Yunanistan’da devletin Haber Ajansı olan APE-MPE (Atina Haber Ajansı-Makedonia Haber Ajansı) sözde “Küçük Asya Felaketi” isimli bir dosyayı Cumartesi günü Paskalya Bayramı öncesinde açacağını duyurdu.
Yunanistan, Türkiye’ye karşı bununla neyi hedefliyor? Mübadeleyi sözde “Küçük Asya Felaketi” olarak adlandırıldıktan sonra 1998’de Yunan Parlamentosu oybirliğiyle 14 Eylül’ü “Türk Devleti tarafından Küçük Asya ve Doğu Trakya Rumlarına yönelik Soykırım’ın ulusal anma günü” olarak ilan etti.
Bir yandan Türkiye’ye saygı ve hoşgörüye yönelik şartlar koşarak iyi komşuluk ilişkileri kurmak istediğini her fırsatta dile getiren Yunanlı siyasiler, diğer yandan Yunan halkını Türk halkına karşı düşmanca tavırlar sergilemek üzere bu gibi çalışmaları bırakmadı, tarihin tozlu raflarından indirilip yalan yanlışlarla, kulaktan dolma hikayelerle bu tür etkinliklerle bırakmayacağa da benziyor.
Oysa iki ülke arasında bir Mübadele gerçeği var. hem de resmi olarak devletlerin de onayını almış ve Yunanistan’da yaşayan yüzbinlerce Türk insanı yerlerinden, yurtlarından, köklerinden koparılarak Türkiye’ye gönderilmiş. Bazıları yollarda sefil perişan olmuş, bazıları da hayatını kaybetmiş. Aynı şekilde Anadolu’da yaşayan Rumlar da aynı kaderi paylaşmış. Keşke her iki tarafta da bunlar yaşanmasaydı.
Ancak bunları sürekli sözde tarih diye evirip çevirip gelecek nesillere siyasilerin çıkar penceresinden bakarak aktarılması, özellikle Yunanistan’a asla ve katiyetle hiç bir fayda sağlamayacaktır. Aksine kaybeden Yunanistan ve yunan halkı olacaktır. Düşmanlıkla bir yere kadar, dostlukla ise ebediyete kadar diyorum.
İki halkın birbirinden farkı yok zaten. Karpuz Karpuzaki, Kahve Kahvedaki, Fasulye Fasolaki, Patates Patataki daha bir çok ortak dil zaten her şeyi ortaya çıkarıyor. Bunun adına da 600 yıl birlikte yaşam diyorlar. Eğer Osmanlı Anadolu’daki Rumlara “Soykırım” uygulasaydı, bugün yeryüzünde bir Rum kalmazdı. Yine Osmanlı Balkanlar’da veya hakim olduğu diğer bölgelerde aynı uygulamayı yapmış olsaydı o bölgelerde de bugün hüküm süren yaşayan ırklar olmazdı. Bunun iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Keşke tarih Yunanistan’da okullarda, Kiliselerdeki Pazar Ayinlerinde doğru yönde aktarılsa-ydı. Yemeğini yemeyen veya uyumayan bir Yunan çocuğa “SENİ TÜRKLERE VERECEĞİM” veya “TÜRKLER GELİYOR” korkusu ve baskısı aşılanmasaydı. Keşke.
Konuya ilişkin Atina/Makedonya Haber Ajansı tarafından yapılan ve tüm basına gönderilen haberde şu ifadeler kullanılıyor:
“Atina/Makedonya Haber Ajansı, olayların 100. yılı vesilesiyle “Küçük Asya Felaketi”ni yaşamış kişilerin anıları, tanıklıkları ve tasvirleri kamuoyuna aktarılıyor.
Beş yüz Küçük Asyalı göçmenin iyi korunmuş tasvirlerinin ilk kez korunduğu Selanik’teki Kalamaria’daki Helenizm Göçmenleri Tarihi Arşivi’nden başlayarak, onların felaketten önceki yaşamlarından, yerlerinden edilme sırasında ve yeni memleketlerde yaşamlarında kişisel hikayeleri yer alıyor.
Olaylar hakkında değerli bilgiler, gelenek ve görenekler, coğrafi ve folklor verileri hakkında değerli bilgiler ortaya çıkarken, görüntü, göçmenlerin akrabaları, ikinci ve üçüncü kuşak insanlar tarafından tamamlanıyor. Ne de olsa kendileri, aile tarihini anlamak, kaydetmek ve kurtarmak için ama aynı zamanda karakteristik olarak işaret ettikleri gibi dünya tarihini de sorgulamak, araştırmak, her yönden bilgi aramak ihtiyacını hissettiler.
Atina/Makedonya Haber Ajansı’nın “Küçük Asya Felaketi”ne ilişkin dosyası, ilk bölümüyle “Köklerinden Sökülme Öncesi Yaşam” yarın 16 Nisan Cumartesi açılıyor:
İkinci bölüm olan “Göçmenlik Yolculuğu” ise 17 Nisan Pazar günü devam edecek. Göçmen Helenizm Tarihi Arşivi’ndeki tanıklıklar ise 18 Nisan Kutsal Pazartesi günü sunulacak olan “Yeni Vatanda Yaşam” adlı üçüncü bölümle tamamlanacak.
Dosya, 19 Nisan Kutsal Salı günü yayınlanacak olan haracın dördüncü bölümüyle, akrabaları tarafından anlatılan göçmenlerin kişisel hikayeleriyle kapanıyor.