“Yunanistan’da birinin etnik olarak Türk olabileceğine ve değerli bir Yunan vatandaşı olabileceğine dair ciddi bir hoşgörüsüzlüğümüz var”
Dimitris Hristopulos, Kiriakos Miçotakis’in sorumluluğunda Yunanistan’ın Batı Trakya’da Azınlık politikasında uzun yıllar geriye gittiğini ileri süren bir makale yazdı.
Dimitris Hristopulos, “Yunanistan’da birinin etnik olarak Türk olabileceğine ve değerli bir Yunan vatandaşı olabileceğine dair ciddi bir hoşgörüsüzlüğümüz var.” İfadelerini kullanıyor.
Hristopulos makalesinde şu ifadelere yer verdi:
Trakya: “Ülke birkaç gün içinde çok yıllar geriye gitti”
“Geçtiğimiz günlerde Azınlık meselesinde meydana gelen her şeyle Kiriakos Miçotakis’in sorumluluğuyla ülke (Yunanistan) uzun yıllar geriye gitti.
İkiyüzlülüğün tamamen saçmalık olarak karşımıza çıktığı zamanlar vardır. Yeni Demokrasi azınlığı hedef alıyor, Türk değil Müslümansınız, ama uygulamasıyla Gümülcine’deki Türk Konsolosluğunu bölgedeki seçim davranışlarını etkilemenin görünmez eli ilan ederek onlara sizin aslında Türk olduğunuzu ve bunun Yunanistan’da yasak olduğunu söylüyor.
Çünkü Türk Konsolosluğu onları başka nasıl etkileyebilirdi? Çin Büyükelçiliği veya Arjantin Konsolosluğu onları etkiliyor olabilir mi? Bir azınlığa anavatan tarafından manipüle edildiğini söylemek, onu etkin bir şekilde ulusal karşıtı eylem için terk etmek ve aynı zamanda azınlığın hiçbir etnik unsuru yokmuş gibi davranmak mümkün değildir. “Konsolosluk tarafından manipüle ediliyorsunuz! Ulusal karşıtı unsurlarsınız, ulusal istisnasınız – üzgünüm – ama ulusal bir azınlık değilsiniz. Siz Müslümansınız.”
Yunanistan’da birinin etnik olarak Türk olabileceğine ve değerli bir Yunan vatandaşı olabileceğine dair ciddi bir hoşgörüsüzlüğümüz var. Bu nedenle “Türk” değil, “Türk kökenli” diyoruz. “Türk kökenli” terimi, Yunanistan’ın 1955’ten sonra ilk kez rotasını kısmen değiştirmeye ve Müslüman azınlığı oluşturan etnik grupları tanımaya zorlandığı 90’lı yılların başında kullanılmaya başlandı.
Ve “etnik olarak Türk” terimi küfür olduğu için “Türk kökenli” kelimesini icat ettik. Bölgedeki taşlar dahi bunu biliyor. Azınlık adaylarının hepsinin ama hepsinin “Türkler” hakkında konuştuğunu bildikleri gibi. ND olsun, PASOK olsun, SYRIZA olsun, eski DİMAR olsun, Dora Bakoyanni’nin eski partisi Demokratik İttifak olsun.
Yani günümüzde insanların Türklerden söz ettiği bir “keşif” yok. Çünkü çoğunluktaki azınlık kendini Türk hissediyor, bu yüzden başkalarına başvurmaları aptallık olur. ND’den çekilen adayın Türklerden bahsettiği iddia edilen “ifşa”, önceki başbakanın kendisinin resmi muhalefet liderine gönderdiği EYP belgesinde yer alıyor. En paradoksal olan şey, Yeni Demokrasi’nin, adayının ne dediğini bildiği ve onu ihraç etmediği için Çipras’ın ne kadar “ulusal açıdan sorumsuz” olduğunu gösteren belgenin gönderildiğini ifşa etmesidir. Gerçekten o zaman, Kiriakos Miçotakis neden kendi adayına atıfta bulunan ve SİRİZA adayıyla aynı şeyi söyleyen bir belge gönderdi?
“Peki şimdi ne yapacağım? … Bizi desteklemezseniz işler çok zor olacak.”
Miçotaki hanedanı, kendisini Trakyalı azınlıkla fiili bir ilişkiye sahip olarak görüyor. Dora Bakoyanni’nin azınlık insanına hitap etmesinden de görüldüğü gibi, aile, azınlığın bir şekilde kendilerine “ait” olduğuna derinden inanıyor.
Bu, 1990’ların başında azınlığa “eşitlik”ten söz eden ve sözde “idari otoriteyi”, siyasi değişiklik sonrası ayrımcılığı ortadan kaldıran ilk Yunan başbakanı olan Konstantinos Miçotakis’in mirasıdır.
20. yüzyılın ortalarından bu yana, şehirdeki Rum azınlığın çektiklerine misilleme olarak uygulanan bu sistematik ayrımcılıkların üç sonucu oldu. İlki, esas olarak 1998 yılına kadar vatandaşlıktan çıkarılma nedeniyle azınlığın nüfus durgunluğuydu.
İkincisi, 80’lerin sonunda Gümülcine ve İskeçe’de bağımsız adaylıklarla sonuçlanan Türk milliyetçiliği ve Konsolosluk etrafında toplanmasıydı.
Üçüncüsü, azınlık ve dernekleri için “Türk” terimlerinin kullanılmasının yasaklanması, ilk kez 1990’da o zamana kadar pasif ve korkulu bir grubun Yunan devletiyle karşı karşıya gelmesiyle sonuçlandı. Bu davalar ne zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitse Yunanistan’ın mahkûm edildiğini hatırlayalım.
Ülkemizin o zamandan beri etnik kökene ve azınlığı oluşturan diğer iki grup olan Pomaklar ve Çingenelerin önemine gereğinden fazla vurgu yapma çabaları sınırlı bir etki yaratmıştır. Genel olarak Yunanistan 40 yıllık politikasıyla kabusunu besledi. Onu bugün keşfetmiş gibi yapıp, seçim öncesi hesaplaşmanın siperinde bir silah olarak en büyük partinin sorumluluğuna sokmak, azınlığın toplumla ilişkisini bozan en kötü şeydir. Trakya için en kötüsü…
Sağın azınlığı bu şekilde konuşup 2023’te merkezi bir seçim öncesi meselesine indirgemesi ne yazık ki bizi çok eskilere götürüyor. Yeniden onarılması kolay bir mesele olmayacak. Yeni Demokrasi’nin istediği modern milliyetçilik, milliyetçilik belgeleri sadece Trakya için değil, demokrasi içindeki siyasi yüzleşme için de vahim bir durumdur.
Üçüncü Yunan Cumhuriyeti, Trakya’da Konstantinos Miçotakis’e büyük bir adım borçluysa, oğluna da iki büyük adım geri borçludur.
Seçim öncesi bir tartışmada azınlığı öne çıkarma sorumluluğu tamamen Yeni Demokrasi’ye ait olsa da bu, SİRİZA’nın payına düşeni almadığı anlamına gelmez. Bugün olanlardan değil, kendi hükümet yönetimi boyunca Trakya’da olanlardan dolayı.
SİRİZA liderliği, bu hayati konuyu hükümet ortağı ANEL’e bırakırken, bölgedeki kritik servislerde azınlıklara karşı olumsuz tavırları olan ideolojik kişiler görevlendirildi. Genel olarak 2014’ten bugüne azınlık ve Sol arasındaki ilişkilere son derece büyük zarar verildi.
Yeni Demokrasi kanı gördü ve acımasızca saldırdı. Bugün yaşadığımız şey bu.”
Nitekim bizzat Aleksis Çipras’ın eski diplomatik danışmanı G. Afantis’in bugün çıkıp temelde SİRİZA liderliğinin Türkiye tarafından kontrol edildiğini söylemesi, Rodop’taki SİRİZA adaylarının ise diğer “yoldaşlarını” Türk olarak adlandırmaları Trakya’da SİRİZA’nın kendi ayağına nasıl kurşun sıktığını gösteriyor. Çünkü yönettiği bunca yıl derin devletin bölgede kurduğu tüm mekanizmalara karşı cesaret göstermedi. Ve sadece onlarla yüzleşmemekle kalmadı, onları yatıştırmak için onlarla ilişki kurmak ve onları entegre etmek istedi. Yeni Demokrasi kanı gördü ve acımasızca saldırdı. Bugün yaşadığımız şey bu.”