Ana Sayfa Arşiv ARTIK ATALARINIZIN GELDığı KÖYÜ BULMAK DAHA KOLAY

ARTIK ATALARINIZIN GELDığı KÖYÜ BULMAK DAHA KOLAY

18
0

Lozan Mubadilleri Vakfı Genel Sekreteri Sefer Güvenç’in derlediği “Mübadele Öncesi ve Sonrası Eski ve Yeni Adları ile KUZEY YUNANıSTAN YER ADLARI ATLASI” , Lozan Mübadilleri Vakfı Yayınlarından çıktı. Mübadele sonrası hem Türkiye’de hem de Yunanistan’da yerleşim yerlerinin adlarının değiştirilmesi nedeniyle aranan adreslerin bulunmasında yaşanan zorluk bu çalışma ile önemli olçuda aşılmış olacak. Uzun zamandan beri Yunanistan’a gelen Sefer Güvenç, düzenlediği karşılıklı gezilerle Türk-Yunan dostluğuna ve kaynaşmasına katkı sağlıyor. “Drama Köprüsü’nün yerinin tespit edilmesi çalışmalarında, Drama Lozan Mubadilleri Derneği başkanı Nikos Laçistalis ile birlikte büyük çaba sarfeden Güvenç, aynı zamanda Yunanistan’ın değişik bölgelerinde çeşitli konserler düzenliyor. Son olarak 2010 yılı içerisinde önce Drama ve ardından Nausa’da konserler düzenlenmesini sağladı. Uzun zamandan beri üzerinde titizlikle çalıştığı “Mübadele Öncesi ve Sonrası Eski ve Yeni Adları ile KUZEY YUNANıSTAN YER ADLARI ATLASI” , Lozan Mübadilleri Vakfı Yayınlarından çıktı. Birlik gazetesi olarak sayın Sefer Güvenç ağabeyimi candan tebrik ediyorum. Yerinde yapılan bir çalışmayı “Lozan Barış Andlaşması” ile yerini yurdunu terketmek zorunda bırakılanlara güzel ve unutulmaz bir eser kazandırdı. ÖNSÖZDEN Öncelikle belirtmek gerekir ki bu çalışma, Kuzey Yunanistan’daki yer adlarını dilbilimi ya da etimolojik açıdan incelemek gibi bir amaç taşımamaktadır. Güncel ve somut bir ihtiyaca cevap verebilmeyi amaçlamıştır. Bilindiği gibi, 30 Ocak 1923 tarihinde Yunanistan ve Türkiye arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi “Türk topraklarında yerlemiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla ,Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının… zorunlu mübadelesini (Exchange obligatoire)” ön görmüştür. Bu sözleşmenin 1. maddesi “Bu kimselerden hiç biri, Türk hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyeceklerdir.” hükmünü içermektedir. 18 Ekim 1912 tarihinden sonra doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalanları da kapsamına alan bu sözleşme her iki ülkeden yaklaşık iki milyon insanı doğrudan etkilemiştir. Bu insanlar, Türkiye ve Yunanistan arasındaki inişli çıkışlı siyasi ilişkiler nedeniyle geçmiş dönemlerde doğdukları toprakları turist olarak dahi ziyaret etme olanağı bulamamışlardır. 1990 yıllarının ortasından itibaren iki ülke arasındaki gergin siyasi ortamın yumuşaması ve özellikle 1999 yılında meydana gelen deprem felaketleri sonrasında iki halk arasında oluşan dostluk ve dayanışma ortamı yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu yeni dönem, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve turistik ilişkilerin umulmadık bir şekilde gelişmesine yol açtı. ıki ülke arasındaki gidiş-gelişler arttı. Bu gelişmeler sayıları giderek azalan her iki ülkenin 1. kuşak mübadilleri arasında büyük bir sevinç ve heyecan yarattı. Çocuk yaşta terk etmek zorunda kaldıkları toprakları dünya gözüyle bir kez daha görebileceklerine ilişkin umutlarını artırdı. Sağlığı ve maddi durumu elverişli olanların çocukları ve torunları “memleket” ziyareti için hazırlıklara başladıklarında hiç hesaba katmadıkları bir sorunla karşılaştılar. Gidilip görülecek yerleşim yerinin adını haritalarda bulamıyorlardı. Köylerin ve kentlerin adları değiştirilmişti. Osmanlı ımparatorluğunun bağrından çıkan Türkiye dahil tüm Balkan ülkeleri gibi Yunanistan da çağın ulusçuluk anlayışı gereği Yunanca olmayan yer adlarının Yunancaları ile değiştirilmesine karar verdi. Yer adları ile ilgili kapsamlı değişiklik Türk-Yunan nüfus mübadelesinin büyük ölçüde gerçekleştirilmesinden sonra yapıldı.. Çalışmamızın kapsamına giren bölgelerdeki 3739 yerleşim yerinden 825’i hariç 2914’ünün adları değiştirildi. Bir başka deyişle mevcut yerleşim yerlerinin %78’inin adları değiştirildi. Değişikliklerin sayı ve oran olarak en fazla yapıldığı yıl mübadelenin büyük ölçüde tamamlandığı 1926 yılı oldu. * * * 1999 yılında meydana gelen deprem felaketlerinin hemen ertesinde ortaya çıkan bir girişim sonucu kurulan Lozan Mübadilleri Vakfı (LMV)’na Türkiye’nin dört bir yanından yapılan başvuruların büyük çoğunluğu mübadele öncesi yaşanan yerleşim yerlerinin değiştirilen yeni adlarının ne olduğu ile ilgiliydi. Lozan Mübadilleri Vakfı’na gelen bu talepler bizleri bu konuda araştırma yapmaya sevk etti. Yer adları ile ilgili Yunanistan’da çok sayıda inceleme ve yayın yapılmıştır. Bütün bu yayınların temel kaynağı Yunanistan Devleti tarafından değişikliklerin yayımlandığı resmi gazetelerdir. Ne var ki eski adların, özellikle de Türkçe olanların transkripsiyonunda gerek telaffuz gerekse alfabe değişikliği nedeniyle önemli yanlışlıklar yapılmıştır. Yerleşim yerlerinin eski adlarını doğru tespit edebilmek için Yunanistan’a yaptığımız seyahatlerde yerel halkın bilgisine başvurduk. Bazı yerleşim yerlerinde Türkiye’yi 1922’de terk eden Rum Ortodokslar, 1923 ve sonrasında Yunanistan’ı terk eden Türk-Müslümanlarla bir iki yıl birlikte yaşadıkları için yerleşim yerlerinin eski adlarını biliyorlar. Ayrıca eski adların doğru olarak tespiti için LMV’nin 1.kuşak mübadillerle yapmış olduğu sözlü tarih çalışmaları arşivinden, LMV arşivindeki mübadillere ait bilgi formlarından yararlandık. Resmi gazetelerdeki adları mübadele öncesi yapılmış Osmanlı dönemi haritaları ile karşılaştırdık. LMV’nin yer adları çalışması bu günkü Yunanistan sınırları içinde yer alan tüm yerleşim yerlerini kapsamamaktadır. Yunanistan’ın 1897 yılı öncesi sınırları içinde kalan Mora Yarımadası, Attika ve Teselya bölgesi (Alasonya hariç) ile adalar çalışmanın dışında tutulmuştur. Çalışma alanı olarak Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan sınırları içine yeni katılan Kuzey Yunanistan’daki bölgeler seçilmiştir. Başka bir deyişle son yüz otuz yıl içinde göç edilen bölgeler seçilmiştir. Çalışmada bu günkü Yunanistan idari örgütlenmesi esas alınmıştır. Çalışma alanımıza giren on dokuz il (Nomos) için ayrı bir il haritası yapılmış, yerleşim yerlerinin eski ve yeni adları haritalarda birlikte gösterilmiştir. Her il haritasının başına eski ve yeni adların fihristi konmuştur. Eski