Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde hain FETÖ terör örgütü tarafından başlatılan darbe girişiminin 3. Yılı nedeniyle Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde şehit ve gazileri anma töreni ve fotoğraf sergisi düzenlendi.
Saygı duruşu ile başlayan tören Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Necat Ahmet’in konuşmasıyla devam etti. Etkinlikte 15 Temmuz’da yaşananları konu alan fotoğraf sergisinin yanısıra sinevizyon gösterisi de izletildi.
Etkinliğe; Başkonsolosu Murat Ömeroğlu ve eşi Aslı Ömeroğlu, Konsolos Neslihan Altay, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Necat Ahmet, Müftü İbrahim Şerif, sabık milletvekili ve BAKEŞ Başkanı Ahmet Hacıosman, yeni seçilen Yassıköy Belediye Başkanı Önder Mümin, milletvekili adayı Özgür Ferhat, DEB Partisi Genel Başkanı Çiğdem Asafoğlu, İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu, Mustafçova Belediye Başkanı Cemil Kabza’nın yanı sıra soydaşlar katıldı.
Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Necat Ahmet anma etkinliğinde bir konuşma yaptı yaptığı konuşma aynen aşağıdaki gibidir.
“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
“O karanlık gecede hainlerin kurşunlarına kendilerini siper ederek, hainliğin ne boyutta olduğuna ışık tutan tüm aziz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.” Düşünceleriyle konuşmasına başlayan Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Necat Ahmet, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü sadece bir dizi kelime ile anlatılabilecek kadar kolay, birkaç sayfa metin ile özetlenecek kadar basit bir hadise değildir. Bu geceyi aydınlatmak için canından vazgeçen 248 vatan evladı ve yine bu uğurda hazır olan 2196 kişi yaralanmıştır.
Kimi öğrenci, kimi esnaf, kimi öğretmen, kimi doktor, kimi avukat, kimi polis memuru ve daha niceleri. Dış mihraklar ile ortak hareket eden bu şer odağı, bugünü büyük bir zafer olarak addetmek için hazırlanmış, planlar kurmuş sadece vaktin gelmesini beklemekteydi. Üzerlerinde ay yıldızlı üniformaları ile ay yıldızlı bayrağın gölgesinde yaşayan masumlara cehennemi yaşatmak için yemin etmiş bedbahtların kaderleri, kutlu ve yüce Türk milletinin titremesi ile hezimete dönüştü.
Evet, o gece yürek dayanmayan çok kare vardı. Kendi milletine ateş açan satılmışlar, Gazi Meclisi bombalayan hainler, askeri üsleri, televizyon ve radyo vericilerini, köprüleri, polis teşkilatı binalarını imha etme gayesinde olan kendini bilmezler, milletin Osmanlı tokadı ile yüzleşmiş oldu. O gece sadece 2196 kişi yaralanmadı, o gece tüm Türkiye ve yüreği Türkiye diye atan tüm anaların, babaların, ninelerin, dedelerin ve evlatların yüreklerinde o yangın, gözlerinde o telaş vardı. Aynı tastan yemek yemiş, aynı üniformayı giymiş, aynı ranzalarda yatmış, aynı sudan içmiş, aynı yemini etmiş kınalı kuzular sırf kahpe komutanlarının emirlerine karşı gelmemek için, haberleri bile olmadan, kendisini kışlasından dışarıda, sokaktaki masum vatandaşlara, “Kardeşim” dediği silah arkadaşlarına silah doğrulturken bulmuştu. En acısı da vatanın yılmaz bekçileri, hududun aslanları, peygamber ocağında, kendi milletine darbe yaptığını, bir kıraathane televizyonundan öğrenmesi oldu.
Yazımın başında da söylediğim gibi, bu kara geceyi kaç beyaz sayfa ile anlatsam yine de az kalır. Üzüntü, endişe, keder, birdir ve hepimizindir. Milletimizi ve iradesini sınamak, kırmak ve tarumar etmek isteyenler önce bu aziz ve kutlu milletin tarihine bakmalıdırlar. Sözlerimi ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bugünleri öngörerek yapılması gerekenin ne olduğunu anlattığı o güzel dizelerle sonlandırıyorum:
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”