Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğu’nda düzenlenen anma töreni ile 85. Yılında bir kez daha özlemle anıldı.
Atatürk için sabah saatlerinde gerçekleştirilen anma törenine Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosu Aykut Ünal, eşi İlayda Ünal hanımefendi, Muavin Konsoloslar ve Başkonsolosluk personeli ile çok sayıda soydaş katıldı.
Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı ise Başkonsolosluk Ataşesi Can Sercan Altay yaptı.
Ardından konuşmalarını yapmak üzere kürsüye Başkonsolos Aykut Ünal geldi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını ve verdiği mücadeleleri anlatan ve bununla birlikte birçok mesajlar içeren bir konuşma yaptı.
Başkonsolos Aykut Ünal konuşmasında şunları dile getirdi:
“100. yaşındaki Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamı, büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının yıldönümünde ülke olarak saygı, şükran ve özlemle anıyoruz.
Bu büyük şahsın, Mustafa’yken, Mustafa Kemal’ken, Mustafa Kemal Paşa’yken, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yken, Mustafa Kemal Atatürk’ken eylemleri bize ışık tutuyor.
İstikbalimiz için en sağlam temeli oluşturuyor.
Ve ebediyette yankılanacak.
Atatürk’ün en büyük eseri Cumhuriyet’i korumak ve ilerletmek, onu belli günlerde hatırlamak, törenlerle, şiirlerle ve konuşmalarla anmakla mı olur?
Yoksa, kendisini örnek alıp mücadele, bilimsellik ve mantık ruhunda ve temelinde, gösterdiği hedefte milletimiz için çalışmak mı? Bu sorunun cevabı çok net.
Atatürk, meslek hayatına bir asker olarak başladı. İyi de bir askerdi.
Piyadeydi. Bir ordunun en kalabalık birliklerini oluşturan piyade sınıfında ülkenin pek çok yerinden gelen askeri görmüş, tanımıştı. Toplumsal dinamiklere de çok hakimdi.
Geçtiği yolları bir hatırlayalım:
Çocuk yaşta yetim
24 yaşında Şam’da
28 yaşında Selanik’te, ülkeyi kurtarmak için oluşturulan ordunun Kurmay Başkanlığı’nda
30 yaşında, rahat bir birlikte bulunmak yerine, emperyalizme karşı ve dönemin harp taktiklerine meydan okurken Trablusgarp’ta
31 yaşında Balkan Savaşları’nda
32 yaşında, çok farklı ama yine de çok başarılı olduğu, dehası ve çabasıyla perspektif kattığı Sofya Büyükelçiliği Askeri Ataşeliğinde,
34 yaşında Çanakkale’de Tümen Komutanlığında ve şimdi General rütbesinde,
35 yaşında Diyarbakır’da Kolordu Komutanlığında
37 yaşında Suriye’de Filistin’de Ordu Komutanlığında
38 yaşında kurtuluş ateşini yaktığı Anadolu’da
Gerisini biliyorsunuz.
Eserinin başında!
Yetimdi; vatanı için mücadele ederken memleketini-Rumeli’yi, çok sevdiği Selanik’i kaybetti.
Milli mücadele aşamasında görevinden alındı, tutuklanma kararı çıktı, sonra idam kararı çıktı.
Milli mücadeleye inanmayan, anlamayan, hatta mücadele içinde yer alıp da bunu baltalamak, sonlandırmak için çalışanlarla da mücadele etti.
Bu vesileyle de bozguncular için de şunu söyleyeyim: Allah bir insana halkını bölmüş olmak töhmetiyle toplumdan ayrı düşmek cezasını nasip etmesin.
Şimdi düşünüyorum. Neden o ve neden küçük bir grup idealist? Çünkü vizyonerdi. Dehasını kullanmayı biliyordu.
Potansiyeli harekete geçirebilecek kabiliyeti vardı.
CESURDU. Geri adım atmadı.
Konuşmamın başında demiştim, eylemleri bize ışık tutuyor. Bu kadar çok tecrübeyi, kısa sürede, genç yaşta edindi.
Örnek almamız gereken ve bahane etmememiz gereken çok şey var.
Kendi deyimiyle “vazifeye atılmak için, içinde bulunduğun vaziyetin imkan ve şartlarını düşünmeyeceksin”.
Büyük Atatürk’ü anlatmanın yolu sonsuz.
Önemli olan anlamak. Örnek almak. Onun gibi görmek, onun gibi düşünmek, onun gibi eyleme geçmek. Onun sesi olmak. Eserini ilerletmek.
Sözlerime son verirken, bu Büyük şahsı, mücadele arkadaşlarını, tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, sabrınız için teşekkür ediyorum.”