adlar; fihristlere ve haritalara Türkçe söylenildiği şekilde, yeni adlar; Yunanca söylenildiği şekilde Latin alfabesi ile yazılmıştır. Mübadele Sözleşmesi gereğince Kara Yunanistan’ından Türkiye’ye gelen mübadillerin büyük çoğunluğu hangi kent veya bölgeden gelmiş olurlarsa olsunlar kendilerini öncelikli olarak Selanikli olarak adlandırmaktadırlar. Bu adlandırma aynı şekilde 2. ve 3. kuşaklarda da devam etmektedir. Osmanlı yönetimi döneminde Selanik vilayeti çok geniş bir alanı kapsıyordu. Kavala, Drama, Serez, Kılkış, Karaferye, Vodina, Katerin kentleri Selanik vilayetine bağlı birer“Sancak” ya da “Kaza” merkezleri idi. Buralardan gelenlerin kendilerini Selanikli olarak adlandırmalarından daha doğal bir şey olamaz. Ne var ki, Osmanlı yönetimi döneminde Manastır vilayetine bağlı olan Kozana, Kayalar, Florina, Grebene, Nasliç, Kesriye gibi yerleşim yerlerinden gelen mübadillerin de büyük çoğunluğu kendilerini Selanikli olarak adlandırmaktadırlar. Bunun iki nedeni olabilir. Birinci neden; bu yerleşim yerlerinden gelen mübadillerin tümü Selanik limanından gemilere bindirilmişlerdir. Sevk için sıranın kendilerine gelmesi için haftalarca, kimileri aylarca Selanik limanında kurulan çadırlarda bekletilmişlerdir. Selanik “memleket”lerine son kez “elveda doğduğum toprak” denilen yerdir. ıkinci ve en önemli neden ise, Atatürk ile hemşeriliğe vurgu yapılmasıdır. Atatürk ile hemşeri olmak onlar için yeni vatanlarında dışlanmalara ve haksız uygulamalara karşı koruyucu ve kollayıcı bir kalkan olmuştur. Kuşaktan kuşağa aktarımlarla bütün mübadillerin kendilerini Selanikli olarak adlandırmaları bu nedenlerden dolayı çok doğaldır. Genç kuşaklar tarafından, “Selanikli” olarak bildikleri aile büyüklerinin geldiği yerleşim yerinin günümüz Yunanistan’ında hangi ilin sınırları içinde olduğunun bilinebilmesi için çalışmanın sonuna eski ve yeni adların alfabetik fihristi konulmuştur. Osmanlı Devletinin Rumeli’deki Yanya, Manastır, Selanik ve Edirne vilayetlerine bağlı yerleşim yerlerinin bir kısmı Arnavutluk, FYROM/Makedonya ve Bulgaristan sınırları içinde bulunmaktadır. Geçmişte bu vilayetlere bağlı olan yerleşim yerlerinin günümüzde Yunanistan sınırları içinde olup olmadığını ya da hangi ülke sınırları içinde kaldığını saptamak için Osmanlı Avrupa’sının idari örgütlenmesi ile ilgili bir tabloyu kitabın ekler bölümüne koyduk. Mübadillerin terk ettikleri yerleşim yerlerinin bazılarında bugün hiç kimse yaşamıyor. Bazı köylerde evlerin temelleri bile kalmamış. Bunun birinci nedeni savaşlardır. Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Yunan ıç Savaşı ve 2. Dünya Savaşı sırasındaki çatışmalarda köylerin bazıları yakılmış ya da bombalanmıştır. Çatışma bölgelerinde yaşayan halk köylerini terk etmek zorunda kalmıştır. Köylerin terk edilmesinin ikinci nedeni ise ekonomiktir. 1950’li yıllardan sonra artan karayolları ulaşımı ana yollara uzak olan köylerin yola yakın bir yere taşınmasına neden olmuş ve eski köyler terk edilmiştir. 1960’lar sonrasında deniz kenarlarının tercih edilmesi, köyden kente göçler, dağlık, makilik bölgelerdeki köylerde yapılan küçükbaş hayvan besiciliğinin (koyun, keçi besiciliği) ekonomik getirisinin yeterli olmaması ve giderek önemini kaybetmesi, hatta bazı yörelerde Türklerin göç etmesinden sonra hiç hayvancılık yapılmaması gibi nedenlerle çok sayıda yerleşim yerinde şu anda hiç kimse yaşamamaktadır. Çeşitli nedenlerle terk edilmiş, bu gün kimsenin yaşamadığı ya da hiçbir izin kalmadığı yerleşim yerlerine de fihristlerde ve haritalarda yer verdik. Bu tür yerleşim yerlerinin adları üzerine yıldız şeklinde bir işaret kondu, yaklaşık olarak belirlenen mevkileri haritalar üzerinde yeşil noktalarla gösterildi. Mübadeleden bu yana geçen süre içinde doğal çevre açısından da önemli değişiklikler olmuş, mevcut akarsuların ve göllerin bir kısmı kurumuştur. Haritalandırma çalışmaları sırasında kurumuş göl ve ırmakları da işaretlemeyi uygun gördük. Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış olan mübadil kökenlilerden gelen sorulara yanıt verebilmek amacıyla başlattığımız bu çalışma, tabiri caizse “iğneyle kuyu kazar gibi” yaklaşık 10 yılımızı aldı. Birçok yerleşim yerinin adı yazılı kaynaklarda birbirinden farklı biçimde yer almış. Yer adlarının halk arasında söylenişinde de farklılıklar vardır. Yerel halkın kullanmış olduğu farklı dil, lehçe ve ağızlarda aynı yerleşim yeri farklı biçimde söylenmektedir. Örneğin: “Tengri Vermişli” adında bir köy, Yunanca kaynaklarda “Çekrivermişli” ya da “Tekrivermişli” olarak yer alıyor. Aynı yer adı, Türkiye’ye göç eden mübadiller tarafından “Termemişli” ya da “Tarmemişli” olarak telaffuz edilmektedir. Kavala’ya bağlı Çağlayık köyü, Yunanistan kaynaklarında “Çaylık” olarak yer almış. Aynı yer adını o yöreden gelmiş mübadiller “Çaylek” ya da “Çayelek” olarak telaffuz etmektedirler. Aynı farklılıklar Yunaca ve Slavca kökenli yer adları için de geçerlidir. Örneğin: Yunanca “Stefania” olan yer adı, başına (i) harfi eklenerek “ıstefanya” olarak söyleniyor. Yunanca “Elefşeres” olan yer adı, başındaki (e) harfi atılarak “Leftere”ye dönüştürülüyor. “Prosoçan” adı “Pürsıçan” olarak telaffuz ediliyor. Bu nedenle yer adlarının alternatif yazılışlarını/söylenişlerini de yer adının yanına kesme işareti koyarak fihristlerde belirtmeyi uygun gördük. “Kılı kırk yararcasına” titizlenmemize rağmen yine de yanlışlıkların olabileceğini tahmin ediyoruz. Coğrafi adlar konusunda da bazı eksikliklerimiz oldu. Sizlerden gelecek olan bilgi ve öneriler doğrultusunda bu eksikliklerin ve yanlışlıkların giderileceğine inanıyoruz. Haritalandırma çalışmalarında Yunanistan’da yayımlanmış çeşitli il haritalarından yararlanılmıştır. Harita ölçekleri yaklaşıktır. Kitabın grafik düzenlemesinin gerektirdiği boyutlarda büyültmeler ve küçültmeler yapılmıştır. Haritaların ortalama ölçekleri 1:225.000’dir. Bu çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçen tüm dostlara içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu çalışmamızın aile büyüklerinin doğdukları toprakları ziyaret edecek olan tüm mübadil dostlara yardımcı bir rehber olmasını, Türkiye ve Yunanistan halkları arasındaki dostluk, sevgi ve işbirliğini geliştirmesini diliyorum. ıstanbul, Ekim 2010 Sefer Güvenç

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz