Yunan Ordusu’ndan emekli subay araştırmacı gazeteci yazar Hristos Kapuçis’in kaleme aldığı “Trakya’da Neler Oluyor” makalesinde, Batı Trakya ile yakından uzaktan ilgisi olmayanlara yer veriliyor ve Yunan makamlarının son günlerde Göynüklü’de yaşananları iyi değerlendirmesi ve daha yakından ciddi anlamda ilgilenmesi gerektiğini belirtiliyor.
BİRLİK Gazetesi ilk andan itibaren yazdığı gibi Göynüklü’deki silah olayında “provakasyon kokuyor” demiştik ve haklı çıktığımızı gördük. Belli ki senaryosu önceden tasarlanmış ve yazılmış bir trajikomik olay yaşandığı açıkça görüldü. Umuma açık ulu ortamda demir yapı bir minarenin üzerinde iki adet silah bulunmuştu. Kim suçlu gösterilecekti? Tabii ki cami imamı. Öyle de oldu. İlk önce imam sorgulanmak üzere gözaltına alındı. Ulusal Yunan basının nerdeyse tamamı, ciddi gazetelerden biri olarak da bilinen Katimerini gazetesi dahi bu olaya atlamış ve baş sayfadan vermişti. Öyle ki durum ciddi bir vaka olarak okuyucuya aktarıldı. “Eyvah, Trakya’da Azınlık silahlanıyor, Türkiye bölgeye silah sokuyor, Gümülcine’deki Başkonsolosluk olayın başında yer alıyor” gibi saçma sapan söylemler ortamı germeye ve tedirgin etmeye yetti de arttı. Ama nafile, senaryo tutmadı, gerçek ortaya çıkınca da imam suçsuz çıktı. İmamın evinde bulunan ve neredeyse herkes tarafından kullanılan bir kuş avlama silahını keskin nişancı silahı olarak göstermek isteyenler adeta rezil perişan oldular.
Ne yapılmak istendi?
Bazı çevreler, imam üzerinden Batı Trakya’da önce camilerimizi sonra da burada çocuklarımızın İslam Dini’nin kutsal kitabımızı öğrendikleri Kur’an Kursları’nı hedef alacaklardı. Onlara göre Kur’an Kursları tehlikeli bir hizmet. Sanki buralarda “yarınların teröristleri” yetiştiriliyor. Oysa çocuklarımıza köylerdeki imamlar tarafından Kur’an-ı Kerim sevdiriliyor ve okutulması öğretiliyor. Kısacası, bu ülkeye “dinsiz-imansız” zarar verebilecek insanlar değil, doğru dürüst içlerinde Allah korkusu ve saygısı olacak insanlar yetiştiriliyor. Ama birileri bunu anlamakta güçlük çekerek olayı başka tarafa çekmeye çalışıyor. Kim bilir, önümüzdeki günlerde şunu da yaşayabiliriz. Kur’an Kursları’nı garip ve yapay bir senaryoyla yasaklayabilirler. Buna hiçte şaşırmam, çünkü Kammenos ve yandaşlarına teslim edilen Batı Trakya’da Azınlığa karşı son aylarda yapılan baskı ve saldırılar artarak devam ediyor. Kammenos Batı Trakya’yı sözde Türkleştirilmekten kurtaracak olan bir kahraman olarak gösterilmeye çalışılıyor. Ammaaa, bir şeyin farkına varamıyorlar, Batı Trakya’daki iki toplum arasında yıllarca var olan barış huzurun temellerine dinamit koyuyorlar. Umarım yol yakınken anlarlar ve bu hatalarından barış huzur bozulmadan dönerler. Yol yakınken, aksi halde bu kimsenin yararına olmayacaktır, keza kaybeden yine burada birlik beraberlik ve huzur içinde yaşayan iki topluma olan olacaktır. ALLAH göstermesin diyelim.
İşte son olarak da kalemini dilini Mora’dan buralara kadar uzatan Yunan Ordusu’ndan emekli subay Hristos Kapuçis gibi. Kapuçis öyle bir saçmalamış ki, sanki burada yaşıyor ve bu hayal senaryosunda neler neler görüyor.
Neler mi görüyor? Bir göz atalım.
Dimetoka’da Celebi Sultan Mehmed Camii’nde çıkan yangının bir provakasyon sonucu (Gümülcine Başkonsolosluğu tarafından politik olarak değerlendirilme amaçlı kullanılmak üzere) yakılmış olabileceği ihtimalini görüyor.
Göynüklü camisinde bulunan silahlar ve imamın bu silahların kime ait olduğunu açıklamadığını.
İskeçe’de DMT Eyalet Meclis üyesi Hüseyin Mehmet Usta’nın “Bozkurt Selamı” yaptığını ve sonucunda sansasyon yaratıldığını.
Yunan okulundan ayrılarak ve özel İmam Hatip Okulu’na eğitim almaya giden her çocuğa zengin Türk işadamı Ömer Baba tarafından aylık 500 euro yardım yapıldığını.
Gümülcine’deki Türk Başkonsolosluğu tarafından reşit olmayan her genç kıza başını örtme şartıyla yıllık 1.000 euro ödendiğini.
Türk dili ve kültürüyle ilgisi olmayan Pomak çocuklarının ilk okuldan itibaren üç dili de öğrenmeleri yönünde mecbur bırakıldıkları.
Gümülcine’de bulunan T.C. Ziraat Bankası tarafından seçici olarak Müslümanlara, “Türk’üz” diye bağıran derneklere 2,5% faizle kredi verdiğini, oysa Yunan bankalarının 15% ile verdiğini. Bunun neticesinde Hristiyanların sattığını, Müslümanların da (gerçekte Ziraat Bankası’nın) taşınmaz malları satın aldığını.
Irkçı-Ulusal aşırı Müslüman DEB Partisi Başkanı Mustafa Ali Çavuş’un Batı Trakya’daki köyleri gezdiğini, Rodos ve Kos adalarına giderek Yunanlılara karşı kin ve nefreti aşıladığını, Batı Trakya’nın bağımsızlığını öne sürdüğünü.
Özellikle dağlık kolunda yaşayan sakin Müslüman Pomakların Türk propagandasının nefret yüzünü çok iyi bildiklerini. Pomakların Türk olduklarını söylemeleri için baskı, şantaj, hakaret, dayak ve korkutulmaya maruz kaldıklarını.
Bugün Batı Trakya’da 350.000 kişinin yaşadığını, Yunan vatandaşı olduklarını, bunlardan 120.000’nin dinleri Müslüman olanların var olduğunu, bunların da Yunan Müslüman Azınlığını oluşturduğunu. Bunlardan 60.000’nin Türk asıllı, 20.000’nin Romanlar, 40.000’nin de Pomaklar olduğunu.
Lozan Anlaşması’na göre de Müslüman Azınlığın, Yunanlı Müslümanlardan oluştuğunu ve bunların dininin de Müslüman olduğunu.
Neticede uluslararası anlaşmalara göre Batı Trakya’da sadece dinsel bir Azınlık bulunduğunu, Türk Azınlık olmadığını.
Türkiye’nin yıllarca Gümülcine’de bulunan Başkonsolosluk aracılığıyla Yunan karşıtı ve Türk yanlısı ve Batı Trakya’yı Türkleştirmek amaçlı bir propaganda yürüttüğünü.
Ankara hükümetlerinin ister Kemalist, ister İslamcı isterse de cuntanın Batı Trakya’da Yunan karşıtı politikalar izlediğini, Gümülcine Başkonsolosluğu’nda görevlilerin MİT ajanlarından oluştuğunu.
Türkiye’nin hedefinin, çoğunlukta Müslüman nüfusun Türkleştirilmesi, batı Trakya meselesini yaratması, birlikte yönetimin oluşturulmasını, bağımsızlık veya otonom bir yönetim şeklinin, Kosova modelinin oluşmasını ve anavatan’a bağlanmasını. Bunun referandumlarla oluşacağını.