yani haram olabilir. Örneğin faiz meselesi, yasal ama haramdır ya da içki, kumar, şans oyunları ayette açık açık yer alıyor.”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, verilen bazı fetvaların zaman zaman medya tarafından tepkiyle karşılanmasının din-devlet ilişkilerinde yaşanan ikilemden kaynaklandığını belirterek, “Devletin yürürlükte olan sistemi içerisinde yasal olan bir uygulama dini açıdan caiz olmayabilir, yani haram olabilir. Örneğin faiz meselesi, yasal ama haramdır ya da içki, kumar, şans oyunları ayette açık açık yer alıyor. Bir vatandaşımız içkiyle, kumarla, fal oklarıyla, ayette yazan dikili taşlarla ilgili bir soru sorduğu zaman kurulumuz bununla ilgili kitapta, sünnette, icmada, kıyasta, mezheplerin görüşlerinde olan hususlardan süzerek bir fetva oluşturur. Buna göre de fetvayı verir” dedi.
Prof. Dr. Erbaş, “Avrasya İslam Şurası Fetva Meclisi 2. Toplantısı”nda konuştu.
Avrasya İslam Şurası Fetva Meclisi’nin İslam’ın temel bilgi kaynaklarını ve usulünü dikkate alarak, güncel talep ve ihtiyaçlara cevaplar üretmek üzere oluşturulduğunu dile getiren Erbaş, meclisin en önemli görevinin fetva konusundaki kargaşayı ortadan kaldırmak ve herkesi ilgilendiren meselelerde ortak cevaplar üretmek olduğunu söyledi.
“Kudüs’le ilgili alınan bu kararı tekrar tekrar kınıyoruz”
İslam dünyasının acil çözüm bekleyen ciddi problemlerle karşı karşıya olduğunu belirten Erbaş, İslam’ın insan, çevre, eşya ve hadiselere bakışını tahkim ederek insanlığın sosyal ve manevi krizlerine çözüm üretmenin Müslüman ilim adamlarının sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Erbaş, son iki yüzyılda rahmet vesilesi olan etnik, mezhebi farklılıklar üzerinden kavga üretilerek Müslümanların bölünüp parçalandığını ve ümmetin ortak zemini ve değerlerinin zayıflatılmaya çalışıldığını belirterek, şöyle konuştu:
“Bugün de Hz. Peygamber’in müjdesi ve emaneti olan Kudüs, sorumsuz ve pervasız bir yaklaşımla İsrail’in başkenti yapılmaya çalışılmaktadır. Elbette bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Buradan Kudüs’le ilgili alınan bu kararı tekrar tekrar kınıyoruz. Henüz 10 yaşlarında olan bir çocuğun gözlerini bağlayarak insafsızca, vahşice alıp götürmek insanlıkla bağdaşacak bir davranış değildir. İsrail’i de bu tavrından dolayı da kınıyoruz. Bu, barışı engelleyip kavgayı körüklemekten öteye geçmeyen beyhude bir çabadır ve bu çaba içerisine girmiş olan ABD’nin başkanını da kınıyoruz. Alem-i İslam’ın ve insanlığın karşı karşıya kaldığı bütün sorunlar, dünyaya huzur getirecek yegane değer İslam’ı insanlara anlatacak, öğretecek ve dünyaya tanıtacak olan bizlere çok büyük sorumluluklar yüklemektedir. “
“Fetvada zamanın ruhunu yakalayan sade bir dil oldukça önemli”
Prof. Dr. Erbaş, fetvanın kazai ve diyani olmak üzere iki önemli boyutunun bulunduğunu, diyani yönün ön planda olduğu bugünkü şartlarda üzerine ittifak edilen bir fetva usulüne ve belki de en önemlisi, güncel bir dil ve üsluba şiddetle ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
Diğer yandan fetvanın, barındırdıkları ortak vasıflar sebebiyle içtihatla bir arada düşünülmesinin önemli olduğunu işaret eden Erbaş, şunları söyledi:
“Zira fetva kavramına içtihat perspektifinden bakamadığımız takdirde, fetva alanının donuklaşacağı, gerçekliğini ve canlılığını kaybedeceği aşikardır. Bunun için yeni karşılaşılan meseleler hakkında hem nassı, hem vakıayı okuyabilecek; başka bir ifadeyle, hem dinin özüne ve esasına uygun, hem de vakıayı iyi gözlemleyen içtihatlara ve bu doğrultuda ortaya konacak bir fetva konseptine şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır. Zira neticede dinin özüne uygun olmayan; insanı, toplumu ve vakıayı okuyamayan fetvalar uygulanabilir nitelikte olmadığından, zamanın ve hayatın gerisinde kalmaktadır. Diğer taraftan, fetva usulümüzü hazır çözümleri nakletmekten ibaret de göremeyiz. Bu itibarla, mezheplerin görüşlerine nasıl bakılması gerektiğini ve fıkıh literatürünün bizim için ne ifade ettiğini yeniden değerlendirmenin önem arz ettiğini düşünüyorum. Fetvada, meseleyi akli ve nakli delillerle ve hikmet boyutuyla ortaya koyan bir yaklaşımın, zamanın ruhunu yakalayan, ihtilaftan uzak, anlaşılır sade bir dilin oldukça önemli bir husus olduğunu vurgulamak istiyorum.”
“Faiz yasal ama haramdır”
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun verdiği fetvaların belli ilkeler üzerinden gerçekleştirildiğini dile getiren Erbaş, şunları kaydetti:
“Verilen fetvaların zaman zaman medya tarafından tepkiyle karşılanması, din-devlet ilişkilerinde yaşanan ikilemden kaynaklanmaktadır. Örneğin, devletin yürürlükte olan sistemi içerisinde yasal olan bir uygulama dini açıdan caiz olmayabilir, yani haram olabilir. Örneğin faiz meselesi, yasal ama haramdır ya da içki, kumar, şans oyunları ayette açık açık yer alıyor. Bir vatandaşımız içkiyle, kumarla, fal oklarıyla, ayette yazan dikili taşlarla ilgili bir soru sorduğu zaman kurulumuz bununla ilgili kitapta, sünnette, icmada, kıyasta, mezheplerin görüşlerinde olan hususlardan süzerek bir fetva oluşturur. Buna göre de fetvayı verir. Dolayısıyla yasal olan bir şeyin bazen caiz olmadığı, haram olduğu ortaya çıkmaktadır. Vatandaşlarımızın kurulumuzun vermiş olduğu fetvaları gördüklerinde buna dikkat etmelerini istirham ediyorum. Bu tip bir fetva verildiğinde kimi kesimler biraz spekülasyon da katarak fetvaya karşı çıkıyor, ‘Devletin yasal olarak yaptığı faaliyete nasıl haram dersin?’ gibi birtakım eleştiriler getiriyor. Burada kurulumuz ya da fetva verme görevini ifa edenlerin dayanakları Kur’an, sünnet, icma ve kıyastır, ayrıca mezheplerin görüşleridir.”
Prof. Dr. Erbaş, ulema ve dini kurumların küreselleşen dünyada sadece bölgesinin değil, bütün insanlığın meselelerini gündemine almaya mecbur olduğunu vurgulayarak, “Ulema ve dini kurumlarımızın, sorunları bütün boyutlarıyla düşünerek, yaşanılan çağa uygun çözümler ve söylem geliştirmesi elzemdir. Dolayısıyla bilgi, idrak, söylem ve din dili konusunda yetkin ilim adamlarına ihtiyaç vardır. Bu manada, tüm dünyaya İslami ilimler alanında müfredat üretecek, uluslararası ölçekte alanında uzman din adamları yetiştirecek, dini istismar eden DEAŞ, FETÖ, Boko Haram, Şebab gibi örgütlerle fikri düzeyde mücadele edecek, ihtilaflara çözüm üretecek uluslararası akademilerin kurulması önem arz etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Üye ülkelerden temsilcilerin hazır bulunduğu, bugün ve yarın devam edecek toplantıda, Avrasya coğrafyasındaki fetva kurumlarının yöntemleri ve güncel meseleler ele alınacak.