Ana Sayfa Yunanistan Haber “Askersizleştirmeyi, Gri Alanları, Ne De Trakya’daki (Batı) Dini Azınlığı Asla Tartışmayacağız”

“Askersizleştirmeyi, Gri Alanları, Ne De Trakya’daki (Batı) Dini Azınlığı Asla Tartışmayacağız”

2
0

Dışişleri Bakanı Georgios Gerapetritis’in Pire’den yayın yapan radyo istasyonu “Kanal Bir 90.4 FM” ve gazeteci Haris Pavlidis ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Bakan Gerapetritis Yunanistan-Türkiye ilişkilerine oldukça geniş yer ayırdı.

Bakan Gerapetritis’in Türkiye ile ilgili söyledikleri şu şekilde:

Soru: Dün Avrupa-Türkiye ilişkilerini de ilgilendiren sonuç metni hakkında söylemek prensip olarak çok ilginç. Ankara’dan da tepki geldi. Bu ortamın Başbakan’ın 13 Mayıs’taki ziyaretini etkileyeceğini düşünüyor musunuz?

Cevap Gerapetritis: “Sayın Pavlidis, size şunu söylemek istiyorum. Yunanistan ile Türkiye arasında yapılmaya çalışılan yakınlaşma bence tarihi bir zorunluluktur. İki ülke komşudur, coğrafya gereği birlikte yaşamaya mahkumdurlar. Ve vatana hizmet eden bizler de huzurlu bir mahalleye sahip olmaya çalışmalıyız.

Bu elbette sürekli olarak doğrusal bir yola sahip olacağımız anlamına gelmiyor. Gelişen ilişkiyle ilgili olarak bazı gerilemeler yaşayacağımız anların olacağı kesindir. Bizim için gerginlik yaratacak konular olacak. Sonuçta bizim başından beri temel duruşumuz iki tarafın da pozisyonunun değişmeyeceği yönündeydi. Yapacağımız şey, karşılıklı olarak faydalı olan ve ilişkimizde biraz daha iyi ilerlememize yardımcı olabilecek noktaları vurgulamak olacaktır. Öncelikle göreceli olarak sakin olmamızı sağlayacak, ikincisi ise gerginlikler ortaya çıktığında büyük krizlere yol açmayacak bir durumda olmak.

Her zaman aklımızda tutmamız gereken şey, bir krizin asimetrik olarak bir kazadan, yanlış bir değerlendirmeden, yanlış bir rapordan kaynaklanabileceğidir. Dolayısıyla, bu tür şeylerin olması iyidir, çünkü bunlar olacaktır, krizleri hafifletebilecek vanalara sahibiz.

Başbakan’ın ziyareti ise Sayın Başbakanın da belirttiği gibi 13 Mayıs’ta gerçekleşecek. Tartışacak konularımız var. İki lider tarafından daha fazla talimat verilmelidir. Ziyaret organizasyonu planlandığı gibi normal bir şekilde ilerliyor, umarım güzel ve verimli bir toplantı geçiririz.”

Soru: Sayın Bakan, sonuç metnini okuduğunda ve Başbakan da buna dikkat çekti. Avrupa-Türkiye ilişkilerinin ilerlemesinin Kıbrıs ihtilafındaki gelişmelerden de etkilendiği açıktır. Başbakanın da işaret ettiği bu paragraf var. Avrupa Konseyi tarafından onaylanan ve hem Yunanistan hem de Kıbrıs tarafından memnuniyetle karşılanan metin, Ankara’da tepkilere neden oluyor. Başbakan’ın söylediklerine ek olarak, bunların biraz anlaşılamaz ve abartılı tepkiler olduğundan dolayı büyük ölçüde etkilemeyeceğini düşünüyor musunuz?

Cevap Gerapetritis: “Bakın şu anda vurgulanması gereken en önemli nokta, Avrupa Birliği ile Türkiye’nin verimli bir işbirliği olabilmesi için tartışma aşamasında olduğudur. Batıya yönelmenin hem Avrupa’nın hem de Türkiye’nin yararına olduğunu düşünüyorum. Bunun hem ikili ilişkilerimizde, yani Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde, hem de Kıbrıs meselesinde olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.

Sayın Pavlidis, Yunanistan ve Kıbrıs’ın hâlihazırda katıldığı Avrupa Birliği gibi uluslarüstü bir örgütten bahsettiğimizde, gündemi büyük ölçüde üye devletlerin belirlediğini söylemeye gerek yok. Dolayısıyla Avrupa-Türkiye ilişkileri ile Kıbrıs sorunundaki ilerleme arasındaki bağlantı bana göre tamamen mantıklıdır. Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Güney Kıbrıs) her düzeyinde katılımı tam olarak içeren Avrupa müktesebatına saygı göstermelidir. Avrupa-Türkiye ilişkilerine ilişkin iki paragrafın yer alması önemlidir. Avrupa-Türkiye ilerlemesinin üye devletin, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik ve haklarına tam saygı gösterilmesi anlamına gelmesi gerektiğini söylemeye gerek yok diye düşünüyorum.”

Soru: Sayın Gerapetritis, hatta bugün bir gazetenin baş sayfasında da var, Yunanistan neden Atina Bildirgesi’nin ihlalini kınamıyor?

Cevap Gerapetritis: “Tüm saygıyla şunu söylememe izin verin. Atina Bildirgesi çünkü bunun üzerinde çok çalıştık ve ben de şahsen üzerinde çalıştım. İki ülkenin pozisyonlarının değişmediğine dair bir atıfta bulunulduğu açıkça belirtiliyor. İki ülkenin hukuki pozisyonlarının, temel pozisyonlarının değişmemesi anlamında, taraflarca kabul edilmesi gerekiyor. Hem Yunanistan’ın hem de Türkiye’nin hukuki konumu devam ediyor.

Atina Bildirgesi’yle değişen şey, bu farklılıkların dostane bir şekilde çözümlenmesi yönünde anlaşmaya varmamızdır. Dolayısıyla Atina Deklarasyonu, herhangi bir uluslararası anlaşma gibi, sözleşme taraflarının temel hukuki konumlarından vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Yunanistan, Uluslararası Hukuka ve özellikle Deniz Hukukuna dayalı temel pozisyonlara sahiptir. Kendi egemenliğine giren konularda hiçbir tartışmayı kabul etmeyecektir.

Türkiye’nin iddia ettiği askersizleştirmeyi, gri alanları, ne de Trakya’daki (Batı) dini Azınlığı asla tartışmayacağız. Türkiye bu konuların bazılarında temel bir duruşa sahip olduğu için bunu koruyabilir. Açıkça bunlardan taviz vermiyor. Öte yandan, bu pozisyonların belirli bir bağlam içerisinde ifade edilmesi ve üretilen gerilimin her zaman hafifletilmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini de anlıyoruz.

Hiçbir Yunan hükümeti gelip böyle bir haktan feragat etmeyi kabul edemez. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Dolayısıyla Atina Bildirgesi’nin aynı zamanda tarafların temel konumlarından çekilmesi anlamına da geldiğini ifade eden okumanın tamamen yanlış olduğunu söylememe izin verin.”

Soru: Siz netsiniz. Şimdi gelelim çok konuşulan ve gerilime de neden olan bir konuya. Bugün Başbakan Midilli’de olacak. 8 Nisan’da yanılmıyorsam Bakanlığınız tarafından Ege ve İyon Denizlerinde iki büyük deniz parkının yapılacağı duyuruldu. Bir yandan tek taraflı başarılardan bahseden, bir yandan da temkinli davranan Türkiye’den tepki geldi. Şimdi bunu nasıl açıklıyorsunuz Sayın Bakanım? Neden böyle bir tepki? Özellikle İyon için mi?

Cevap Gerapetritis: “Bu konuya aşırı tepki verildiğini düşünüyorum. Veriler çok spesifiktir. Yunanistan, Atina’da çok geniş bir katılımla, 120’den fazla uluslararası delegasyonla gerçekleştirilen ve büyük bir başarı ile taçlandırılan 9. Okyanuslar Konferansı kapsamında ve tarafların üstlendiği çevresel taahhütler açısından ülkemizi de yaratma taahhüdünü üstlenmiştir. Biri İyon’da, biri Ege’de olmak üzere iki büyük deniz parkı.

Ülkemizin egemenlik ve egemenlik haklarının kullanılmasının bir parçası olan bu parklar henüz imar edilmemiştir. Bunlar, deniz türlerinin korunması ve genel olarak suların korunması ile ilgili çevresel kriterler bağlamına yerleştirilecektir. Temel egemenlik haklarımız üzerinde kesinlikle hiçbir etkisi yoktur ve Yunanistan bu hakların herhangi birinden asla feragat edemez.

Bu konuda Türkiye’nin yansıttığı tepkinin oldukça abartılı olduğunu düşünüyorum. Bunun kendi işbirliğimiz üzerinde maddi bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Ve her halükarda bu bizi imar yapmaktan alıkoymayacak çünkü bu, size söylediğim gibi tamamen çevresel kriterlere göre belirlenecek.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz