Gün geçmiyor ki “hastalıklı” Yunan basınında bir kesim, Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğu ile negatif şekilde uğraşmasın.
Oysa Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğu, aynen Yunanistan genelinde bulunan diğer diplomatik temsilcilikler gibi, diplomatik misyonu çerçevesi dahilinde hareket etmeye, iki ülke ilişkilerine bulunduğu sorumluluk bölgesinde azami derecede katkı sağlamaya hizmet etmeye büyük özen gösteriyor.
Bizler bir yayın kuruluşu olarak 1997 yılından bu yana takip ettiğimiz kadarıyla, bu güne kadar T.C. Gümülcine Başkonsolosluğu’nda görev yapmış ve günümüzde hali hazırda görev yapmakta olan Başkonsolosun hiçbir zaman Yunanistan ve bölge aleyhinde çalışmalar içerisinde olduğuna rastlamadık, görmedik.
Aynen ülkemiz Yunanistan’ın İstanbul Konsolosluğunda görevli Konsoloslar, İstanbul’daki soydaşlarıyla belirli dönemlerde dini ve kültürel etkinliklerde buluştuğu gibi, Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosluğu’nda görevli Başkonsoloslar da aynı şekilde hareket ediyor. Bunun neresinde bir olumsuzluk var diye de sormak lazım.
Keza iki ülkenin Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Bakanları ve Bakan Yardımcılarının da zaman zaman karşılıklı ziyaretleri de iki taraf arasında soydaşları tarafından olumlu olarak karşılanırken, Yunan basınından “hastalıklı” bir kesim iki tarafta yaşanan bu olumlu atmosferi bozmak için, aslı astarı olmayan konuları ele alarak okuyuculara servis ediyor. Ama ne yazık ki ne kadar zarar verdiklerinin farkında olmalarına rağmen geri adım atıp nokta koymuyorlar.
Evet, biz BİRLİK Gazetesi kuruluşu olarak iki toplumun, iki ülkenin halklarının barış, huzur, karşılıklı olarak iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşaması yönünde pozitif yazılarımıza devam edeceğiz. Kalemimizden akan mürekkebi düşmanlık adına değil, dostluk adına akıtmaya devam edeceğiz. Bu aynı zamanda Yunanlı meslektaşlarımıza bir çağrıdır.
Gelelim son olarak gazeteci yazar Kostas Kolmer’in kaleme aldığı yazıya.
Bu defasında gazeteci yazar Kostas Kolmer, 18 Ağustos 2024 tarihinde slpress.gr haber sitesinde kaleme aldığı, “Gümülcine’deki Türk Başkonsolosluğu’nun kapatılması neden ulusal çıkarlara hizmet ediyor?” başlıklı yazısında oldukça gerçek dışı davrandığı görülüyor.
Gazeteci Kostas Kolmer, Gümülcine’deki Türk Başkonsolosluğu’nun kapatılmasının neden ulusal çıkarlara hizmet ettiğini kaleme aldığı yazısıyla şu şekilde izah etmeye çalışmış.
“Gümülcine’deki Türk Başkonsolosluğu’nun kapatılması neden ulusal çıkarlara hizmet ediyor?”
“15 Ağustos’ta Pontus’taki Panagia Sumela’da düzenlenen yıllık ayinle Türk muhalefetini ele geçirdi ve bunun sonucunda Erdoğan hükümeti bunu ikinci kez yasakladı. Aynı zamanda Türk medyasının Ekümenik Patrik Bartholomeos’a yönelik saldırısı, unvanının Lozan Antlaşması’nda yer almadığı iddiasıyla devam etti.
Ancak Gümülcine’deki Türk Başkonsolosluğu’nun varlığı bile, onu yöneten 3000 MİT ajanının millilik karşıtı propaganda yuvasına dönüştüğü de Lozan’da yer almıyor.
Lozan Anlaşması, Gümülcine’deki Başkonsolosluğun iddia edildiği ve koruduğu gibi Türkleri değil, Yunan Müslümanlarını ifade ediyor.
Türk Başkonsolosluğu’nun kapatılması
Bu nedenle, bugün İstanbul’un Rum toplumu gibi fiilen esaret altında olan “Ekümenik” Patrik’e yönelik saldırıyla simetrik bir önlem olarak Gümülcine’deki Başkonsolosluğun iptal edilmesinin zamanı gelmiştir.
Türkler misilleme olarak İstanbul’daki Yunan konsolosluğunu iptal ederlerse hasar minimum düzeyde olacaktır. Rum topluluğu Eylül 1955’teki pogromla yok edildi. Ancak Lozan Anlaşması ve küresel desteğe göre Patrikhane kalmaya devam edecek.
Gümülcine’deki Türk Başkonsolosluğu’nun iptal edilmesinin faydası Trakya’ya (Batı) kat kat fayda sağlayacaktır.
Birincisi, Yunan egemenliğinin sorgulanması sona erecek. İkincisi Müftüler tarafından aşındırmasını durduracak. Üçüncüsü, Trakya’daki (Batı) Müslüman Pomaklar Başkonsolosluk tarafından yönetilmelerine son verilecek.
Türkiye, Ege Denizi’ndeki Yunan egemenliğine ve diğerlerine yönelik hakaretlere dönüşün bundan sonra karşı önlemlerin de eşlik edeceğini anlayacaktır. Evet Başkonsolosluğu kapatın! Bu bir fırsat.”