Ana Sayfa Yunanistan Haber Eski Cumhurbaşkanı Pavlopulos Türkiye’yi Lozan’ı “İhlal” Etmekle Suçladı!

Eski Cumhurbaşkanı Pavlopulos Türkiye’yi Lozan’ı “İhlal” Etmekle Suçladı!

5
0

Yunanistan eski Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos Türkiye’nin azınlıklar için de Lozan Antlaşması’nı ihlal ettiğini ileri sürdü.

Yunanistan eski Cumhurbaşkanı ve EKPA Fahri Profesörü Prokopis Pavlopulos, Avrupa Kamu Hukuku Örgütü (EPLO) tarafından telekonferans yoluyla yapılan, “Türkiye’nin Azınlıklar Konusunda Lozan Antlaşması’nın Uygulanmasında İhlalleri” konulu toplantıya katıldı.

Bu bağlamda Prokopis Pavlopulos aşağıdakilere dikkat çekti:

“Yunan Trakyasında Lozan Antlaşması’nın, özellikle de Antlaşmanın belirli bir bölümünde Azınlıklar ile ilgili olarak, Yunanistan tarafından sadık uygulanışına dair özellikle uluslararası düzeyde oldukça temsili örnek bir zemindir.

  1. Kesin olmak gerekirse, Yunanistan, Uluslararası Topluluğun ve Avrupa Birliği’nin bir üyesi olarak, genel olarak ve özellikle de Yunan Trakya bölgesinde, Lozan Antlaşması’nın yukarıdaki hükümlerine tam olarak saygı gösterdiğini her gün kanıtlamıştır ve kanıtlamaktadır. Aksine, Türkiye, Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Yunan Ulusal Azınlığa ilişkin davranışında da görüldüğü gibi, uluslararası hukuku ve azınlık meselelerini tamamen hiçe sayarak uluslararası hukukun iğrenç örneğini temsil etmektedir.
  2. Bu örnekleri tam olarak anlayabilmek için, Azınlıklar üzerine Lozan Antlaşması’nın özel bölümünün, Rum Ortodoks ve Yunan dinine mensup Türk vatandaşlarının karşılıklı yer değiştirmeleri anlamında Azınlıkların mübadelesini sağladığını açıklığa kavuşturmak gerekir. Ancak, Lozan Antlaşması, bir yandan Batı Trakya’nın kalıcı Müslüman sakinlerini ve diğer yandan Türkiye’de Konstantinupolis (İstanbul), Adalar ve diğer bölgelerdeki daimi Rum sakinlerini 30 Ekim 1918 öncesinde bu düzenlemenin dışında tutmuştur. Netice olarak, Lozan Antlaşması’nın yukarıda bahsedilen hükümlerinin tam anlamıyla, tartışmasız bir açıklıkla, Batı Trakya Müslümanları durumunda tamamen “Dinsel Azınlık” olduğu sonucu çıkıyor. Oysa Konstantinupolis (İstanbul) Rumları, Adalar ve Çevresi söz konusu olduğunda, tamamen “Ulusal Azınlık”tır.
  3. Özellikle şu anki dönemde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neredeyse grafik – ama daha az tehlikeli olmayan – “sultan” fantezilerinin sonuçlarından bazılarına maruz kalıyor. Bununla birlikte, aynı zamanda ve büyük ölçüde tüm bu zor yıllar boyunca Yunan Trakya sakinlerinin Türk provokasyonuyla ve aslında din ne olursa olsun etkili bir şekilde karşı karşıya kaldıkları benzersiz zihniyet sayesinde, bu alan aynı zamanda bir Milli ilham alanı olarak ortaya çıkıyor.
  4. Temel Ulusal Duruşumuz, 1923 Lozan Antlaşması’nın ve daha sonraki tüm anlaşmalar, uygulama yönetmeliklerinin hiçbir şekilde revize edilemeyeceği veya değiştirilemeyeceğidir. Dolayısıyla, Lozan Antlaşması’nın tüm hükümleri, Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin hem sınırları hem de tüm bireysel meseleler açısından sağlam kurumsal ve siyasi temeli olup, gelecekte de olacaktır.
  5. Yunanistan, daha önce de vurgulandığı gibi, Lozan Antlaşması’nın her türlü kuralına, özellikle de Dini Müslüman Azınlık kurallarını da içeren Yunan Trakya kurallarına tam olarak saygı duymaktadır. Özellikle Lozan Antlaşması kuralları ve Yunan Trakyasındaki Müslüman Dini Azınlığın eğitim meselelerine ilişkin diğer uluslararası hukuk kuralları, dernek kurma hakkı, Müftü’nün atanma durumu bellidir. Oysa Türkiye’de Müftüler atama ile göreve gelmiyor bunun da belirtilmesi gerekir, ancak Azınlığın bazı üyeleri Türkiye’ye “iyi hizmet” sunmayı tercih ediyor.
  6. Aksine ve özellikle Azınlıklar konusunda, Lozan Antlaşması’nın düzenleyici çerçevesini sistematik olarak ihlal eden ve bir zamanlar İstanbul’da Adalar ve çevresinde güçlü olan Yunan Ulusal Azınlığın yok olmasına yol açan Türkiye’dir. Eylül 1955 barbarlık pogromunun ve 1963-1964 döneminin korkunç zulmünün vahşeti, özellikle Yunan Ulusal Azınlığın her türlü mülkiyet hakkının bariz ihlali ile birleştiğinde, bu durumda, Türkiye’nin görülmemiş gerçek yüzünü göstermektedir. Türkiye’nin iğrenç geçmişinden hiçbir şey öğrenmediğinin kanıtıdır. Son olarak, Türkiye’nin Sünni İslami “köktendinciliğe” “batması”, Ayasofya ve Kariye Manastırı’nın (1972 Paris Sözleşmesi’ne göre UNESCO Dünya Kültür Mirası anıtları) kışkırtıcı bir şekilde yasadışı ve keyfi olarak camiye dönüştürülmesi açıkça görülmektedir.
  7. Avrupa Birliği ve uluslararası toplum, Türkiye’nin bu provokasyon gösterisine kayıtsız kalmamalıdır. Kaldı ki bu provokasyon, hem Avrupa hem de Uluslararası Hukuku doğrudan ihlal ettiği için sadece Yunanistan’ı ilgilendirmiyor. Her şeyden önce, Avrupa Birliği’nin yukarıda bahsedilen Lozan Antlaşması’nın ve genel olarak Uluslararası Hukukun ağır ihlalinin Yunanlıları ve aynı zamanda Avrupa Vatandaşlarını ilgilendirdiğini fark etme görevi vardır.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz